Kürt festivallerine genel bir bakış–2

Forum Haberleri —

Kültür festivali

Kültür festivali

  • Olağanüstü süreçlerden geçiyoruz ve Kürt’ün varlığına, doğal olarak kültürüne yönelik de soykırım ve asimilasyon saldırıları dur durak bilmiyor. Bu festivaller özgüce dayalı olarak direnişçi ve mücadeleci bir karakter taşıyamazsa var olabilmeyi ve devamlılığı sağlayabilmeleri oldukça zorlaşır.

Rênas BÊRITAN

Esaslı görüş ve düşünceler pratiğin içinden süzülüp gelen, deneyimlenen, olumlu veya olumsuz yönleri yaşamın içerisinde fark edilebilenlerdir. Bu durum Kürtlerin yaptığı onlarca festival için de geçerlidir. Her pratikleşme bir gerçekleşmeyi ifade eder. Varlık; zaman ve eylem ile birleşince oluş gerçekleşir. Her oluş, artık yeni bir varlıktır. Bu yönüyle bakıldığında artık Kürtlerin kapsamlı bir festival deneyimi oluşmuş durumdadır. Tüm sanat disiplinlerini bağrında taşıyan bütünlüklü festivaller kadar tek tek sanat disiplinlerine göre festivaller de yapılmaktadır.

Yapılan sinema festivalleri önemli bir deneyimi açığa çıkarmıştır. Devam eden mücadele gerçekliğinden hareketle bazı festivaller devam ettirilebilmiş, bazıları ise devam ettirilememiştir. Amed’te yapılan FilmAmed Film Festivali kimi yıllar yapılamasa da en son 8’incisi yapılarak önemli bir düzey açığa çıkarmıştır. Yine Amed’te yapılan Uluslararası Amed Film Festivali, AKP-MHP faşizminin saldırgan politikalarından ötürü ancak iki yıl yapılabilmiştir. Sürdürülmesi halinde çok nitelikli ve rolünü oynayabilecek bir festivale dönüşebilirdi. Halen Amed Uluslararası Film Festivali’nin yanında, bir zamanlar Batman’da yapılan Yılmaz Güney Sinema Festivali, Van’da yapılan Ahtamara Film Festivali ve Dersim’de yapılan Dersim Film Festivallerini devam ettirebilmek mümkündür. Bu festivallerin birçok eksik ve aksaklıkları olsa da Kürt sinemasının gelişimine katkıları oluyordu.

Yine Rojava’da geçmişte yapılan Rojava Film Festivali ve Kobanî Film festivalleri de devam ettirilemese de diğer sanat disiplinlerinde yapılan birçok festival halen de tüm saldırılara inat yapılmaya devam ediyor. Benzer şekilde Avrupa ülkelerinde yapılan birçok film festivali nitelik ve kapsam olarak dar olsa da varlığını koruyabildi.

Öte yandan Kürdistan’ın kimi parçalarında yapılan tiyatro festivalleri de Kürt tiyatrosunun gelişimine zemin ve katkı sundu. Bakur’da yapılan Amed Tiyatro Festivali ve Van Tiyatro Festivali tiyatronun gelişiminde bir düzey yarattı. Rojava’da ise her yıl Dünya Tiyatro Günü’ne ve büyük devrimci tiyatrocu şehit Yekta Herekol’un şehadet yıl dönümüne denk gelen tiyatro festivali ile Mitan Tiyatro Festivali belli bir düzey yaratmış oldu.

Kültürel ve sanatsal değerlerimizin korunup yaşatılmasına ve geliştirilmesine yol açan bu festivalleri sürekli geliştirmek zorundayız. Bu festivallerde Kürt dili, giyim-kuşamı, yemekleri, gelenek ve görenekleri, sanatsal var oluş biçimi kendini ifade etme zemini bulabiliyor. Bu festivallerin nasıl olmasına gerektiğine ilişkin çıkarılması gereken sonuçlar vardır.

Her şeyden önce bu festivaller direnişçi ve mücadeleci bir karaktere sahip olabilmelidir. Çünkü olağanüstü süreçlerden geçiyoruz ve Kürt’ün varlığına, doğal olarak kültürüne yönelik de soykırım ve asimilasyon saldırıları dur durak bilmiyor. Bu festivaller özgüce dayalı olarak direnişçi ve mücadeleci bir karakter taşıyamazsa var olabilmeyi ve devamlılığı sağlayabilmeleri oldukça zorlaşır. Bu festivaller ne kadar yaygın, sürekli, nitelikli ve etkili geliştirilirse o kadar kültürel soykırım ve asimilasyon politikalarına en büyük darbeyi vurmuş olacaktır.

Aynı zamanda bu festivaller özgürlükçü Kürt kültür ve sanatının gelişimine katkı sunmayı hedeflemelidir. Çünkü Kürt kültürü ve sanatına yönelik çok yönlü bir imha ve yok etme saldırısı vardır. Bir yandan Merkezi Uygarlık güçleri adeta Demokratik Uygarlığın kültür ve sanatından intikam alırcasına bu kültürün öncü yaratıcılarından olan Kürtlerin kültür ve sanatını asimilasyondan geçirirken, öte yandan başta faşist TC devleti olmak üzere Kürdistan’daki sömürgeci güçler de Kürt kültür ve sanatına acımasızca kültürel soykırım ve asimilasyonu dayatabilmektedir.

Bir de bu festivallerin Kürdistan’da yaşayan bütün ulusal, bölgesel, grupsal, inançsal vb. farklılıkları da kapsayacak nitelikte olmalıdır. Kürdistan’da homojen bir toplumsal gerçeklik yoktur. Hem Kürtler kendi içinde birçok farklılığı barındırmakta hem de Mezopotamya ve Kürdistan’da farklı ulusal ve etnik yapılar ve gruplar varlık gösterebilmektedir. Bu farklılıklar bizler için bir zenginlik gerekçesidir. Kürdistan’da inançsal açıdan Êzîdî, Yaresan, Feyli, Şia, Alevi, Suni vb. yapıların yanında dil, bölge ve aşiretsel gerçeklik açısından Kurmanc, Soran, Dimil, Kelhor, Hewraman, Botan, Serhed, Amed ve daha birçok farklılık varlık gösterebilmektedir. Daha önceleri TC faşizmi ve diğer sömürgeci güçler bu farklılıkları çatıştırarak paramparça bir durumun oluşmasına yol açıyordu. Önder Apo’nun geliştirdiği paradigma ile birlikte artık Kürtler olarak bu farklılıkların Kürdistan için çok büyük bir avantaj ve zengin olduğunun farkına vardık.

Konu oldukça kapsamlı ve yazımızın sınırları belli. Farklı açılardan, fırsat buldukça Kürtlerin yaptığı festivalleri hem bütünlüklü hem de tek tek değerlendirebilmek gerekiyor. Elbette bu festivalleri yapan organizasyon ve hazırlık komiteleri yapılan her festivalin değerlendirmesini yapıyordur. Ama bu değerlendirmeler kendi başına yeterli olmamakta ve bu festivallerin daha güçlü ve etkili geçebilmesi için ilgililerin de bu konuyu irdelemesine ihtiyaç vardır. Böylelikle varlık ve özgürlük mücadelesi bu yönüyle de anlam bulur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.