4 Nisan; yeniden doğan hakikat
Forum Haberleri —

Abdullah Öcalan / foto:AFP
- Önderlik, yalnızca bir şahsiyet değil, halkların vicdanında yankılanan sonsuz bir özgürlük çağrısıdır. İşte bu yüzden, 4 Nisan Kürt halkının var oluş mücadelesinin en güçlü simgesidir. Çünkü Önderlik, doğduğu gün değil, halkının bilincinde her an yeniden doğan bir hakikattir.
ALİ BİLEN
Önderlik, yaşamdan kopuk, soyut bir olgu değildir. Onu var eden, şekillendiren ve anlam kazandıran tarihsel, toplumsal ve felsefi etkenler vardır. Önderliği anlamak, bu etkenleri kavramaktan geçer. Eğer bu nedenler bilinmezse, Önderlik yalnızca bir figür, bir gölge olarak kalır. Oysa Önderlik, kendisini doğuran koşullara kök salarak var olur, toplumsal bilincin en derin katmanlarında yankılanır. Önderlik, uzun soluklu mücadelesini başlatırken özüne dönmeyi ve öz gücüne dayanmayı esas alır. Tarihsel süreçlerin, toplumsal dinamiklerin ve insan iradesinin kesişiminde şekillenir.
20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başı, insanlık düşüncesinin yeniden sentezlendiği, yeni bir toplumsallığın doğduğu dönemdir. Bu sentezi kavramak, Önderliği anlamakla mümkündür. Çünkü Önderlik, sadece bireysel bir direniş değil, aynı zamanda bir düşünce sistematiğidir; politik ve ahlaki bir toplum inşa etme iradesidir. Önderlik İmralı'dadır, denir. Aramızda mesafeler, denizler, duvarlar vardır. Ancak bu, sıradan düşünen insanın yanılgısıdır. Eğer düşüncen derinleşirse, duyguların genişlerse, Önderlik her an seninledir. O, dört duvar arasında sıkışıp kalan bir varlık değil, zaman ve mekânı aşan çelikten bir iradedir. Onu hücreye hapsettiklerini sananlar, aslında onun düşüncelerinin sınır tanımaz özgürlüğünü kavrayamazlar. Çünkü Önderlik, insan zihninde, direniş ruhunda, özgürlüğe adanmış her adımda yeniden doğar. Önderlik, salt bir liderlik kavramını aşarak bir yaşam felsefesine dönüşür.
Demokratik Ulus anlayışını inşa ederken, toplumları özgürlük temelinde yeniden yoğurur. Kürdistan'dan Ortadoğu'ya, hatta dünyanın birçok yerine düşünsel ve pratik anlamda bir özgürlük perspektifi kazandırır. Parçalanmış toplumsal değerleri, direnişin mayasıyla yeniden yoğurur. Önderlik, yalnızca geçmişin mirasını değil, geleceğin umudunu da içinde taşır. Ruh, maneviyat ve vicdan üçlüsünden doğan enerji, toplumsal özgürlüğün en temel kaynağı haline gelir. Bu enerji, yarım asrı aşan bir direnişle sisteme dönüşür ve ezilen halkların yüreğinde demokratik komünal değerlerin filizlenmesine yol açar.
“Savunmalarımın olduğu her yerde ben varım” diyen Önderlik, düşüncelerini mekâna hapsedilemez bir gerçeklik olarak var eder. Çünkü azılı sistemin teslim almaya dönük imkan ve olanak olarak sunduğu olumsuz zaman ve mekan koşulunu zaten en başından tersine çevirmiştir. Her çağ, kendi zalimlerini, soykırım düzenini, köleciliği tahkim eden sistemlerini yaratır. Ancak her çağ, aynı zamanda ona başkaldıran, direnişi yükselten, özgür yaşamı inşa eden önderlerini de doğurur. Önderlik, kültürel soykırımın karanlığına ışık tutarak, unutturulmak isteneni yeniden hatırlatır.
Kültür, insanlığın kolektif hafızasıdır. Kültürel soykırım ise bu hafızayı silerek insanı köksüz, kimliksiz bırakmayı amaçlar. Ama Önderlik, bu kesintiyi reddeder. Geçmişin derinliklerinden aldığı kökleri, geleceğe doğru uzatır. 4 Nisan, sıradan bir doğum günü değildir. Bu tarih, bir halkın dirilişidir. Kürt halkı için 4 Nisan, inkârın, asimilasyonun, imhanın duvarlarını yıkan bir bilinç sıçramasıdır. Türk devletinin soykırımcı politikalarının paramparça ettiği bir halkın, kendisini yeniden inşa etme iradesidir. Yüz yıllık inkâr ve imha süreçlerine karşı, 4 Nisan bir halkın ayağa kalkışıdır. “Artık hiç kimse Kürt halkını inkâr etme cüretini kendinde göremeyecek” sözü, işte bu destansı direnişin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
1924 Anayasası’yla tekçiliğin kurumsallaşmasından sonra, Kürdistan’da taş üstünde taş bırakılmazken, her şey Türkleştirilirken, Kürtlüğün utanç kaynağı gibi gösterildiği yıllarda, Önderlik bu köhnemiş düzeni altüst eden bir cemre gibi düşer halkın yüreğine. Çaldıran’da, Malazgirt’te, Çanakkale’de yapılan ittifakların ardından Kürtlerin yok sayıldığı bir düzen kurulur. Köy yakmalar, zorunlu iskanlar, faili meçhullerle Kürt halkı sindirilmeye çalışılır. istiklal mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler Kürt kimliğini yargılamanın araçlarına dönüşür. Tek adam rejimi, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı Kürt halkını teslim almanın mekanizmalarına çevirir. Ancak 4 Nisan, işte bu karanlığa karşı doğan bir ışık olur. Kürt halkı, Önderliğin doğuşuyla birlikte üzerindeki ölü toprağını atar. Zihinsel ve politik bir devrimle özgürlük bilincini kuşanır. Kürt, artık sadece kendi coğrafyasında değil, Ortadoğu’nun ve dünyanın siyaset sahnesinde belirleyici bir aktöre dönüşür. Tarih boyunca ezilen, hor görülen, inkâr edilen Kürt kimliği, artık direnişin ve özgürlüğün sembolü hâline gelir.
4 Nisan, bir kişinin doğumu değil, bir halkın yeniden doğuşudur. Bir ulusun küllerinden doğarak, kaderini kendi ellerine alma iradesidir. Her baskının, her zulmün karşısında daha da büyüyen, zamanın ötesine taşan bir hakikattir. Önderlik, yalnızca bir şahsiyet değil, halkların vicdanında yankılanan sonsuz bir özgürlük çağrısıdır. İşte bu yüzden, 4 Nisan Kürt halkının var oluş mücadelesinin en güçlü simgesidir. Çünkü Önderlik, doğduğu gün değil, halkının bilincinde her an yeniden doğan bir hakikattir. "Soykırımın küllerinden doğan bir halk, onu var eden önderin bilinciyle yeniden şekillenir. Önder, zamanın ve zulmün ötesinde, halkının ruhunda yankılanan ezeli bir hakikattir."