Maden Pîranlıları kanser ediyor

Dosya Haberleri —

Pîran, Ölmez Doğu Madencilik

Pîran, Ölmez Doğu Madencilik

  • Pîran’da AKP’li İsmet Ölmez’e ait Ölmez Doğu Madencilik bölgeye zehir saçıyor. Kanser vakalarının arttığı, üzüm bağlarının kuruduğu, ağaçlarının renk değiştirdiği bölgede halk maden ocağının durdurulmasını istiyor. Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Avukat Murat Sarı, ÇED kararına karşı iptal davası açacaklarını söyledi.
  • Pirejman köyü sakini Ali Özgen, "Çocuklarımızın yaşam alanı adım adım yok ediliyor" dedi. Zülfi Altın da, "Her patlamada 6-7 şiddetinde deprem etkisi hissediyorduk" diye vurguladı. Çok sayıda yeni doğan bebeklerin otizmli doğduğunu belirten Hikmet Karahahan ise yaşanan metalik hava nedeniyle kendi bebeğinin de hasta doğduğunu vurguladı.

ASMİN BARAN 

Amed Pîran’da (Dicle) çinko ve kurşun çıkaran AKP’li İsmet Ölmez’e ait Ölmez Doğu Madencilik Nakliyat Sanayi ve Ticaret Şirketi kapasite artırımı için usulsüz yöntemlerle onay aldı. Maden ocağının tozu ve zararı nedeniyle bölgeye yakın özellikle Pirejman ve Heridan köylerinde akciğer kanser oranı arttı, köylülerin üzüm bağları kururken ağaçların rengi bile değişti. Ölmez Doğu Madencilik tarafından yürütülen maden arama çalışmaları köylülerin tepkilerine rağmen devam ediyor. Yaşanan durum karşısında CİMER’e şikayetlerde bulunan ve Amed Barosu'na vekalet veren köylüler çalışmaların durdurulmasını istiyor.

Bölgede maden faaliyeti hukuki olarak 3 Ağustos 2011 tarihinde Yılmaz İnşaat Maden Nak. Gıda Sanayi ve Ticaret şirketi tarafından başlatıldı. Köylülerin iddiasına göre yaklaşık 30 yıldır bölgede maden çalışması yapılıyor. 2011 yılında ise bu çalışma sadece resmi olarak başlatılmış. 2011 yılı ile başlayan süreç 27 Kasım 2019’da Ölmez Doğu Madencilik Şirketi’ne devredildi. Ocak için kapasite arttırma talebiyle 26 Temmuz 2022’de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuru yapıldı. Bakanlık tarafından 24 Ağustos 2022’de “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verilirken, böylece 24,94 hektarlık alanda yapılan aramaların kapsamı 532,77 hektara çıkarıldı. Buna ek olarak AKP'li İsmet Ölmez’e ait şirketin, çalışanlarını köylü olarak göstererek kapasite artırımı için onay aldığı da ortaya çıktı. 

Yaşanan süreçte zarar gören tek canlılar hayvanlar ve ağaçlar değil, madenin havaya yaydığı ağır metaller, hava yoluyla insanlara da geçiyor. Gencinden yaşlısına herkesin etkilendiği bu metaller gençlerde ve yaşlılarda kansere, çocuklarda ve doğmamış bebeklerde ise genetik hastalığa neden oluyor. 1990 yılında boşaltılan, halk tarafından yıllar sonra yeniden inşa edilen köylerde halk toplu bir göçün kaygısını taşırken, evini ve toprağını bırakmak istemeyen yurttaşlar soruna bir an önce çözüm bulunmasını istiyor.

Bu bir yaşam meseledir

Pirejman köyü sakini Ali Özgen maden çalışmasının ne kendi köylerinde ne de çevre köylerde bir yaşam alanı bırakmadığına dikkat çekti. Maden çalışmasının eskiden köylerine biraz uzakta yapıldığını ancak kapasite artırımı ile beraber tarlalarına kadar geldiğini vurgulayan Özgen, bütün köylülere doğasına sahip çıkma çağrısında bulunarak şunları söyledi: “Hepimizin bunu görmesi gerekiyor. Bu siyasi bir mesele değil, bir yaşam meseledir. Yaşam ve siyasette de birbirinden ayrı düşünülemez bunu da iyi biliyoruz. Ama bu köyümüz, bu ilçemiz gerçekten bu maden çalışmaları yüzünden bir şekilde yaşamdan koparılmak isteniyor. Bizim buradaki yaşam şartlarımız da ortadan kalkıyor. Benim bir akrabam kurşun fabrikasında çalışıyordu ve hastalandı. Birkaç sene içerisinde de yaşamını yitirdi. Kurşunun diğer madenler gibi insan vücuduna yarattığı tahribat bilimsel olarak da ortaya konulmuştur. Biz köylüler olarak bu madenler dahil bütün eko-kırım çalışmalarının durdurulmasını talep ediyoruz. Bunların zararını en iyi biz biliyoruz. Bunlara karşı bizim kendi yaşamımız ve geleceğimiz için, o güzel coğrafya için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Herkesin bu zararı birbirine anlatması gerekiyor. Bu zararın bize ne getirip ne götürdüğünü konuşmamız gerekiyor.” 

 

Ağaçların rengi bile değişti

Maden çalışmasının köylerdeki bütün canlılara zarar verdiğini, bu zararın da giderek derinleştiğini belirten Özgen, şöyle devam etti: "Artık bitkilerimiz yeşermiyor. Ormanlarımızın rengi bile bozuldu. Kurşun yerin altındayken insana zarar veriyor ama orada açıktan çalışmalar yapılınca onun havaya verdiği zararı hepimiz görüyoruz. Buna karşı hepimizin tepki göstermesi gerekiyor. 10 sene boyunca bu talana susmamız en büyük eksiliğimizdir. Bu güzel coğrafyamıza ve toprağımıza sahip çıkıp, herkesin sağlığını tehlikeye sokan bu çalışmaya karşı duracağız. Elimizden ne geliyorsa yapmamız gerekiyor. Kendi yaşamımızı ve çocuklarımızın geleceğini düşünmemiz gerekiyor. Bunun başka hiçbir yolu yok. Kimse gelip bizi uyarmayacak. Sistemin bu tehditlerini görmemiz gerekiyor. Kendimizi korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Kimse bu mücadelede kendini uzakta görmemeli. Bu bir yaşam mücadelesi, yaşı mesleği ne olursa olsun herkesi ilgilendiriyor. Bütün köylüler olmalı. Kendimiz için çocuğumuz, köydeki her bitki ve ağacımız için mücadele edeceğiz. Üzümlerimiz çıkmıyor, hava toz altında ve bizim çocuklarımızın yaşam alanı adım adım yok ediliyor. Biz çocuklarımıza temiz bir yaşam bir ev bırakamayacaksak hiçbir şey yapamayız. O yüzden susmamalıyız.”  

 

Patlamalar deprem gibi sarsıyor

Bahsi geçen maden şirketinde iki yıl çalışan Zülfi Altın da madende tanık olduğu olayları gazetemize anlattı. Yaşanan tahribatın ağırlığına dikkat çeken Altın, şunları söyledi: “Şantiyenin arkasına gittiğimde üç kekliğin yaşamını yitirdiğini gördüm. Tozun gittiği tarafta hem keklik hem de keçiler ölmüştü. Gelip orada çalışanlara söylediğime bana ‘sus’ dediler. Ben fotoğraflarını çektiğim için telefonuma el koydular. O fotoğrafları çektiğim içinde iki saatte yakın bir süre askeriyede gözaltında kaldım. O doğaya verilen zararı canlı gören bir insanım. Çalışma şartları da çok kötüydü. O patlamaların ne kadar güçlü olduğunu görüyorduk. Her patlamada 6-7 şiddetinde deprem etkisi hissediyorduk. Onun için yapılması gereken en kısa sürede koordineli bir şekilde hareket etmek. Üzerimize ne düşüyorsa hazırım. Orada çalışan kişilere de çok baskı kuruyorlar. Orada yapılan patlamalarda ki toz her alana yayılıyordu.” 

 

Çocuklarımız hep hasta

Hikmet Karahahan ise 2021 yılında doğan çocuğunda yaşanan metalik hava nedeniyle genetik bir hastalık meydana geldiğine dikkat çekti. Hastalığın ailede kimsede olmadığına ve ne olduğunun dahi tam tespit edilemediğini belirten Hikmet Karahan, çok sayıda çocuğun ise otizmli doğduğunu dile getirdi. Karahan, sürece dair şu detayları aktardı: “Malatya’da hastanede çocuğumun ciddi bir hastalığı olduğunu öğrendik. O çocuğun genlerinin hasta olduğunu söylediler. Bu hastalığın nereden geldiğini bir türlü tespit edemediler. Bu köyler 1990’lı yıllarda boşaltıldı. O süreçte şehirlere göç eden insanlar hastalıktan yaşamını yitirdiler. Bundan sonra şimdi yaşadığımız hem bizim hem de çocuklarımızın yaşadığı hastalık o metallerin doğaya yayılması ile ortaya çıktı. Bugün eğer orayı durdurmazsak gelecekteki nesillerimizin hepsi hasta doğup hasta büyüyecek. Tıbben bunu kanıtlamak çok zor ama bugün bu verdiğimiz mücadele önemlidir. Bunu yok etmek için kesinlikle birlik ve beraber olmamız gerekiyor. Bu bir siyasi dava değildir tamamen hak ve yaşam mücadelesidir. Doğam, evim, tarlam ve ağacımdır. Aynı duyarlılıkla bütün köylülerin bunlara sahip çıkması gerekiyor.” 

 

Köy boşaltılmak isteniyor

Pirejman köyü sakinlerinden Hacı Özkan da şunları söyledi: “Özellikle son yıllarda madenin her patlama sesinde durum çok daha kötü oluyor. Bu şirket devletin de izni ile hem kültürü hem de tarihi hem de canlı yaşamını talan ediyor. Bunların canlı tanıkları da bizleriz. Bu süreçte kırk yıllık ömrümde görmediğim şeyler gördüm. Bahçelerimiz eskiden kova kova ürün verirdi artık hiç ürün vermiyor. Sadece havamız değil, suyumuz ve toprağımız da kirleniyor. Bir ağaç hiçbir hastalığı olmamasına rağmen kendi kendine kuruyor. Binlerce yıllık ağaç kendi kendine yok oluyor. Bu maden çalışması hiç dokunulmaması gereken sit alanına da zarar veriyor. Bahsi geçen dokunulmazlık bu mu? Devletin zihniyeti de aynı bu şekilde, o yüzden bu talana izin veriyorlar. Köydeki herkes oranın doğal ve tarihsel zenginliğini iyi biliyor. Ama bugün baktığımızdan bunlardan geriye hiçbir şey kalmadı. Devlet tarihimizi yok ediyor. Köyde yine Êzîdîlerden kalan mezarlar vardı o mezarlar da hiç korunmadan madene kurban edildi. Bu yapılanla köyde kimse kalmasın istiyorlar. Devlet de o bölgenin insansız kalmasını istiyor. Topraklarımız hem sermaye için hem de bunun için talan ediliyor.” 

 

Bu topraklar bizim

Son olarak maden alanına yakın Dilve köyünde yaşayan Şeref Can ise dayanışma çağrısında bulundu: “Bu süreç birlik ve beraberlikle atlatılabilecek bir süreç. Doğanın ve insan sağlığının bu derece tehdit altında olması çok korkutucu bir durumdur. Ben Pirejman ve Heridan köyüne çok yakın bir alanda bulunan Dilve köyünde yaşıyorum. Bundan yıllar önce de köyümüze gelen müteahhitler ‘çember hattı’ diyerek bizleri tehdit etmek istediler. Biz onları geri gönderdik. Ama bugün görünen o ki bu tehdit giderek artıyor. Birbirimize destek vermemiz gerekiyor. Bu zehir adım adım bütün köylere yayılıyorlar. Ancak kolektif bir örgütlenme ile bu süreci atlatabiliriz. Burası bizim topraklarımız. Kimse bizim değerlerimizi yok edemez ve etmemeli.” 

 

* * *

ÇED kararına karşı iptal davası açılacak

Konuyla ilgili görüştüğümüz Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu ve ÖHD Amed Şube Ekoloji Komisyonu üyesi Avukat Murat Sarı, yurttaşlarla yaptıkları görüşmelerden aldıkları notlarla bir yol haritası izlediklerini söyledi. Murat Sarı, “Öncelikle bölge halkının bilgisi dışında yapılan kapasite artırımına karşı hukuki bir süreç izlenecektir. Tarafımızca maden sahasında incelemeler yapılmıştır. Ayrıca halkla yaptığımız görüşmelerde bölge halkının talep ve şikayetleriyle birlikte bölgeye ilişkin bilgiler aldık. Bu kapsamda kapasite artışına giden ÇED ile ilgili iptal davası açılacak. 10 yıl önceki madenle ilgili şuan bir iptal davasının açılması hukuken imkanı yok. Ancak mevcut kapasite artışı ve devam eden faaliyetin hukuki olarak denetlenmesi için bütün girişimlerde bulunacağız. Hukuki boyut ile birlikte toplumsal boyut bir bütünlük oluşturarak sürecin doğa ve bölge halkının lehine çevrilmesi için gereken çalışmalar bölge halkı ile dayanışma içerisinde yürütülecektir” dedi.

Akciğer kanseri arttı

Yürütülen bu maden ocağı faaliyetinin bölgede ağır ve telafisi güç zararlara sebebiyet verdiğine işaret eden Murat Sarı, şu hususlara dikkat çekti: ''Bu faaliyet nedeniyle tarımda inanılmaz bir düşüş yaşanıyor. Ayrıca bronşit ve akciğer kanseri hastalığında artış söz konusu olduğu bölge halkının aktarımları ve tarafımızca yapılan gözlemler neticesinde tespit edilmiştir. Buna ek olarak Pirejmo bölgesinin su kaynakları kirletilmiştir. Yaklaşık iki yıldır kapasite arttırılarak sürdürülen maden faaliyeti nedeniyle bölgede yüzlerce ağaç kesilirken, ekim alanları zarar gördü. Maden arama çalışmalarında patlatılan dinamitler mahallelerde tahribata neden oldu. Oluşan tozdan kaynaklı üzüm bağları kurudu. Maden arama çalışmalarının yapıldığı alanlar ormanlık alanlar olup bu noktalarda da ağaçlar kesilerek ormanlık belli bölgeler yok edilmiştir. Bu kapsamda bölge halkının kararlı ve yüksek motivasyonlu duruşu ile bu süreç sürdürülecek olup Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu ile ÖHD Amed Şube Ekoloji Komisyonu olarak yurttaşlar ile dayanışmaya ve süreci hukuki boyutu ile takip etmeye devam edeceğiz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.