Ölü toprağı atılıyor mu?
Forum Haberleri —

Faşizme karşı omuz omuza
- Demokrasi, özgürlük ve adalet talepleri giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Bundan sonra, bu talepleri kim daha iyi örgütlerse, Türkiye’nin geleceğini de o belirleyecek.
ALİ RIZA AKYOL
Türkiye uzun yıllardır siyasi baskılar, ekonomik krizler ve toplumsal kutuplaşmalarla yönetilen bir ülke oldu. Özellikle AKP ve MHP ittifakının izlediği siyaset, toplumu ayrıştıran, farklı kesimleri birbirine düşmanlaştıran ve demokratik refleksleri bastıran bir yön taşıdı. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’de bu tablonun değişmeye başladığını gösteriyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan haksız müdahale, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Bu olay, özellikle AKP iktidarının sadece ekonomik ve hukuki adalet alanlarında değil, siyasal ve kültürel açıdan da baskıcı bir sistem inşa ettiğini bir kez daha ortaya koydu. Ancak beklenenin aksine, bu müdahale toplumu korkutmak yerine daha büyük bir dayanışma ve refleksin ortaya çıkmasına neden oldu. Türkiye halkları, üzerindeki ölü toprağını atmaya başladı.
Newroz’dan İstanbul’a: Toplumsal refleksin yükselişi
Son günlerde Türkiye’nin farklı kesimlerinden yükselen tepkiler, toplumun pasif olmadığına ve demokratik haklarına sahip çıkmaya hazır olduğuna işaret ediyor. Newroz kutlamalarında Kürt halkının kitlesel bir şekilde meydanlara çıkması, toplumsal korkunun kırıldığının en önemli göstergelerinden biri oldu. Aynı şekilde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik siyasi hamleye karşı başta İstanbul halkı olmak üzere Türkiye’nin farklı yerlerinden yükselen itiraz, toplumsal dayanışmanın gücünü ortaya koydu.
İlk kez, muhalefet sadece söylem üretmekle kalmayıp doğru stratejilerle hareket ettiğinde halkın nasıl kenetlenebildiği görüldü. İstanbul’un toplu taşıma sisteminin kapatılmasına rağmen halkın sokaklara çıkması, Gezi direnişini aşan yeni bir siyasal ruhun doğduğunu gösterdi. Kadınlardan gençlere, Alevilerden Sünnilere, Kürtlerden farklı etnik ve mezhepsel gruplara kadar geniş bir kesimin ortak bir tepki ortaya koyması, Türkiye’de yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.
AKP-MHP ittifakının çöküş süreci
İktidar bloku, şimdiye kadar korku siyaseti ve baskılarla toplum üzerinde hakimiyet kurmayı başardı. Ancak son gelişmeler, artık bu yöntemin eskisi kadar etkili olmadığını gösteriyor. Çünkü:
• Ekonomik kriz derinleşiyor: Halk artık geçim sıkıntısının, yüksek enflasyonun ve işsizliğin etkilerini doğrudan hissediyor. Bu durum, iktidarın toplumsal desteğini zayıflatıyor.
• Siyasal naskılar ters tepiyor: İmamoğlu’na yapılan müdahale, iktidarın kontrolü kaybetme korkusunu yansıtıyor. Ancak bu tür müdahaleler, toplumun daha fazla tepki göstermesine yol açıyor.
• Toplumsal korku eşiği aşılıyor: Newroz meydanlarından İstanbul sokaklarına uzanan geniş katılımlı refleks, halkın korku duvarını aştığını ve daha cesur bir siyasi bilinç geliştirdiğini gösteriyor.
Artık AKP ve MHP için baskıcı yöntemler daha büyük bir toplumsal reaksiyona neden oluyor. Bundan sonra yapılacak her müdahale, yalnızca iktidarın çöküş sürecini hızlandıracak.
Yeni bir siyasal sürecin kapıları aralanıyor mu?
Bu gelişmeler, Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğinin sinyallerini veriyor. Geçmişte bastırılmış ve sindirilmiş olarak görülen toplumun, aslında sanıldığı kadar pasif olmadığı ortaya çıktı. Toplumun önderlik edebilecek siyasi figürlere, örgütlü yapılara ve demokratik mücadele araçlarına ihtiyacı olduğu daha da netleşti.
Önümüzdeki süreçte, Türkiye’de siyasal değişim dinamiklerinin hız kazanması muhtemel. Ancak bu değişimin kalıcı olması için:
1. Muhalefetin daha güçlü örgütlenmesi: Toplumsal tepkiler, yalnızca kendiliğinden gelişen refleksler olmamalı. Bunları sürdürülebilir bir demokrasi mücadelesine dönüştürecek siyasal stratejiler geliştirilmeli.
2. Demokratik kültürün yaygınlaştırılması: Kutuplaşmanın yerini dayanışmaya bırakması için, tüm kesimleri kapsayan özgürlükçü bir siyaset anlayışı benimsenmeli.
3. Ekonomik ve sosyal taleplerin öne çıkması: Halkın en büyük önceliği geçim sıkıntısı ve adalet talebidir. Bu noktada muhalefet, yalnızca siyasi eleştiriler değil, somut çözüm önerileri de sunmalıdır.
Sonuç: Türkiye eşik atlıyor
Türkiye, kritik bir yol ayrımında. Toplum, artık eskisi kadar korkmuyor ve haklarına sahip çıkmaya daha istekli görünüyor. İktidarın baskı mekanizmaları ise ters tepmeye başladı. Bu süreçte muhalefet doğru adımları atabilirse, Türkiye’de daha demokratik ve özgürlükçü bir siyasal düzenin kapıları aralanabilir.
Önümüzdeki dönemde, Türkiye’de siyaset sahnesinde büyük kırılmalar yaşanabilir. Ancak bir gerçek var ki, Türkiye halkları artık korku ile yönetilmeye razı değil. Demokrasi, özgürlük ve adalet talepleri giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Bundan sonra, bu talepleri kim daha iyi örgütlerse, Türkiye’nin geleceğini de o belirleyecek.