4,3 milyon kişi elektrik ve susuz
Dosya Haberleri —
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Swêd, Türk devletinin saldırılarını gazetemize değerlendirdi.
- Evîn Swêd, "Türkiye tamamen sivillere hizmet veren altyapı tesislerini hedef almaya başladı" dedi. Rojava’da bulunan Danışma ve Koordinasyon Ofisi İzleme ve Bilgi Merkezi'nin raporları da bu tespiti doğruladı. Rapora göre; Kuzey ve Doğu Suriye’de yakıt, elektrik, fırın, su, sağlık ve eğitim sıkıntısına yol açan bu saldırılar 4,3 milyon kişiyi etkiledi.
ERKAN GÜLBAHÇE
Türk devleti TUTAŞ'a yönelik yapılan eylemi bahane ederek 23-26 Ekim arasında Kuzey ve Doğu Suriye'ye ve Şengal'e saldırdı. Özerk Yönetime bağlı Danışma ve Koordinasyon Ofisi İzleme ve Bilgi Merkezi (MIC), Türk devletinin 23-26 Ekim tarihleri arasında Suriye'nin Kuzey ve Doğu bölgesine düzenlediği hava ve kara saldırılarının bilançosunu açıkladı. MIC, 72 saatlik saldırılarda saatte 16 saldırı olmak üzere 1.167 saldırı kaydettiklerini ve bunların 169’unun hava saldırıları aracılığıyla gerçekleştirildiğini aktardı. Sivil yerleşim yerlerine yapılan bu saldırılarda hastaneler, fırınlar, tahıl ambarları, tren istasyonu, elektrik santralleri, gaz ve petrol tesisleri gibi yerler hedef alındı. Aralarında bebekleri ve çocuklarında olduğu onlarca yurttaş yaşamını yitirdi. Gazetemize konuşan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Swêd, Türk devletinin 23-26 Ekim tarihleri arasındaki saldırılarının geçen seneki saldırıların devamı olduğuna işaret ederek, "Bundan önceki saldırılarda askeri hedefler belirlenerek, atışlar yapılıyordu. Bu yıl saldırıların karakteri değişti. Tamamen sivillere hizmet veren altyapı tesisleri hedef alınmaya başlandı" dedi.
Ankara’daki eylemi bahane eden Türk devleti 23-26 Ekim tarihlerinde Kuzey ve Doğu Suriye’ye kapsamlı saldırılar gerçekleştirdi. Şu anda durum nedir?
23-26 tarihleri arasında Türkiye bütün gücünü kullanarak özellikle savaş uçaklarıyla saldırı gerçekleştirdi. Bundan dolayı çok ağır zayiat verdik. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye saldırıları rutin haline geldi. Türkiye bir yere saldırı düzenlerken sadece zarar vermek amacını gütmüyor. Belirlediği hedeflerin tamamen yok olması için aynı yere onlarca saldırı gerçekleştiriyor. Yani bu saldırıların hedefi tamamen hizmet kurumlarını yok etmek amacıyla gerçekleştiriyor. Bunun dışında günlük olarak top atışları, dron atışları, işgal altında tuttuğu bölgelerde çeteler günlük olarak saldırı ve taciz atışları da gerçekleştiriyor.
Türkiye, özellikle son bir yıldır Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşam alanlarını bombalıyor. Özellikle son saldırıları da esas alarak Türkiye’nin gerçekleştirdiği saldırılar nasıl bir tablo ortaya koyuyor? Halka verilen hizmeti nasıl etkiliyor?
Bir yıl önce Cizîrê Kantonu’na yapılan saldırılar sonucunda kente elektrik sağlayan santraller yok edildi. Elektrik şebekesi daha onarılamadı. Çünkü ihtiyaç duyulan yedek parçalar ancak devletlere sağlanıyor. Biz de devlet olmadığımız için statüsü resmi olarak kabul görmediği için bu parçaları tedarik etmekte zorlanıyoruz. Cizîrê Kantonu’na bağlı başta Qamişlo olmak üzere birçok kentte elektrik sağlanmadığı için jeneratörlerle elektrik sağlamaya çalışıyoruz. Jeneratörler yetersiz kaldığı için günün belirli saatlerinde elektrik verebiliyoruz. Son saldırıda da Amûdê ve Tirbespiyê’de elektrik şebekeleri hedef alındı. Burada da elektrik hizmeti gerçekleştirilemiyor. Bir sene önceki saldırılardan hasar gören hizmet kurumları Özerk Yönetimin çabalarıyla onarılmaya çalışılıyor. Ancak bir yıl içerisinde halka hizmet götürme noktasında ciddi bir ilerleme sağlandı.
Türkiye’nin son saldırılarını bir sene önceki saldırılardan ayrı görmemek gerekiyor. Bu saldırılar geçen seneki saldırıların devamıdır. Bir anlamda yarım bıraktıkları saldırıları tamamlamak istediler. Bundan önceki saldırılar askeri hedefler belirlenerek, atışları yapılıyordu. Son bir senede saldırıların karakteri değişti. Tamamen sivillere hizmet veren altyapı tesisleri hedef alınmaya başlandı. Elektrik santralleri, gaz depoları, petrol kuyuları, rafineri tesisleri, tahıl ambarları, okullar, hastaneler, ekmek fırınları, su depoları, üretim atölyeleri vb. kurumlar hedef alınıyor.
Özerk Yönetim olarak bir planlama yapmıştık. 2025’te götüreceğimiz hizmet 2023 ve 2024’ten daha iyi olacak diye. Bu temelde de birçok plan, proje hazırlamıştık. 2025’te bütçemizin büyük bir bölümünü eğitime ayırmayı planladık. Ne yazık ki bu saldırılardan sonra yaşanan tahribatı ortadan kaldırmak için eğitime ayırdığımız bütçenin büyük bir bölümünü halka hizmet götürmek için farklı projelerde kullanmak zorunda kalacağız. Son saldırılarda okullar hedef alınmadı. Ancak bu saldırılar boyunca okullar güvenlikten dolayı açılmadı. Saldırılar nedeniyle aileler çocuklarını okula göndermeye de korkuyorlar.
Saldırılarda elektrik şebekeleri hedef alınıyor. Dolayısıyla bütün yaşamı etkiliyor. Kentlere su sağlayan şebekeler hedef alınıyor. Ya da elektrik olmadığı için su sağlayan şebekeleri çalıştıramıyoruz. Bu anlamda çok sayıda insanımızın su ihtiyacını sağlama noktasında ciddi sorun yaşıyoruz. Sene sonuna kadar ısınma amacıyla ailelere gaz yardımı yapıyorduk. Ancak şu anda petrol kuyuları ve rafineriler hedef alındığı için bu planlamada aksama yaşanıyor, yarım kaldı.
Bölgenin geçiminin büyük bir bölümünü tahıl üretimi sağlıyor. Sezon başladı ve bundan dolayı halkımıza mazot yardımı yapılmaya başlamıştı. Petrol kuyuları bombalandığı için halka mazot yardımı da yarıda kaldı. Qamişlo’da çok yönlü ve binlerce insana hizmet götüren bir hastane hedef alındı. Bu bölgede halka sağlık götürmede ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Son saldırıları geçen seneki saldırılarda ayrılan önemli bir nokta da Özerk Yönetime bağlı kurumların dışında halkın geçimini sağlamak için kurduğu özel atölyeler ve işyerleri hedef alındı. Poşet, torba, karton, süt, peynir Vb. üretim yapılan özel işyerleri hedef alındı. Buralara yapılan saldırıların tek amacı üretimi tamamen devre dışı bırakmak. Bundan dolayı aynı yere birçok defa saldırılar gerçekleştirdi.
Son bir yılda Türk devletinin saldırılarının karakter değiştirmesinin asıl amacı nedir?
Bu saldırılarla Özerk Yönetimi hizmet götüremez bir noktaya getirmek, bölgedeki insanlara Özerk Yönetimin hizmet getiremediğini kabul ettirmek ve insanları aç bırakarak göç ettirmek istiyorlar. Özellikle Türkiye sınırındaki kentlere saldırılar gerçekleştirilerek, bölgede yaşayan insanları göç ettirerek bölgeyi insansızlaştırmayı ve Özerk Yönetimi ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar. Bütün bu saldırı ve katliamlara rağmen insanlarımız evlerini terk etmedi. Cansiperane yaşadıkları yerleri koruyorlar. Bu saldırılara karşı alanlara çıkarak tepkilerini en üst düzeyde gösteriyorlar. Şu anda bölgemizde kalan insanlar gerçek anlamda kararlı, direnen ve doğup büyüdükleri topraklarını hiçbir şekilde terk etmeyen insanlardan oluşuyor.
Son saldırıların ortaya çıkardığı maddi hasar hangi boyutta? Hasar tespit çalışması yapıldı mı?
Çok ciddi bir maddi hasar yaşandı. Hedef alınan yerler saldırı riski altında olduğu ve zaman zaman da saldırılar gerçekleştirildiği için tam olarak hasar tespiti yapamadık. Çalışmalar sürüyor.
Yaşam alanlarının, hastane vb. kurumların yeniden inşasında batıdaki birçok kurum ve kuruluş da katkılar sundu. Bu saldırılara karşı yeterince tepki var mı?
Doğrudur batılı yardım kuruluşları birçok projenin hayata geçirilmesinde bize yardımcı oldular. Bunlar devletlere bağlı olmayan yardımsever kuruluşlar. Bundan dolayı da saldırılara karşı öfkeliler. Ancak bu saldırıları durdurma noktasında sivil toplum kuruluşları oldukları için çok etkili olamıyorlar. Bu saldırıları ancak devletler tutum alarak durdurabilirler. Ne yazık ki şu ana kadar batılı devletlerde Türkiye’nin saldırılarına karşı bir tutum gelişmedi.
Hava sahası uluslararası güçlerin kontrolünde. Uluslararası hukuka göre suç teşkil eden bu saldırılara karşı neden sessiz kalınıyor? Siz bu konuda girişimde bulundunuz mu? Ya da size bir açıklama yapılıyor mu?
Bu konu birçok defa konuşuldu, tartışıldı. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi'nin dostları uluslararası alanda Özerk Bölge'nin uçuşa yasaklı bölge olması ve Güney Kürdistan gibi uluslararası alanda tanınması için birçok girişimde bulundu. Hava saldırıları gerçekleşirken elbette ki uluslararası güçlerin onayı çerçevesinde gerçekleşiyor. Her ne kadar uluslararası güçlerle teröre karşı bir işbirliğimiz olsa da uluslararası güçler aynı zamanda Türkiye’nin de stratejik müttefikleri. Anlaşılan, Türkiye’nin stratejik müttefikliği bu saldırıların gerçekleşmesinde etkili oldu. Yakın zamanda bu durumun değişeceğini de düşünmüyorum.
Şam rejimi ile bu konu hakkında iletişiminiz oldu mu?
Suriye rejimi vatandaşlarına karşı sorumlu davranıp onları korusaydı zaten Suriye bu noktada olmazdı. Özerk Yönetim ilk günden beri projeleriyle ve barış ortamının sağlanması için girişimleriyle rejime sürekli diyalog elini uzattı. Ne yazık ki Suriye rejimi 2011 yılı öncesi aklıyla hareket ediyor. Bugün sadece Kuzey ve Doğu Suriye, Türkiye’nin saldırıları altında değil. Suriye’nin diğer bölgeleri de Türkiye’nin saldırıları altında. Ne yazık ki Suriye rejimi yürüttüğü politikalar sonucunda bir karış toprağını dahi savunacak bir konumda değil.
Türk devletinin işlediği savaş suçları nedeniyle yargılanması için herhangi bir girişimiz oldu mu ya da olacak mı?
Özerk Yönetime bağlı dış ilişkiler bu konuda uluslararası alanda girişimlerde bulunuyor. Hakeza askeri kurumlar, uluslararası güçlerle iletişim halinde. Özellikle Türkiye’nin kara hareketini önlemek için çok ciddi çalışmalar içerisindeyiz. Biliyoruz ki Ortadoğu şu anda kaynama noktasında. Özerk Yönetim de halkını korumak için her türlü tedbiri almaya çalışıyor. Ne yazık ki Türkiye hiçbir gerekçe göstermeden Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıyor. Dünya bu saldırıya karşı bir sessizlik içerisinde.
Bu saldırılara karşı Kürtler ve dostları nasıl bir rol üstlenmeli?
Sadece Kuzey ve Doğu Suriye değil, Ortadoğu’nun tamamı büyük bir saldırı altında. İnsanlar uluslararası çıkar ve ilişkilere kurban ediliyor. Yeni haritalar çiziliyor. Eğer bizim sesimiz savaş isteyenlerin sesinden daha gür çıkmazsa, başta kadın ve çocuklar olmak üzere bölgede yaşayan insanlar çıkarlara kurban edilecek. Bunun için sesimizi yükseltmeye mecburuz. Birliğimizi ve dayanışmayı daha da güçlendirmeliyiz. Ne yazık ki şu anda savaş isteyenlerin sesi barış isteyenlerden daha güçlü çıkıyor. Tabii bu durumda bizim kendi eksikliğimizin olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
***
İHA, savaş uçakları ve füzelerle vurdu
Rojava’da bulunan Danışma ve Koordinasyon Ofisi İzleme ve Bilgi Merkezi 23-26 Ekim tarihleri arasında Türk devletinin havadan ve karadan gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin yayınladığı raporda şu bilgilere yer verdi:
Türk devleti, Şehba’dan Dêrik’e kadar Kuzey ve Doğu Suriye’ye şiddetli bir hava ve kara saldırısı düzenledi. Hizmet kurumları, sağlık merkezleri, altyapı, sivillere ait mülkler, güvenlik kurumları hedef alındı. Altyapı, kamu ve özel mülklere ciddi hasar verildi.
Bu saldırı, 5 Ekim 2023’ten bu yana karadan bombardımanın eşlik ettiği bir dizi hava saldırısı ardından geldi.
Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan 4,3 milyon kişiyi etkileyen ve yakıt, elektrik, fırın, su, sağlık ve eğitim sıkıntısına yol açan bu saldırılar Şehba bölgeleri, Minbic kırsalı, Kobanî kenti ve kırsalı, Eyn Îsa, Tel Abyad, Tel Tamr, Zarkan, Derbasiyah, Amûdê, Qamişlo, Tirbespiyê, Rimêlan, Dêrik’i kapsamakta.
4 dakikada bir saldırı
MIC, 72 saatlik şiddetli saldırı sırasında, saatte 16 saldırı (yaklaşık 4 dakikada bir saldırı) olmak üzere 160 farklı bölgeyi hedef alan 1.167 saldırı tespit etti. Bunların yüzde 17’si (169) hava saldırısı olarak gerçekleşti.
Cizîrê ve Şehba’ya odaklandı
* İHA saldırıları: İHA'lar tarafından gerçekleştirilen 169 saldırı kaydedildi ve bunların yüzde 67'si Cizîrê Kantonu'nu hedef aldı ve bölgenin hava sahasında 24 saatlik uçuşlar gerçekleştirildi.
* Savaş uçağı saldırıları: Türk Hava Kuvvetleri savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen 22 hava saldırısı kaydedildi ve bunların çoğu Cizîrê Kantonu’na odaklandı.
* Kara bombardımanı saldırıları: Bölgeyi hedef alan 998 topçu ve füze mermisi kaydedildi, en çok pay Şehba Kantonu'na saldırı yapıldı. Şehba’ya yapılan saldırılar toplam kara saldırılarının yaklaşık yüzde 34'ünü oluşturuyordu."
18 kişi yaşamını yitirdi
Ayrıca raporda ikisi çocuk ve biri kadın olmak üzere 18 vatandaşın (ikisi çocuk, biri kadın olmak üzere 14’ü sivil) hayatını kaybettiği belirtilerek, 70 (8’i çocuk, 6’sı kadın olmak üzere 56’sı sivil) kişinin de çeşitli yaralandığı, bazılarının uzuvları kesildiği, diğerlerinin ise kalıcı sakatlıklar yaşadığı aktarıldı.
Hiçbir sınır tanımadan
Saldırının detayları, hedef alınan yerlere ilişkin detaylı bilgilerin paylaşıldığı rapora göre; kent merkezinden stadyuma, tahıl ambarlarından tamir atölyesine, akaryakıt istasyonundan fırına, petrol kuyu ve istasyonundan, peynir fabrikasına her yer hedef olarak görüldü ve vuruldu.