Kısa bir özgürlük anlatısı -2-
Forum Haberleri —
- A.za.di kavramı kadın-anne içinde bir özgürleşme eylemi olarak ele alınabilir. O da “doğuşu, doğumu görendir.“. Karnındaki “yük“ü bırakandır. Hem doğuran hem de dünyaya gelen varlık açısından a.za.di ve bunun oldukça acılı, çığlık çığlığa olması da özgürlüğün kıymetini ifade eder. Bütün doğuşlar, doğurumlar, zihniyet doğuşları da dahil hep sancılı olmuştur.
SOYDAN AKAY
Nerede olursan ol, ister zindanda, ister heps û zindanda, isterse farklı mekanlarda: Önce kendini yeneceksin. Kendini yenmeden YOL’a çıkmayacaksın. Özgürleşmenin sırrı insanın kendi duvarlarını yıkması, kendi hapishanesini yıkmasıdır.
2. A.za.di: Özgürlüğün Kürtçesi
Kelimelerin hece yapısına baktığımızda Sümerce‘deki a.ma(r).gi ile Kürtçedeki a.za.di ikiz kardeştirler. A.mar.gi Aryan dil kültürünün uygarlık içindeki özgürleşme eğilimi iken a.za.di Uygarlığa karşı dağ kabilelerinin, hurrilerin (Kürtlerin) direnme ve var olmaktaki ısrarlarıdır.
A.mar.gi’deki MA (anne, ana-kadın) Kürtçedeki doğurma, doğum anlamına gelen ZA’ya tekabül ediyor. Daha doğru bir ifadeyle birinde kadınken (MA) kadının doğurma (ZA) eylemidir. Sümerce‘deki gi (dönüş) ise Kürtçedeki di (görmek) fiiline bırakıyor yerini. Buna göre Kürtçedeki a.za.di tam olarak doğuşu, doğumu görmektir. Bu da eşit dünyaya gelmektir, var olmaktır. Mikro kozmos olan anne karnından, rahminden çıkıp makro kozmosda yani toplumsal evrende yer almaktır. Birinden diğerine geçerken bağımsızlaşmaya, özgürleşmeye ihtiyaç vardır. Anne karnındaki kordon bağı ile beslenmenin son bulup kültürel beslenmeye geçiş süreci yeni bir süreçtir. Bu doğan varlığa Newzad denir. Elbette ki a.za.di kavramı kadın-anne içinde bir özgürleşme eylemi olarak ele alınabilir. O da “doğuşu, doğumu görendir.“. Karnındaki “yük“ü bırakandır. Böylesine bir anlam da katılabilir. Hem doğuran hem de dünyaya gelen varlık açısından a.za.di ve bunun oldukça acılı, çığlık çığlığa olması da özgürlüğün kıymetini ifade eder. Bütün doğuşlar, doğurumlar, zihniyet doğuşları da dahil hep sancılı olmuştur. Kürtçe‘nin özgürlük hali "Sümerolog"un anlattığı kadın ritüellerine oldukça uymaktadır. Özgürlüğün dişil karakteri gerçekten de etimolojik olarak kadın kültürünün bizlere armağanıdır. Kelime Sümerce‘den dönüştürülmüş olmayıp tersi geçerlidir. Çünkü uygarlık Neolitik kültüre dayanarak varlığını geliştirmiştir. Her halükarda özgürlük (a.mar.gi ve a.za.di) anti-iktidardır, anti-uygarlıktır.
Anne karnındaki mahkumiyet anlamında hapishane metaforu beni bir başka kelimenin etimolojisi ile buluşturdu: zindan. Hapishane hayatında çok sayıda zindan isimli çocukla ve hevalimle karşılaştım. Anneler neden çocuklarına zindan ismini koyarlar? Kürt sosyolojisinde bu husus geleneksel bir hal almıştır. Mesela ulus-devletin sürgün ettiği çok sayıda Kürt aşiretinde “iskan“ ismi bulunmaktadır. Topraklarından koparılıp Türkiye’nin en ücra yerlerine “iskan“ edilmiş topluluklar neden iskan ismini çocuklarına versin? Akla ilk gelen sebep bir hafıza oluşturmak, yaşatılanı unutmamak ve sonraki kuşaklara aktarmak… Zindan ismi özellikle 12 Eylül faşizminin başta Özgürlük Hareketi tutsakları olmak üzere tüm devrimcilere ve toplumsal güçlere zindanda dayattığı teslimiyete karşı gerçekleştirilen büyük direnişe sahip çıkma, unutmamak üzerine kuruludur. Dolayısıyla Zindan ismi direniştir, hafızadır, bir var olma mücadelesidir. Daha somut olarak bu zindan Amed zindanıdır, orada büyük direnmiş Mazlum’dur, Kemal’dir, Hayri’dir, Dörtlerdir. Kelimede muazzam bir sahiplenme ve bilinç vardır.
Kelimenin etimolojisi daha da ilginçtir. Aryanca’nın doğu kolu Farsçada sıkça kullanılan Zİ ışık demektir. Ziya isminin de kaynağı aynıdır. Zin ismi de ışık çağrışımı yapmaktadır. Sümerce‘de ise Zİ yaşam demektir. A-zi cinayet, soykırım, katliam demektir. Yani yaşam ışığını söndürmektir. Kürtçedeki Zindi (canlı, yaşayan) kelimesi de aynı köktendir. Zindan’ın zi’si ışık, yaşam, yaşam ışığı anlamlarında iken nedan ise vermemektir. Zİ+nedan = ışık vermeyen yer, mekan demektir. "Sümerolog"un anlattığı Sümer tasarımı Zindanın karanlık mekan özelliği, anne karnındaki mahkumiyet mekanı göz önüne alınırsa kelimenin kökeni nerelere kadar uzanabiliyor, bir düşünelim. Zindan, kelimenin tam anlamıyla “Pek karanlık yer“ demektir. Kuşkusuz ki egemenlerin hapishane tasarımı tamamiyle zulmat (karanlık) yani zulüm üzerine kuruludur. Özgürleşme, bilinçlenme nasıl ki sistemi sorgulayarak, ona karşı eyleme geçerek başlıyorsa zindan da bu eylemin karşısına bir barikat olarak dikiliyor. Bu anlamda Kürtlerin aynı cümlede kullandığı “ Heps ü zindan“ın hapishanesinin etimolojisi bu yorumumuzu kuvvetlendirmektedir.
Arapçada hapis, suyu kesmek, akışı durdurmak demektir. Suyun kendi doğası içindeki akışını durdurmak, yan yollar, göletler oluşturarak onu durdurmak habs etmektir. Özgürlük bilinci ve eylemi de suyun akışı gibidir. Egemenler özgürlük bilinci olan suyu dört duvar arasına haps ederler. Önü alınmış, durgun su çürür diye düşünmüş olmalılar! İçeri atmak, engellemek, alıkoymak, esir tutmak kelimeleri de buradan gelir. Tabii ki yanılıyorlar; bir çok defa olduğu gibi.
Suyun da bir bilinci vardır. Özgürlük bilinci ise ne duvar tanır, ne karanlık tanır, ne zulüm tanır. Ber-xwe-dan; yönünü özgürlüğe, halka, demokrasiye, iyiliğe, ışığa verme anlamında Ber-xwe-dan’dır. Eme ver xwe bidin, zulmatı parçalama, kötülüğü yenmenin büyük söylem ve eylemleşmenin ifadesidir. Ama nerede olursan ol, ister zindanda, ister heps û zindanda, isterse farklı mekanlarda: Önce kendini yeneceksin. Kendini yenmeden YOL’a çıkmayacaksın. Özgürleşmenin sırrı insanın kendi duvarlarını yıkması, kendi hapishanesini yıkmasıdır.