Bir yanda ırkçısı, bir yanda çetesi
- Kürtlere karşı Şam yönetimi ile anlaşmak isteyen Türk devleti, Kayseri merkezli ırkçı dalga da yükselince, işgalinde bulunan Suriye kentlerindeki protestoları dizginlemekte zorlanıyor.
Kayseri'de Suriyelileri hedef alan ırkçı saldırılar, önceki gece Türkiye'nin diğer kentlerine de yayıldı. Buna karşın Türk işgali altındaki Suriye bölgelerinde ise Türkiye'yi protestolar patladı.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 28 Haziran'da "Suriye ile yeniden diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebep yok. Geçmişte nasıl yaptıysak yine yapabiliriz. Suriye’nin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Biliyorsunuz ailece görüşmeye varana kadar Sayın Esed'le geçmişte nasıl yaptıysak yeniden yapmamamız için bir sebep yok" ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın bu mesajı, Türkiye'nin 2011'den beri Suriye rejimine karşı organize ettiği ve işgal ettiği Suriye toprağına yerleştirdiği çetelerce 'hoş' karşılanmadı. Pazar akşamı Kayseri'de bir çocuğun cinsel tacizi sonrası Suriyelilere karşı başlatılan ırkçı saldırılara karşı Efrîn, Mare, El-Bab, Ezaz, El Rai ve İdlip'de Türkiye'nin üslerine saldırılar düzenledi. Türk bayraklarının indirildiği, Türk plakası olan araçlara saldırıların düzenlendiği eylemlerde, yer yer Türkiye'nin Suriye'den çekilmesi istendi. Türkiye ise bölgeye takviye güç gönderdi.
Türkiye'deki saldırılar sürdü
Kayseri'de önceki gece 7 yaşındaki bir çocuğa dönük istismar iddiası üzerine başlayan ırkçı saldırılar önceki gece de devam etti. Birçok şehirde sokağa çıkan gruplar, “Ne mutlu Türk’üm diyene” sloganlarıyla Suriyelilere ait iş yerlerine zarar verdi. Kayseri, Hatay'ın Reyhanlı, Bursa, Kilis, Adana, Dîlok, İzmir ve İstanbul'un bazı noktalarında mültecilere ait iş yerleri ve evlere saldırı yapıldı.
Türk İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Kayseri'de Suriyelilerin işyerleri ve araçlarına düzenlenen saldırılar nedeniyle 474 kişinin gözaltına alındığını, bunlardan 285'inin çeşitli suçlardan adli kaydının olduğunu bildirdi.
İşgal bölgelerinde protestolar
Buna karşın Türk işgali altında bulunan ve Türkiye'nin desteklediği çetelerle birlik yönetilen Suriye bölgelerinde de Türk tarafından tepkiler yükseldi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre; 15'ten fazla bölge başlayan protestolarda Türk güçleri ile protestocular arasında çıkan çatışmalarda 4 sivil hayatını kaybetti, 20'den fazla kişi de yaralandı. Türkiye'nin askeri kontrol noktaları, karakolları basıldı, ateşe verildi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın posterleri yakıldı. Türkiye aleyhine sloganlar atıldı, Türk bayrakları yırtıldı, TIR’lar ateşe verildi.
Türkiye'den Suriye'ye giren TIR’ların ateşe verildiği Babül Selam Kapısı Türkiye tarafından kapatıldı, sınır kapısının belirsiz bir süreye kadar kapalı kalacağı belirtiliyor. Babül Selam Kapısı Türkiye ile en önemli sınır kapılarından biri olarak kabul ediliyor ve BM yardım kamyonlarının, ticaret hareketinin ve tedavi için hastaların Türkiye topraklarına girişinin tek yolu. Türkiye'nin bölgedeki şiddet olaylarını bastırmakta zorlandığı ifade edilirken, İdlib’i Türkiye'nin desteği ile kontrolünde bulunduran El Nusra'nın (Heyet Tahrir el Şam /HTŞ) Türkiye'ye destek olmak amacıyla şiddetli gösterilerin yaşandığı Efrîn'e takviye kuvvet gönderdiği bildiriliyor.
Türkiye güçlerinin Halep'in batı kırsalındaki cephe hatlarına yakın Takad kasabasında bulunan bir askeri kontrol noktasını boşaltarak, aynı bölgedeki yakındaki bir kontrol noktasına doğru çekildiği bildirildi. SOHR’a göre İdlib’deki El-Latmana Kampı, Deyr Hasan El-Sahra ve Atma kamplarında da protestolar yaşandı.
ANHA'ya göre sadece Bab’da 11’den fazla TIR yakıldı. Kent ve belde merkezlerinde Türk devletine ait binalar (Polis, Kaymakamlık, Valilik vb.) kuşatılarak Türk bayrakları indirildi. Nakliye tesisleri ile elektrik şirketleri basıldı, kamyonlar ateşe verildi. Halep'in Abzimo kasabasındaki Türk askeri üssü ile El-Tawama üssü çetelerin kontrolüne geçti. Halep’in batı kırsalındaki Takad köyünde bulunan Türk askeri üssü ile İdlib’in Al Atarab kasabasındaki kontrol noktalarında bulunan Türk askerleri çekildi. 4’ten fazla PTT (Posta Telefon Telgraf) binası yakıldı. Türk askerleri kurşun ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Türk devletine ait İHA/SİHA ve savaş uçakları uçuş yaptı. Türk devlet yetkililerinin İdlib, Efrîn, Ezaz, Bab, Mare, Cerablus, Gire Spi, Serekaniye’de bulunan sivil görevlilerine acilen bölgeyi terk etmelerini istediği belirtildi.Türk devletinin işgal bölgelere çektiği internet hatları kesildi.
Önceki güne gelmeden önce
Bölgede araştırmacı gazetecilik yapan Zeynep Boran, protestoların başlamasına giden süreci şöyle özetledi: "Uzun süredir bölgede MİT eliyle çete gruplarına yönelik yeni planlara giden Türkiye'nin son bir aydaki görüşme trafiği oldukça yoğundu. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'le yaptığı görüşme ve ardından Astana görüşmelerine değinerek Suriye rejimine göz kırpmasıyla, geniş planın ilk adımı Rusya'da atılmış oldu. Hemen ardından Suriye'nin resmi haber ajansı SANA'da, Esad'ın 'Suriye-Türkiye ilişkileri konusunda, Suriye'nin tüm toprakları üzerindeki egemenliğine saygı ve her türlü terörizm ve örgütleriyle mücadele temelinde olduğu sürece her türlü girişime açıktır' açıklaması yer aldı. Bu gelişme, Rusya Devlet Başkanı'nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev'le Şam'da yaptığı görüşme sırasında yaşandı. Bardağı taşıran son damla ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üç gün önce yaptığı açıklama oldu. Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı çıkan çoğunluğu Arap olan Türkiye destekli gruplar ve bölgede yaşayanlar, Efrîn, Marê, El-Bab, Ezaz, Cerablus, El Rai ve İdlip'de geniş kapsamlı protestolara başladı."
Sınır kapısı açılması ateşledi
Türkiye-Suriye arasındaki El Bab yakınındaki Ebu Zêndin bölgesindeki sınır kapısının 27 Haziran'da tekrar açılmasının protestoların fitilini ateşlediğini dile getiren Boran, bu adımı Türkiye-Suriye yakınlaşması olarak okuyan çetelerin, El Bab şehir merkezinde gösteri düzenlediğini söyledi. Daha sonra protestoların açılışı yapılan sınır kapısı önüne taşındığını aktaran Boran, kapının kapatılmaması durumunda gösterilerin "sivil değil, silahlı olacağı" yönünde tehditlerde bulunulduğunu ifade etti.
Kayseri zamanlaması manidar
Devamında gösterilerin yayıldığını söyleyen Boran, Efrîn merkezi başta olmak üzere pek çok bölgede silahlı çatışmalar başladığını; protestoların Kayseri'deki çocuğa cinsel taciz olayı ile başlayan ırkçı saldırıların peşinden gelse de asıl nedenin bu olmadığını söyledi. Protestoların asıl nedeninin Türkiye-Suriye yakınlaşmasının olduğuna işaret eden Boran, "Gösterilerin Kayseri Melikgazi'de de yaşanan çocuğa istismar iddiasından sonra başlayan ırkçı saldırılar ardından gelmesi manidar olsa da, asıl neden Türkiye'nin Suriye rejimiyle yakınlaşmasıyla Suriyeli paramiliter grupların tasfiye edileceği kaygısıdır" şeklinde konuştu.
Rusya da hazırlık içinde
Tüm bu hareketlenmelerle birlikte Rusya ve Türkiye'nin İdlib başta olmak üzere planlarını hayata geçirmek için HTŞ'ye büyük bir darbenin pazırlıklarını yaptığını iddia eden Boran, şunları söyledi: "Gelecekte sahada yapılacak askeri harekata göre MİT, kendi çatısı altında topladığı çete gruplarını HTŞ'ye ve Türkiye'nin Suriye rejimiyle anlaşmasını kabul etmeyen çete gruplarına karşı saldırıya geçirecektir. Türkiye'nin, Rusya ile yaptığı tüm bu hareketliliğin ve anlaşmaların amacı İdlip ve Efrîn bölgesindeki işgal hattını korumak.
Arap çeteler yerine Türki
Rusya ve Suriye rejimi ile yapılan anlaşmaların sahaya yansıması durumunda, 2. Feylaq'a bağlı paramiliter gruplarının konumlandığı bölgeler Türkiye'nin kalıcı varlık göstereceği alanlar olmuş olacak. Türkiye işgal altındaki bölgelerde kendi bünyesinde bulunan birçok çete grubunu tasfiye etmek istiyor. Bu grupların başında Arap gruplar geliyor. Türkiye Arap grupları tasfiye etmek isterken, Türkmen, Tacikistanlı, Uygurlu gruplara her türlü desteği veriyor. Bu çatışmaları daha da derinleştirecek bir mesele olacak. Sonuç olarak Türkiye özellikle Arap gruplarını Suriye rejimin önüne atacak. Belki de bununla yetinmeyerek tamamen ortadan kaldırmak için her türlü desteği de verecektir." HABER MERKEZİ