İktidar, AİHM kararını uygulamıyor

Gözaltında kaybettirilenler için eylem
- Gözaltında kaybettirilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in dava avukatı Hakim Tanış, AİHM'in verdiği kararın Türkiye tarafından uygulanmadığını söyledi.
Şirnex'in Silopiya (Silopi) ilçesinde, 25 Ocak 2001'de çağırıldıkları İlçe Jandarma Komutanlığından bir daha geri dönmeyen Halkın Demokratik Partisi (HADEP) İlçe Başkanı Serdar Tanış ve parti yöneticisi Ebubekir Deniz’in akıbetleri, 24 yıldır açığa çıkarılmadı.
Dönemin Şırnak Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Komutanı Süleyman Can’ın sorumlu tutulduğu olayla ilgili ailelerin başlattığı hukuk mücadelesi ise sürüyor. İç hukuk yolları tüketildikten sonra başvurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi 2 Ağustos 2005’te mahkum etti. Türkiye, 2005’te verilen mahkumiyet kararından sadece tazminat ödeme maddesini uygularken, yaşam hakkı ihlali ve adil yargılanma hakkı ihlalinden hangi bir yaptırımda bulunmadı. Bunun üzerine aileler, 7 Ocak 2020'de tekrar AİHM'e başvuruda bulundu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı da (TİHV) Türkiye'nin AİHM'in kararını uygulamaması üzerine Avrupa Bakanlar Komitesi'ne şikayette bulundu. Aradan geçen 5 yıla rağmen halen AİHM'den ve Avrupa Bakanlar Komitesi'nden herhangi bir yanıt gelmedi.
Deniz’in kızı Ceylan Deniz babasının, Tanış’ın kardeşi Hakim Tanış ise abisinin akıbeti için mücadele ediyor.
Bir daha dönmedi
Babası Ebubekir Deniz kaybettirildiğinde 5 yaşında olan kızı Ceylan Deniz, ilk zamanlarda babasının işe gittiğini sandığını belirterek, ailesinin de uzunca bir süre babasının başına gelenleri kendisinden sakladığını söyledi. Ceylan Deniz, “Babamın evden çıktığında işe gideceğini ve akşam geri döneceğini düşünüyorduk. Babam merkez Komutanlığına girdi ver bir daha da haber alamadık” dedi.
24 yıldır bitmeyen yas
Aradan geçen 24 yıllık süre zarfında adalete olan inançlarının kalmadığını dile getiren Ceylan Deniz, “Devlet ailelere mutlaka bir açıklama yapmalıdır. En azından babamızın bir mezarı olmalı. Kaybettirdiniz, işkence yaptınız veya ne yaptıysanız bunu söylemek zorundasınız. Aileler olarak yas sürecini yaşayamadık. Babamın gittiği günden bu yana bir yas var. Bir kaybedilme var ama bir mezar ve ailelerde kabullenme yok” diye konuştu.
Peşini bırakmayacağız
Dargeçit’te 2012'de bir mezar bulunduğunu ve babasına ait olabileceğini düşündüğü için ailecek bölgeye gidip süreci takip ettiklerini hatırlatan Ceylan Deniz, şöyle devam etti: "Bir insanı kaybediyorsunuz ve bu kişi hayatınızda en çok sevdiğiniz babanız, mezar taşına sahip olabilmesi için çaba sarf ediyorsunuz. Bu gerçekten çok acı verici bir durumdur. Bizi mezar bölgesine götürdüler, mezar kazıldı ve gözümüzün önünde bir parça çıkarıldı. Çıkarılan parçayı Adli Tıp Kurumu’na götürdüler ve sonrasında ailelerden DNA istediler. Polis ablukasında DNA vermeye götürdüler. Aylarca babama ait olması umuduyla bekledim. DNA sonucunun bize ait olmadığını bile gazetecilerden öğrendim. Bir evrak, açıklama ya da telefonla bilgi almadık. 24 yıl çok uzun bir süre ama bize her gün babamın gittiği ilk gün gibi geliyor. Çünkü kapanmış ve üstü örtülmüş bir yasımız yok. İnsanların taziyesi üç gün sürer ve biter. Hafta da bir mezar ziyaretinde bulunurlar ama biz her akşam yemeğine oturduğumuzda ‘Babam nerede? Gelecek mi? Sağ olabilir mi? Öldürüldü ise nerede? Failleri kim? Kim yapmış olabilir? Hangi süreçlerden geçmiş olabilir?’ diye düşünüyoruz. 24 yıl değil, yüzyıllar sürse bile bu davanın peşini bırakmayacağız. Akıbetleri ortaya çıkana kadar davanın takipçisi olacağız."
Türkiye mahkum edildi
Dosyanın avukatı ve aynı zamanda Serdar Tanış'ın kardeşi olan Hakim Tanış, verilen hukuki mücadele sonucunda dosyanın yeniden AİHM'e taşındığını kaydederek, "Bir insan babasını da, annesini de, eşini ve çocuklarını da kaybedebilir. Bazen onları anmak için bir mezar taşına sahip olur ve içini döker. Ne yazık ki ne Serdar Tanış’ın ailesinin ne de Ebubekir Deniz ailesinin gideceği bir mezarı var. Bu çok kötü ve tarif edilemez bir duygu. Rahmetli Tahir Elçi ve nice avukat meslektaşımız her anlamda gereken hukuki mücadeleyi yürüttü. Dosya hukuki boyutuyla AİHM’e taşındı ve oradan da hukuki bir başarı elde edildi. Türkiye, yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı gibi birçok ihlalden ötürü mahkum edildi” dedi.
Maddi tazminatla yetindiler
Sanık veya faillerin her zamanki gibi dokunulmazlık zırhıyla korunup kollandığına; Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verildiğine; Anayasa Mahkemesi'nden de Sonuç alamayınca dosyayı tekrardan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (7 Ocak 2020) götürdüklerini anımsatan Tanış, " Dosyayı göndermeden önce de Avrupa Bakanlar Konseyi’ne şikayet yoluna başvuruldu. AİHM’in vermiş olduğu kararın maddi tazminat boyutu uygulandı ama failler ve hukuki boyutu çerçevesiyle Türkiye'deki yargı makamları yine sessiz kaldı. Kısacası adalet, hiçbir şekilde tecelli etmedi" şeklinde konuştu.
Barış için yüzleşmek lazım
“Bir mezar taşına dahi sahip olamamak bir devlet için utançtır” diyen Tanış, faillerin açığa çıkması ve adil bir şekilde yargılanması için hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti. Tanış, şunları ekledi: “Ölmüş veya öldürülmüş bir insana saygı duymak gerekiyor. Kim olursa olsun herkes defnedilmeyi hak eder. Türkiye’deki bazı gelişmeleri yakından izliyoruz. Türkiye'de bir barışın olabilmesi için hakikatlerimizle yüzleşmemiz lazım. Kürdistan’daki yaşanan 'faili meçhul' dosyaların sonuçlanması gerekir. Gerçek bir barışın olabilmesi için bu tür acı olaylarla da yüzleşmek gerekiyor.” MÊRDÎN