Güncel

İlk fideyi 8 Mart’ta ekeceğiz

Dosya Haberleri —

Jin Jiyan Azadî

Jin Jiyan Azadî

Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi (PAJK) Meclis Üyesi Ronahi Serhat:

  • On yıl aradan sonra yani 2015’ten bu yana ilk kez Önder Apo’yu bu fotoğrafla görmüş olduk. Önderlikten haber almanın mutluluğunu yaşarken İmralı’nın beton duvarları önünde çekilmiş fotoğraf, kalbimizin tam orta yerine saplanmış acıyı en derinden yaşattı. Ama acının bizi zayıflatmadığını tersine, irademizi çelikleştirdiğini biliyoruz. 
  • Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak Önder Apo’yla başlayan destansı mücadelemiz 50 yıla gelip dayandı. Muazzam birikim ve deneyimle bir mücadele yılını daha karşılıyoruz. 8 Martla birlikte mücadelemiz yeni stratejik döneme girmiş oluyor. Esasını Önder Apo’nun çağrısı oluşturuyor. 
  • Özgürlüğü ve barışı dilenmesi gereken bir umut olmaktan çıkararak herkesin emekle büyütmesi gereken taptaze bir tohumu kalplere, zihinlere ekti. Kadın özgürlük devrimiyle öz suyunu verdiğimiz “Barış ve Demokratik Toplum” manifestomuzun ilk fidesini bu baharda 8 Mart’ta ekmiş olacağız.

RONAHİ SERHAT

 

8 Mart’ı ağır savaş ortamında karşıladığımız gibi bir o kadar yürekleri ısıtan, heyecanlandıran umut dolu gelişmelerle karşılıyoruz. Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı başta Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü isteyen, barış, özgürlük, demokrasi özlemi çeken kadınlara, herkese müjde oldu. Önder Apo’yu görmek, bizzat kaleminden nakşedilen her satırı okumak, işitmek tüm hücrelerimizle birlikte bizi ayaklandırdı. Halkı ayaklandırarak dev ekranların kurulduğu 27 Şubat meydanlarına taşındı. Dağlarda, evlerinde izleyenleri TV ekranlarına kilitledi. Pür dikkat, nefesler tutularak Önder Apo’nun görüntülü videosu beklenir oldu. Okunan yazılı açıklamayı tüm sevenlerinin, özleyenlerin anlama gayreti olsa da gözler heyetin açıklama yaptığı 27 Şubat’ta arka ekranda verilen fotoya odaklandı. On yıl aradan sonra yani 2015’ten bu yana ilk kez Önder Apo’yu bu fotoğrafla görmüş olduk. İnanılmaz bir sevinçle birlikte İmralı esaret gerçeği öfke, hüzün, burukluk, endişe ve meraka dair duygu ve düşünceleri biriktirdi. Sevinç ve öfke, barış ve savaşın iki yüzü gibi herkesin simasına yerleşen tek gerçek oldu. Sır gibi saklanan ama sır olmayan çıplak olan tek şey ortada duran İmralı esaretiydi.

 

 

Başarma azmini güçlendiriyor

Önderlikten haber almanın mutluluğunu yaşarken İmralı’nın beton duvarları önünde çekilmiş fotoğraf, kalbimizin tam orta yerine saplanmış acıyı en derinden yaşattı. Bir kez daha gördük ki kalplerimiz ne kadar kanıyor ve acıyor. Ama acının bizi zayıflatmadığını tersine, irademizi çelikleştirdiğini biliyoruz. Mektup ve çağrının her satırı ise bizi kanatlandırıyor, başarma azmini, inancı ve kararlılığını güçlendiriyor. Çağrı öncesi Önder Apo’nun Kürdistan Kadın Hareketi’ne hitaben PAJK Meclisi’ne el yazısıyla yazdığı mektubu gelmişti. İlk satırından son satırına kadar Jin-Jiyan-Azadî yoğunlaşmalarını paylaştığı mektubu özgürlük çağlayanıydı. Okudukça çoğalan, çoğaldıkça coşan Kürdistan’dan Ortadoğu’ya oradan dünyaya taşan Önder Apo’nun kendisiydi. Önder Apo, maddi engellerle sınırlandırılamayacak bir hakikattir.

Çözümün anahtarını verdi

Reber Apo bir kez daha Barış ve Demokratik Toplum Çağrı’sıyla kadınlara, halklara, dünya insanlığına yol gösterici oldu. Çağını aşan sosyalist kimliğiyle Önder Apo, çağın sorunlarını kadın devrimiyle Barış ve Demokratik Toplum inşasına koyulma yolunu göstererek çözümün paradigmasını sundu. Sosyalist devrimci önderliğiyle devrim ve sosyalizmi hem gerçek temeline oturttu hem özne olarak kadınların vazgeçilmez tarihsel görevlerini ortaya koydu. Önder Apo, bu çağrısıyla 3. Dünya Savaşı'nın sahnelendiği yüzyılımızda dünya siyasi tarihini değiştirecek tarihsel bir çıkışı yaparak çözümün anahtarını herkesin eline verdi. 

 

Sözleşmeyi hayata geçireceğiz

Özgürlüğü ve barışı dilenmesi gereken bir umut olmaktan çıkararak herkesin emekle büyütmesi gereken taptaze bir tohumu kalplere, zihinlere ekti. Kadın özgürlük devrimiyle öz suyunu verdiğimiz “Barış ve Demokratik Toplum” manifestomuzun ilk fidesini bu baharda 8 Mart’ta ekmiş olacağız. Bu yepyeni mücadele dönemini 8 Martların devrim isyanıyla, isyanı kadar örgütlenmesiyle, kadın birlikteliğiyle cinsiyetçi, dinci, milliyetçi, bilimci ataerkil sistemin her türden bendini yıka yıka “Barış ve Demokratik Toplum” sözleşmemizi hayata geçireceğiz. Bu anlamda bu 8 Martı Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü mutlaka sağlama temelinde karşılıyoruz.

Savaş, ahlaki, manevi yıkım

Dünya ciddi bir değişimin eşiğinde. Değişimin dinamikleri ve yönü ikilidir. Bir taraftan hegemonik kapitalist modernite güçlerinin ürettiği savaş sarmalıyla zorla göçertme, işgal ve yıkımlar var. Bir taraftan da ezilenler olarak başta kadınların, gençlerin, halkların güçlü varlık ve özgürlük mücadelesi var. Kürdistan merkezli Ortadoğu’da derinleşen savaş henüz sonuçlanmamış. Jeo-politik değişim, ekolojik yıkım, ekonomik-sosyal krizler benzeri görülmemiş ağır bir seviyededir. Bunun en ağırını kadınlar yaşamakta. Kadın şahsında halklar yaşamakta. Ataerkil sistemin tecavüzkar zihniyeti 3. dünya savaş gerçeğinde sistematik saldırı politikasına dönüşmüştür. Filistin, Kürdistan, Ukrayna, Sudan, Lübnan ve diğer yerlerdeki savaşın ağır bilançolarının yanı sıra bir de görülmeyen ahlaki, manevi yıkımlar var. 

 

 

Toplumsal çürüme had safhada

Sevginin, umudun, güvenin, dostluğun, dayanışmanın, hayallerin yıkımıyla da ağırdır. Etik-estetik yitimiyle toplumsal çürüme had safhadadır. Her 10 dakikada bir erkek tarafından öldürülen kadınlardan tutalım, bebek ve çocukların bedenine kadar uzanan erkeklik dehşeti, ekonomik sefalet, ekolojik kriz sürdürülemez bir toplumsal yaşamın alarmını vermektedir. Bu yaşananlar erkek egemen zihniyetin finans kapital sistem ve sömürü amaçlı yol açtığı savaşla açıklanabilir. Savaşın dehşeti sadece insan ölümünün ağır sayısal bilançolarıyla sonuçlanmıyor. Acıyı derinden yaşamayı ifade etmiyor.

Kadınla birlikte toplum da ölür

Kadının, yurdunu, yerleşkesini toplumunu yitirmesine, özne olarak kimliğini, benliğini yitirmesine yol açıyor. Erkek egemen sistem eş, anne olmanın dışında hiçlik derekesinde ele aldığı, metalaştırarak erkek pazarına yönelttiği kadınla, kadınlık kimliğini yıkarak insan ölümünü gerçekleştiriyor. Nasıl ki, omurgalı canlılarda beyin ölümü gerçekleştiğinde beden, bitkisel hayata giriyorsa kadının fiziki ve sosyal-siyasal-kültürel ölümü de toplumu bitkisel hayata koyar. Yani toplum ölür.

 

 

Cinsiyetçilikle mücadele yeni bir evrede

Savaşın bir yüzünde bunlar yaşanırken bir yüzünde de savaşın dehşeti, travmatik toplumsal bir psikoloji, ruh hali ortaya çıkarıyor. Durum böyleyken savaşların yol açtığı yıkım günlük rutin olaylarmış gibi sistem/devlet güçlerince normalleştirme ve sıradanlaştırma gelişkindir. Bu, egemen erkek aklın zihniyeti, iktidarın kapitalizmin kanunu gereği yapılır. Savaşın yayılma ve şiddet oranıyla paralel toplumda şiddet, kadına şiddet artmıştır. Cinsiyetçilik, kadınlara ve topluma karşı açılmış topyekün savaş, soykırım olarak yaşanmakta. Cinsiyetçilik, öz ve köken olarak zaten erkeğin zora ve şiddete dayalı egemenliğini kurmasıdır. Böylelikle ilk kadın üzerinden kurulan hiyerarşi ve azami iktidar kadından başlayarak topluma yayılarak yerleşir. Kadın kimliği öğretilmiş kölelik sürecine tabi tutulduğundan geleneğe, kültüre dönüşür.

Tarihsel zaman aralığı içinde sosyal-siyasal-ekonomik şekillenmeyle ortaya çıkan toplumsal sistemler onun yaşam felsefesi, kadın-erkek rol modelleri, aile ve toplumsal ilişkiler biçimi, siyasi rejimler olarak farklı adlar alsa da kadın köleliği üzerinden toplumsal cinsiyetçilik inşa edilir. Kadının öz irade, öz benlik ve kültür olarak varlıktan çıkarılması süreci hiç bitmez; inşa erkek uygarlık tarafından durmaksızın sürdürülür. Günümüzde toplumsal cinsiyetçiliğin geldiği aşama erkek faşizmi olarak devrededir ve bu kadınla savaş halidir. Kadın özgürlük mücadelemiz, beş bin yıllık erkek egemen kültürün zihniyetine, geleneğine ve yapılarına karşı mücadeleyi içerdiği gibi toplumsal cinsiyetçilikle mücadele 3. dünya savaşıyla birlikte yeni bir evreyi işaret etmektedir.

Kadın öncü gücüyle sahada

Genel bir çerçeve olarak belirtilenler değişimin yönü ve geldiği düzey Kürdistan Kadın Hareketi olarak bizlerin önceliklerini ve mücadele hattını belirliyor. Bu anlamda egemen erkek sisteminin savaşla sonuç alma stratejilerine karşı kadın mücadelemizin esası kadın devrimiyle egemen erkek sistemini yıkarak kadın özgürlükçü demokratik ekolojik sistemi inşa ve savunma stratejisidir. Kapitalist modernite güçlerinin, ulus devletlerin hegemonya, paylaşım ve rekabet savaşlarına halklarımızı kurban etmemek, kadınları devlet-gelenek-erkek şiddetinin mağduru değil kadın devriminin özneleri olarak başarılı kılmak temel amacımızdır. Kadınlar erkeğin mağduru değil devrimci özne, öncü, direnişçi gücü olarak sahadalar.

 

 

Kadınlar bu sürecin teminatı

Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak Önder Apo’yla başlayan destansı mücadelemiz 50 yıla gelip dayandı. Bu muazzam birikim ve deneyimle bir mücadele yılını daha karşılıyoruz. Sembolik olarak ifade edersek 8 Martla birlikte mücadelemiz yeni stratejik döneme girmiş oluyor. Esasını Önder Apo’nun 25 Şubat tarihli kamuoyuna 27 Şubat’ta okunan çağrısı oluşturuyor. Demokratik toplumun özünü ve öznesini kadın özgürlüğü oluşturuyor. Bu anlamda bu 8 Mart’ı Önder Apo’yla özgür yaşama temelinde karşılıyoruz. Bu sürecin başarısı kadınlara bağlıdır, kadınlar bu sürecin teminatıdır.

Herkese sorumluluk yüklüyor

Kadın kırımı, toplum kırımına dayalı yürüyen paylaşım savaşına hegemonik kapitalist modernite güçleri ile ulus-devletlerin Kürdistan-Ortadoğu üzerindeki mezalimlerine son vermenin çağrısıdır. Söz konusu çağrı Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve dünyada geniş yankı uyandırdı. Marjinal bozguncu klikleri saymazsak büyük bir ilgi topladı, süreci destekleyen açıklamalar yapıldı. Çağrının muhatabı başta T.C devleti ve hükümeti olmakla birlikte kadınlardır, Türkiye toplumu, Kürt halkıdır. Aslında çağrının hitap ettiği herkes sorumludur. Çünkü barış ve demokratikleşmenin sağlanması toplumun tamamını ilgilendiren bir konudur. Dolayısıyla konu tekil değil, tümeldir, lokal değil geneldir. Bu da herkese sorumluluk yükler. 

‘Önder Apo neden hala İmralı’da?’

Kürt sorununun çözümüyle Türkiye’nin demokratikleşmesi ancak toplumsal barışı örgütlemekten geçer ve toplumsal katılımı gerektirir. İşte Önder Apo, bunun önünü sonuna kadar açtı. “Peki çağrının muhatabı olarak Önder Apo neden hala İmralı’da?” diye herkesin, demokratik kamuoyunun sorması gerekir. Derhal yasal düzenlemelerin yapılmasına dönük devletin adım atmasını sağlamak ertelenemez hayati önemdedir. Reber Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanarak sürecin baş mimarı olarak süreci yürütebilmesi siyasi bir gereklilik olduğu kadar yıllardır ihlal ve gasp edilen hukuksal hakları gereğincedir. Sürecin gelişmesinin ilk ve temel önceliği Önderliğin özgür yaşar, çalışır olması gerekiyor. Yasal hakkı olan umut hakkından yararlanması ve 26 yıldır hukuksuz yürütülen tecrit durumuna son verilmesi gerekiyor.

 

 

Barış ve demokratik toplum birbirine muhtaç

Önder Apo’ya özgürlüğü tek ses, tek yürek olarak haykırmaya, bunun için Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm hamlesinin bu sürecin ana eylem planı olarak yürütülmesine ihtiyaç var. Kürt sorununu çözmeye, Türkiye’yi demokratikleşmeye adım atmak Önderliğin fiziki özgürlüğünü hemen sağlamaktan geçer.

Çağrı başlığında yer alan ana iki olgu olarak Barış ve Demokratik Toplum, birbirine muhtaç olan anlam ve bağlam bütünlüğüne sahip. Biri olmadan diğeri tek başına gelişmez. Barış olduğuna göre bir savaş durumu var, yani çözülmesi gereken Kürt sorunu var. Barış olmazsa demokratik örgütlenmenin önü de açılmaz. Yani savaş sürdüğü müddetçe demokrasi alanı en kısıtlı bir biçimde devletin güvenlikçi politikalarına mahkum kalmaya devam edecektir.

Toplumsal barış hareketi örülmeli

PKK, 1 Mart itibarıyla ateşkes ilan etti ve HPG, uyacağını belirterek tüm güçlerine yönelik verdiği talimat basından duyuruldu. Bu ateşkesin devlet tarafından da uygulanmasını sağlamaya yönelik devasa bir çalışmaya koyulmak hayatidir. Barış Anneleri’nin yine Türkiyeli kadın çevreleri, birçok kadın örgütlerinin açıklamaları ve girişimleri var. Kadın Hareketi, öz ve amaç olarak barış hareketidir. Türk devletinin saldırılarına karşı toplumsal tepkiyi açığa çıkaran bir yaklaşımı örmek gerekiyor. Savaşın andaki gerçeğini göz önünde bulundurmak ve hissetmek herkese vicdani bir sorumluluk yükler. Yani birileri tartışa dursun kayıplar, şahadetler sürüyor. O zaman “Barış Hemen Şimdi” diye Türkiye ve Kürdistanlı kadınların öncülüğünde toplumsal bir barış hareketiyle devletin savaşı tırmandırma politikasına karşı en güçlü toplumsal iradeyle tutum alınabilir. Savaşa karşı toplumun retlerini yükseltmesi beklenir.

Toplum özgürlüğü Önder Apo'da...

Çağrının demokratik toplum boyutu ise daha fazla anlaşılır kılınması gereken kuram oluyor. Çünkü demokratik toplumu inşa etmek, uzun erimlidir. Ancak bu süreçte demokratik toplum inşasına karşılık gelen faaliyetler, siyaset nedir, kadın çevrelerinin, sivil toplum örgütlenmelerinin somutlaştırması beklenir. Reber Apo’nun demokratik toplum analizleri savunmalarda kapsamlıca var. Demokratik toplum demokratik ulus anlayışıyla örgütlenebilir. Toplumun zihin dünyasını oluşturmak kadar, çağrı metninde yer alan kimliklerin, inançların örgütlenme, ifade etme özgürlüğü demokratik bir Anayasa’nın yapılmasının ihtiyacını ortaya koyar. 

 

 

Yolunuz, yolumuz açık olsun

Toparlayacak olursam Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü merkeze alarak öncelemek gerekir. Bu Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde barışı savunmak ve demokratik toplum inşasına koyulmaktır. Mücadeleyle kazanılacak barışçıl demokratik çözüm sürecimiz var. Buna seferber olanları tarih asla unutmayacak, insanlık vicdanın abideleri olarak her daim yaşayacaklar! Kadın özgürlük çağının şafağına uyanıyoruz. Yolunuz, yolumuz açık olsun, serkeftin! Bir kez daha kadın devrimi ve sosyalizm mücadelesinde şahadete ulaşan tüm kadın yoldaşları Rozaların, Claraların ve Sakine Cansızların şahsında saygıyla selamlar, 8 Martlarını kutlarım.

 

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.