Diyadin zehirleniyor: 300 yıllık tahribat kapıda

Toplum/Yaşam Haberleri —

Diyadin

Diyadin

  • Koza Altın A.Ş.’nin işlettiği Diyadin Maden Ocağı, siyanürle altın ayrıştırması yaparak doğayı ve ekosistemi zehirliyor. Van Çevre, Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği’nden Nuri Taşdemir, “Koza Altın A.Ş. 4 yıl buraya zarar verip, zengin olup gidecek. Halk ise 300 yıl bunun ızdırabını çekecek. Bölge, 300 yıl kendine gelemeyecek” uyarısında bulundu. 

 

ASMİN BARAN

Maden ocakları, Hidroelektrik santralleri (HES), petrol ve altın arama çalışmaları sebebiyle delik deşik edilen Kürdistan coğrafyasında sistematik bir eko-kırım politikası yürütülüyor. Bu politikanın en yoğun yaşandığı yerlerin başında ise Ağrı’nın Diyadin ilçesi geliyor. 

Diyadin’de 4 altın madeni için toplam 37 hektarlık alan ruhsatlandırılarak Koza Altın İşletmeleri A.Ş. adlı şirkete verildi. Diyadin’deki maden sahası, Murat Nehri’ne sadece 200-300 metre; Ağrı ve Diyadin için önemli bir gelir kaynağı olan sera ve jeotermal su kaynaklarına ise 1-2 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Maden ocağını takip eden ekolojistler ise herhangi bir sızıntı durumunda Murat Nehri ile beraber birçok alanın zehirleneceği uyarısında bulunuyor.

Bütün canlılar etkilenecek!

Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna göre; bölgede 218 farklı bitki, 16 sürüngen, 67 kuş türü bulunuyor. Alanda bulunan bitki türlerinden 7’si endemik yani yalnızca belirli bölgede yaşayan, 3’ü de nadir bulanan bitkiler listesinde. Tespit edilen 16 sürüngen türü Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) ve Bern Sözleşmesi’ne göre korunması gereken türler içerisinde yer alıyor. Proje alanı ve yakın çevresinde saptanan 67 kuş türünden 33’ü ise “nesli tehlike altında” kategorisinde yer alıyor. Dolayısıyla altın arama ve ayrıştırmanın siyanürle yapılacak olması bölgedeki tüm canlıları  olumsuz etkileyecek.

 

 

İki maden ocağı daha

Van Çevre, Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği (ÇEVDER) üyesi Nuri Taşdemir, maden işletmesinin bölgedeki zararlarına dikkat çekti: “Diyadin Maden Ocağı, Türkiye’nin hemen hemen en büyük maden ocağı olma özelliğine sahip. Bunun yanı sıra iki bölgede daha maden ocağı yapılmak isteniyor. Bu bölgeler için de ÇED raporu alındı. Köydeki üretim yaklaşık 4 yıl sürecek, daha sonra diğer alanlara geçilecek. Yani her bir alan için 4 yıl daha tahribat demek bu. 650 stat büyüklüğünde bir alanda çalışma yapılıyor. Yaklaşık 11 milyon ton cevher üretmeyi planlıyorlar. Sadece bir ton için yaklaşık yarım kilo siyanür kullanılıyor, bu da 5 bin 500 kilo siyanür demek. Bölgeyi çok ciddi bir tehlike bekliyor. Maden bölgenin doğal yapısını yok edecek ve göç sorununu da beraberinde getirecek.”  

300 yıl kendine gelemeyecek

Maden ocaklarıyla ekolojik dengenin tamamen bozulacağını söyleyen Taşdemir, tüm yaşam alanların ve içme sularının tehdit altında olduğunu belirtti. Taşdemir, “Bölgeye su Tendürek Dağı eteklerinden geliyor. Dinamit patlamaları nedeniyle yer altı suları zarar görüyor. Siyanür görünen maddenin yüzde 10’nudur; yanısıra krom, nikel ve çinko kimyasalları kullanılacak. Bu kimyasallar bölgede çok sayıda hastalığı da beraberinde getirecek. Maden şirketi 4 yılda buraya zarar verip zengin olup gidecek. Halk bu 4 yıla karşı 300 yıl bunun ızdırabını çekecek. Bölge 300 yıl boyunca kendine gelemeyecek” dedi.

Çernobil eşiğine gelebilir!

Yaşanacak olası bir felaketle bölgede yeni bir Çernobil riskine dikkat çeken Taşdemir, sözlerini şöyle noktaladı: “Maden alanlarında aynı zamanda arsenik asit ve civa kullanacaklar. Siyanürün vereceği zararın yüzde 90’ı bu madenlerle beraber meydana gelecek. Arsenik maddesi cilt kanseri, akciğer, solunum yolu, düşük ve kalp gibi çok sayıda hastalığı beraberinde getirecek. Doğu Anadolu ve özellikle Serhad bölgesi bir Çernobil faciasının eşiğine gelebilir. Bunun önüne geçmek mümkün. Bölgede tarım ve hayvancılık iyi işletilirse madenden daha iyi bir getiri sağlanabilir. Bu kazanca halk da ortak olabilir. Göçlerin, doğal tahribatların ve hastalıkların önüne geçmek için herkes elini taşın altına koymalı. Ekolojik tahribata hep beraber ‘dur’ demeliyiz.” 

 

 

Siyanür zehir saçıyor

Süreci hukuki olarak takip eden ÇEVDER avukatlarından Jiyan Özkaplan ise “Söz konusu maden ocağı, diğer ocaklardan çok daha zararlı. Çünkü burada siyanürle altın arama işi yapılıyor. Bu madde ile zehir saçılıyor. İnsanlarda, diğer canlılarda ve bir bütünen ekosistemde çok ciddi tahribatlar bırakacaktır. Orada insanlar tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlıyor, kaplıcalar bulunuyor. Tarımsal alanların yanı sıra kaplıcalar ve seralar da zarar görecek” dedi.

ÇED raporu gizleniyor

Bakanlığın kendilerine bilgi vermediğini, ÇED raporunu da paylaşmadığını ifade eden Jiyan Özkaplan, “ÇEVDER olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bir yazı yazdık. Yazımızda, ‘Hangi işlemle, hangi faaliyetleri sürdürüyorsunuz, ocak kurulma işlemi nasıl başlatılmış, o ocak kurulurken hangi raporlar alınmış, ÇED raporları nelerdir’ gibi sorular yönelttik ancak henüz cevap alamadık. Biz biliyoruz ki, usulüne uygun, tarafsız yasalarla bir ÇED raporu alınsa, maden şirketi faaliyetlerine başlayamazdı. ÇED raporunun kimler tarafından hazırlandığı bilgisinin tarafımıza verilmesi için de talepte bulunduk. Aradan süre geçmesine rağmen Bakanlık henüz bir cevap vermiş değil” diyerek, konunun takipçisi olacaklarını vurguladı. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.