Direnişin dokunduğu çehre güzeldir
Rojbin EKİN yazdı —
- Jin Jiyan Azadî felsefesiyle sadece Kürdistan’da değil, tüm dünyada başarmak mümkün. Böyle bir gücü ve sihri var. O yüzden erkek egemen, zorba iktidarları, faşizmi, işgali bu ruhla ve inançla yenmek mümkün…
Êlih, Merdîn ve Xalfetî belediyelerine yeniden kayyum atandı. Günlerdir Kürtler Bakur Kürdistan’ın hemen her kentinde işgale karşı tepkisini ortaya koyuyor.
Birçok Kürt sanatçının Kürdistan ve Türkiye’nin batısında önceden planlanan konserleri iptal edildi.
Narin Güran davası görüldü ve kadın hareketleri ve örgütleri 25 Kasım eylemlerinin startını verdi.
Tüm bunlar yaşanırken, Trump yeniden ABD başkanı seçildi.
Her bir konu ayrıca değerlendirmeyi gerektiren, ama aynı zamanda iç içe ve birbirini etkileyen konular.
İşgal her türlü kirli ilişkiyi, uygulamayı, zulmü ve hak ihlalini beraberinde getiriyor. Kürt halkının kayyım gerçeği altında yatan asıl amacı işgal olarak tanımlaması yerli yerine oturdu. Zorun ve işgalin olduğu her yerde direniş de haktır. Kürtler de bu hakkını günlerdir kullanmaya çalışıyor. Ama zulüm ve işkence altında...
Êlih Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük, Türkiye genelinde en yüksek oyla seçilen tek kadın belediye eşbaşkanıdır. Zorlu bir mücadele, büyük bir emek ve çaba ile bu sonuç elde edildi. Elbette bunları Gülistan Sönük tek başına yapmadı, hiç kimse tek başına böyle bir başarı elde edemez. Hep birlikte seferber olmuş Êlih halkının başarısıydı. O başarının içinde emek, inandığı değerlere bağlılık ve geleceğe dair umut vardı. AKP-MHP faşist iktidarıyla hesaplaşma, o iktidarı başarısız kılma, yenme azmi ve kararlığı vardı. İşte böyle bir inatla çalıştı halk. Protesto gösterilerine katılan bir anne “Biz sokak sokak, mahalle mahalle, ev ev dolaştık. İçinde alın terimiz, emeğimiz var. Bu belediye bizimdir. Hırsızlara, gaspçı ve talancılara yedirmeyiz” diyerek neden tepki koyduklarını özetlemişti. Elbette gerçek bu.
Faşist Türk devlet rejimi Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesini kriminalize etmek, Kürt halkına yönelik 101 yıldır uyguladığı fiziki ve kültürel soykırımı meşrulaştırmak için ‘terör’le bağlantılandırdı tüm Kürtleri. Bu şekilde örtmeye, perdelemeye çalışıyor suçlarını. Türk devletinin ordu ve polis gücü eliyle katledilen çocuklar için de bir ‘terörist’ kimlik oluşturularak Kürt çocuklarının katliamları meşrulaştırıldı.
Bu soykırımcı, faşist iktidarın gerçeğine dair söz söyleyen, cümle kurabilen herkes hedef. Herkes haksız, rejim karşıtı ve cezalandırılmayı hak ediyor. Ne yaptı mesela Êlih’te “...madem kayyım atayacaktınız neden seçim yaptınız?” diyen genç? Bunu söyledi diye gözaltına alınıp, işkence edildi ve tutuklandı.
Êlih’te gece gündüz direniş varken, işgal valisi kahvehaneleri, esnafları dolaşıyor. Halkla birlikteyim resmi veriyor kendince. Oysa o huzursuzluğun ve isyanın tek sebebi o ve temsil ettiği ideoloji...
Kürtlerin değil yasal zeminlerde siyaset yapması ve kendini yönetmesi, Kürtçe şarkı söylemesi bile yasak. Belediyelerin işgal edilmesiyle birlikte birçok Kürt sanatçının hem Kürdistan hem de Türkiye kentlerinde daha önce planlanan konserleri iptal edildi. Kürtçe yaşama, varolmaya tahammül edemeyen bu rejim hangi Kürtle kardeşliğini, birliğini güçlendirecek? Kastettikleri devletle işbirliği ve kendi halkına ihanet etmiş olanlarsa, zaten onlarla hep birlik temelinde Kürt soykırımını gerçekleştirdiler.
Bu faşist rejimin ‘Benim Kürt’üm, kardeşim’ dediği kesimler ya da ailelerin Kürdistan’da işlediği suçların faturası çok ağır. İpek Er, Narin Güran vs. olayları en sarsıcı son örnekler. 8 yaşandaki Narin’in nasıl katledildiği hala aydınlatılamadı. Mevcut yargı ve adalet düzeni gerçek suçluların açığa çıkmasını sağlamayacak. Kadınların ve bağımsız hukuk örgütlenmelerinin ısrarı, mücadelesi belki gidişatı değiştirebilir. Narin’in katillerinin bulunmasını isteyen herkes için tek umut bu...
Trump yeniden ABD başkanı seçildi. Hem de büyük bir farkla. Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden stratejik bir düzey kazanacağı beklentisi içerisinde olan mevcut rejim, bu ilişkinin stratejik bir düzey kazanmasını en çok da Kürt soykırımını tamamlamak için istiyor. Kürtlerin DAİŞ karşıtı koalisyonla Kuzey ve Doğu Suriye’de kurduğu ilişkiyi sonlandırmak ve BM toplantısında haritalandırdığı 30 kilometre karelik alanı tamamen işgal etmek için Trump’ın yeniden seçilmesini dört gözle bekliyordu. Bekledikleri oldu... Ama sonrası bekledikleri gibi olur mu onu da zaman gösterecek.
Velhasıl...
Trump’ın seçim kampanyasının güçlülüğü günlerdir konuşuluyor. Vaatlerinin Amerika vatandaşları tarafından tatmin edici ve güvenilir bulunduğu da...Yanı sıra neo liberalizmin başarısızlığı da en çok tartışılan konular arasında.
Şüphesiz Trump’ı yeniden ABD başkanı olarak seçtiren bir akıl ve güç var. Kartelleşen ve tekelleşen medyanın, Silikon Vadisi vs. güçlerin desteği Trump’ın kazanmasında büyük etkisi var. Trump ve arkasındaki güçlerin oluşturacağı politikalar önümüzdeki dört yıl boyunca sadece Amerika’yı değil tüm dünyayı etkileyecek. Trump’ın dayandığı ideolojik aklın, altyapının farkında olan herkes sonuçtan endişeli ve huzursuz. Geleceğe dair kaygıları daha çok artmış durumda. Bunların başında da kadınlar ve ezilen halklar geliyor. 3. Dünya Savaşı’nın yol açtığı sonuçlar, yoksulluk, göç ve her anlamda bir insan ve doğa kıyımına yol açtı. Bu savaşın mağduru insanlar hayatta kalabilmek için mücadele ederken, bir dala tutunmaya, ya da bir yerlere sığmaya çalışırken Trump bu dünyayı onlara dar etme vaadiyle geldi.
Trump’ın yeniden seçilmesini büyük bir endişe ile karşılayan bir diğer kesim kadınlar. Zaten dünya genelinde kadına yönelik artan erkek şiddeti, kadın soykırımı düzeyinde. Mevcut iktidar ve erkek egemen zihniyet kadın katliamlarını olabildiğince meşrulaştırıyor. Savaşın devam ettiği bölgelerde kadınlar ve çocuklar her türlü zulme, hak ihlaline maruz kalıyor. Kadınların büyük bedeller ve mücadele sonucu elde ettiği hakları tehlike altında. Üreteceği politikalarla tüm bu sorunları ve sonuçları daha fazla derinleştireceği için, diğer erkek iktidarlara da örnek olacağı için kadınlar endişeli.
Tablo da, gerçek de bu. Ama birliğe, örgütlülüğe direnişe inanmak tüm korkuları yenebilecek tek güç. Kürtler, kadınlar ve ezilen tüm halklar bu konuda deneyimli. Bu süreçte yapılması gereken tek şey, bunları daha da güçlendirmek. Jin Jiyan Azadî felsefisi ve inşa ettiği ruh, bunu başarabilecek kabiliyet ve güçte.
Jin Jiyan Azadî felsefesiyle sadece Kürdistan’da değil tüm dünyada başarmak mümkün. Böyle bir gücü ve sihri var. O yüzden erkek egemen, zorba iktidarları, faşizmi, işgali bu ruhla ve inançla yenmek mümkün…