Kadının özgür ve ekolojik gerçeğiyle yaşamak

Forum Haberleri —

kadın ve ekoloji/foto: Freepik

kadın ve ekoloji/foto: Freepik

  • “Kadına hakim olan topluma ve toplumun doğasına da hakim olur” zihniyetiyle en fazla kadına saldırılmıştır. Fakat hesaplayamadıkları şey ise tarih boyunca kadına ve onun ekolojik sistemine karşı yürütülen savaşa karşı mücadeleler de kesintisiz ve sürekli olmuştur.

HEVİ AMED

Her ne kadar tarihten günümüze resmi tarih erkek egemen anlayış tarafından yazılmış, toplum buna göre şekillenmiş ise de geçen zaman bunu tersyüz eden konumda olmuştur. Böylece tarihin hakikati de halkların direniş geleneğinde gizli kalmıştır.

Kapitalist Modernite bu gizli ruhu dincilik, milliyetçilik, cinsiyetçilikle kuşatmaya almışsa da, gerçeğin çığlıkları her zaman kendi hakikatini haykırmaya devam etmiştir. Belki tarihte birçok halk yok olmuş, kalanlar ise ağır bedeller ödeyerek de olsa, hakikatin bir gün mutlaka açığa çıkacağına inanlarını hep korumuşlar ve hakikat arayışından asla vaz geçmemişlerdir.

Hakikat arayışçılığının başında da hep kadınlar olmuştur. Onun için eril zihniyetin erkek egemen sistemi bilge kadınlara karşı her zaman cadı avı yürütmüş, ağır işkence tezgahlarından geçirerek ateşlerde yakmaya kadar gitmiştir. Bununla kadınların toplumsal statüleri egemenlik altına alınmak istenmiştir. “Kadına hakim olan topluma ve toplumun doğasına da hakim olur” zihniyetiyle en fazla kadına saldırılmıştır. Fakat hesaplayamadıkları şey ise tarih boyunca kadına ve onun ekolojik sistemine karşı yürütülen savaşa karşı mücadeleler de kesintisiz ve sürekli olmuştur.

Tarihin seyri bize bu gerçeği çok açık sunmaktadır. Kadın özgürlük mücadelesi aynı zamanda ekolojik mücadele olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dört yüz yıllık Kapitalist Modernite tarih, doğa ve toplum üzerindeki kanser uru gibi duran yıkım ve kıyımlarıyla  dünyamızı S.O.S. aşamasına taşıyan bir tarih olmuştur. Kadın ve doğaya hakimiyet kurduktan sonra pozitif bilimleri de kendi denetimine alarak oluşturduğu dincilik, milliyetçilik, cinsiyetçilik ideolojisiyle mutlak egemenliğini kurduğunu sanmıştır.

Bundandır ki bilim ve bilim kurumlarını en sıkı bir biçimde denetiminde tutarak toplumsal nesilleri tam bir doğa talancısı ve erkek egemen zihniyetle donatmaktadır. Böyle yaparak Kapitalist Modernite yarattığı devlet aygıtıyla topluma ve onun doğasına çöreklenmiş, onu “kanlı mezbahalar seremonisine” dönüştürmüştür. Bugünkü zihniyetini bu seremoni üzerine inşa etmiştir.

Doğal toplumun ana kadın etrafında örülü olan toplumsallığına saldırarak yarattığı değerlere el koymuş, başta kadının yarattığı kendi doğası olmak üzere doğada var olan her şeyi kâra dönüştürme eylemi içinde olmuştur. Bir ahtapot gibi yarattığı erkek egemen devletçi zihniyetle kendini topluma hakim kılmayı başarmıştır.  

Her ne kadar Kapitalist Modernite tarihi halkların kendi toplumsallıklarını koruma mücadelelerini işlemiyor olsa da aslında, demokratik uygarlık toplumları uzun yıllar savaşsız, sömürüsüz, devletsiz yaşamayı da başarmışlardır. Demokratik uygarlık toplumları, savaşla Kapitalist Modernitenin doğuşunu tetikleyen kâr zihniyetiyle birlikte tanışmışlardır. Kapitalist Modernite sınıfları doğada ve toplumsal doğada gördükleri her şeyi pazar metası olarak gördüklerinden toplumsal doğa kâr üretiyorsa ona ilgi göstermiş, üretmiyorsa yok edilmesi için her şeyi yapmayı göze almıştır. Böylece bugünkü toplum ve doğa kırımları bu tarihi miras üzerinden sürdürülmektedir.

Ama halklarımız, dünya insanlığı bugün için Kapitalist Modernitenin bu kıyımına karşı çaresiz olmaktan çıkmıştır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayla özgürlük mücadelesine atılan her Kürt kadını oluşturduğu tarih bilinciyle hem kendisini ve hem de içinde yaşadığı doğasını koruma mücadelesi için ayağa kalkmış ve her yerde, her alanda bunun büyük mücadelesini vermektedir. Bu demokratik uygarlık ruhuyla kendini Kapitalist Moderniteye karşı alternatif kılarak tüm dünya halklarına model olmayı başarmıştır. Kimliği, dili, inancı ve rengini dışlamadan hepsini birer zenginlik kaynağı olarak görerek sahiplenmiş ve Rojava’da kendi yaşam alanlarını buna göre oluşturarak tarihi misyonuna denk bir toplumsal sistem kurmayı başarmıştır. Tıpkı Réber Apo’nun “Geçmiş ne kadar bilinçle güçlü yaşanır ve şimdileşirse, gelecek de o denli güçlü ve bilinçli karşılanıp yaşanır” dediği gibi.

Kürt kadını bu özelliğini tarihsel olarak yaşadığı Mezopotamya topraklarından miras olarak almaktadır. Çünkü Mezopotamya nasıl uygarlığa beşiklik etmişse, demokratik uygarlığın da yeniden kendi kökleri üzerinde doğuşunu sağlamak gibi tarihsel bir görevle karşı karşıyadır. Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü paradigmamızın özü bu tarihi miras üzerinden şekillenmektedir.

Onun için yakaladığımız bu evrensel ideolojiyle erkek egemen devletçi geleneğin bizlere kazandırdığı ezberlerden ve onun alışkanlıklarından kopuşu sağlamak için paradigmamızın özü olan ekolojik kadın özgürlükçü zihniyeti içselleştirmeye dönük eğitimlerimizi süreklileştirmemiz gerekmektedir. Ne kadar eğitim o kadar birlik, ne kadar birlik o kadar eylem formülü aslında bu diyalektiksel gelişmemizin de formülüdür.

Kendimizi eğiterek Reber Apo’nun dediği gibi “O halde sosyalizmi kapitalizmin panzehiri olan, fakat sadece bundan ibaret olmayan, geçmiş tüm toplumların gelişmiş, bütünleşmiş, özgür ve eşitçe oluşmaya çalışan toplumu olarak değerlendirmek ekolojist ve feminist bir yaklaşım kaybedilen doğal toplumsal yaşamla bizi tanıştıracak güce sahiptir. Halkların politik seçeneği olan demokrasiyi doğru tanımlayıp çözüm gücünü ortaya koymak en yakıcı konuların başında gelmektedir. Ekolojik ve demokratik seçeneğimizi daha da açımlayıp yeni yaşam bayrağımız olarak dalgalandıracağız.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.