Kontrgerillanın Göktaş'ı 

Dosya Haberleri —

Levent Göktaş

Levent Göktaş

  • JİTEM'ci itirafçı Yıldırım Beğler, 'Listemiz vardı. Biz ona 'Kara Liste' diyorduk. Bu listeyi yazmaya 2 kişinin yetkisi vardı. Levent Göktaş ve Engin Alan. Ürün, Ülper, İlker, Aslan, Kaplan soyadları boldu. İşadamları da vardı.  MAK'ın yanında kaldı' itirafında bulunuyor. Beğler'in bahsettiği isimler, infaz edilen Kürt yurtseverleri... 
  • Göktaş Barzani ile birebir görüşen bir isimdi. O nedenle daha sonraları petrol ticaretinden kendine/çevresine/bağlı olduğu özel kişilere pay alan bir isimdi. Gökhan Nuri Bozkır'ın Suriye'ye sattığı 50 TIR silah Göktaş’ın emriyle gitti, MİT de onay verdi. Hatta Göktaş’a bağlı eski özel kuvvetler Çözüm Süreci'ni bitiren Ceylanpınar olayında da görev yapmış olabilir.
  • Levent Göktaş, Erdoğan’ın bu ikinci partnerliği döneminden sonra Saray'ın neredeyse öz çocuğu oldu. Hatta onunla yaptığı ittifakla, her şeyi onun üzerinden yaptı. Hatta iddialar şu ki sarayın birebir korumasıydı, sarayda odası vardı. Külliyede ofisi vardı ve Erdoğan’ın yanından hiç ayrılmıyordu.

İLKAY EVREN

Türkiye'de hiçbir 'kudretli' asker, polis, istihbaratçı yoktur ki elinde Kürt kanı olmasın. Gladyo veya kont-gerillanın merkezinde yer almanın, 'yükselme'nin ve 'kudretli' lakabını almanın şaşmaz kuralı, Kürt kanına elini bulaştırmaktır. Yaşar Büyükanıt, Necdet Özer, İlker Başbuğ, Hulusi Akar, Veli Küçük, Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin, Engin Alan, Hasan Atilla Uğur... Liste uzayıp gider. Gladyo'nun merkezinde yer alan hangi ismi biraz deşerseniz, karşınıza Kürdistan'da işlenen katliamlar, infazlar, köy yakmalar çıkar. Kimi zaman bu Gladyo merkezinde güç savaşları, kirli işlerde elde edilen rantın paylaşılmasında çekişmeler yaşanır ve ortaya bazı bilgiler dökülür. Bu çoğunlukla kirli savaşta elde edilen kirli kaynakların paylaşılması kavgasıyla ilgili bilgilerle sınırlı olur. Kamuoyu, bir aksiyon filmini andıran ifşaların bu yanıyla oyalanır. Oysa burada devasa bir katliam ve infaz suçu vardır. İnsanlar asit kuyularına atılmış, köyleri yakılmış, enselerine kurşun sıkılmış, bebekler katledilip PKK'nin üzerine atılmıştır. Bir iktidar kavgasının sonucu olan Ergenekon dalgalarında dokunulmayan tek alan buydu. Şimdiki ifşalarda da Kürt coğrafyasında işlenen suçlar pas geçiliyor.. Şimdilerde bir 'kudretli' isim daha gündemde. Gladyo'nun vurucu tetikçi merkezlerinden biri olan Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Muharebe Arama Kurtarma alay komutanı Emekli Albay Mustafa Levent Göktaş. Suriye'de de Kürt kanı döken tüm çetelere silahları gönderen Gladyo içindeki ekiplerden biridir, oysa bunlar perdeleniyor. 'Kahraman' diye pazarlanan bu kont-gerilla elemanı, Necip Hablemitoğlu cinayeti nedeniyle gündemde. Oysa suç listesi oldukça kabarık ve devletin merkezine uzanıyor.   

'Kara Liste'nin yazarı

Sabah Gazetesi'nden Ertuğrul Erbaş'ın JİTEM'ci itirafçı Yıldırım Beğler'le yaptığı röportajda, Beğler, "Listemiz vardı. Biz ona 'Kara Liste' diyorduk. Fotoğrafını gösterdim. (Yıldırım Beğler bir fotoğraf gösteriyor. Beğler'in önünde bir masa, masada adı 'Kara Liste' olan bir ajanda var.) Bu listeyi yazmaya 2 kişinin yetkisi vardı. Levent Göktaş ve Engin Alan. Ürün, Ülper, İlker, Aslan, Kaplan soyadları boldu. İşadamları da vardı. Listeyi Flash Disc'e aktardık. MAK'ın yanında kaldı" itirafında bulunuyor. Beğler'in bahsettiği isimlerin çoğunluğu infaz edilen Kürt yurtseverleri. 

Yine Üzeyir Garih suikasti, Susurluk skandalı, gazeteci Çetin Emeç suikastlerinde de Göktaş'ın adı geçiyor.

Yine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplo kapsamında Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması ve Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesinde de rol verildiği belirtiliyor. Yine gerilla kıyafetli fotoğrafları dolaşıyor, kont-gerilla olarak faaliyet yürüttüğü dönemlerden. Bunlar, şimdilik kamuoyuna yansıyanlar. 

Biz de şimdilerde kayıplara karışan Levent Göktaş ile ilgili, eski bir istihbarat görevlisi ile konuştuk. Konuyu yakından takip eden gazeteci Erk Acarer'e de Göktaş'ın iktidar içi kavgadaki rolüne dair konuştuk.

Azerbaycan bağlantıları

Gazetemize konuşan ve ismini vermek istemeyen eski istihbarat görevlisi, "Eşi hakim olan Göktaş Azerbaycan'a resmi görevle gittiğinde Tatyana Markelova isimli bir Rus ajanı ile birlikte oluyor hatta bir de çocuğu oluyor... Eşinin özel durumu var. Bu kadın Rus istihbaratına çalışıyor ve silah şirketlerine tercümanlık yapıyor. Göktaş da bundan Rusça öğreniyor... Sonrasında Levent Göktaş, Aliyev'e darbe/suikast yapacaklar listesinde çıkıyor karşımıza! Azerbaycan hakkında yakalama ve tutuklama kararı çıkarıyor. Daha sonra avukatlık yıllarında ise Azerbaycan silah baronlarının Türkiye’deki avukatlığını yapıyor. Yetmiyor, Kazakistan'a kadar silah ticareti yapan herkesle irtibat kuruyor" diye anlatıyor.

Göktaş ve Başbuğ ilişkisi!

Güney Kürdistan'da da görev aldığı belirtilen Göktaş'a ilişkin bilgiler veren eski istihbarat görevlisi, "Kuzey Irak’a (Güney Kürdistan) görevli olarak gidince burada da silah ticareti işine giriyor. Devlet için de kullanıyor çünkü yalnız yemiyor herkese payını veriyor. Bunlardan birisi de İlker Başbuğ... Saddam’ın paralarının Adana, Mersin’e aktarılma konusu vardı, o işte yine Mustafa Levent Göktaş’ın ismi var. Onu kollayan İlker Başbuğ. Aktif görevden alınmalı diyen ve alan Yaşar Büyükanıt. Onu kollayan isim İlker Başbuğ, çünkü bütün faili meçhul cinayetlerde parmağı var" diyor.

Silah sevkiyatı, Güney’in petrolü

Devletin Göktaş'ın kaçmasına göz yumduğunu söyleyen eski istihbarat görevlisi, sözlerine şöyle devam ediyor: "Göktaş’ın KGB ile olan ilişkisine, Azerbaycan'da yaşanan darbe girişimi, Kazakistan'daki faaliyetlere kadar her şeyden MİT'in haberi var. Hatta Göktaş, petrol işine giriyor. Kuzey Irak petrollerine göz koyuyor. Bugün ne MİT ne AKP bu konuda tek kelime etmiyor. Bu olay yokmuş gibi davranıyorlar. Çünkü Suriye'ye giden silahların bir kısmı Levent Göktaş’la bağlı ekipler tarafından gönderiliyordu. Sadece bir ekipte Nuri Gökhan Bozkır vardı. Bu ekipler gibi birçok ekibi vardı. Göktaş, MİT’le ortaklaşa bu sevkiyatı yaptı. Konuşursa çok kişinin canı yanar, bu nedenle devletin göz yummasıyla kaçtı. (Kendisine kaç denildi)."

Barzani ile birebir görüştü

Göktaş'ın Kürdistan'daki infazların içindeki isimlerden biri olduğuna dikkat çeken eski istihbarat görevlisi, "Size başka bir bilgi vereyim, Levent Göktaş ve kendisine bağlı ekibin o dönemlerde köy basan, köy yakan ekipte olduğunu tespit ettik. Yani savaşı sürdüren bunlardı. Çünkü savaş demek, silah demek, silah demek, para demek, TSK’nin 1. pozisyonda olması demekti. Faili meçhullerin, köylerin yakılmasının, 30 senedir oynanan kirli oyunun başındaki isimlerden birisi Göktaş. Bütün cinayetler arşivde öylesine duruyor. Faili meçhulleri araştıran İHD yöneticileri de faili meçhullere kurban gitti, hepsinde Göktaş’ın ekibinin parmağı var. Bunları tespit ederek dosyalara koyduk ama yargılamak istemediler. AKP samimi değildi, şov peşindeydi. Göktaş aynı zamanda Barzani ile birebir görüşen bir isimdi. O nedenle daha sonraları petrol ticaretinden kendine/çevresine/bağlı olduğu özel kişilere pay alan bir isimdi. Gökhan Nuri Bozkır'ın Suriye'ye sattığı 50 TIR silah Göktaş’ın emriyle gitti, MİT de onay verdi. Hatta Göktaş’a bağlı eski özel kuvvetler Çözüm Süreci'ni bitiren Ceylanpınar olayında da görev yapmış olabilir" diye vurguluyor.

İtirafçı olması muhtemeldir

Göktaş'ın Erdoğan ile anlaştığını dile getiren eski istihbarat görevlisi, "Ergenekon’dan alınınca itirafçı olmaya karar vermişti. O nedenle yeniden yakalanırsa itirafçı olması muhtemeldir. Avukat olduğu dönemde Sedat Peker'in ifadelerine göre kendisine bir cinayet işlemesi için Levent Göktaş’tan teklif gitmişti. Peki o isim kimdir? Peker’de onuru varsa o kişinin kim olduğunu açıklar" diyor. 

İlker Başbuğ...

Anlatımlarını sürdüren eski istihbaratçı, şöyle devam ediyor: "Size özel bir bilgi vereyim... Faili meçhullerin üzerine gidince karşımıza hep İlker Başbuğ çıktı. Hatta Trabzon’da bir askeri gemi üzerinden hükümete sert sözler söyledi. Eline lav silahı alıp 'bu borudur' dedi. Onun kızma sebebi yapılan çalışmalardan haberdar olması ve bu cinayetlerin kendisine kadar uzanması. Erdoğan’a İlker Başbuğ’un faaliyetleri dosya halinde sunuldu. Başbuğ’un bütün pisliklerini biliyor aslında. O raporu okuyunca 'İlker Başbuğ tutuklanmalı' dedi. Hatta Zekeriya Öz'e ne yapın edin bu adamı tutuklayın diyen de Erdoğan’dı. 1990 ile 2005 yılları arasındaki faili meçhullerin çoğunda parmağı var. Özel Kuvvetler ve onun içindeki siyah/beyaz kuvvetlerin işlediği siyasi cinayetler dahil işin ucu Başbuğ’a dayanıyordu. Erdoğan önce Başbuğ tutuklansın dedi. Sonra Ergenekon’la pazarlık yaparak hepsini serbest bıraktı. Bakın şimdi Ergenekon sanığı ve eski JİTEM’ci Vatan Partili Hasan Atilla Uğur serbest kaldı. Ya bu adam Cizre JİTEM komutanıydı, yüzlerce insanın ölümünden sorumlu ama hepsi AKP ile ortaklık yaparak bu davaları kapattı. AKP Ergenekon’a teslim oldu. Sedat Peker kendisinin yerine yeraltı dünyasına atanan Alaattin Çakıcı olayını sindiremedi. Çakıcı’nın hamisi olan Soylu ve Ağar'a savaş açtı, böylece yenen haltlar ortaya çıkmaya başladı. Son olarak şunu diyeyim bu kirlenme ve mafya savaşı durmayacak. Ya Ergenekon AKP’yi veya AKP Ergenekon’u bitirmek zorunda."

Göktaş konuşursa... 

Göktaş'ın konuşmayacağına işaret eden eski istihbarat görevlisi, sözlerini şöyle noktalıyor: "Levent Göktaş bu sistem içindeki kilit isimlerden birisi. Konuşmasını başta TSK ve MİT istemez. O nedenle haber uçuruldu ve kayıplara karıştı. Devlet istese böyle birini yakalar. O teknik imkanları mevcuttur. Ama yapmıyorlar iki grup birbirine gözdağı veriyor. Göktaş konuşursa son 30 yıldaki faili meçhuller aydınlanır. TSK ve MİT içindeki katiller/kirli yapılar ortaya çıkar. Levent Göktaş, Ergenekon’dan tutuklanınca onu kahraman komutan diye pazarlayanlar da bu cinayetin suç ortaklarıdır."

* * * 

Saray öz evladını mı satıyor? 

Gazeteci Erk Acarer, dikkatleri az konuşulan Suriye'ye silah gönderilmesi konusuna çekiyor: "Öncelikle Levent Göktaş'ı tanımak gerekiyor. Kim olduğuna, hangi faaliyetler içerisinde olduğuna bakmak gerekiyor. Birincisi bildiğiniz üzere Hablemitoğlu cinayetinin zanlılarından biri, diğeri ise henüz Türkiye’de çok gündeme getirilmeyen ama bilinen Suriye silahları meselesi ki, Suriye silahları meselesi şu an cezaevinde tutulan Nuri Gökhan Bozkır üzerinden Levent Göktaş ile ilişkilendiriliyor. Bu bir JİTEM’ci. Yani yeni nesil belki JİTEM’ci ama Levent Göktaş’ı sayarsak bunların Ağar’larla da temasları oluyor. Ergenekoncu bir tayfa yani. Ve Erdoğan sonunda bir biçimde rant kaynaklarını gördüğü için ve partnerlerini tasfiye etmek için bu ekiple özellikle Suriye savaşından itibaren partnerlik yapmış. Yani silah göndermekte partnerlik yapmış. Şimdi geçmişten gelen Hablemitoğlu cinayeti bu ekibin üzerine kaldı. Şimdi burada Levent Göktaş'ın durumu çok karmaşık bir duruma geliyor" diye vurguluyor.

Sarayda odası bile vardı

Göktaş ile Erdoğan'ın ilişkisine dikkat çeken Acarer, "Levent Göktaş, Erdoğan’ın bu ikinci partnerliği döneminden sonra Saray'ın neredeyse öz çocuğu oldu. Hatta onunla yaptığı ittifakla, her şeyi onun üzerinden yaptı. Hatta iddialar şu ki sarayın birebir korumasıydı, sarayda odası vardı. Külliyede ofisi vardı ve Erdoğan’ın yanından hiç ayrılmıyordu. Hatta aile meselelerini bile neredeyse Levent Göktaş üzerinden çözülmeye başlamıştı. Ama burada özellikle Hablemitoğlu cinayetinin raftan indirilmesiyle işler karıştı. Erdoğan, Nuri Gökhan Bozkır’ı getirdi ve Hablemitoğlu suikasti neredeyse kapanacaktı diye hava yaptı. Erdoğan biliyordu Gökhan Bozkır’ın Suriye silahlarıyla ilişkisini fakat bunu bir biçimde kapatırım diye düşünüyordu. Hatta şimdi Nuri Gökhan Bozkır ifadeler veriyor, dosya hazırlanıyor, Hablemitoğlu cinayetiyle filan ama Suriye silahları meselesine hiç girişilmiyor. Bu arada dosya Levent Göktaş’a uzandı. Ve Levent Göktaş bir biçimde firari oldu. Ancak burada da iktidar arasındaki kavgaları, hesaplaşmaları, adam tutmaları görmek gerekir" diyor.

İstanbul’dan hiç ayrılmadı!

Göktaş'ın Soylu ile ilişkisine de dikkat çeken Acarer, şöyle devam ediyor: "Bana göre Levent Göktaş bir tarafıyla MİT tarafından alınmak isteniyor fakat Süleyman Soylu ve Bahçeli tarafından da korunuyor. Çünkü bu işler bir tarafıyla MHP’ye giden işler. O nedenle buralarda bir kavga ortamı var. Ve Erdoğan’da sarayın esas çocuğu olduğu için, onunla uzun bir yol yürüdüğü için ne yapacağını bilmez halde Levent Göktaş konusunda. Tam burada Levent Göktaş işte twett atıyor. Diyor ki ben her şeyi anlatacağım. Fakat Peker şunu iddia ediyor: Bu samimi değil, bu Hablemitoğlu cinayetini anlatacak ve Suriye silahları konusunda da yanıltıcı bilgiler verecek. Bunun üzerinden de pazarlık yapacak. Yani aslında bir şey konuşuyormuş gibi yapacak hiçbir şey konuşmayacak, kafa karıştıracak ve bir biçimde de bu mesele üzerinden pazarlığını sürdürecek. Bu mantıklı bir durum gibi iktidara geliyor. Ve şu anda Levent Göktaş’ın nerede olduğu konusunda da çok fazla fikrimiz ve bilgimiz yok. Yani kimisi diyor ki Yunanistan’a gitti orada fotoğrafları çıkıyor fakat ciddi kaynaklar, içeriden gelen bilgiler hayır Levent Göktaş gitmedi, Süleyman Soylu ve ekibi tarafından korunuyor diyor. Hatta iddia oldu ki çakarlı arabalarda geziyor ve İstanbul’dan hiç ayrılmadı. Bu işi biraz soğutmaya çalışıyorlar. İş bundan sonrası nereye gidecek bunu bekleyip görmek gerekiyor."

Cinayetten 'kahramanlık' öyküsü 

Göktaş'ın Kürt cephesinde işlediği cinayetlerle ilgili kamuoyunun oluşmaması ve bu konuların deşilmemesi konusunda da değerlendirmelerde bulunan Acarer, "Kürt bölgelerinde yaşananlar üzerinden onun için bir kahramanlık öyküsü kurdular. Çeşitli cepheler sadece ulusalcı değil kendini demokrat ve demokrasi cephesinde görenler de yaptı. Oysa Levent Göktaş’ın çok kısa bir araştırmayla nasıl bir kişi olduğunu çok çabuk görebiliyorsunuz. Levent Göktaş cinayetlerin yanı sıra Suriye’ye silah sevkiyatı yapmış, ardından kirli dosyalar, Hablemitoğlu gibi dosyalar kendisine verilmiş bir kişi. Üstelik ilişkileri geçmiş dönemde kritik yerlere uzanıyor. Yani Azerbaycan’da 1997 yılında yapılan darbede ismi geçiyor. Azerbaycan’a yönelik petrol rantı üzerinden yapılacak darbede Mehmet Ağar’ın da ismi geçiyor. O dönemin istihbaratçılarının da ismi geçiyor. Levent Göktaş’ın da adı geçiyor. Göktaş, hem Kürt bölgelerinde hem de diğer işlerde, her yerde işin içinde olan bir kişi. O nedenle bu noktalara çok girmiyorlar. Çünkü daha önceden de Levent Göktaş’ı bir kahraman olarak lanse ettiler. Şimdi bunu toparlamaları gerekiyor. Bir başka taraftan da şu var, Kürtler de bu noktada eksik soruyorlar. Buradan bir ağırlık merkezi kurmak durumundaydılar. Çünkü Levent Göktaş ile ilgili epey bilgi ortaya çıkmıştı. Burada da bir biçimde Kürtlerin atıl kaldığını da söylemek isterim" diye vurguluyor. 

Acarer, son olarak şu vurguyu yapıyor: "AKP iktidarı işlediği suçları nasıl kapatacağını bilmiyor. Ama gerçekten MİT ile Süleyman Soylu arasında bir çekişme var burada." 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.