Yeni bir süreç yoktur

.

.

  • Türk iktidarının, 10 yıl önce devreye koyduğu planlarının başarısızlığından dolayı sıkıştığını belirten Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, şunların altını çizdi:
  • DEM Parti’ye 'merhaba' demelerine o kadar anlam yüklememek, büyütmemek gerekiyor. Yeni bir süreç yoktur. Kimse böyle hayaller kurmamalıdır. Onlar hala her gün Kürtleri öldürüyor.
  • Erdoğan muhalefete ayar vermek, kendine göre dizayn etmek istiyor. Hatta elini onların içine kadar uzatarak oynamak istiyor; tereddüde sürüklemek istiyor. Muhalefetin bu oyunlara düşmemesi gerekiyor.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Türk iktidarının, şu iki temel konuda ciddi korku yaşadığını söyledi: "Bölgede yürütülen sürecin öncülüğünü yapan ABD-NATO'nun Türkiye'yi dahil etmemesi ve bölgeye dönük projelerin dışında bırakmasından korkuyorlar. 'Bu benim dışımda geliştiriliyor, Kürtlere yer verilirse' korkusu. Kürtleri tehlike olarak görüyor. Esas olarak korkuları budur. Bu yüzden paniktedirler."

Karayılan, Dengê Gel radyosunun sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri özetle şöyle:

Onlar Zap’ta kilitlendi

Türk devleti, 7 yıl önce (2017) Güney’de KDP öncülüğünde referandum yapılmasından sonra Güney Kürdistan’ı işgal etme kararı aldı. Biz buna karşı çıkıyoruz ve yalnız kalsak da tarihi bir direniş sergiliyoruz. Türk devleti şimdiye kadar istediği sonucu elde edememiştir. Bazı bölgeleri işgal ettikleri doğrudur ama her yerde direniş ve savaş vardır. Bu saldırılarına 'Kilit' adını koyup Kasım'da da kilidin kapanacağını iddia ettiler. İşte Kasım'a az bir zaman kaldı. Tam tersine onlar Zap’ta kilitlendi. Şimdi o kilidi nasıl açacakları üzerinde duruyorlar. Türk devleti, bu dört yıldır Zap Suyu üzerinde nasıl kontrol sağlayacağını bilemiyor. Bu bile başlı başına onların yenilgisidir. Tüm komuta kademelerini değiştirdiler. Zap’ta kontrolü sağlayamadığı için KDP’den yardım istiyor; Dêralok çevresinde yol yaptırmak, o temelde gücümüzü kuşatmak, diğer yandan yine KDP’nin aktif bir biçimde yolları tutmasıyla Balinda hattı üzeri Barzan tarafını sıkı tutmak istiyor. Bu biçimde birçok yöntem geliştirmişler fakat şu ana kadar herhangi bir sonuç alabilmiş değiller.

Kürdistan'ı savunma savaşıdır

Yürütmekte olduğumuz savaş, yalnızca Güney Kürdistan’ın savunması savaşı değil, tüm Kürdistan’ın savunma savaşıdır. Onun için kutsal bir direniş olarak görüyoruz. Biz burada AKP-MHP-Ergenekon-Kızıl Elma ittifakının Yeni Osmanlıcılık amaçları önünde engel oluşturuyoruz. Onların bu projesini şu anda Zap’ta tıkatmış durumdayız. Savaş bu biçimde devam etmektedir.

Kuzey'de de direniş var

Türk devletinin bu saldırılarına karşı sadece Güney’de değil, Kuzey’de  direniyoruz. Dağ başlarında, zindanlarda, sokaklarda, her yerde Türk sömürgeciliğine ve soykırımcılığına karşı bir direniş vardır. Bu haklı direniş, çok yerinde ve kutsaldır. Bu direniş olmasa Türk devleti bu şoven konseptiyle Kürt halkı ve bölge halkları açısından büyük bela oluşturacaktır ve biz bugün buna karşı duruyoruz.

Ulusal birlik büyük ihtiyaçtır

Ortadoğu'da yayılma ihtimali olan ve yeniden dizaynı öngören savaş, hem imkanları hem de tehlikeleri barındırıyor. Böyle hassas bir dönemde Kürdistan halkının en çok ihtiyaç duyduğu şey ulusal birliktir. Şu an ulus olarak ortak bir stratejimiz yoktur ama Kürt halkı olarak bu topraklarda özgür, eşit ve bağımsız olarak yaşamak istiyorsak mutlaka ulusal bir strateji oluşturmamız gerekir. Şimdi düşmanlarımız en çok bu konu üzerinde duruyor; sömürgeci devletlerin, Kürtlerin birleşmemesi ve ortak bir stratejiye ulaşmaması için çok yoğun çabaları var. Eğer ulusal birlik ve ortak strateji olmazsa nasıl ki iki dünya savaşında yapılan dizaynlarda Kürt halkı dışarıda bırakılmışsa ve hatta ezilmişse, payına adeta soykırım düşmüşse şimdi içinden geçtiğimiz 3. Dünya Savaşı’nda da Kürtleri dışarıda bırakacaklar.

Türk egemenleri ittifak yaptı

3. Dünya Savaşı’nın karakteri, önceki dünya savaşlarından farklıdır; iç içe geçmiş ve zamana yayılmış; kendi içinde sürekli dizayn edilmekte ve daha da devam edecek. Dolayısıyla bu dönemde Kürtler olarak bizler de bir yer sahibi, bölgede bir irade olmak ve varlığımızı sürdürmek için her şeyden önce ulusal bir stratejiye sahip olmalıyız. Şimdi bölgede açıktan Kürtlere karşı en çok hareket eden güç, Türk devletidir. Türkiye’de şu an iktidarda olan hükümet sıradan bir iktidar değildir. Bu iktidar Türkiye sistemi içerisinde sağdan sola Kürt karşıtlığı ekseninde birleşmiş, Turancı bir iktidardır. İşte MHP, Ergenekon, Kızıl Elma ve AKP, Kürtlerin haklarına kavuşmaması, Kürtlerin bölgede bir yeri olmaması için ittifak yapmış. Onların stratejisi budur.

KDP artık yanlışı terk etmeli

KDP de bu azılı Kürt düşmanlarıyla birlikte hareket ediyor, iş birliği yapıyor. Bu büyük bir felaket, çok büyük bir yanlıştır. Bu, ulusal bir strateji yaratma çabasını mayınlamaktır. Onun için bir an önce bu yanlışı terk etmeleri gerekiyor. Bu politika, sadece bugüne zarar vermiyor, Kürt halkının geleceğine kalıcı, ciddi zararlar veriyor. Türk devletiy ile iş birliği etmek, bir ayıyla aynı çuvala girmek gibidir,  onları ne zaman boğacağı belli değildir. Onun için bu çok önemli bir konudur. Biz bunu terk etmelerini istiyoruz. Tüm yurtsever partilere, sivil toplum kuruluşlarına, aydınlara, sanatçılara, bağımsız siyasetçilere çağırımızdır; bu dönemde ulusal birliğimizi sağlamalıyız. Kürtler olarak bir araya gelmeli ve ulusal bir stratejiyi netleştirmeliyiz. Buna çok fazla ihtiyaç vardır. Çağrımız bunun içindir.

İktidarın iki noktadaki korkusu

Türk iktidarının 'İsrail’in gözü Türkiye’dedir' sözü tamamıyla yalandır ama maksatlıdır, yani amacı vardır. Türk iktidarı, iki temel konuda ciddi korku yaşıyor;

* Bölgede yürütülen sürecin öncülüğünü ABD-NATO yapıyor. Türkiye de 'Niye benim üzerimden yapılmıyor? Niye İsrail ve Araplar eliyle bölgenin sorunları ele alınıyor? Ben de varım, ben de NATO’nun bir üyesiyim' diyor. Tepkisi ve Netenyahu’ya karşı sivri dilli eleştirileri bu yüzdendir. Yani bölgeye dönük projelerin dışında bırakılmasından korkuyorlar.

* İkinci korkuları ise Kürt korkusudur. Onlar, 'Bu benim dışımda geliştiriliyor. Acaba yeni dizaynda Kürtlere yer verirler mi? Eğer yer verilirse o zaman bu da tehlikelidir' diyor. Yani Kürtleri tehlike olarak görüyor. Esas olarak korkuları budur. Bu yüzden paniktedirler. Bu yeni dönemde de belli ki Kürt düşmanlığı üzerinden siyaset yürütmek istiyorlar.

Kimse böyle hayaller kurmamalı

Türk iktidarının sıkıştığı açıktır, çünkü planları başarılı olmadı. 10 yıl önce yola çıktıklarında esas planları, Kürt davasında başarılı olmak, PKK’yi yenmek, Güney Kürdistan’ı işgal etmek, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ni tasfiye etmekti. Büyük masraflara rağmen başarılı olamadılar. Bu nedenle ekonomik sorunlar çoğaldı. Türkiye’de bugün açlık vardır. Onların esas meselesi budur. Gündemi değiştirmek, kendileri için zemin yaratmak istediler. Dolayısıyla DEM Parti’ye verilen merhabaya o kadar anlam yüklememek, büyütmemek gerekiyor. Hatta bazı kişiler 'acaba yeni bir süreç mi başlayacak?' diyor. Böyle bir şey yoktur. Kimse böyle hayaller kurmamalıdır. Onlar hala her gün Kürtleri öldürüyor. Savaş var, Önder Apo üzerinde tecrit var. Tayyip Erdoğan muhalefete ayar vermek, kendine göre dizayn etmek istiyor. Hatta elini onların içine kadar uzatarak oynamak istiyor; tereddüde sürüklemek istiyor. Muhalefetin normalleşme türünden söylemleri ve bu minvaldeki bazı yaklaşımları da buna zemin sunuyor. Halbuki bu iktidar sıkışmış, kendini bu sıkışıklıktan kurtarmak istiyor; çabaları bu yöndedir, bunu böyle okumak gerekiyor. Muhalefetin bu oyunlara düşmemesi gerekiyor. Bu, bir oyundur.

Savaş, Türkiye'yi açlığa sürükledi

Bugün Türkiye’de açlık vardır, maaş alan insanlar bile açtır. Devlette çalışan insanlar, ikinci bir iş bulmak zorunda. Emeklilerin hepsi açtır. İnsanlar açlık sınırında maaş alıyor. Bu da neyin sonucunda oldu? 10 yıldır Türkiye’nin bütün gelirlerini savaşa harcadılar ve sonuç da alamadılar. Türk iktidarı, 10-11 yıldan bu yana yaklaşık 100 bin asker kiralamış. Şimdi nizami ordu harekette ve savaşta değildir, paralı ordu savaştadır. Şu an bu yüksek maaşlı 100 bin kişi savaşı yürütüyor. Bunun yanında JÖH ve PÖH’ler de vardır. Bunlar da öyle yüksek maaş alıyor. Bunların hareketleri için yapılan masrafları da hesaplayın, daha öncesine göre ne kadar para fazladan harcanıyor?

9 aydaki bombardıman

Bu masrafın boyutunun daha iyi anlaşılması için savaşın küçük bir bilançosunu da paylaşabilirim: Ocak ve Eylül ayları arasındaki 9 aylık süreçte Türk devleti, sadece Medya Savunma Alanları’na 2 bin 541 kez savaş uçaklarıyla bombaladı. 777 kez ise helikopter saldırısı düzenledi. Yani toplam 3 bin 318 hava saldırısı. Tank, obüs, top, havan gibi silahlarla yapılan saldırıların sayısı ise 71 bin 27'dir. Kullanılan her mühimmatın, her uçağın ve helikopterin kaldırılmasının maliyeti vardır. Sadece bir obüs mühimmatının maliyeti 5 bin dolar kadardır. Buralara getirdikleri her askerin nakil, barınma, yemek masrafları vardır. Tüm bunları bir araya getirince muazzam bir masraf ortaya çıkıyor.

Tüm gelirleri savaşa harcıyor

Savaş, sadece Güney Kürdistan’da yaşanmıyor. Kuzey’de de hemen her gün operasyon var; bunların hepsi parayla oluyor. Rojava’da da savaş vardır. İdlib’ten Serêkaniyê’ye kadar her gün top atışları oluyor. Her gün Efrîn, Şehba’ya bombardımanlar oluyor. MİT’in ajan çalışmaları var; bunların hepsi parayla oluyor. Türk devleti, Türkiye’nin gelirlerinin hepsini savaş için harcıyor. Bu yüzden de Türkiye zengin bir ülke olmasına rağmen şimdi insanlar açtır. Bu hakikati kimse söylemiyor. Tecrit kalkar ve Önder Apo özgürleşirse, bu masrafların hepsi ortadan kalkacaktır. İşte o zaman Türkiye ekonomisini düzeltebilecektir. Türkiye halkları, işçiler-emekçiler, Kürt halkı bunu bilmelidir. Esas gündem budur ama AKP-MHP her zaman gündemi değiştiriyor, her defasında bir manevra yapıyor; üzerini kapatmaya çalışıyor. Hakikat budur; savaştır, savaştan dolayı oluşan masrafların sonucunda da toplumun açlığıdır. HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.