Öcalan’ı savunacağız!
Dosya Haberleri —
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüşmek için başvuruda bulunan Av. Neriman Ahmet ve Av. Mustafa Sheikh Muslem gazetemize konuştu.
- Avukat Neriman Ahmet: "Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlığını üstlenmek bizim için çok büyük bir gurur kaynağıdır. Sayın Öcalan, Kürdistan ve Ortadoğu’da barış sağlanması için önemli bir role sahiptir. Erdoğan ve çevresi, Öcalan’ın bu konuda rol oynamasını istemiyorlar."
- Avukat Mustafa Sheikh Muslem: "Şu bir gerçek ki herkes Sayın Öcalan’ın sırada bir tutsak olmadığını, bir özgürlük mücadelecisi olduğunu biliyor. Öcalan bütün hayatı boyunca Kürt halkının haklarını elde etmesi için mücadele eden bir önderdir. Biz de fiziki özgürlüğü için mücadele edeceğiz."
ERKAN GÜLBAHÇE
İmralı'da Türk devleti tarafından ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan 19 aydır hiç bir haber alınamıyor. Öcalan, 3 yılı aşkın süredir de avukatlarıyla görüştürülmüyor. Yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kalması dünyanın birçok ülkesindeki avukatları harekete geçirdi. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 20 baroya bağlı 775 avukat Haziran ayında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunmuş ardından Brüksel’de 14 Eylül’de yapılan basın açıklamasıyla da 22 ülkeden 350 avukatın Türk Adalet Bakanlığına başvurduğunu açıklamıştı. Akabinde 19 Eylül’de ise Kuzey-Doğu Suriye ve Suriye’den 691 avukat, Güney Kürdistan’dan 44, Arap ülkelerinden 15, Mexmûr’dan da 7 avukat Öcalan ile görüşmek için Türk Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundu. Öcalan ile İmralı’da görüşmek için başvuruda bulunan Güney Kürdistan’da Avukat Neriman Ahmet ile Kuzey-Doğu Suriye’de avukatlık yapan Mustafa Sheikh Muslem başvurularını ve Öcalan’a uygulanan tecridi konuştuk.
Bizim için gurur kaynağı
Öcalan'ın sıradan biri olmadığının altını çizen Av. Neriman Ehmed, "Kürt halkının verdiği mücadelede en önemli rol üstlenen ve bu uğurda her türlü fedakarlığı yapan kişidir. Öcalan’ın bu rolünden dolayı mutlak anlamda savunulması ve fikirlerinin yayılması için mücadele etmek gerektiğine inanıyorum. Verilen mücadele uğrunda binlerce insan hayatlarını verirken, yüzbinlerce insan da büyük mağduriyetler yaşadı. Ben bir Kürdistan’lı avukat olarak bunları göz önünde getirdiğimde benim de en azından yapabileceğim şeylerin olduğunu düşünerek bu başvurumu gerçekleştirdim. Bir avukat olarak bu konuda rol almak ve Öcalan’la görüşüp düşüncelerini dışarı aktarma gibi bir görev almak istiyorum. Güney Kürdistan’da yaşayan bir grup avukat arkadaşla birlikte Öcalan’ın avukatlığını üstlenmek bizim için büyük bir gurur kaynağı olacaktır" dedi.
Türk yetkililer sessiz
Türk Adalet Bakanlığı'nın sessizliğine tepki gösteren Av. Ehmed, "Güney Kürdistan’da yaşıyorum bir grup avukat olarak sadece Öcalan ile görüşmek değil, aynı zamanda Öcalan’ın avukatlığını üstlenmek için başvuruda bulunduk. Bu başvurumuzu resmi olarak hem Türkiye Adalet Bakanlığı hem de Türkiye hükümetine bildirdik. Ne yazık ki Türk yetkililerinden ve Türk Adalet Bakanlığı’ndan şu ana kadar resmi herhangi bir cevap gelmedi" diye konuştu.
Sayın Öcalan bir halkın önderidir
Öcalan'a uygulanan tecridin insanlık suçu olduğunu dile getiren Av. Ehmed, sözlerine şöyle devam etti: "Dünyanın neresinde olursa olsun tutuklanan veya ceza verilen insanların bireysel hak ve özgürlükleri vardır. Uluslararası hukukta da bu garanti altına alınmıştır. Tutuklu insanlar ne olursa olsun avukatlarıyla ve ailesiyle görüşme hakkına sahiptir. Asla engellenmemesi gereken bir haktır. Kaldı ki Sayın Öcalan bir halkın önderidir. Siyasi bir tutsaktır. Bu anlamda normal tutsaklardan daha fazla haklara sahip olması gerekir. Ne yazık ki Öcalan’a mahkemelerin hukuk çerçevesinde aldığı karardan ziyade siyasi çevrelerin kararıyla tecrit altında tutulmaktadır. Sayın Öcalan Kürdistan ve Ortadoğu’da barış sağlanması için önemli bir role sahiptir. Erdoğan ve çevresi Öcalan’ın bu konuda rol oynamasını istemiyorlar. Öcalan’ı tecrit altında tutarak Kürt halk mücadelesinin üzerinde bir etki yaratmak istiyorlar. Erdoğan savaşta beslenen bir lider. Öcalan’ı tecrit altında tutarak bu savaş ortamını sürdürmek istiyorlar. Ne yazık ki bugüne dek bu konuda rol alması gereken uluslararası kurumlar sessizliğini koruyor ve bir alanda yaşanan savaşa destek sunuyorlar. Bu anlamda Öcalan’a karşı uygulanan tecrit sadece Türkiye ve uluslararası kurumların ortak kararıyla uygulanmaktadır. Aynı zamanda Sayın Öcalan’a uyguladıkları tecrit Kürt halkına karşı açık savaş ilanı anlamına geliyor."
CPT ne yapıyor?
CPT'nin pasif kaldığına dikkat çeken Av. Ehmed, "Ne yazık ki şu ana kadar Öcalan’ın tecrit altında tutulmasına karşı CPT üzerinde ismi yazılan ancak hiçbir eylem etkinlikte bulunmayan bir büro olarak kaldı. Öcalan’ın nasıl bir tecrit altında yaşadığını bilmelerine rağmen hiçbir şekilde uygulanan tecride karşı görevlerini yerine getirmediler. Herhangi bir açıklama yapmaktan dahi kaçındılar. Adeta duruş ve tavırlarıyla Türkiye’nin tercih politikasına destek sundular" dedi.
B ve C planlarımız var
Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için mücadele edeceklerinin altını çizen Av. Ehmed, "Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit ve insanlık dışı mücadeleye son verilmesi için Güney Kürdistan’da bir grup avukat arkadaşla birlikte bazı kararlar aldık. İlk planımızı Sayın Öcalan’la görüşmek ve Öcalan’ın gönüllü avukatı olmak için yetkililere resmi başvuruda bulunduk. Bu konuda herhangi bir olumlu cevap alamazsak ileriki süreçlerde hayata geçireceğimiz B ve C planlarımız üzerinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz" diye vurguladı.
Barışa katkı sunmak istiyoruz
Av. Mustafa Sheikh Muslem ise, “Böyle bir inisiyatifte yer almak dünyada yaşayan bütün Kürt hukukçu ve avukatın önünde ahlaki bir görev olarak durmaktadır. Bu anlamda da Kuzey-Doğu Suriye Özerk Bölgesi'nde yaşayan avukatların tamamı bu inisiyatife katılarak İmralı’ya gidip Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’la görüşerek barışa katkıda bulunmak istedik. Öcalan’ın Kürdistan ve Ortadoğu’da barışın sağlanması için verdiği mücadeleye desteğimizi vermek için böyle bir başvuruda bulunduk" dedi.
Başvurularımız sürecek
Türk devletinin tutumunu eleştiren Av. Muslem, "Kuzey-Doğu Suriye ile Suriye genelinde yüzlerce avukatın İmralı’ya giderek Öcalan’a görüşme başvurusuna ne yazık ki şimdiye dek Türk Adalet Bakanlığı’nda herhangi olumlu ya da olumsuz bir cevap gelmedi. Ancak bu görüşmeyi gerçekleştirmek için ısrarcı olduğumuzu bu görüşmeyi gerçekleştirmek için her türlü yola başvuracağımızı belirtmek istiyorum" diye kaydetti.
Görüşme gelişmelerin önünü açar
Av. Muslem, şöyle devam etti: "Avukatların gidip İmralı’da sayın Öcalan’ı ziyaret etmeleri önemli gelişmelerin önünü açacaktır. Bu anlamda yapacağımız görüşme çok önemli ve mutlaka gerçekleşmesi gerekir. Elbette ki Öcalan ile görüşürsem ilk soracağın şey sağlık durumuna ilişkin bilgi almak olacaktır. İkincisi Öcalan’ın özgürlüğü için neler yapması gerektiği konusunda görüşlerini almak olacaktır. Üçüncü olarak da Kürdistan ve Ortadoğu’da barışın sağlanması için neler yapmamız gerektiği üzerine durmak istiyorum.
Gerek Türkiye’nin hukukunda ve gerekse uluslararası hukukta siyasi bir tutuklu 23 ile 25 sene arasında cezaevinde kaldıktan sonra gözetimli serbestlikle özgürlüğüne kavuşturulmalıdır. Şu bir gerçek ki herkes Öcalan’ın sırada bir tutsak olmadığını, bir özgürlük mücadelecisi olduğunu biliyor. Öcalan bütün hayatı boyunca Kürt halkının haklarını elde etmesi için mücadele eden bir önderdir. Siyasi bir kişiliktir. Adli herhangi bir suçlu değildir. Siyasi bir tutsak olduğu için kanunlarında bu çerçevede uygulanması gerekiyor."
Bu bir lütuf değil
Öcalan'dan haber alınamamasının kaygılara neden olduğunu söyleyen Av. Muslem, "Uzun bir zamandan beri Öcalan’la görüşme gerçekleştirilmiyor. Öcalan tutuklandığı ilk günden itibaren onlarca defa avukatların veya ailesinin görüşmesine izin verilmedi. Burada amaç Öcalan’ı tecrit ederek Kürt halkının verdiği mücadele üzerine baskı oluşturmak ve Kürt hakkıyla Öcalan arasındaki bağı koparma yönelik bir uygulamadır. Zaman zaman avukatları ve ailesi ile Ortadoğu ve Kürdistan’daki siyasi gelişmeleri değerlendirmesini kabul etmedikleri için Öcalan’a tecrit uyguluyorlar. Türk devleti, Öcalan’a sırada bir adli hükümlüğe yaklaşıldığı şekilde yaklaşılmaması gerekiyor. Öcalan bir halkın önderi ve Ortadoğu’da barışın gelişmesi için önemli rol üstlenecek bir liderdir. Dilerim Türkiye Öcalan’ın Türkiye’deki barışa ve Ortadoğu barışına vereceği katkıyı bir an önce görerek bu haksızlığa son verir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi bir an önce sona erdirir. Bu Türkiye ve Ortadoğu’da yaşayan halklara bir lütuf değil, barışın ve huzurun sağlanması için Türkiye’nin yapması gereken bir zorunluluktur" dedi.
CPT hayal kırıklığı!
CPT'yi görevini yerine getirmeye çağıran Av. Muslem, "Ben şahsen CPT ve benzer uluslararası kurumların tutsaklara karşı görevlerini yerine getireceklerine inanıyordum. Bu konuda herhangi bir şüphe duymuyordum. Ne yazık ki Öcalan şahsında Kürt halkına uygulanan bu tecritte karşı CPT ve dengi kurumlar beni hayal kırıklığına uğrattı. Şu ana kadar en az iki defa İmralı’ya gidip Öcalan ve diğer tutsaklara uygulanan tercihte tanıklık etmelerine karşın herhangi bir açıklama yapmadı veya Türkiye’yi bu konuda uyarmadı. Oysa biz CPT’den Öcalan ve diğer Tutsaklara uygulanan Tecritte karşı Türkiye’yi uyarmaları ve Türkiye’nin uyguladığı bu zulme dur demelerini bekliyoruz" diye konuştu.
Dünyaya anlatmak ahlaki bir görev
Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne kavuşana kadar mücadelede edeceklerinin altını çizen Av. Muslem, son olarak şöyle konuştu: "Kuzey-Doğu Suriye Özerk Bölgesi’nde avukatlık yapan arkadaşlarımızla birlikte Öcalan’ın özgürlüğü için her türlü girişimde bulunacağız. Öcalan’ı en yakın zamanda özgür bir şekilde aramızda görmek istiyoruz. Bunu gerçekleştiremezsek bile, en yakın zamanda bir grup avukat İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmek istiyoruz. Türkiye buna izin vermese dahi en azında internet yoluyla canlı bağlantı kurarak Öcalan ile görüşmek için taleplerimiz ileteceğiz. Öcalan’ın özgürlüğü ve şahsında Kürt halkına uygulanan tecridi dünyaya anlatmak için ben dahil Kuzey-Doğu Suriye’de avukatlık yapan herkes yasalar çerçevesinde her türlü yolu deneyerek çalışma yürüteceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Toplantı, seminer basın açıklaması ve her türlü aracı kullanarak Öcalan’a uygulanan tecritti dünyayı anlatmak önümüzde insani ve ahlaki bir görev olarak durmaktadır. Bundan sonra bütün çalışmalarımızı bu çerçevede gerçekleştireceğiz."