Berfin’in ışığı
Kültür/Sanat Haberleri —
- Sanatçı Işık Berfin Öztoprak, sanatını asimilasyonla yüz yüze olan Kürt dili ve kültürünü koruma ve yaşatma amacıyla yaptığını belirtti ve ekledi: “İnsan kimliksiz büyüyemez.”
Işık Berfin Öztoprak, henüz küçük yaşlarda annesiyle birlikte müzik yapmaya başlayan bir sanatçı. Siyasi nedenlerden ötürü ailesiyle birlikte 2003 yılında Amerika’ya taşınmak zorunda kalmış. Ancak annesi, Öztoprak’a kimliğini tanıması için küçük yaşlardan itibaren yardımcı olmuş. O zamandan beri Kürtçenin Kurmancî ve Kirmanckî lehçelerinde şarkılar, deyişler ve ağıtlar seslendiren Öztoprak, Kürdistan ve Türkiye’deki çeşitli kentlerde konser ve festivallere katılıyor. Son dönemde özellikle temburuyla sokaklarda sergilediği performanslar büyük beğeni topluyor.
Müzik serüveni
Kürt dili ve müziğine, Kürdistan’ın dört bir yanından kadınların seslendirdiği şarkılarla tanıştığını belirten Işık Berfin Öztoprak, “Müzikle tanışmam çok küçük yaşlarda başladı. Annem İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvar mezunu. Onun hamile olduğu dönemlerde bağlamayı göğsüne koyup çalarmış; sanırım müzik kulağım da buradan geliyor. Daha sonra annemle okula giderdim; notaların arasında koşuşturur, sınıftan sınıfa atlardım. Müzik serüvenim böyle başladı. Bizim kültürümüz nesilden nesile aktarılan bir kültür; büyük dedemden küçük toruna uzanan bir miras. Dersim’de her evde bir bağlama asılıdır. 3 yaşında bağlamayı elime aldım. Amerika’ya gittikten sonra 6 yaşında ilk kez dünya müzik festivallerine katıldım. İlk söylediğim eser ‘Keçe Kurdan’ idi. Daha sonra dünya müzik festivallerinde anneme vokalistlik yaptım. Özellikle İran, Rojava ve Rojhilat’tan gelen müzisyenlerle aynı sahnede bulundum. Onlar sayesinde kültüre bağlılığım gelişti. Onların kültürlerine bu kadar bağlı olmaları benim de özüme dönmeme vesile oldu” ifadelerini kullandı.
Asimilasyona cevap
Kimliğini tanımasında annesinin büyük bir payı olduğunu vurgulayan Işık Berfin Öztoprak, kimliğin insanlar için önemine değinerek, “İnsan kimliksiz büyüyemez” dedi. Işık Berfin Öztoprak, “Batı kültüründe büyüdüğümüzde asimilasyon politikalarıyla yüz yüze kalıyoruz. Kimliğini kaybediyorsun; kimlik bir süre sonra silinip gidiyor. İnsan kimliksiz önünü göremez. Annem, kimliğimin yok olabileceğinin farkındaydı ve beni o kadınlarla yetiştirdi. O kadınların mücadelesi, özellikle erkek egemenliğine karşı verdikleri direniş bana çok ilham verdi. Bizim en büyük sorunumuz asimilasyon; ben de bu savaşa karşı sanatımla bir yanıt vermek istedim” dedi.
Müzik yaparken farklı kültürlerden kadınların, şarkılarını merak ederek “Bu şarkı ne anlatıyor?” diye sorduklarını söyleyen Işık Berfin Öztoprak, bu sayede Kürt halkının yaşadıklarının yabancı kitleler tarafından öğrenildiğini belirtti. Öztoprak, “Kitlelere hitap ettiğimde, ateş başında gerçek hikayeler anlatan Kızılderililer gibi hissediyorum. Onlar da sömürge altında yaşıyorlardı. Amerika’da büyüdüğüm için popüler kültüre yönelebilirdim ama bu bana çok basit geldi; basite kaçmak istemedim. Bir yaşamı anlatmak istedim. Geçmişimizi insanların bilmesi gerekiyor. Amerika’da, diasporanın kullandığı 700 kişilik bir salonda, üçüncü dünya ülkelerinden kadınlar vardı; ben de oradaki ilk Kürt kadın olarak yer aldım. Sahneden indikten sonra bana, ‘Sen ne anlatıyordun?’ diye sordular. Kültürümüzü ve hikayelerimizi anlatmak için bir fırsat doğmuştu. Bu hikayeleri dinledikten sonra, ‘Kürt halkı kim, Zazalar kim, bunlar hangi sömürgenin altında veya neler yaşıyorlar?’ gibi sorular sorup araştırıyorlardı. Yeni bir dil, kültür ve sanat sunabiliyordum. Yaptığım iş evrensel, iş değil aslında; bir kültürü yaşatabilmek için sesimi kullanıyorum” ifadelerini kullandı.
Berfin’in sesi
Kendini bulma sürecinde olduğunu belirten Işık Berfin Öztoprak, “Yılda bir iki defa sosyal medya üzerinden videolar paylaşıyorum. Sonra konser yapalım diye arıyorlar; karşılığında çok bir beklentim olmadan kabul ediyorum. Mazıdağı’nda bir festivale gittim; orada Kırmanckî söyledim. Küçük çocuklar gelip bana, ‘Abla, sen ne diyorsun?’ diyorlardı. Dersim yöresine daha çok hitap etmeye çalışıyorum çünkü orada ciddi bir asimilasyon var. Sanatımı icra ettiğimde insanların sadece politik açıdan değil, empati duygusuyla yaklaşmasını istiyorum” diye konuştu. GÜLİSTAN GÜLMÜŞ / JİNNEWS/AMED