30 yıl bitti, rehinelik bitmedi

Bahar Akdemir
- Bolu Cezaevi'ndeki 33 tutsağın cezaları bitti, ancak tahliyeleri İdare ve Gözlem Kurulu'nca keyfi gerekçelerle engelleniyor. Av. Bahar Akdemir, “Burada artık ‘esir’ ya da ‘rehin’ tanımı geçerlidir. İktidar infaz rejimini araçsallaştırarak eşitsiz bir baskı politikası uyguluyor” dedi.
- 32 yıllık Nedim Yılmaz’ın tahliyesi “iyi halli olmadığı” gerekçesiyle 8 kez ertelendi. Anne ve babasının cenaze merasimlerine katılamadı. Ağabeyi Muhtullah Yılmaz, şunun vurguladı: Nedim güçlüdür, bu kararlara pabuç bırakmaz ama bu kadar ağır hukuksuzluğu da kabul etmiyor.”
- Keyfo Başak’ın tahliyesi şimdiye kadar 6 kez ertelendi. Kardeşi Hatice Kara, şunları söyledi: “Keyfo gibi yüzlerce tutsak tahliye edilmiyor. Tutsaklar gibi aileler de cezalandırılıyor. Baş eğecek değiliz ama bu hukuksuzluğu da kabul etmeyeceğiz. Bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz."
SELİM SONTAY / İSTANBUL
Türkiye’de yıllardır temel insan hakları sorunlarının başında cezaevleri geliyor. Tutsaklara yönelik keyfi uygulamalar ve hukuk dışı infaz rejimleri, yapısal bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Türk cezaevlerinde 103 bin 179 kişi, kapasitenin üstünde tutuluyor. Normalde infazın 4’te 3’ü tamamlandıktan sonra tahliye edilmeleri gerekir, ancak 2020'deki çıkan infaz yasasıyla kurulan İdare ve Gözlem Kurulları, tutsakların üç aylık, 6 aylık, yılık değerlendirmelere tabi tutuyor. Bir karne verilmeye başlanan tutsaklara 'sadakat' teski uygulanıyor. Tutsaklara pişmanlık; ‘Devlete itaat ettin mi? Bayrağını tanıyor musun?’ sorularıyla biat dayatılıyor. “Suyu tasarruflu kullanmamak”, “yeterli sayıda kitap almamak”, “imamla görüşmemek”, “taralı koğuşta kalmak” gibi gerekçeler bile tahliyenin önünde engel oluşturuyor. Tutsaklar, her gün tekrar tekrar cezalandırılıyor. Kişiyi hürriyetinden alıkoyma suçu işleniyor; tutsaklar cezaevinde alıkonuluyor. Hasta tutsakların sağlık hakkı, kelepçeli muayene, ağız içi arama, hastaneye sevklerin yapılmaması gibi uygulamalarla ihlal ediliyor. Bağımsız hastanelerde ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu alınırken Adli Tıp Kurumu (ATK) bu raporu vermiyor. Yüzde 95, 99 oranlarında engelli olan ağır hasta tutsaklara ATK tarafından ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu veriliyor. Bu da ATK raporlarının tıbbi değil politik olduğunu gösteriyor.
Bolu'daki tablo
Bu keyfi uygulamaların en yoğun görüldüğü cezaevlerinden biri Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi. Burada 130’un üzerinde siyasi tutsak bulunuyor; çoğu müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış durumda. Bunlardan 33’ü, 30 yıllık ceza sürelerini doldurmlarına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu tarafından serbest bırakılmıyor. Bolu Cezaevi’nde 30 yılını doldurmasına rağmen tahliyesi engellenen bazı isimler şunlar: Şahap Elbasan, Nurettin Ataman, Nedim Yılmaz, Ramazan Vural, Hacı Ekinci, Keyfo Başak, Deniz Öztürk, Muhammed İsmail, Tuncay Doğan, Abdullah Çelik, Ataç Gülse ve Halil Dağ.
Tahliyesi ertelenen tutsaklardan Nedim Yılmaz’ın ağabeyi Muhtullah Yılmaz, Keyfo Başak’ın kız kardeşi Hatice Kara ve Özgürlük için Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) Av. Bahar Akdemir yaşanan süreci anlattı.
32 senedir, 8 erteleme
32 yıldır cezaevinde tutulan Nedim Yılmaz’ın tahliyesi “iyi halli olmadığı” gerekçesiyle 8 kez ertelendi. Son olarak 26 Mart’taki kurul toplantısında tahliyesi bir kez daha engellendi. İki yılı aşkın süredir tahliye haberini bekleyen ailesi, tepkili.
Bitlis’in Hizan ilçesinde 1970'te doğan Nedim Yılmaz, ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. 10 kardeşin 7'ncisi olan Yılmaz, genç yaşta Kürt Özgürlük Hareketi’yle tanıştı. Henüz 23 yaşındayken, 1993'te gözaltına alınıp tutuklandı. Yılmaz, Bursa, İstanbul, İzmir ve Bartın cezaevlerinde kaldıktan sonra son 10 yıldır Bolu Cezaevi’nde tutuluyor. 1997’de babasını, 2013’te annesini kaybeden Nedim Yılmaz, her iki cenazeye de katılamamış. Ağabeyi Muhtullah Yılmaz, annelerinin oğlunu özgür göremeden hayatını kaybettiğini belirterek, “Annemin gözü kapıdaydı. Oğlu gelir diye, barış olur diye bekledi. Babam da, annem de gözleri açık gitti” dedi. Muhtullah Yılmaz, kardeşinin cezasını tamamlamasına rağmen hukuksuz gerekçelerle cezaevinde tutulmasına tepki göstererek, “Artık yeter, daha ne kadar zülüm göreceğiz. 30 yıllık ceza bitti ama düşmanlık bitmedi. İki yıldır kardeşim hiç yere cezaevinde tutuluyor” diye konuştu.
Nedim pabuç bırakmaz
İki yıldır Nedim’in çıkacağı günü beklediklerini kaydeden Yılmaz, şunları söyledi: “Çıkacağı gün ailece, umutla cezaevinin önüne gittik ama Nedim çıkmadı. Cezaevinin önünden o şekilde ayrılmak çok kötü bir histi. Nedim güçlüdür, bu kararlara pabuç bırakmaz ama bu kadar ağır hukuksuzluğu da kabul etmiyor. Bırakılmamalarının hiçbir gerekçesi yok. Düşman hukuku uyguluyorlar. Yoksa ‘Suyu çok kullandın’, ‘Kurumdan kitap almamışsın’ gibi gerekçelerle tahliye mi engellenir? Biz aileler olarak tutsaklarımızın arkasındayız. Onların mücadelesini sahipleneceğiz.”
6 kez 18 ay erteleme
İdare ve Gözlem Kurulu tarafından tahliyesi ertelenen bir diğer tutsak Keyfo Başak'ın şimdiye kadar 6 kez, toplamda 18 ay cezası ertelendi. Başak’ın 22 Nisan’da yeniden kurula çıkması bekleniyor.
Keyfo Başak, 1968 İstanbul doğumlu. Eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra parti çalışmalarına katıldı. 6 Ocak 1994’te gözaltına alındı ve bir yıl süren yargılamanın ardından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ümraniye, Bayrampaşa, Tekirdağ cezaevlerinde kalan Başak, son 14 yıldır Bolu Cezaevi’nde tutuluyor. Yaklaşık 32 yıldır cezaevinde olan Alevi tutsak Keyfo Başak, tahliyesinin ertelenme gerekçelerinden biri Sünni bir imamla görüşmeyi reddetmesi. Başak, idareye “Ben Aleviyim. pir ve dede ile görüşmek istiyorum” diye talepte bulunsa da bu talep reddediliyor ve tahliyesi engelleniyor. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Alevi olan bir mahpusu inancına aykırı şekilde zorlamak, din ve vicdan özgürlüğünü ayaklar altına almaktır. Bu, düşman ceza hukukunun en net örneğidir” diyerek konuyu Meclis gündemine taşımıştı.
Baş eğecek değiliz
Keyfo Başak’ın kardeşi Hatice Kara, onun çok donanımlı, özgürlük sevdalısı ve mücadeleci bir kişiliğe sahip olduğuna dikkat çekerek, “Kitap kurdu kardeşime ‘Kitap almıyorsun’ diyorlar. Öyle şey olur mu? Hukuk mu bu? İki yıldır yolunu gözlüyoruz” dedi. Ailelerin de cezalandırıldığını söyleyen Hatice Kara, “Çocuklarım evlendi. 17 Ekim’de düğün vardı. Herkes tüm takvimi Keyfo tahliye olura göre hazırladı ama tahliye edilmedi. Keyfo gibi yüzlerce tutsak tahliye edilmiyor. Tutsaklar gibi aileler de cezalandırılıyor. Bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz. Baş eğecek değiliz ama bu hukuksuzluğu da kabul etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Uydurulmuş gerekçeler
Avukat Bahar Akdemir, Bolu Cezaevi'nin, Marmara Bölgesi’nde en fazla siyasi tutsağın bulunduğu bir cezaevi olduğunu; İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla 33 tutsağın tahliyesinin keyfi gerekçelerle engellendiğini söyledi. “Kurulun ‘iyi halli olmama’ gerekçelerine baktığımızda ayrı bir rejimin uygulandığını; AİHM ve AYM’ye aykırı davranıldığı görmekteyiz” diyen Akmedir, şöyle devam etti: “Tahliyeye engel her bir gerekçe pes dedirtecek şekilde. Elektrik ve suyu tasarruflu kullanıp kullanmamak, kütüphaneden kitap almamak, psikoloğa çıkmamak, diğer mahpuslarla kolektif hareket etme, maruz bırakıldıkları kötü muamele ve keyfi uygulamalara karşı yaptıkları başvurular, yine aynı şekilde hapishanede uygulanan hukuk dışılıkları kamuoyuna iletmek istemeleri gibi hukuken geçersiz ve soyut gerekçeler öne sürülerek mahpusların tahliyelerine engel olunmaktadır.”
Felç geçirene kadar
Akdemir, Bolu Cezaevi’ndeki tutsakların yaşları ve koşullar nedeniyle sağlık sorunları yaşadığını, ağır hasta ve engellilerin sayısının oldukça yüksek olduğunu belirterek, “Cezaevinde kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmiyorlar. Cemal Tanhan felç geçirene kadar içeride tutuldu, tahliyesinden 43 gün sonra hayatını kaybetti.”
Esir tutuluyorlar
Tutsakların sistematik olarak kötü muameleye maruz kaldığını kaydeden Akdemir, “Burada artık ‘esir’ ya da ‘rehin’ tanımı geçerlidir. İktidar infaz rejimini araçsallaştırarak eşitsiz bir baskı politikası uyguluyor” dedi.