Güncel

İyi insan, iyi arkadaş, iyi dost

Dosya Haberleri —

Hüsnü Öndül

Hüsnü Öndül

Geçtiğimiz haftalarda kalp krizi sonucu yaşamını yitiren insan hakları savunucusu Hüsnü Öndül’ü yoldaşı İHD Onursal Başkanı Akın Birdal ile konuştuk:

  • Hüsnü Öndül iyi bir Kürt dostu, iyi bir baba ve iyi bir eşti. Kürt sorununa neden olan olaylar silsilesinin çoğunda bizzat hem belgeleyen hem dile getiren hem de bunun yürütücüsü olan önemli şahsiyetlerden biriydi. Hüsnü iyi bir hukukçuydu. İHD’de ve mücadele sürecinde kararlı, cesur bir hak savunucusuydu. Hüsnü Öndül’ü özleyeceğiz ve unutmayacağız.
  • Entelektüel mücadelemiz için de büyük bir kayıptır. Eksikliğini duyacağız. İnsan Hakları Okulu’nda, İnsan Hakları Akademisi'ndeki yol göstericiliği hep bilimsel ve hukuk çerçevesindeydi. Hukuk penceresinden bakardı her şeye. Ve tabii edebi yanı da vardı. Ayrıca Evrensel gazetesinde yazılarıyla da insan hakları mücadelesinde önemli yol gösterici oluyordu.
  • Yaşanan hak ihlallerine ilişkin yaptığımız basın açıklamaları, etkinliklerde düşüncelerimizi dile getirdiğimiz için benim ve Hüsnü hakkında birçok soruşturma ve dava açıldı. Hüsnü Öndül de hiçbir zaman geri adım atmadan bu mücadeleyi yürüttü. Hüsnü Öndül ve arkadaşların mücadelesini yarıda bırakmamak boynumuzun borcudur.

SELİM SONTAY

İnsan hakları bilinci ve kültürünün oluşması için büyük emekler verir. Kürdistan ve Türkiye'de 90’lı yıllarda yaşanan hak ihlallerini raporlamak için de çok önemli çalışmalara imza atar. 90'ların korkunç karanlığında her yere koşturur. Kimden mi bahsediyoruz? Ömrünü insan hakları mücadelesine adayan avukat Hüsnü Öndül'den bahsediyoruz. Giresun’un Görele ilçesinde 2 Şubat 1952 yılında doğan Öndül, geçirdiği kalp krizi nedeniyle kaldırıldığı Ankara İbni Sina Hastanesi’nde 17 Aralık 2024’te yaşamını yitirdi. Sayısız kuruluşta yer alan Öndül, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Barış Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) başta olmak üzere birçok insan hakları örgütünün kuruculuğunu yapar veya kuruluşuna destek verir. İHD’de Genel Sekreterlik ve Genel Başkanlık görevlerini de üstlenir. 2008’de kurulan İHD Akademisi’nin de kurucu başkanı olur ve bu görevi 2021’e kadar yürütür. Yıllarca Evrensel gazetesinde insan hakları ve toplumsal konularda yazılar yazar.

Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda 18 Aralık’ta son yolculuğuna uğurlanırken Selda Öndül, eşi için şu cümleleri kurar: "Ne olursa olsun akşam evine gelir, çocuklar uyuyunca derneğe geri dönerdi. Hep şöyle derdi: 'Ben iflah olmaz bir iyimserim.’ Gerçekten öyleydi; hem bir devrimci hem de kişisel olarak romantikti.”

Hüsnü Öndül’ü yakından tanıyan ve onunla 14 yıl boyunca insan hakları mücadelesi yürüten İHD Onursal Başkanı Akın Birdal’la Öndül’ün mücadele dolu hayatını konuştuk.

 

 

Cesur bir savunucuydu

Hüsnü Öndül’ü 1986 yılında İHD’nin kuruluş sürecinin başlangıcında tanıdığını ve sonrasında 14 yıl kesintisiz bir dostluk ve yol arkadaşlığı yaptıklarını belirten Birdal, Öndül’ün İHD’nin kuruluş sürecindeki katkılarını şu sözlerle anlatıyor: “İnsan hakları ve özgürlüklerin güvencesi hukuktur. Hüsnü iyi bir hukukçuydu. Hukukun güvenliğinin oluşturulması yolunda Hüsnü’nün çok önemli katkıları oldu. İnsan hakları fikrinin ve kültürünün gelişmesinde rolü vardı. İHD’de ve mücadele sürecinde kararlı, cesur bir hak savunucusuydu. Tabii o sosyalist dünya görüşünün insan hakları mücadelesinde daha rasyonel, daha somut karşılıkları oluyordu.”

 

 

İyi bir Kürt dostuydu

Hüsnü Öndül için “İyi bir insan, iyi bir arkadaş, iyi bir dost, iyi bir Kürt dostu” ifadelerini kullanan Birdal, “Kolektif çalışma ve üretme tutumu, yeteneği çok önemliydi. Hep birlikte kararlaştırırdık her şeyi. Bir basın açıklamasının bile üzerinde birlikte çalışır, birlikte kararlaştırır, açıklardık” diyor. İHD’nin kuruluşundan sonra ayrışmaların olduğunu ve Hüsnü Öndül’le aynı değerleri savunduklarından aynı saflarda durduklarını söyleyen Akın Birdal, şöyle devam ediyor: "86'dan 90'a kadar insan hakları alanında fazla farklılıklar ya da nüanslar yoktu. Her zaman insan haklarına evrensel, bütünsel bakılıyordu. Ama bu coğrafyada önceliklerimizi de belirlemek gibi bir zorunluluğumuz vardı. Örneğin, 1990’da Vedat Aydın'ın İHD’nin Genel Kurulu’nda temel bir hak olan anadil hakkını kullanmasının ardından İHD’nin kuruluşunda yer alan insan hakları savunucularından kimileri ayrıldığını açıkladı. Aslında demokrat, devrimci, muhalif insanlardı ama mesele Kürt sorunu olunca ne yazık ki bunu hak ve özgürlük bağlamında içselleştirememelerinin sonucunu ve tepkilerini gördük. 1992 kanlı Newroz'unda ise bazı arkadaşlarımızın Newroz'a yaklaşımı resmi ideoloji ile paralellik gösterdi ve orada da ayrıştık. Hüsnü gerçekçi, objektif bakan bir arkadaşımızdı. Tabii onun sosyalist, enternasyonalist kimliğinden ve halkların, Kürt halkının dostu olmasından kaynaklanan bir durum da vardı. Bu çok önemli bir şeydi. Biz Hüsnü Öndül ile hep aynı yerde olduk, aynı normları, kriterleri yaratmaya çalıştık ve savunduk."

 

 

Büyük kayıp

Hüsnü Öndül’ün yaşamını yitirmesinin kendileri için büyük kayıp olduğunu vurgulayan Birdal, şöyle diyor: "Entelektüel mücadelemiz için de büyük bir kayıptır. Eksikliğini duyacağız. İnsan Hakları Okulu’nda, İnsan Hakları Akademisi'ndeki yol göstericiliği hep bilimsel ve hukuk çerçevesindeydi. Hukuk penceresinden bakardı her şeye. Ve tabii edebi yanı da vardı. Ayrıca Evrensel gazetesinde yazılarıyla da insan hakları mücadelesinde önemli yol gösterici oluyordu."

 

 

İçindeki çocuk hep diriydi

Hüsnü Öndül’ün içindeki çocuğu hep coşkuyla dışa vuran bir kişiliği olduğunu ifade eden Birdal, “Anlatımlarında biraz da ironi yapar, karşı bir durumdan bahsederken, hak savunuculuğuna karşı olan birini ya da bir olayı anlatınca o kadar güzel karikatürize ederdi ki insan şaşırırdı. Hüsnü birçok şeyi bize dramatize ya da karikatürize ederdi. Böyle her şeyi ağız dolusu gülerek anlatırdı. Ailede genetik olarak hep kalp krizinden 40-45 yaşlarında yitirmiş yakınlarını ve kendisi 55 yaşına geldiği zaman ‘Ben yırttım’ diye dalgasını geçmişti; ‘Ölmeyeceğim’ diye” ifadelerini kullanıyor.

 

 

Keşkeler olmamalı

Öndül’ün öngörüleri, sezgileri ve tahlillerinin çok güçlü olduğunu anlatan Birdal, "Çalışma tarzımız kolektifti. İnsan hakları ihlalleri, işkenceler, kayıplar, köy yakmalar, boşaltmalar, Newroz katliamları ve benzerleri durumları ince ince dokurdu. Örneğin, benim genel başkanlığımda O genel sekreterdi. Yani kendi adına açıklama yapabilirdi ya da ben de genel başkan olarak yapabilirdim. Ama kolektif bir alışkanlık oluşturmuştuk. Emin olun her bir şeyi birlikte paylaşır, birlikte kararlaştırır ve birlikte yaşama geçirirdik. Yıllarca bu ruh ve inançla çalıştık, sahada yer aldık. Keşkeler olmamalı böyle yitirdikten sonra dostlarımızı, arkadaşlarımızı” diye ifade ediyor.

 

 

Bayrağı devraldı

Kendisinden sonra Hüsnü Öndül’ün İHD’nin Genel Başkanı olduğunu hatırlatan Birdal, o günlere dair şunları paylaşıyor: “Hüsnü aynı zamanda avukattı. Ben 1999 ve 2000 yıllarında 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yaptığım konuşmalardan ötürü Ulucanlar Cezaevi’ndeydim. Sıkça ziyaret ederdi beni ve ne olup bittiğini paylaşırdı, anlatırdı. Birgün yine birkaç arkadaşımızla Yürütme Kurulu'ndan geldi. Bir arkadaşımız İçişleri Bakanlığı’nın tebligatını bana bildirdi; 312'den aldığım mahkumiyet nedeniyle dernek genel başkanlığından istifa etmem gerektiğini, aksi takdirde derneğin durumunun tartışmalı olacağını ya da başka bir deyişle kapatılacağını söyledi. Hüsnü’nün elinde çanta vardı. Sen bir kağıt çıkar dedim. Çıkardı ve tereddütsüz İHD Genel Başkanlığı’ndan istifa ettim ve ‘sen yürüteceksin bundan sonra’ dedim. Nitekim öyle de oldu. Benden sonra o insan hakları mücadelesinin bayrağını aldı ve çok da iyi yürüttü.”

 

 

Hiç geri adım atmadı

Devlet baskısından Öndül'ün de nasibini aldığını belirten Birdal, "Yaşanan hak ihlallerine ilişkin yaptığımız basın açıklamaları, etkinliklerde düşüncelerimizi dile getirdiğimiz için benim ve Hüsnü hakkında birçok soruşturma ve dava açıldı. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 1 Nolu Mahkeme’de yargılandığımız bir andı. Sedat Aslantaş, Erol Anar, Hüsnü Öndül ve ben mahkeme salonundaydık. Barış için yaptığımız etkinliklerden, açıklamalardan, hak ihlallerine ilişkin yaptığımız açıklamalardan, kampanyalardan dolayı sayısız soruşturma ve dava açıldı. ‘Ermeni Soykırımı’, ‘Kirli savaş’, ‘Katil devlet’ dediğimiz için benzer soruşturma ve davalar açıldı. Tüm bu dava, ceza ve hapishaneye rağmen yıllarca hak mücadelesi yürüttük. Hüsnü Öndül de hiçbir zaman geri adım atmadan bu mücadeleyi yürüttü. Hüsnü Öndül ve arkadaşların mücadelesini yarıda bırakmamak boynumuzun borcudur. Onların ayak izlerinden gitmeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda mücadeleyi bu güne kadar yürüttük, bundan sonra da aynı kararlılıkla sürdüreceğiz" diyor.

 

O'nu, arayacağız

Öndül’ün örgütlü bir mücadele geleneğinden geldiğini ve bunu da insan hakları derneğinde taçlandırdığını dile getiren Birdal, “İnsan hakları bilincinin gelişmesinin öncüsü olmuştur. Çünkü insan hakları savunucusu arkadaşlarımızın hepsi hukukçu değildi ama insan hakları mücadelesinin güvencesi de hukuktur. İnsan hakları ve hukuk öğretisine büyük katkısı olmuştur Hüsnü’nün” diyor.

“Kürt sorununa neden olan olaylar silsilesinin çoğunda bizzat belgeleyen, dile getiren ve bunu yürüten biriydi. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü her zaman gündemimizde oldu ve yapılması gerekenler konusunda hep birbirimizi besledik” diyen Birdal, şöyle devam ediyor: "Hüsnü bize arkadaşlık, dostluk, dayanışma ve güven ilişkilerini bıraktı. Sevgi dolu bir insandı. Yitirdiğimiz kurucu üyelerimizin hayalleri yolunda yürümek ve o mücadeleyi sürdürmek görevdir bizim için. Onlara karşı bu bir yükümlülüktür ve o yolda yürüyüşümüz onları da unutulmaz kılacaktır. Onları da yattıkları yerde huzura ulaştıracaktır. Özleyeceğiz O'nu, arayacağız ve hiç unutmayacağız. İnsan hakları mücadelesini onun yerine de sürdüreceğiz."

 

* * *

Ailesine çok düşkündü

Hüsnü Öndül’ün mücadele hayatına bağlılığının yanı sıra ailesine de ayrı düşkün olduğunu söyleyen Akın Birdal, şu sözlerle anlatıyor: “Saat 17’den sonra dernekte bir iş yoksa ya da bir rapor hazırlanmayacaksa hemen eve giderdi. Biz daha önceki başkan ve yönetici arkadaşlarla yönetim kurulu toplantısı sonrası bazen yemeğe çıkardık. Bu ilişkiler bazen arkadaşlıkları, dostlukları, yoldaşlıkları daha da geliştiriyor. Bizim Hüsnü evcimen biriydi, hemen evine giderdi. Çocuklarına ve eşine çok düşkündü.”

Kanserden hayatlarını yitirdiler

İnsan hakları mücadelesi yürütmenin zorluğuna vurgu yaparak bu uğurda kaybettiği dostlarını da anan Akın Birdal, "Adana, ardından Mersin'deydim. 46 yıl önce 34 yaşında katledilen Akın Özdemir'in anmasına katıldım. Akın benim yoldaşım ve yoksulların Mücadele Örgütü köy önderlerindendi. Şimdi de arkadaşımız Hüsnü hastalıktan gitti. Yani bu sistem, insanların sağlıklı, özgür yaşamasının önünde bir engel… Birçok arkadaşımız eşini kanserden yitirdi. Çünkü hep pencereden uğurlarlardı bizi ve akşam pencerede beklerlerdi. Bunlar kolay değil kuşkusuz ama hiçbiri unutulmuyorlar” diye vurguluyor.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.