Aydınlığı savunan kadın ordusunun büyük yürüyüşü

Gönül KAYA yazdı —

  • Bu özsavunma gücü, en başta kadın için bir özgürlük ve direniş ilkesi olmaktadır. Sömürgeci uygarlık ilk köleleştirdiği insan kadındır, yine ilk el koyduğu emek, fikir, inanç, irade sahibi kadındır.

Bu hafta direnen kadın ve halklar açısından oldukça önemli yıldönümlerini karşıladık ve karşılayacağız. 19 Ekim, Rojava ve kadın devriminde önemli bir dönemeci ifade ediyor. 25 Ekim’de atılan bu devrimsel adımların öncüsü olan tarihsel bir merhaleyi ifade ediyor.
İlki 19 Ekim, Kürt, Arap, Türkmen ve enternasyonal bilinçle Ortadoğu kadınları ve halklarının YPJ ve YPG öncülüğündeki özsavunma güçlerine katılan kadın ve erkeklerin oluşturduğu demokratik konfederalizm ordusunun, Raqqa’yı özgürleştirme tarihidir. Binlerce kadını katleden, köleleştiren DAİŞ’e karşı kadın öncülüğündeki direnişin zafer günlerinden biridir. 25 Ekim ise, Kürt kadınlarının bilinçte, yaşamda, direnişte kendilerini bir özgürlük ordusu düzeyine getirme kararlılığının kıvılcımı olan Gülnaz Karataş’ın (Beritan) büyük eyleminin ve şahadetinin yıldönümüdür.
Kürt kadın özgürlük mücadelesinde ‘kadın ordulaşması’ aşaması tarihseldir. Kadının özsavunma bilincini ve gücünü inşa etmesi anlamına gelmektedir. Ataerkil sistemin ‘şiddet, savaş ve militarizm çizgisine karşı’ özgürlüğü arayan kadınların, halkların alternatif direniş-özsavunma çizgisinin temelini oluşturulması açısından olduğu kadar, toplumun kadın öncülerinin yaratılmasını da sağlamıştır.
Ezilen sınıfların ve halkların kendilerini savunacak direniş güçlerini oluşturmaları, iktidarcı-sınıflı-devletçi uygarlık karşısında en büyük devrimsel çıkışı ifade eder. İktidar ve sömürü güçleri karşısında yaşam haklarını arayanlar, sömürgeci sistemin tüm saldırı alanlarında kendilerini örgütleme haklarını kullanarak, kendi özgüçlerini oluşturmaları devrimlerin amaçlarındandır. Ezilenlerin özgürlük ideolojisine, partisine, örgütlülüklerine, politikasına sahip olması önemlidir. Ancak sömürgeci sistemin militarist-şiddet ve savaş saldırılarına karşı özsavunma alanının örgütlemesi, sömürgeci ordulaşmaya karşı özgürlüğün, yaşamın koruyucusu ve savunucusu olacak gücü inşa etmek, devrimin tamamlayanı olmuştur. Özsavunma ordulaşması, sömürgeci zor aygıtlarına karşı toplumun her kesiminin her alanda kendini, varlığını, kültürünü, fikirlerini, yaşamını savunmasını hedeflemiştir.
Bu özsavunma gücü, en başta kadın için bir özgürlük ve direniş ilkesi olmaktadır. Sömürgeci uygarlık ilk köleleştirdiği insan kadındır, yine ilk el koyduğu emek, fikir, inanç, irade sahibi kadındır. Ve ilk özsavunma gücüne sahip olması gereken ezilen, kadın olmaktadır.
Kürdistan’da sömürgeciliğe karşı tarihsel temelde bir direniş kültürü hep olmuştur. Kadının da bu direniş tarihi içinde yeri vardır. Rindexan, Zarife Xanım örnekleri gibi birçok gerilla kadın öncüyü görmek mümkündür. Kürt kadınları özsavunma duruşunu toplumsallaştırma, kadının özsavunma ordulaşmasını oluşturma şansını Reber Öcalan ve PKK’nin öncülüğündeki Kürt özgürlük mücadelesi sürecinde yakaladı. Kadınlar mücadelenin ilk aşamalarından itibaren bu mücadelede yer aldı. Bunun önünü Reber Öcalan hep açık ve temiz tuttu. Kadının kendi özsavunmasını yapma hakkını kullanmasının önündeki tüm geri erkek ve kadın anlayışlarına karşı mücadele etti. ‘Kadının tek bir sahibi vardır, o da kendisidir’ belirlemesini yaparak, ‘Kadın kurtarılmalık bir insan değil, o insanlığa, topluma özgürlük götürecek olan kurtarıcıdır’ demiştir.
İşte Bese Anuşlar, Azime Demirtaşlar, Rahime Kahramanlar, Xanım Yaverkayalar, Sultan Yavuzlar, Büyük Azimeler bu perspektifle mücadelelerini inşa ettiler. İlk kadın komutanlar olarak kadının devrime katılımı kadar, gerilla ve özsavunma alanında da varlığını, mücadelesini de başarıyla temsil etmişlerdir. Onları minnetle, sevgiyle anmak, anıları önünde saygıyla eğilmek boynumuzun borcudur.
1990’lar Kürt kadınlarının Kürdistan devrimine katılımlarının bir üst aşamaya taşınma tafidir.
Binlerce kadın köyden-kentten dört duvara hapsedildiği sınırlarını aşarak, bu ilk kadın öncülerin yürüyüşlerine katıldılar. Kadının iktidarcı-devletçi-ataerkil sistemce gasp edilen yaşamını-varlığını savunma hakkı ve ruhu yeniden canlandı. Ekilen tohum filiz verdi.
Gülnaz Karataş (Beritan) bu filizdi. Kök sağlamdı, bu köke sıkıca sarılan damarlar gökyüzüne doğru uzanmaya başladı. Beritan’ın 25 Ekim 1992’de Xakurke’de Güney Kürdistan’daki işbirlikçi-erkek egemenlikçi ihanet dayatmasına karşı kendini uçurum çiçeği yaparak cevap vermesi kadının kökleriyle ve gökyüzüyle kurduğu bağı ifade eder.
Bu kadını da artık kimse, hiçbir güç, hiçbir zorluk durduramayacaktır.
Bu ağacın dalları her yere uzandı, uzanıyor... Kadın özgürlüğünün özsavunma gücü Rojava’da, Başur’da, Şengal’de, Bakur’da, Rojhelat’ta... Heftanîn’de zirveleşiyor.
Karanlığın, ölümün, zalimlerin ordusuna karşı özgürlüğün, yaşamın, aydınlığın ordusu olarak yürüyüşüne devam ediyor. Ortadoğu’da dünyanın her yanından gelen kadınlar sömürgecilere- faşizme karşı kadını, toplumu, doğayı, yaşamı savunmaya devam ediyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.