Güncel

Toplumsal erkekçilik

Forum Haberleri —

erkek devlet

erkek devlet

  • Toplumsallığına yabancılaşan erkek, toplumsal cinsiyetçi rolleri de bu kez iktidarını korumanın bir gereği olarak yukarıdan aşağıya topluma dayatmıştır. Hem toplum dışına düşmüş hem de kadını ve hemcinsini düşürmüştür.

HÜSNÜ ÇAVUŞ

Toplumsal cinsiyetçilikle mücadele, Erk-ek egemen sistemin ilk sömürgesi olan kadının erkeği de özgürleştirme mücadelesiyle iç içedir. Kuşkusuz bu da sürekli mücadelenin ilk adımı olan zihniyet devrimiyle başlamaktadır. Erkek egemen zihniyete dayalı toplumun kadına yüklediği roller kadar, erkeğe yüklediği rollerin de özgürleşmenin/insanın kendi hakikatiyle buluşmasının önünde engel olma durumu bulunmaktadır. Erkeğin davranış kalıpları ve güç ilişkileri daha fazla ayrıcalık taşımaktadır. Çünkü güç ve kontrol egemen ve otoriter erkeğin elindedir. Ama diğer yandan “erkekler ağlamaz”, “erkek güçlüdür”, “evin reisidir” vb. cinsiyetçi yaklaşım, duygularını dışa vuramayan erkeğin zayıflığının da bir işaretidir. Bu zayıflık ise, kadına yönelik şiddet yoluyla gizlenmeye çalışılır. Oysa ki bu durum aynı zamanda cinsel ve psikolojik sorunlar altında ezilen zavallı egemen erkekliğin bir yansımasıdır. Bu zavallılık ve zayıflık karşımıza bir diktatör, bir asker ve polis olarak çıkar ve şiddet uygular. Bu aynı zamanda devletin ve iktidarın erkeklik olarak dışarıya yansımasıdır. Kaldı ki, devleti kuranlar da iktidarı elinde bulunduran, savaş ve zulmü uygulayan adı üzerinde erk-ektir. “Toplumsal erkekçilik” zihniyetinin sevgiye muhtaç olmadığı, sevgi ve şefkat göstermeyerek yansıtılmak istenir.

Bütün bunların tarihsel arka planında yatan gerçeklik ise, toplum dışı kalmışlığın, yani içinden çıktığı topluma yabancılaşmanın bir sonucu olmaktadır. Toplumsallığına yabancılaşan erkek, toplumsal cinsiyetçi rolleri de bu kez iktidarını korumanın bir gereği olarak yukarıdan aşağıya topluma dayatmıştır. Hem toplum dışına düşmüş hem de kadını ve hemcinsini düşürmüştür. Bütün intikamını da kandından almak istemektedir. Başka türlü iktidarını koruyamayacağını bilmekte ve kadınların öz savunma esaslı özgürlük mücadelesinin başarısının, kendi iktidarlarının sonunu hazırlayacağının bilincindedir. Bu nedenle “önce kadınları vurun” , “çok çocukla eve bağlayın, toplumsal, ekonomik, siyasal ve ideolojik mücadeleden uzak tutun” anlayışını empoze etmektedir. Din, vatan, millet, namus, devlet vb. “kutsal” argümanlar en büyük tuzakları olmaktadır.

Güçlü, otoriter ve baskın erkek tiplemesi, kadınlarda erkeğe itaat etme ve giderek bunu kanıksama zayıflığı olarak ortaya çıkmaktadır. Erkek egemen sistem bilinç altına bunu mühendislik inceliğiyle inşa eder. Kadınlardaki en ufak bir hak arama mücadelesi, erkeği büyük bir korkuya ve şiddete yönlendirir. Bu da iktidar sahiplerinin devletin bekasını gündeme getirmesi olarak karşımıza çıkar. Çünkü “devlet baba” tehlikededir. Bunda başarısız ve yetersiz kalan iktidarcı egemen erkek sistem, daha agresif olur ve daha da zalimleşir. Bu ise, kadın özgürlük mücadelesinin gelişiminden duyulan korkunun bir yansımasıdır. Çünkü bu mücadele erkek egemen sistemde bir çözülmeye, geleneksel tuzakların teşhirine ve etkisinin azalmasına yol açmaktadır.

Toplumsal erkekçilik zincirinin kırılabilmesinin ilk adımlarından biri, duygusal zekayı geliştirmek olabilir. Böylece iktidarın, toplumun ve ailenin dayattığı kalıpları sorgulamak daha kolay olacaktır. Kadına yaklaşımındaki zihniyet devrimi ise, özgürleşebilmenin en başat ve en cesaretli adımı olacaktır. Çünkü her iki cinsin bireysel ve toplumsal özgürlüğü paraleldir. Elbette ki, özgür yaşamı tüm boyutlarıyla inşa etmenin ve sürekliliğini sağlayabilmenin öncü gücü de örgütlü kadınlar olacaktır. Çünkü ilk sömürgeleştirilen özgürleşmeden, toplum da özgürleşemez. Yani “Jin Jiyan Azadî” sadece bir slogandan ibaret değil, özgürlük mücadelesinin temelidir. Bu temel üzerine inşa edilen bir toplumu, egemen erk-eğin hiç bir devleti yıkamaz.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.