DEM Parti'nin pozisyonu net
- DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Bahçeli'nin başlattığı yeni tartışmalarla ilgili duruşlarının net olduğunu söyledi.
- Bakırhan, samimi ellere, adımlara, söylemlere, girişimlere duyarsız kalamayacaklarını belirterek, şunların altını çizdi:
- Peşinen reddetme gibi bir şansa sahip değiliz. Samimiyet görürsek de hiç kimseye sormak zorunda değiliz.
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, "Biz buradayız, varız, emin olun bir ışık görürsek Bahçeli başını koyuyordu, biz bedenimizi koyarız. Bir aldatmadan, kandırmadan ibaretse de zaten mücadelemiz devam ediyor. Hiçbir zaman diz çökmedik, çekinmedik, sözümüzü her zeminde kullandık, direndik. Dolayısıyla samimiyet görebilirsek sıkı sıkı sarılıp devam ettirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız" dedi.
DEM Parti Eşbaşkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, dün İstanbul’da 18 basın kuruluşunu temsil eden gazetecilerle bir araya gelerek sorularını yanıtladı. İktidarın, ‘Bir el uzattık. Ya sıkarsınız ya kırarız’ gibi bir şey söylediği hatılatılarak, sorulan sorular üzerine Eşbaşkan Bakırhan, şunları söyledi: "Henüz bir süreç mi, değil mi bilmiyoruz. Resmi olarak bu işi başlatanlarla bir temasımız, görüşmemiz olmadı. Gayriresmi yollarla da bir görüşme ya da temas olmadı. Bir sürece ihtiyaç var mı? Fazlasıyla var ama bu, o süreç midir? Bu sürece evrilir mi? Emin olun biz de bu konuda bir şey bilmiyoruz. Umarım bir sürece dönüşür.
Ciddi bir güvensizlik var
Şu anda ‘süreç’ diyebilmemiz için kimi iyi niyet adımlarının atılması gerekiyor. Ciddi bir güvensizlik var. Çözüm sürecini yaşadık. Sözde yeni süreç olmaz. Parmak sallamayla yeni siyaset, yeni süreç başlamaz. Daha geçen gün 270’e yakın parti yöneticimiz gözaltına alındı. İl, ilçe eşbaşkanlarımız tutuklanıyor. Hâlâ cezaevlerinden hasta tutsakların cenazeleri çıkıyor. Biz de ne olduğunu izlemeye, anlamaya, analiz etmeye çalışıyoruz. Kendi kurullarımızda tartışıyoruz.
Öcalan ile görüşme oldu mu?
Sayın Öcalan'la bir görüşme oldu mu? Emin olun bizim haberimiz yok, öyle kaynaklarımız da yok. Görüşüldü mü bilmiyorum. Yaklaşık 43 aydır ciddi bir tecrit var. Aile dahil olmak üzere, avukatların da gidemediği bir ortamdan bahsediyoruz. Bir şey görüşülüyor mu? Gerçekten o görüşmelerin sonucu mudur bu bahsedilen tartışmalar? Çok emin değiliz.
Bir süreç olur, bu konuda bir samimiyet görebilirsek, güvensizliği onarıcı adımlar görebilirsek bizim zaten misyonumuz diyalogdur, müzakeredir, toplumsal barışı sağlamaktır. Eğer samimi adımlar, samimi söylemler, bir yol temizliği olursa tabii ki biz de böyle bir süreç içerisinde yer almak isteriz.
Samimi adımlardan kasıt nedir?
Bir taraftan kayyum atanıyor, kayyum tehdidi var. Bir taraftan Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız (Selçuk Mızraklı), bu tartışmaların yürütüldüğü günlerin arifesinde 10 yıl ceza aldı. Ortada hiçbir şey yok. Böyle bir ortamda nasıl güvensin Kürt, emekçi, DEM Parti'nin bileşenleri, bizler? Iğdır İl Eşbaşkanımızın 10 küsur yıl önce Iğdır’da işlenen bir olayla ilgili bir gizli tanığın ifadesi üzerine tutuklanması. ‘Tecrit kaldırılsın’ diye yapılan mitingin yasaklanması, 270 kişinin gözaltına alınması. Yeni süreç beklentisi var ama çok nahoş bir tablo da var. ‘El uzattık’ deniyor. Bir elle toplum rahatlayacaksa, demokrasi gelecekse biz o eli her zaman tutmaya hazırız. Mesele sadece el uzatmakla, tutmakla ilgili değil. Umarım iktidar da, varsa tabii, kalmışsa devlet aklı da hem içeride hem dışarıdaki bu gelişmeleri de dikkate alarak Türkiye'nin toplumsal barışına katkı sunacak bir zemin açar. Biz dünden hazırız.
DEM Parti, PKK'ye talimat veremez
Tabii ki biz de aktörüz. Meclis'te grubu bulunan, Türkiye'nin üçüncü büyük partisiyiz. Demokratik siyaset zemininde üzerimize düşen bir sorumluluk varsa tabii ki yerine getiririz. Bunun aktörü biziz ama Sayın Bahçeli'nin dediği gibi PKK’ye talimat verecek, ‘şunu yap’ diyecek bir noktada da değiliz. Sanırım bunu herkes biliyor. Bizim işimiz de değil. Eğer bir çözüm düşünülüyorsa çeşitli aktörleri var. Büyük bir zemini var. Bir tokalaşma üzerine kurulmuş, tehdit eden, kendisini 'sahip' gören, bizi öteki gören bir yaklaşımla bir süreç birbiriyle çok bağdaşmıyor.
Kandil ile görüşme var mı?
Görüşmeler oluyor mu, olmuyor mu İmralı'yla? Onu da İmralı'dan haber alınamadığı için bilemiyoruz. O nedenle bir şey söyleyemiyoruz.
Anayasa projesiyle ilgili var mı?
Bu ülkenin 3 trilyon dolarını yutmuş bir sorundan bahsediyoruz. Dış açığı 512-513 milyar dolar olan ülkemizin 3 trilyon doları güvenliğe, savunma sanayisine, "Kürt ana dilini konuşmasın" diye harcanmış. "Anayasa için araçsallaştırmak", daha ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçimin "ön yatırımı"; bu iki başlık da bence bunu karşılamıyor. Bence Türkiye'nin içerisinde bulunduğu darboğazı, içeride ve dışarıda yaşananları, Ortadoğu'daki ateşin ne zaman, nerede, hangi ülkeye sıçrayacağını, hangi ülkeyi nasıl etkileyeceğini kaygıyla izlediğimiz bu süreçte en önemli meselemiz konusunda bir iktidar ortağının bir şeyler söylemesi çok garip değil. Garip olan bizim, ‘bir süreç olsun, şeffaf olsun, açık olsun, bu mesele artık çözülsün, araçsallaştırılmasın’ demememiz.
Bahçeli muhatapları belirledi
Sayın Bahçeli'nin konuşmalarına bakılırsa aslında sorunun muhataplarını da kendisi belirledi. Kandil'e çağrı yaptı. İmralı'ya çağrı yaptı. DEM Parti'ye çağrı yaptı. Tam da bizim dediğimiz gibi; bu sorun çok aktörlü, çok kapsamlı, geniş bir zemine hitap eden bir sorun olduğu için bence orada bir okuma var.
Anayasa değişikliği ayrı bir mesele. Anayasa sadece siyasi partilerle yapılacak bir şey değil. Samimi olan hiçbir adıma, hiçbir girişime ‘yok’ diyecek bir siyasi parti, siyasi hareket değiliz. Cezaevleri bizlerle dolu. Kayyumlar bizlere atanıyor... Gözaltına alınan, tutuklanan, soruşturma açılan, dava açılan bizleriz. Katledilen biziz. Özel politikalarla, ikili hukukla; bölge resmen uyuşturucunun, fuhuşun, kriminal işlerin, çürütmenin merkezi haline getirilmiş.
Peşinen reddetme şansı yok
Böylesine ağır bir sonuç yaşayan ve en fazla yaşayan sorunun çözülmesini isteyen bir parti, samimi ellere, adımlara, söylemlere, girişimlere duyarsız kalamaz. Onun için peşinen reddetme gibi bir şansa sahip değiliz. Samimiyet görürsek de hiç kimseye sormak zorunda değiliz.
Siyaset mi silah mı?
Geçen gün Bahçeli de siyaset mi silah mı, diye sordu. Tamam silah orada, biz siyaset yapıyoruz ama başımıza gelmeyen kalmadı. Siyaset kanallarını tıkayan kendileri, siyaseti tıkayan kendileri. Bahçeli'nin söylemesi önemli, katılıyorum ama sadece söylemi aşacak bir noktaya gelmesi gerekiyor. Sadece el uzatmak ya da iyi niyet dilekleriyle bu süreç yürümez. En baştan reddetmek doğru değil. Belki gerçekten asıl bu sürecin en önemli taraflarından birisi olan iktidar da geçmişten dersler çıkarmış olabilir. Aldatmaca, kandırmaca da olabilir. Bu sıkışık durumdan çıkmak, biraz nefes almak için gündem değiştirmek de olabilir. Bunları söylemek için elimizde yeterince done yok. DEM Parti izleyen bir durumda değil, anlamaya çalışıyoruz. Gayet de özgüvenliyiz. Her birimiz 30-35 yıldır bu mücadelenin içerisindeyiz. Türkiye toplumu nefes alacaksa, demokrasi gelecekse biz buradayız. Biz sadece bizi aşan durumlarda olamayız. Mesela bir PKK’ye ‘silah bırak’ diyemeyiz. Biz PKK’li değiliz. Onlar adına konuşamayız. Örgütün lideri tecrit altında. Örgütünün elinde silah var ve bunun çözülmesi isteniyorsa başka bir şeylerin devreye girmesi gerekiyor ama demokratik bir anayasada, bu meselenin meclis zemininde tartışılmasında biz buradayız gayet de hazırlıklıyız, özgüvenliyiz.
Kimsenin onuru kırılmasın
Barış çok ciddi, onurlu bir iştir. Biz ne kimsenin onurunun kırılmasını isteriz, ne de kendimizin vermiş olduğu mücadelenin, bedellerin onurunu kıracak bir davranışta bulunuruz. Onun için ölçerek, biçerek, tartarak konuşuyoruz. Biz buradayız, varız, emin olun bir ışık görürsek Bahçeli başını koyuyordu, biz bedenimizi koyarız. Bir aldatmadan, kandırmadan ibaretse de zaten mücadelemiz devam ediyor. Hiçbir zaman diz çökmedik, çekinmedik, sözümüzü her zeminde kullandık, direndik. Dolayısıyla samimiyet görebilirsek, sıkı sıkı sarılıp devam ettirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Ömer Öcalan gidecek mi?
Sadece Ömer Öcalan değil, bütün vekillerimiz için belli süreçlerde biz İmralı'ya gitmek için başvurular yaptık. Onun dışında zaten avukatların sistematik başvuruları var. Sürekli düzenli başvuru yapıyorlar ve reddediliyor. Ömer Öcalan vekilimizle henüz görüşemedik. Kendisiyle tabii ki görüşeceğiz ama öyle bir şey gelmiş olsaydı şu ana kadar haberimiz olurdu. Zaten Abdülkadir Selvi de ‘kesin bir bilgi değil, bir ihtimal’ diyor.
Sahanın gerçekleri değişti
Çözüm sürecinde Kuzey ve Doğu Suriye'deki yönetim yoktu. Türkiye bölgesel güç olma yolunda dolu düzgün gidiyordu. Neo Osmancılık, Müslüman Kardeşler ile ilişkiler, HTŞ ile ilişkiler… Türkiye o zaman başka bir durumdaydı, başka bir rol oynamak istiyordu. Saha gerçekliği, Kuzey ve Doğu Suriye'de bir bölge açığa çıkardı. Suriye yıkılmadı, Şam'da namaz da kılınmadı. İran bölgede bulunuyor. Şimdi değil eşbaşkan BOP’a muhtar olunur mu bilemiyorum. O süreçte Kürtlerle barış sağlansaydı şimdi Türkiye'nin Ortadoğu'daki, bölgedeki rolü bence farklı olurdu. Şimdi koşullar çok farklı. Türkiye bölgede eski gücünde değil. Uluslararası arenada eskisi gibi inandırıcılığı yok. Kimsenin artık itibar etmediği, güvenmediği, bir gün BRICS anlaşması, Kızıl Elma, diğer gün Batı Avrupa, diğer gün Ortadoğu, karmakarışık, hiçbir yerinde başarıya ulaşmamış bir Türkiye var. Libya öyle kaldı. Suriye öyle kaldı. İran'la ilişkiler öyle kaldı. Şimdi yetmedi aynısını Federe Kürdistan'a kaydırıyor. Kürt meselesi topla, tüfekle, kalekolla, üsle çözülmez. Yani Kürt'e hasım olacağına hısım olmak Türkiye'nin yararınadır.
Meclis'te komisyon ve CHP
Meclis'te bir barış komisyonu olabilir, bence Türkiye'de birinci durumda olan partinin bir temsilcisi de başında olabilir. Bence en önemlisi CHP'nin bu meseleye katkı sunması, karşısında durmaması. CHP'nin şu anda durduğu yer kıymetli, önemli. Özgür Özel'in açıklamalarını en azından bu süreç zarfında yaptığı şeyleri çok kıymetli ve değerli görüyorum. Sizin aracılığınızla Özgür Bey'e teşekkür etmek istiyorum. Şu anda iyi bir noktada, en azından karşısında durmayacağını okuyoruz. İlerleyen süreçlerde de fikir alışverişimiz, görüşmelerimiz yoğun bir şekilde devam edecek. CHP olmadan bu iş olmaz.