Kürt düşmanlığı depremde de durmuyor

Forum Haberleri —

6 Şubat 2023 Depremi / Foto: AFP

6 Şubat 2023 Depremi / Foto: AFP

  • Depremde meydana gelen felaketin Kürt sorunuyla yakından alakalı olduğu bilinmelidir. Ülke kaynaklarının tümünü, Kürtlerle savaşa hasreden bir zihniyet var. İnsan kaynağından ekonomik kaynaklara varana dek, savaşa o kadar çok yatırım yapılmış ki deprem mağdurlarına çadır bulamıyor. 

RAUF KARAKOÇAN

Yaşanan toplumsal felaketlerde, düşmanlıklar durur, yaralar sarılır, acılar paylaşılır, dayanışma içine girilir, yardım eli uzatılır. Husumetler bir yerde unutulur. Karşılıklı empati yapılır. Duygudaşlık, düşmanlığın önüne geçer. Toplumlarda gelenek böyledir. Halklarımızın kültürel dokusu da böyledir. İnsani normlar da bunu gerektirir.

Depremin daha ilk gününde bu insani geleneğe uygun davranan PKK yönetimi, eylemlerini durdurduğunu açıkladı. Kendilerine saldırı olmadığı taktirde eylem yapmayacağını duyurdu. Bu eylemsizlik kararı, en ağır saldırılar altında olmasına rağmen alınmıştır. Kimyasal silahlar da dahil her türlü vahşi saldırı karşısında kendisini savunma hakkı varken, yine de insani sorumluluk gereği, anlayanlar için çok anlamlı ve yerinde bir karar alınmıştır. Ne yazık ki çok anlayışsız, insani vasıflarını yitirmiş bir düşmanla karşı karşıyadır.

Türkiye’nin başına musallat olmuş faşist AKP-MHP iktidarı, Kürtlerin hiçbir şeyine tahammülü kalmamıştır. Deprem felaketinde bile Kürt düşmanlığına ara vermiyorlar. Enkaz altındaki insanları kurtaracağına, çadıra, ekmeğe, suya muhtaç insana yardım edeceğine, Kürtlere saldıracak kadar vicdan yoksunudurlar. Yaşanan toplumsal felaketi silah gibi kullanarak intikam aracına dönüştüren bir iktidar var. Farklı kimliklere ve inançlara, insana, doğaya, hayvana düşmandır. Anlaşılması zor, her şeye, herkese karşı komplike bir düşman haline geldiler.

PKK’nin eylemsizliğine rağmen soykırım saldırılarını sürdürüyorlar. Tam gaz savaşa devam ediyorlar. Kürtlere tahammülsüzlükte yeni bir aşamaya geldiler. Yasal kurumların sesini birer birer kesiyorlar. Yayın evleri, internet siteleri, basın organları peşi sıra kapatılıyor, yasaklanıyor. Hiçbir muhalif ses duymak istemiyorlar. TV’lerin ekranları karartılıyor. İktidarı eleştiren sıradan vatandaş bile tehdit ediliyor. Barınmaya, korunmaya, beslenmeye ihtiyaç duyan depremzedelere hakaretler yapılıyor, ağza alınmayacak küfürler yağdırılıyor. İnsana saygıları olmadığı gibi ölülere de saygılarını yitirecek kadar kendilerinden geçmişler. Depremzedeler, cenazelerine sahip çıkamayacak kadar çaresiz duruma düşürüldüler.

İktidarın suçlarını saymakla bitmez. Yalan söylemede uzmanlaştılar. Devletin ve ülkenin içini hiç ettiler. Ne var ne yok, çalıp çırptılar. Tarihteki Sümer rahip devletinden ve tanrı krallar çağından daha kötü bir versiyona döndüler. Karakış soğuğunda insanlar kafasını sokacak çadır bulamazken, beyefendi deprem bölgesine gidecek diye geçeceği yola asfalt döküyorlar. Kendilerine köle gibi el pençe duracak idari bir yapı oluşturdular. Din ve milliyetçilik maskesi takarak, iki kavramı anlamsızlaştırıp kendi şahsi itibarları için kullanarak sermaye haline getirdiler.

Depremde meydana gelen felaketin Kürt sorunuyla yakından alakalı olduğu bilinmelidir. Ülke kaynaklarının tümünü, Kürtlerle savaşa hasreden bir zihniyet var. İnsan kaynağından ekonomik kaynaklara varana dek, savaşa o kadar çok yatırım yapılmış ki deprem mağdurlarına çadır bulamıyor. Günlerce ekmek, su temin edilemiyor. Günlük yaşam sorunlarını çözemeyecek kadar aciz bir duruma düşüyor. Bir gece ansızın gidilecek savaşa kaynak çok ama topluma hizmet etmeye gelince kaynaklar buharlaşıyor.

Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşa endekslenmiş ülke siyasetinden bu topluma hayır gelmeyeceği deprem felaketinden anlaşılmıştır. Faşist AKP-MHP iktidarının iki yüzlü, yalancı, talancı, soykırımcı yüzünü görmek için ilahi de bir deprem olması mı gerekiyor? Kürt Özgürlük Hareketi yarım asırdır, hemen her gün bu devletin soykırımcı katliamcı yüzünü ispatlamaya çalışarak buna karşı mücadele ediyor. Deprem mağduru olan ülkücüsünden dindarına kadar, AKP’nin seçmeni dahil hemen her kes ‘devlet, hükümet, Erdoğan nerede’ diye feryat ediyor. Yandaş basının bütün dezenformasyonlarına rağmen halk sesini duyurmaya çalışıyor. Halkın, 'nerede' dedikleri devlet, iktidar ve Erdoğan, Kürt kanı dökmekle meşguldür. Rojava’ya günlük olarak top atışları yapılıyor, SİHA’larla saldırıyor, insanlar katlediliyor. Deprem karşısında insani görevleri gereği vicdanları ayaklananlar şu gerçeği çok iyi bilmeleri gerekir ki, Diktatör Erdoğan’ın önceliği deprem değil, savaştır. 

Bu coğrafyada Kürt kanı aktığı müddetçe, deprem felaketi de dahil, toplumun hiçbir sorunu çözülmez. Halkları birbirine düşmanlaştıran bu ulus devlet zihniyetini teşhir etmeden toplumsal sorunlara çözüm bulunamaz. Kürt Halk Önderi Başkan Apo, savunmalarında bunu çok detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Barışın savaşçısı olarak, halkların çıkarına hizmet ederek, demokrasiye, siyasi çözüme kendisini yatırdığı için ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Kürt soykırım savaşı demek depremin ortaya çıkardığı felaket demektir. Ekonomik krizin, siyasi tıkanmışlığın, yapısal sorunların kaynağında yatan gerçek Kürt sorunudur. Bu görülmezse siyasi körlük aşılamaz demektir.

 

Kürtlere karşı yürütülen soykırım savaşı devam ettiği müddetçe, Kürt kurumlarına yönelik saldırı, baskı ve yasaklamalar daha da artarak devam edecektir. Depremin acılarını paylaşmak için halkların birbirine yakınlaşması ne kadar önemliyse, toplumsal muhalefetin daha çok örgütlü hale gelerek bu iktidardan kurtulması da o kadar hayatidir.

 

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.