Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!
Kadın Haberleri —
Emekçi kadınlar, devlet eliyle kadına yönelik katliam ve şiddetin tırmandırılmasına öfkeli:
- Eylül ayında 30 kadın katledildi, 15 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Emekçi kadınlar öfkeli. Kadın cinayetlerinin politik olduğuna dikkat çeken kadınlar, yaratılmak istenen korku atmosferine karşı alanlarda, omuz omuza mücadeleye devam edecekleri mesajı verdi.
Kadın katliamlarının arttığı bir dönemde kendilerini güvende hissetmediklerini dile getiren kadınlar, özsavunmanın önemine işaret ederek, "Dünyayı ancak kadınlar değiştirir” dedi.
Kadına yönelik şiddet ve katliamlar her geçen gün artarak devam ediyor. JINNEWS'in yayınladığı şiddet çetelesi raporuna göre, Eylül ayı içerisinde 30 kadın katledildi, 15 kadın da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Çûli köyünde Narin Güran’ın kaybedildikten 19 gün sonra cansız bedeninin bulundu. İstanbul’da 4 Ekim’de İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil adlı genç kadınlar, Semih Çelik adlı erkek tarafından vahşice katledildi. Wan’da ise Rojin Kabaiş, kaybolduktan 18 gün sonra cenazesi bulundu.
Devlet aklının katilleri cezasızlıkla cesaretlendirdiği Türkiye ve Kürdistan’da kadınlar kendini güvende hissetmiyor. Dîlok ve İstanbul’dan bu güvensizlik ortamını hem kabul etmeyen hem de çözümü işaret eden emekçi kadınların ajanslara yansıyan tepkilerini derledik.
Cezasızlık politikası
Eğitim Sen Dîlok Şubesi yöneticilerinden Elif Söyleyici: Kadın ölümleri sayısal anlamda konuşulan bir durum oldu. Günde 3 kadının öldürülmesi artık normal bir hal aldı. Kadınların kendi haklarını savunması bile tahrik unsuru olarak ele alınıyor. Çünkü kadınların haklarını savunmasını, kendi iktidarları için tehdit unsuru olarak görüyorlar. Bu şekilde toplumu dizayn etmek için kadınlar üzerinden politika yürütüyorlar. Suçluların bulunup, 6284 sayılı yasa gereğince cezalandırılması talebimiz söz konusu.
Omuz omuza mücadele
Eğitim Sen Dîlok Şubesi Kadın Sekreteri Gülfidan Özpolat: En çok attığımız slogan kadın cinayetlerinin politik olduğu üzerine. Çünkü eril politikalar ve cezasızlıkla kadın cinayetleri bizlere dayatılıyor. Tam da buradan kadın cinayetlerinin politik olduğunu söylüyoruz. Kadınların mücadelesinin evrensel olduğunu ve Kürt kadınlarının verdiği mücadelenin onurlu bir mücadele olduğunu unutmadan, omuz omuza bu mücadeleyi yürütmeyi önümüze koymalıyız. Bu hedeften asla şaşmadan hep birlikte güçlü duruşumuzu sergilemeliyiz. Yaratılmak istenen korkuya karşı alanlarda olmaya devam edeceğiz.
‘Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!’
Eğitim Sen Dîlok Şube Sekreteri Müzeyyen Yılmaz:
Hiçbirimiz güvende değiliz. Erkek faillerin katliamları ‘psikolojik durum’ üzerinden meşrulaştırılmak isteniyor. Ancak biz bunun cezasızlık politikalarından kaynaklandığını biliyoruz. Kadın cinayetleri tesadüfen yaşanan şeyler değildir. Bu anlamda kadın cinayetlerinin politik olduğunu gittiğimiz her alanda da yineliyoruz. Biz kadınlar buradayız, hiçbir yere gitmeyeceğiz. Sokakları da alanları da bırakmıyoruz.
‘Güvende hissetmiyoruz’
Kamuran Öztürk (Emekli öğretmen): Ülkede kadınlar, çocuklar ve hayvanlar güvende değil. Bu da cezasızlık politikasından bağımsız değil. Çünkü hepsinin arkaları kollanıyor. Sözcükler de yetersiz geliyor. Birlik olmamız gerekiyor. Kadınlar bir araya gelecek ya da kadınlar yönetecek. Aslında kadınlarla çocuklara verseler çok güzel olur ülkeler.
Devletin suçlularla ilişkisi
Derya Koca (Araştırmacı): Tamamen organize, devlet tarafından desteklenen, yargı tarafından cesaretlendirilen suçlar bunlar. O yüzden sadece faillerin cezalandırılmasının da bu meselenin çözümü olacağını, düşünmüyorum ben. Burada sistematik bir problem var. Kadınların, gençlerin, özellikle de genç kadınların çok ciddi öfkesi var bu dönemde. Yeni bir gelecek inşa etmek ve bu rejimi değiştirmek dışında bir seçeneğimiz yok. Rojin'in ölümü, önümüze intihar gibi konu olmaya çalışılıyor. Ve bu konuda babayı ikna etmeye çalışanların, kaymakam olduğunu görüyoruz. Yani devlet bunun kendi üzerine vazife edinmiş durumda. Ama Van’da sokakları dolduran kadınlar buna en güzel cevabı vermiş oldular. Dolayısıyla ısrarlı olmak zorundayız, başka yolumuz yok.
İlknur Çınar (Aşçı): Kendimi güvende hissetmiyorum. Hiçbir şekilde korunduğumuza inanmıyorum. Ben sokakta telaşlı bir şekilde yürümek, korkmak zorunda değilim. Kadınlara çok büyük haksızlık yapılıyor, buna dur denilsin istiyoruz. Bu suçu işleyip de içeriye alındığını sandığımız insanların, içeriye girip yarım saat sonrasında dışarıya salındığını biliyoruz. Korunmak istiyoruz, bunun ötesinde başka bir şey yok. Devletin bu konuda adım atması gerekiyor. En azından suçlulara yaptığı suçu ödetmesi gerekiyor.
Göksu Gökoğlu: Kadına yönelik şiddette Türkiye birinci sırada. Kadına yönelik şiddet evrensel bir konudur. Biz bunu duyurduğumuz için ‘bizi utandırıyorsunuz’ demek yerine öldürülen kadınların utancını duymaları lazım. Evli olduğu erkek annemi bıçaklamakla tehdit etti, şikayetçi olduk. Polisler gelip götürdü ama bir saat sonra yine evin etrafındaydı. Kadınların dünyayı gerçekten değiştirebileceğini düşünüyorum. Kadınlar asla kendilerini savunmaktan çekinmesinler; gerek şiddetli, gerek şiddetsiz.
İlknur Kotan: Gerçekten yolda yürüyemez haldeyiz. Artık evden dışarı bile çıkamayacağız gibi bir izlenim oluyor. Artık bir şeyler yapılmalı diye düşünüyorum. Her gün cinayet haberleriyle, her gün kadına şiddet haberleriyle uyanıyoruz. Kadın olmadan hiçbir şey olmuyor. Kadına, hayvana, çocuklara şiddete hayır diyorum.
Nilgün Uyanık: İstanbul Sözleşmesi'ni geri istiyoruz. Değiştirirse kadınlar değiştirir, kadınların yarattığı ve başlattığı şeyler ülkede her zaman bir yeniliğe çığır açmıştır. Kadınlar yeniliğe çığır açtırır. MA/DÎLOK-İSTANBUL