İkinci Paris katliamı ve yapılması gerekenler 

Rojbin EKİN yazdı —

  • Fransa gerçekten söylediği gibi Kürt dostu, yine Kürtleri DAİŞ’e karşı verilen mücadelede müttefiki olarak görüyorsa, o zaman hem 9 Ocak Paris katliamının hem de 23 Aralık günü gerçekleşen ikinci Paris katliamının sorumlularını açıklamalıdır.
  • İkinci Paris katliamından çıkartacağımız sonuçlar kadar, Paris katliamı şehitlerine sahip çıkan tutumdan da çıkaracağımız sonuçlar var. Unutmamak, yaşatmak ve hesap sormak adına o halde yapılması gereken tek şey bu tutumu sürdürmek. 

23 Aralık günü Fransa’nın başkenti Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi, yine Kürtlere ait Avesta restoran ve Prestige kuaföre terörist bir saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda aralarında Kürt Kadın Hareketi’nin öncü isimlerinden Emine Kara’nın da bulunduğu, sanatçı Mir Perwer ve Kürt yurtsever Abdurrahman Kızıl katledilirken, 3 kişi de yaralandı. “Aşırı sağcı, ırkçı” diyorlar ikinci Paris saldırısı katliamcısına. Başta Fransız Cumhurbaşkanı, başbakanı, içişleri bakanı olmak üzere tüm Fransız yetkililer, teröristin, katilin bağlantılarını gizlemek için saldırıyı ilk andan itibaren böyle tanımladılar. Oysa tetikçinin saldırı gerçekleşmeden 12 gün önce cezaevinden çıktığı, adli kontrol altında tutulduğu ve silah taşımasının yasak olduğunu Farsa İçişleri Bakanı açıkladı. Yine tetikçinin daha önce de bir mülteci kampına yönelik saldırı gerçekleştirdiği ifade edildi.
 
Şimdi Kürt kamuoyu ve saldırıyı takip eden herkesin kafasında oluşan sorulara Fransız makamlarının bir cevap vermesi gerekmiyor mu? Eğer bu saldırı gerçekten sadece Fransa yetkililerinin tanımladığı gibi ‘ırkçı’ bir saldırıysa, adli kontrol altında tutulan bir katil nasıl oluyor da silah ve cephanelikle dolaşabiliyor? Yirmi dört saat kameralarla gözlemlenen bir sokağa kadar nasıl girebiliyor? Gerçekten de organizeli bir saldırı değilse, 69 yaşındaki bu şahıs nasıl bu kadar planlı hareket edebiliyor? Yine neden o sokakta bulunan sadece Kürt kurumları, işletmeleri hedefleniyor? Saldırının gerçekleştiği bölgeye polis 40 dakika sonra, ambulanslar da 30 dakika sonra varıyor. Saldırganı Paris emniyet güçleri değil, saldırıya maruz kalan Kürtler yakalayıp polise teslim ediyor. Yine tüm bu olanlara rağmen neden tıpkı Ömer Güney olayında olduğu gibi İkinci Paris katliamının tetikçisi için de sağlığı sorgulanmamasına gerekçe gösteriliyor? Tetikçi bir gözaltına alınıyor bir bırakılıyor sonra bu tekrar yapılıyor. Belli ki “akıl sağlığı yerinde değildi” diyecekler ve saldırının arkasındaki güçleri gizlemek için de bu yalanı sürdürecekler. Cevaplanmaya muhtaç tüm bu hususlar elbette Kürtleri oldukça rahatsız ediyor. 9 Ocak 2013 yılında gerçekleşen Paris katliamını ve katliamı planlayan güçleri, odakları akıllara getiriyor. Dolayısıyla Kürt halkının, kadınların ve dostlarının bu katliamın gerçekleştirilme biçimine duyduğu öfke, ortaya koydukları tutum ve katillerin ortaya çıkartılması talebi kadar meşru ve haklı bir talep yoktur. 

Durum böyleyken Kürtler ne kendi anayurtlarında ne de mülteci konuma düştükleri Avrupa’da yasını tutamaz, kendisine yönelik gerçekleşen zulme tepki gösteremez hale getiriliyor. Paris’te gerçekleşen protesto mitingine -ortada ülkücülerin tahriki varken- Paris polis güçleri saldırıyor. Biraz kendini savunan bir direniş tutumu içerisine girince de yine suçlananlar Kürtler oluyor. Ne yapsın Kürtler? Fiziki ve kültürel soykırım altındayken bir de Kürtlerin üzerlerine ölü toprağı serpip bu duruma rıza göstermeleri mi bekleniyor? 

Yüzyıldır Kurdistan’ı dört parçaya bölen soykırımcı ulus devlet yapılarına karşı varlığını korumak için ödemediği bedel, maruz kalmadığı hiçbir insanlık dışı uygulama, zulüm kalmadı. Şimdi Kürtler bu duruma yol açan, demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlikçi sistemleriyle övünen uluslararası güçlerden sadece adaleti sağlamalarını, hiç olmazsa kendi ülkelerinin başkentinde hunharca katledilen Kürt kadınları, yurtseverleri ve devrimcilerinin katillerini açığa çıkarıp yargılamalarını istiyor.

Özgürlük istedikleri için terörize edildiklerini ve soykırıma tabi tutulduklarını kabullenmelerini talep ediyor. Kısacası Kürtler tetiği çekenin arkasındaki güçlerin açığa çıkartılmasını ve hesap sorulmasını istiyor. Fransa gerçekten söylediği gibi Kürt dostu, yine Kürtleri DAİŞ’e karşı verilen mücadelede müttefiki olarak görüyorsa, o zaman hem 9 Ocak Paris katliamının hem de 23 Aralık günü gerçekleşen ikinci Paris katliamının sorumlularını açıklamalıdır. 

İkinci Paris katliamından çıkartacağımız sonuçlar kadar, Paris katliamı şehitlerine sahip çıkan tutumdan da çıkaracağımız sonuçlar var. Başta Kurdistan ve Avrupa’nın birçok ülkesinde Kürtlerin ortaya koymuş olduğu örgütlü direniş ve mücadele tutumu, hepimize dilimiz, kültürümüz ve kimliğimizle özgürce varolacaksak bunun ancak örgütlü mücadele, direniş tutumuyla sağlanacağını bir kez daha gösterdi. Unutmamak, yaşatmak ve hesap sormak adına o halde yapılması gereken tek şey bu tutumu sürdürmek. 

Ömrünü Kürt ve kadın özgürlük mücadelesine adayan, her koşul altında özgürlük için mücadele etmekten geri durmayan, ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesi temelinde yaşamayı seçen Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez ve ikinci Paris katliamı şehidi olan Emine Kara’ya, Mir Perwer ve Abdurrahman Kızıl’a kadar ulaşan soykırım katliamlarına başkalarının da eklenmemesi için, özgürce var olabilmek için her fırsatta asla unutmayacağımızı, hesap soracağımızı haykırmamız gerekir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.