Barış için demokrasi mücadelesi büyütülmeli
Forum Haberleri —

barış mücadelesi
- Türkiyeli aydınlar, sol ve demokratik çevreler daha aktif olmalılar ve süreci sahiplenerek öncülük yapmalıdırlar. Türkiye’de barış ve demokrasi sorununu hükümetin tekeline bırakamazlar.
ZEKİ AKIL
Önder Apo’nun tarihi çağrısı üzerinden bir haftayı aşan zaman geçti. Birçok çevrenin görüşleri ve tepkileri basına yansıdı. Genelde çağrının olumlu karşılandığı görüldü. PKK çağrıya uyacağını açıkladı. Gerilla güçleri ateşkes ilan etti. Bütün bunlar bir hafta içinde oldu.
Çatışmaların sürmesi sürecin sağlıklı ilerlemesi önünde en büyük riski oluşturuyor. Bu açıdan AKP hükümetinin çatışmalı ortama son vermek için üzerine düşeni yapması gerekir. Bilinen ezberleri tekrarlamanın gereği yok, zamanı da değildir. Neymiş, devlet devletle savaşırsa ateşkes ilan edermiş. Gerilla karşısında ateşkes ilanı olmaz vb. diye çatışmaları sürdürmek veya buna hizmet etmek süreci tehlikeye atar. Türkiye yeteri kadar savaştı, on binlerce insan yaşamını yitirdi. Uçaklar kalkınca, tanklar toplar konuşunca, devlet tümüyle bir savaş örgütüne dönüşünce karşımızda devlet yok denilmedi. Şimdi savaşı sona erdirmek ve demokratik çözümün yollarını açmak gündeme gelince mi, devlet devletle savaşır deniyor.
Özellikle MSB’nın açıklaması üzerinde durmak gerekir. Açıklamasının sonuna "PKK ve ilişkili bütün güçler silahlarını teslim etmeli’’ deniyor. Önder Apo’nun açıklaması bir teslim olma açıklaması mıdır? Önder Apo’nun açıklaması "Barış ve Demokratik Toplum’’ çağrısıdır. İçeriği çağımızın gerçekliğini özetleyen bir manifesto niteliğindedir. MSB bundan teslim olmayı çıkarmaya çalışıyor.
Önder Apo, Kürt ve Türk kardeşliğini, gönüllü birlikteliği vurguluyor. MSB ise Türk ve Kürt birliğini, ittifakını reddediyor. Teslim olmuş, iradesi kırılmış ve öz güvenini yitirmiş bir Kürt’ten kardeş olmaz. İttifak böyle bir güçle kurulamaz. Buradaki dil sömürgeci, egemen bir dildir. Kürt’e dayatılan yine tabi olma, köleliğini kabul etme ve Türkleşme dışında bütün seçenekleri ortadan kaldırmadır. Bu kadar can kaybı, maddi yıkımlar bu zihniyetten doğdu. Yüzyıldır bunun bedeli ödeniyor. Anlaşılan MSB hala aynı kafada, hala çok üstten bakan, kibirli bir egemen ve zehirli bir dil. Bu dil ve yaklaşımla ne demokrasi ne de barış gelir.
Kürt halkı kırk yılı aşan bir zamanda büyük kahramanlıklar sergiledi, NATO’nun en büyük ordularından birisine karşı savaştı, direndi. Bu tarihi bir gerçeklik. Kirli propagandalar ve algı operasyonları bu gerçekliği değiştiremez. Eğer MSB veya başkaları gerillayı yenebilseydi, PKK’yi teslim olacak noktaya getirseydi, D. Bahçeli DEM partililere el uzatmazdı. Devletin temsilcileri İmralı’ya gitmezdi. Yıllardır İmralı’yı dünyaya kapattılar. Oradan bir cümlenin dışarıya çıkmasına izin vermediler. İmralı’yı bir daha muhatap almayız dediler. Ancak istedikleri sonucu alamadılar. Bu gidişle devletin daha fazla zarar göreceğini gördüler. Bölgede hızlı gelişmeler, harita değişiklikleri oluyor. Kürtlerin direnişi, güç olmaları ve bu hızlı değişimler devleti yönetenleri yeni bir arayışa götürdü. İmralı kapıları da böyle açıldı.
Önder Apo da yıllardır Kürt sorununu siyasi ve hukuki zemine çekmek istiyor. Defalarca ateşkesler ilan edildi. Kürt sorununu klasik ulusal kurtuluş çizgisinden ayrı ele aldı. Türkiye’nin sınırları içinde demokratik seçeneği geliştirerek sorunu çatışmalı ortamdan çıkarıp çözmek istedi. Şimdi açıkladığı görüşleri de Türkiye’yi demokratikleştirerek, dönüştürerek Kürt sorununu çözmek temelindedir. Bunun için PKK’yi de değiştirip dönüştürerek bu konuda da öncülük yapıyor ve çözümün önünü açmak istiyor.
Bu sürecin ilerlemesini isteyen ve sahiplenen D. Bahçeli ve hükümetin diğer yetkilileri teslim olun, silahlarınızı teslim edin gibi yerinde olmayan ve tahrike, provokasyona açık bir dilden uzak durulmasını sağlamalıdırlar. Sorun yenme ve yenilme sorunu değildir. Sorun demokratikleşme ve kardeşleşme sorunudur. Önder Apo bu anlayış ve felsefeyle soruna yaklaşıyor. Bunun için büyük bir sorumluluk üstlenmiş ve öncülük ediyor. Bu konuda Önder Apo’nun önü açılmalı, özgür çalışma koşulları sağlanmalıdır.
Sürecin hızlı ilerlemesi gerektiği söyleniyor. Ancak askeri operasyonlar sürüyor. Önder Apo’nun koşullarında bir değişim yok, en azından bizlere yansıyan bir şey görülmüyor. Süreç uzamasın, sabote etme ihtimallerini ortadan kaldıralım deniyorsa hükümetin de elini çabuk tutması gerekir. PKK önder Apo’nun belirlediği çerçevede hareket edeceğini, gerekli kararları almaya hazır olduğunu açıkladı.
Kürt halkı sürecin arkasında olduğunu ortaya koydu. Bütün örgütlü güçleri tutumunu açıkladı. Ancak sorun bir tarafın girişimiyle çözülmez. Bu açıdan Türkiyeli aydınlar, sol ve demokratik çevreler daha aktif olmalılar ve süreci sahiplenerek öncülük yapmalıdırlar. Türkiye’de barış ve demokrasi sorununu hükümetin tekeline bırakamazlar. Türkiye emek hareketinin ve demokrasi mücadelesinin ortaya çıkardığı büyük bir birikim var. Bu birikimi dağınıklıktan ve örgütsüzlükten çıkarıp sürece dahil etmek gerekir. Mücadeleyi yayma ve güçlendirmeye ihtiyaç var.