Kürdistan’ın en uzun soluklu yürüyüşü
Forum Haberleri —
- 46 yıl önce başlayan bu mücadele, sadece bir halkın direnişi değil, tüm halkların özgürlük özlemi, tüm ezilenlerin kurtuluş arzusudur. Ve şimdi, bu topraklardan yükselen özgürlük çığlığı, tüm dünyayı sarsmaya devam etmektedir.
YUNUS ASLAN
Bir halkın özgürlüğü, bir dağın bağrında büyüyen çiçek gibidir: Her yıl, aynı topraklardan çıkmak için filizlenir, acılarla yoğrulmuş topraklardan başını gururla yukarıya kaldırır. O halk, yıllar önce bir umutla doğdu; bir umut ki, her karanlıkta bir yıldız gibi parladı. 27 Kasım… O günden bugüne, 46 yıl geçti. Kürt halkı, tek bir güne sığdırdığı devrimleriyle, özgürlük uğruna sayısız bedel ödedi. Her bir kayıp, bir yıldız kayışı gibi karanlıkta parladı. Her bir gözyaşı, özgürlük adına dökülen bir nehir oldu. Çünkü özgürlük, yalnızca bir halkın hayalini değil, tüm halkların uykusuz gecelerini aydınlatacak bir güneş gibidir.
46 yıl önce başlayan bu mücadele, bir halkın sadece kendi özgürlüğü için değil, tüm halkların direnişi, tüm ezilenlerin çığlığıydı. Ancak Türk devleti, Kürt halkının özgürlük mücadelesini boğmak için tarihin en karanlık silahlarını kuşandı. 80'lerin zindanı, işkencenin en yoğun yaşandığı yerdi. Diyarbakır Zindanı’nda çığlıklar, inleyen bedenlerin altında ezildi. O yıllarda, bedenler kırıldı, ruhlar hapsoldu ama bir halkın özgürlük hayali asla kırılmadı. Çünkü her işkence, her zulüm bir direnişin doğumuna sebep oldu. Her bedene vurulan darbeyle, özgürlük tohumları büyüdü. Ve 90'lar… Bir halkın kayıplarının dönemi. Meçhul asker, polis, kontra kısacası Türk devletinin her sokak köşesinde kaybettiği hayatlar…
Sonra bir tuzak, bir komployla, Önder Apo çeliklere bağlandı. 1999'un karanlık sabahında, Halkın Önderiği esir alındı. Önder Apo, bu halkın özgürlüğüne sığmayan bir düşüncenin taşıyıcısıydı. O’nun paradigması, sadece Kürt halkı için değil, tüm insanlık için bir yol haritasıydı. Kürtler ve dostları bu bilinçle her zorluğa göğüs gerdi ve direndi. Dağlar, taşlar, her bir toprak parçası, bir halkın direnişiyle yoğruldu. Her karanlık gece, sabaha biraz daha yaklaşıyordu. Her bir ölü, bir toprak parçası, özgürlük için ekilen bir tohumdu. Bu halkın mücadelesi, özgürlük için bir aşk hikayesine dönüştü. O aşk, acının içinde yeşerdi, zulmün içinde büyüdü. Bir halkın özgürlüğü, ancak aşkla kazanılır; çünkü özgürlük bir eylem değildir, bir sevgidir. O sevgi, direnişin her dilinde yankılandı, her bedende yeniden doğdu.
Ve işte bugün, 46 yıl sonra, bu halk yine özgürlük için alanlarda. Gözlerdeki o aynı inanç, gönüllerdeki o aynı umut, her bir direnişte yeniden hayat buluyor. Önder Apo’nun özgürlüğü, sadece bir halkın değil, tüm insanlığın özgürlüğüne açılan bir kapıdır. Özgürlük, halkların birbirine dokunabilmesidir; birbirinin acısını, sevinçlerini, hayallerini ortaklaştırabilmesidir. Her bir çığlık, tüm halkların ortak çığlığıdır. Her bir direniş, tüm insanlık için bir devrimdir. Önder Apo’nun özgürlüğü, yalnızca Kürt halkı için değil, tüm Ortadoğu ve dünya halkları için bir gerekliliktir.
46 yıl önce başlayan bu mücadele, sadece bir halkın direnişi değil, tüm halkların özgürlük özlemi, tüm ezilenlerin kurtuluş arzusudur. Ve şimdi, bu topraklardan yükselen özgürlük çığlığı, tüm dünyayı sarsmaya devam etmektedir. Çünkü bizler, bu halkın özgürlüğü için mücadele etmeyi, bu halkla birlikte özgürleşmeyi her şeyden daha kutsal biliyoruz. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, tüm insanlığın özgürlüğü için bir zorunluluktur. Artık daha fazla haykırmalı, daha fazla direnmeli. Çünkü bu mücadelenin sonunda kazanacak olan yalnızca özgürlük olacak.