Mizgîn Kurdo ve Minbic’te kim kazandı?

Rojbin EKİN yazdı —

  • Mizgîn Kurdo'nun adını duymuş olmanızı umuyorum. Duymadıysanız da, bilmediyseniz de bu çabam hikayesini ve ismini unutmamamız, Minbic’te dün de bugün de direnen ruhun neyi temsil ettiğini bilmemiz için.

Yaşadığımız hiçbir şey normal değil, hiçbir şey kabul edilebilir ve kaldırılabilir değil. Çünkü hiç nadasa bırakılmadı, her mevsim bir savaş ekildi bu topraklara. Savaşın üzerinden geçtiği hayata güzellemeler yapmak imkansız. Ama yaşamak istiyorsan karşı koymak ve dayanmak zorundasın. Bu çağ en savunmasız insana, çocuğa bile bunu dayatıyor. Hem de hayatta kalmanın en temel kuralı olarak... Çocuklar için de masallar rafa kaldırıldı, pembe hayaller yok artık. Masallardaki mitolojik kahramanların yerini en yakınındakiler; abi, abla, baba ve anneleri aldı. Hatta artık kendileri birer kahraman.

‘Her şeyin içinden o kadar hızlı geçiyorsun ki’ bir gün önce yaşadığın, gördüğün, kaybettiğinden daha büyüğüne, daha ağırına sonraki gün yakalanıyorsun. Eskiden adına unutmak diyordum, ama öyle değilmiş. Unutamıyor insan. Sadece bugün yaşadığını taşıyabilmek için dün yaşadığının ağırlığına daha dayanıklı hale geliyorsun. Duygu, düşünce sınırlarını zorlayan akla, hayale gelmez dediğimiz olaylarla karşılaşınca, bu hale geliyor insan.

Yoksa mümkün mü unutmak? Şimdi de, yarın da hatta öldükten sonra başka bir zamana, evrene gitse de ruhumuz, kendimizle taşıyacağımız o kadar çok isim, o kadar çok hikaye ve o kadar çok kabullenemeyeceğimiz olay var ki... Bu zamanın ötesine ‘ahiret’ de deniliyor ya, ahirette bile hesaplaşacaklarımız var.

Velhasıl daha fazla uzatmadan size bildiğim bir gerçeği anlatacağım. Çünkü gerçek önemli. Yalanla perdelenince, kimi güçler sadece bunun için çalışınca gerçeği savunmak en büyük savaşçılık şimdi. Nazım ve Cihan bunun için katledildi. Ve bu savaşçılığın son örneğiydiler. Hakikat savaşçılarının hep yaşayan ve varolanlar kervanına eklendiler. Hala savaşın çok yoğun bir şekilde devam ettiği, hatta Rojava için kader tayin edici olduğu Minbic, Tişrîn barajı ve Karakozak köprüsü civarı ve orada yaşananları aktarıyorlardı.

YPJ, YPG ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile 2017 yılında, yani Efrîn işgal saldırısından bu yana savaşan gücün SMO olduğunu söylüyorlar. Kürtlere karşı yürüttükleri bu savaşa bölgesel bir güç kimliği geçirmek için böyle bir yalan etrafında, aslında hepsi DAİŞ mensubu bir oluşum örgütlediler. Bunları Kürtlere karşı savaşta eğiten, donatan ve yürüten akıl MİT ve TC ordusu. TC ordusu adına alanda talan, hırsızlık ve tecavüz suçlarını işleyen bu güç. İşgal ettikleri her coğrafyada bununla anılıyor, suçlanıyor ve kabul görmüyorlar. Tıpki işgal edilen Efrîn, Serekaniyê’de olduğu gibi şimdi de Minbic şehir merkezinde de aynı suçlarla gündemdeler.

Gerçek yenilgilerini gizlemek için büyük bir zafer kazandıklarını lanse ediliyorlar. İşgal ettikleri topraklara bayraklarını dikiyorlar. Oysa onlar hangi ruha ve gerçeğe yenildiklerini biliyorlar. Çünkü onları Minbic’te Mizgîn Kurdo karşıladı.

Adını duymuş olmanızı umuyorum. Duymadıysanız da, bilmediyseniz de bu çabam hikayesini ve ismini unutmamamız, Minbic’te dün de bugün de direnen ruhun neyi temsil ettiğini bilmemiz için.

Minbic’e işgal saldırısı başladığında iç güvenlik, yani asayiş gücü olarak bulunuyor orada Mizgîn Kurdo. 1999 doğumlu ve Qamişlo’lu. Qamişlo’da büyümüş. Daha önce YPJ saflarında DAİŞ’e karşı savaşmış ve YPJ kimliği ile başarıdan başarıya koşmuş. DAİŞ’e karşı katıldığı her savaşta cesareti, direnmeyi ve kazanmayı öğrenmiş. Bir de tabii asla teslim olmamayı. Yanında kendini savunabileceğin silahın ve onu kullanmaya fırsat sunacak kadar vaktin varken, onu ustaca kullanmayı da öğrenmiş Mizgîn.

Minbic’e işgal saldırısıyla eşzamanlı olarak iç ihanet dinamikleri de harekete geçince beklenenden çok daha hızlı gelişmiş her şey. Mizgîn de tıpkı diğer arkadaşları gibi uygun koşul ve zaman varken işgal saldırısına karşılık vermek için mevzilenir. Uzun bir çatışma anının içinden geçer. Susmaz namlusu. Çünkü soğutursa çeliği başına neler gelebileceğinden, halkının ne ile karşılaşacağından haberdar. Tüm cephanesini kullanır ve son mermisi kalana kadar direnir. Gülnaz Karataş’tan (Bêrîtan Hêvî) kendisine de bir miras olarak kalan ve aslında Kürt Kadın Özgürlük Hareketi’nin asıl direniş mayası olan o ruh Mizgîn Kurdo’nun da ihanet, işgal ve teslimiyete karşı kuşandığı ruh olur. Sağ ele geçmemek için kalan son mermisiyle yaşamına son verir. 8 Aralık 2024 tarihinde yaşamını yitirdiği duyuruldu. Qamişlo’da onun için görkemli bir tören yapıldı. Ancak ailesi yas evi kurmadı. Çünkü söz konusu gelecek ve özgürlükse ‘”yas tutmanın zamanı değil” diyor canından can yitirenler.

Tişrîn, Karakozak ve Minbic hattında neredeyse bir ayı bulacak bir direniş var işgale karşı. Hem tarihsel hesaplaşmanın hem de fırsatların doğacağı bu direniş alanlarında, TC işgal rejimi istediği ilerlemeyi sağlayamıyor. Çünkü Mizgîn Kurdo, Efrînli Komutan Ronahî Yekta’nın direniş ruhu karşılıyor onları. Tıpkı DAİŞ çetelerinin aldığı yenilgi gibi TC devlet rejimi de Kuzey ve Doğu Suriye’de-Rojava’da Kürt kadınlarına yeniliyor.

Tüm Ortadoğu halkları için tarihi anların yaşandığı ve kader tayin edici olan bu süreçte Kürtler özgürlük istiyor. Rojava’da devam eden direniş böyle bir talebe oturmuş ve bu eksende ilerliyor. Yüzyıllık soykırım ve inkar siyasetine karşı gelecek yüzyılın tek garantisi statüsü sağlanmış topraklarda özgürce yaşamak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.