Özgür geleceğin tek umudu Rojava

Rojbin EKİN yazdı —

  • Kuzey ve Doğu Suriye-Rojava için 2014 yılının Kobanî senaryosu devrede. Rojava’da temsil edilen ve hayat bulan tüm özgürlük değerleri ve gelecek umudu için başta Kürtler olmak üzere, dünya kadınları ve halkları birlik ve dayanışma ile hareket etmeli ve kesintisiz eylem içinde olmalı.

Esad ailesinin yarım asırlık iktidarı, despotizmi 8 Aralık’ta tamamen sonlandı. Esad, ailesiyle birlikte Suriye’yi terk etti. Suriye’nin başkenti Şam ve en önemli ticaret şehri olan Halep dahil Suriye topraklarının büyük bir bölümü HTŞ’nin kontrolüne geçti. Suriye genelinde zorlu iki haftayı geride bıraktık. Peki bundan sonra ne olacak? Son 14 yıldır her gününe savaşın, şiddetin nüfus ettiği Suriye gerçekten özgürleşti mi?

Suriye halklarının tümü Esad’ın gidişinden memnun. Bunu birçok yerde kutlamalara da dönüştürdü. Ancak ilk birkaç günden sonra bu kutlamaların ve mutluluğun yerini endişeli bir bekleyiş ve bıçak sırtında günler izledi. Çünkü savaş devam etti. Şiddetin akıl almaz görüntüleri, insan onurunu inciten kareler, korku, sindirme ve iradeyi ezme adına çete grupları tarafından sanal mecralar üzerinden servis edildi. Kürtler katledilmekle ve yok edilmekle defalarca tehdit edildi. Şehba ve Tıl Rifat’ta yaşayan zorla yerinden edilmiş Efrînliler kendi coğrafyalarının sınırından oldukça uzaklaştı. Fiziki soykırımın bir devamı olarak ikinci kez yerinden edildi. Yaklaşık 150 bin insan Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine geçti. Büyük bir dayanışma örneğiyle karşılansalar da Efrîn’den biraz daha uzaklaşmış olmak yeniden dönebilme umutlarını arafta bıraktı. Bu hepsi için büyük bir travma ve elbette tüm Kürtler için. Geride o kadar çok şey bırakmışlar ki, nasıl uzaklaşacaklar o bağlardan, emekten, sevgiden ve can suyu olan tüm değerlerden. Şu an bunu kabullenmeleri zor görünüyor. Kendilerine ait olanı geri alma mücadelesini sürdüreceklerini söylüyorlar. Bu inat ve kararlılık hayatın tüm zorluklarıyla başa çıkmanın yegane gücü onlar için. İleride umudu gerçeğe dönüştürmenin mayası da belli ki bu olacak.

Nereye gittilerse peşlerini bırakmadı yıkım ve şiddet. Fırat Kantonu’na ulaştıkları gibi Minbiç hattında işgalci Türk devletine bağlı SMO çete ordusunun saldırıları başladı. Çeteler karadan ilerlemeye çalışırken insansız silahlı hava araçları, uçaklar ve ağır silahlarla aralıksız bir şekilde bölge bombalandı. Bu yüzden aslında Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halklar Esad’ın gidişini bile kutlayamadı. Sevinç gösterileri yapamadı. Suriye’nin başka yerlerinde kutlamalar olurken onlar işgal saldırılarına karşı savunma mevzilerindeydi. Bölgeye yönelik saldırı ve işgal tehditleri devam ediyor. Bu yüzden daha hiçbir şey bitmedi ve çoktan hak etmiş oldukları hakları anayasal güvencelerle garanti altına alınmadan bitmeyecek gibi de.

Kuzey ve Doğu Suriye’de durum bu. Ancak ilk günden itibaren Şam’da farklı bir rüzgar estirildi. Suriyeli hakların 14 yıldır beklediği devrim hayalinin gerçeğe dönüştüğü propagandası aldı başını gitti.

Başta ABD olmak üzere, Türkiye, AB ve daha birçok ülkenin terör örgütü listesinde yer alan HTŞ gibi cihadist bir ideolojik yapılanmaya sahip bir terörist örgüt eliyle Esad’ı devirdiler. Bunu tek başına HTŞ’nin başaramayacağı bu işlere akıl erdiren herkes farkında. İngiltere merkezli yürütülen bu sürecin destekçileri çokça. Bölge üzerinden ekonomik, siyasi ve askeri olarak çıkar sağlayan yerel ve küresel aktörlerin tümü bu işin içinde.

Dolayısıyla ortada bir HTŞ ve Colani başarısı yok. Sadece kendisine verilen rolü oynamaya çalıştı. Sahneden düşürülmüyor elbette. Kendisine söylenenleri uygulamaya çalışıyor. Şimdilik ılımlı mesajlar veriyor ve imaj yenileme desteği alıyor.

Meşrulaştırılması ve ılımlı gösterilmesi konusunda ana akım Türk medyası ve elbette bazı Türk kadın gazeteciler oldukça çaba harcadı. Bu konuda özel görevlendirildikleri ve bu görevi başarıyla tamamlama çabası içerisinde oldukları açıktı. Halep’te, Şam’da, Humus’ta, SMO çeteleri tarafından işgal edilen Minbic, Til Rifat, Şehba vs. HTŞ’nin kontrolüne geçen Suriye topraklarından yayın yapmayı bir gazetecilik başarısı olarak gördüler ve gösterdiler. SMO’nun Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleştirmiş olduğu terör saldırılarına, aynı zamanda HTŞ ve liderine de meşruluk kazandırmanın aracı olarak kullanıldılar. Hangi ve nasıl bir amaca hizmet ettiklerini biliyor olsak da, kadın olmalarından kaynaklı bir gazetecilik başarısı olarak gösterdikleri o görüntüleri karşısında utanç duymamak elde değil. Oysa Nagihan birkaç ay önce hem psikolojik hem de fiziksel olarak uğradığı erkek şiddetini anlatırken tüm kadınlardan destek ve dayanışma bekliyordu. Sadece o değil elbette, Suriye sahasına gidip de HTŞ’yi ılımlı gösterme çabası içerisinde olan o kadın gazetecilerin Kürt, Ermeni, Süryani, Êzîdî, Durzî ve özgürlüğü, temel hakları, geleceği için kaygı ve endişeli bir bekleyiş içerisinde olan kadınlarla, halklarla da empati kurması gerekmez miydi? Gerçeği çarpıtmanın bir parçası olarak yürütmüş oldukları gazetecilik faaliyeti oldukça ikiyüzlüceydi.

Bir kez daha gerçeğe kimlerin ayna tuttuğunu gördük. Kimin özgürlük ve demokrasi değerlerini temsil ettiğini ve bunun için hala bedel ödediğini de... Özgür ve demokratik Suriye’nin geleceği de onlara emanet. Suriye’nin yeni haritasında sarı alan olarak çizilen ve HSD’nin kontrolü altında bulunan coğrafya Suriye halklarının özgürlük vahası hala. Kuzey ve Doğu Suriye Kürt, Arap, Ermeni ve Süryani halklarının tek yaşam yurdu. Seküler, kapsayıcı, kucaklayıcı, kadın özgürlüğünü, inançlar arasında birliği, kardeşliği temsil eden tek toprak parçası burası. Şimdi Türk devlet rejimi bu umudu parçalamayı, yok etmeyi hedefleyen saldırılar gerçekleştiriyor. Kuzey ve Doğu Suriye-Rojava için 2014 yılının Kobanî senaryosu devrede. Rojava’da temsil edilen ve hayat bulan tüm özgürlük değerleri ve gelecek umudu için başta Kürtler olmak üzere, dünya kadınları ve halkları birlik ve dayanışma ile hareket etmeli ve kesintisiz eylem içinde olmalı. Hepimizin gelecek umudu olan Rojava daha çok sahiplenilmeli....

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.