Neden korkmalı, neden korkmamalıyız?

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Beynimiz modern yaşamın düşük öncelikli korkularını işleyecek şekilde evrimleşmemiştir. Korkuya neden olan durumların tümü beynimiz için bir ölüm-kalım durumdur. Bu tepki modern insanın yapay korkular ve krizler kullanılarak manipüle edilmesinin de önünü açmaktadır.

“Bir Bakteriyi Kovalayan Nötrofil” Youtube’un ilk dönemlerinde yayınlanan popüler videolardan biridir. 29 saniyelik bu videoda mikroskop altında bir bakteriyi kovalayan bir nötrofili görürsünüz. 19’uncu saniyede kovalamaca sona erer ve nötrofil bakteriyi yutarak yok eder.

Nötrofiller, vücudumuzun enfeksiyonlarla savaşmasını sağlayan en yaygın beyaz kan hücreleridir. Bu hücreler yabancı gördüğü bakterileri yiyerek yok eder. Her gün 100 milyar adet üretilen bu avcıların her biri 50 kadar bakteriyi yakalayabilir.

Söz konusu video insan vücudunun savunmasının nasıl çalıştığı konusunda çok güzel bir örnektir. Nötrofil zarındaki reseptörlerle bakteriyi tespit eder ve onu yok etmek için harekete geçer. Bir tehditle karşı karşıya kalan bakteri kaçmaya başlar. Fakat çok daha büyük olan nötrofil onu birkaç saniye içinde yakalar.

Bu video birçok şeyi düşündürtebilir. Basit görünse de değişik yönlere giden bilgi arayışını da tetikleyecek kadar da etkileyicidir. Bu yazıda ele alacağımız konu videodaki bakterinin kaçışı...

İlkel korku

Ölüm tehdidi karşısında hemen hemen hiçbir istisna olmadan bütün canlılar harekete geçerler. Buna “ilkel korku” diyoruz. En basitinden en karmaşığına kadar tüm organizmalardan ilkel korku temel bir yapıtaşı olarak karşımıza çıkar.

Her ne kadar hayatımızı zorlaştıran yönleri olduğunu düşünsek de korku, en basit işleyişe sahip duygulardan biridir. Korku, vücuda karşı oluşabilecek tüm tehditlerden ne pahasına olursa olsun uzak durmayı önceler. Yaşamda kalma çabasının motor gücüdür. Bu anlamda varlığı hayati önem taşır.

Söz konusu videodaki bakteri için basit bir refleksten öteye gitmeyen bu durum, daha karmaşık canlı organizmalar da çok daha karmaşık, kalıtsal etkiler ortaya çıkarır.

Peki temel bir refleks özelliği geliştiren korku, ölüm-kalım durumları dışındaki hallerde nasıl bir etkide bulunur? Modern dünyada yaşadığımız korkuların çeşitliliği göz önüne alındığında bu çok güçlü bir korkudur.

Beynimiz için korku bir ölüm-kalım meselesi

Korku duyumuz hayati olmayan tehditlere karşı gelişmemiştir. Bu nedenle beynimiz hayati olmayan durumlar karşısında duyulan korkuyla, çok büyük bir tehlike karşısında oluşan korku arasındaki farkı ayırt edemez. Beyinde korku bir panik butonuna basılmasıyla eşdeğerdir. Ve bir anda vücudumuzun tüm sistemi aşırı hızlı bir şekilde çalışmaya başlar. Terleme, nabız, nefes alış veriş hızındaki değişimler gibi etkiler bir anda görülür ve kas gerginliği artar. Çünkü korku durumunda beyniniz karşı karşıya olduğunuz tehdidin sadece iki sonucu olabileceğini düşünür: ya buradan çıkarsınız ya da ölürsünüz.

Korkuyla ilgili en “korkutucu” durum beynimizin çalışma sisteminin modern yaşamın değişim hızına yetişecek oranda evrimleşememesidir.

Arabalardan mı yoksa yılanlardan mı korkmalıyız?

Korku konusunda son yıllarda en çok kullanılan örnekleme arabalar ve yılanlardan duyulan korkunun karşılaştırılmasıdır. ABD’de her yıl çıngıraklı yılan sokması sonucu ortalama 5 insan ölürken, arabalar ise 30 binden fazla insanın ölümüne neden oluyor. Bu istatistik ortada dururken insanlar arasında yılan korkusu araba korkusundan çok daha yaygın bir şekilde görülüyor.

Evrimsel biyologlara göre bunun açıklaması beynimizde atalarımızın tecrübelerinden kaynaklı olarak işlenen korkular. Biyologlara göre günümüzde yaşamımızı şekillendiren endüstriyel ve teknolojiler o kadar hızlı bir şekilde değişiyor ki evrimin varlığımızı korumak için geliştirdiği hisler bu duruma yetişemiyor.

Yılan korkusu tüm primatlara ait bir duygu

Örneğin yılanlar. Yılanlar primatların en eski avcılarından biridir. Modern insanlar ve onun yakın akrabaları ortaya çıkmadan önce dahi yılanlar primatları avlıyordu. Yılan korkusu o kadar derindir ki görüşümüz, biz bilinçli olarak farkında olmadan ve nöronlarımız korkulu bir tepkiyi harekete geçirmeden önce bile onların şekil ve desenlerini tespit edecek şekilde evrimleşmiştir. Bir yılan gördüğünde irkilmek, bebeklerde bile görülen neredeyse evrensel bir insan tepkisidir. Bilimsel araştırmalar yılan korkusunun tüm primatlarda var olduğunu ve yılanlarla hiçbir tecrübesi olmayan bebek primatlarda dahi güçlü tepkiler ortaya çıkardığını göstermiştir.

Korkunun türler üzerinde yarattığı etki hep yakın tehdit üzerine olmuştur. Örneğin bebek rhesus maymunları araştırmacıların gösterdiği oyuncak timsahlardan korkarken, oyuncak tavşanlara hiçbir tepki vermez. Birçok hayvan türünde de benzeri davranışlar gözlemlenir.

Neden korkmalıyız?

Günümüzde ortaya çıkan korkular ise beynimize çok yabancı. Washington Üniversitesi’nde biyoloji profesörü olan Gordon Orians’ın bu konuda çarpıcı bir listesi var. Orians, evrimin bize yüklediği korkular ile gerçekten korkmamız gereken şeyler konusundaki değerlendirmeleri çok çarpıcıdır.

Hayvanlar ve araba örneğini açıkladık. Günümüzde modern yaşamın vazgeçilmezi olan arabalar hayvanlardan çok fazla insanın ölümüne neden olur. Ama bir yılan görünce büyük bir korku yaşayan insanlar arabadan çok nadiren korkar.

Evrimin bize yüklediği korkulardan biri de cesetlere karşı duyduğumuz korkudur. Orians’a göre atalarımız hastalıklara kaynaklık edebilecek şeylere karşı sezgisel bir tepki geliştirmiştir. Ceset korkusu da bunlardan biridir. İnsanlar irin ve çürümüş etten de olağanüstü bir şekilde tiksinirler.

Günümüzde böyle bir korkunun temeli yok. Ama milyonlarca insanın ölümüne neden olan şeker, alkol ve sigara gibi ürünlere yönelik bir korku geliştirmemiz için çok fazla gerekçemiz var.

Modern yaşamın krizi

Tarihinin büyük bir bölümünü kabileler halinde yaşamış olan insanlar evrimsel olarak yabancılardan korkar. Ancak modern yaşamın getirdiği krizli durum insanların yakınlarını yabancılardan daha tehlikeli hale getirmiştir. Küresel olarak işlenen cinayetlerin üçte ikisi, kurbanların yakınları tarafından öldürülmesi sonucu gerçekleşir.

Hatta modern yaşamda kişinin kendisi yabancılardan daha büyük bir tehdittir. Batılı ülkelerde yaşanan her iki intihar vakasına karşı bir cinayet vakası yaşanmaktadır.

İnsanlar uzun vadeli tehditlere karşı neden harekete geçmiyor?

Evrimimiz bizi anlık ya da kısa vadeli tehditleri önceleyecek şekilde programlamıştır. Afrika otlaklarında evrimleşen atalarımız anlık tehditlerle sürekli mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Modern insan ise antik dönem ve Taş Devri’ndeki insanlara göre anlık tehditlerden uzaktır. İklim değişikliği, eşitsizliğin yol açtığı krizler ve savaş potansiyelleri gibi uzun vadeli tehditler insanları anlık tehditler kadar korkutmaz. Bu nedenle insanlar uzun vadeli tehditlere karşı kolay kolay harekete geçmezler.

Politik sistemler insanların anlık ve kısa vadeli tehditlere karşı geliştirdikleri korku mekanizmalarını da güçlü bir şekilde manipüle ederler. Bu nedenle modern popülist hareketler propagandalarında hep bir kriz durumunu ortaya koyarak ya da bu kriz durumunu yaratarak kendilerini organize ederler. Özellikle faşizmin, milliyetçiliğin yarattığı korkular ve kriz durumları buna çok açık örneklerdir.

Korkularımız manipüle ediliyor

Örneğin CATO Enstitüsünün yaptığı bir araştırmaya göre bir ABD’linin kapıdan çıktığı zaman o gün içinde ülkedeki bir göçmen tarafından gerçekleştirilen “terörist” bir saldırıda öldürülme riskini 3 milyar 640 milyonda 1 olarak hesaplamıştır. Ama ülkedeki popülist politikacılar bu tehlikeyi yakın ve gerçek olarak göstererek siyasi hayatı şekillendirmekteler.

Günümüzdeki korkularımızın çoğu, gerçekten tehdit olan şeylerden kaynağını almaz. Korkularımız ağırlıkla korkulması gerektiğine inandığımız şeylerle tetiklenmektedir. Bu “yapay” korkular çoğun zaman da bizi korumaz aksine hem kendimize hem de başkalarına zarar verme kapasitesine de sahiptir. Bu tür korkular yeterince beslendikleri zaman histeriye dönüşebilir, bulaşıcı olabilir ve tamamen kontrolden çıkabilir.

Yakın tarihte bunun en çarpıcı örneklerinden biri Ruanda’da yaşananlardır. Yüzyıllar boyunca barış içinde yaşayan Tutsi ve Hutu kabileleri siyasal ajitatörlerin propagandalarıyla birbirlerine düşürülmüş ve 1994 yılında üç aydan kısa bir süre içinde 800 binden fazla insan ölmüştür.

Korkularımızı kontrol etmek

Bir insan korku hissi duyduğu zaman onun tetikleyen şeyin önüne geçmek için ağırlıklı olarak bir eylemde bulunma yolunu seçer. Bu eylem bizzat ya da vekaletle ifa edilebilir. Günümüzde insanlar hiç tecrübe etmedikleri ve sadece duydukları korkulara karşı harekete geçmeye sürüklenmektedir. Yalan haber, propaganda vs gibi enstrümanlar tarafından yayılan korku bireyler tarafından çok çabuk özümsenip eyleme geçirilebilmektedir.

Modern insan korku ve kriz ikliminden ancak felsefe, ideolojik bir perspektif ve gerçek bir orantılılık duygusu ile kurtulabilir. Sadece bilgi korkunun üstesinden gelebilir. Modern insan bilgiye ulaşmanın tüm imkanlarına sahip olsa da temel korkularının manipülasyonuna açık olma durumu nedeniyle, ortada hiçbir gerçek gerekçe yokken bir kriz halini yaşamaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.