Sancar: Yapılması gerekenler var

“Türkiye’de Barış Süreci, Güncel Gelişmeler ve Gelecek Beklentileri” paneli
- PKK’nin silah bırakmasının 'hedef' olarak belirlendiğini belirten DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Mithat Sancar, “Ana hedefe varmak için yapılması gerekenler var” diyerek, Meclis'in ve yasal düzenlemelerin önemine işaret etti.
HİKMET ERDEN / LONDRA
DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Prof. Mithat Sancar, içinden geçilen sürecin ne Türkiye ne de dünyada bir örneği olmadığını belirterek, “Tüm şema tersine çevrildi ya da başaşağı edildi. Öncelik olarak silahların bırakılması belirlendi, diğer aşamalar sonraya bırakıldı" dedi. Şartların oluşturulmasının, ortamın buna uygun hale getirilmesinin gereklilğine işaret eden Sancar, burada da iktidara ve devlete görev ve sorumluluklar düştüğünü vurguladı.
İngiltere merkezli Türkiye Araştırmalar Merkezi (CEFTUS), Britanya Parlamentosu'nda “Türkiye’de Barış Süreci, Güncel Gelişmeler ve Gelecek Beklentileri” başlıklı bir panel düzenledi. Oturumda DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Prof. Mithat Sancar, Dersim eski Belediye Başkanı Nurhayat Altun ve DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen konuşmacı olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü Lord Matthew Elliott üstlenirken, etkinliği yazar, akademisyen ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi takip etti.
Hiçbir örneğe benzemiyor
Prof. Mithat Sancar, Türkiye’de 22 Ekim 2023’te Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve 27 Şubat 2025’te Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ile belirginleşen süreci, kapsamlı biçimde değerlendirdi. Sürecin hem Türkiye’deki geçmiş barış girişimlerinden hem de dünya örneklerinden ciddi farklar taşıdığına dikkat çeken Sancar, “Bu süreç, 2009 Oslo süreci ve 2013-2015 çözüm sürecine benzemiyor. Dünyada bugüne kadar yaşanmış çatışma çözümü ve barış süreçlerinin de hiçbirine benzemiyor” dedi.
Şema tersine çevrildi
Dünyada bugüne kadar yaşanmış çatışma çözümü ve barış örneklerinde belli bir şema olduğuna dikkat çeken Sancar, “Bu şema bir şekliyle işliyordu. Bu şema; ön görüşme, arabuluculuk, diyalog-müzakere, mutabakat-anlaşma ve silah bırakmadır. Buradaysa tüm şema tersine çevrildi ya da başaşağı edildi. Öncelik olarak silahların bırakılması belirlendi, diğer aşamalar sonraya bırakıldı” diye konuştu.
Şimdilik adını koymak zor
Hem Kürt tarafında hem de Türkiye’nin batısında süreçle ilgili “ne alındı, ne verildi ya da biz ne kazandık” sorularının ortaya atıldığını, kaygıların ve kafa karışıklıklarının olduğunu belirten Sancar, “Bu soruların biraz havada kalmasının nedeni sürecin bu niteliğindendir. Bu sürecin adını koymak şimdilik zor. Giderek bu tartışmanın biraz belirginleşebileceği bir durum söz konusu” dedi.
Toplumsal aktörlere havale
Sürecin bundan önce yaşanmış hiçbir örneğe benzememesinin önemli sonuçları olduğunu kaydeden Sancar, şunları söyledi: “Bunların başında, çözümü de barışı da inşa etmeyi siyasal alana, toplumsal aktörlere havale etmiş olması geliyor. PKK silah bıracak, kendini feshedecek. Peki barışı ve demokratik toplumu kim kuracak. Asıl muhatap ve aktör başta siyasi güçler olmak üzere toplumun neredeyse tamamıdır.”
Tarihe bir ilk olarak geçecek
“Eğer bu süreç başarılı olursa dünya çatışma çözümü ve barış süreçleri tarihine ilk örnek olarak kaydolacaktır” diyen Mithat Sancar, şöyle devam etti: “Çatışma çözümü ve barış süreçlerinde reel faktörler, aktörler ve çeşitli hedefler ya da hesaplar bulunur. Yaşadığımız süreçte de iç ve dış faktörler var. Dış faktörlerin başında Ortadoğu ve Suriye’deki gelişmelerin geldiği konusunda yaygın bir görüş birliği var. 7 Ekim 2023'te HAMAS'ın saldırıları ile başlayan ve giderek yayılan gelişmeler, dalgalanmalar sürecin ana faktörleri arasında yer alıyor. Bu da anlaşılır bir durum. Türkiye’de devleti ya da iktidarı temsilen bu sürece girişenlerin kendileri açısından bir güvenlik ya da rol hesabı var. Aynı şekilde Sayın Öcalan’ın da tüm bu gelişmeleri dikkate alarak değerlendirmeler yaptığı ve hedefler belirlediği tahmin edilebilir.”
Yapılması gerekenler var
Ana hedefin silahların bırakılması ve örgütün fethedilmesi olarak belirlendiğine işaret eden Sancar, bu konuda taraflar arasında mutabakat sağlandığını, ancak ana hedefe varmak için yapılması gerekenlerlerin olduğunu söyledi. PKK'nin kongreyi toplamak için gerekli şartların oluşması gerektiği yönündeki açıklamalarını hatırlatan Sancar, “Kongresini toplaması için kurucu lideri ile iletişim halinde olmak istiyor. Bunlar işin doğasında var. Öyle de olması gerekiyor” diye konuştu.
İktidara görev düşüyor
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının tarihi nitelikte olduğunu vurgulayan Sancar, şöyle konuştu: “Bu kadar önemli bir aşamayı geçtikten sonra bir sonraki aşamanın gerçekleşmesi ya da başarıya ulaşmasını sağlamak esasen bugünün şartlarında zor değil. Şartların oluşturulması, ortamın buna uygun hale getirilmesi doğal bir gerekliliktir. Burada da iktidara ve devlete görev ve sorumluluklar düşüyor.”
Yasal düzenleme şart
Bu şartlar sağlanırsa ve PKK kısa sürede kongresini toplayıp silah bırakma ve kendini feshetme kararı alırsa sürecin bitmiş olmayacağının da altını çizen Sancar, şunları dile getirdi: “Silahların nasıl bırakılacağı, silah bırakanların durumunun ne olacağı mutlaka bir düzenlemeye bağlanmak zorunda. Onda da elbette Meclis'in oynayabileceği önemli roller, yerine getirmesi gereken işlevler var. Bizler Meclis'in bu süreçte yer alması gerektiğini hep savunduk, şimdi de savunuyoruz.”
Meclis merkezinde olmalı
Sancar, Meclis'in neden bu sürecin merkezinde olması gerektiğini ise şöyle izah etti:
* Hukuksal güvenceler ve düzenlemeler parlamentodan çıkacaktır.
*Katılım ve müzakere çok taraflı bir şekilde Meclis zemininde yürütülebilir. Bu da sürecin toplumsal meşruiyetine büyük katkı sağlar.
* Toplumun sürecin akışı ile ilgili bilgilenmesi, yani şeffaflığın sağlanması da yine Meclis'in merkezi bir rol almasıyla daha kolay olur.
Hassas ve sorumlu davranma
DEM Parti olarak sürece yönelik hazırlıkları olduğunu ifade eden Sancar, şunları paylaştı: “Bundan sonraki adımlar ile ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz. Elbette bunları Meclis ve kamuoyunun gündemine getirmeye devam edeceğiz. Bunları yaparken toplumsal meşruiyetin, toplumsal güvenliğin de sağlandığı bir ortama ihtiyaç var. Toplumsal kutuplaşmanın, siyasal kutuplaşmanın derinleştirilmesi değil, azaltılması yönünde iktidarın da tüm siyasal aktörlerin de mutlaka hassas ve sorumlu davranması gerekiyor.”
Barışın kalıcı hali için
Barışın kalıcı hale getirilmesi için çatışmayı doğuran sebeplerin yani Kürt sorununun çözümü yönünde siyasal süreçlerin işlerliğe devam etmesi gerektiğini kaydeden Sancar, “Bu uzun süreli bir akış ve sabır gerektiren bir yol; akıl ve siyasal çabaya ihtiyaç duyan bir süreçtir. Demokratik siyasal mücadele, aynı zamanda pozitif barışın yani barışın kalıcı hale gelmesinin temel dinamiği olmak durumundadır” dedi.
Barış üç aşamalı
Kürt barışının üç aşamalı olduğunun altını çizen Sancar şöyle anlattı: “PKK’nin silah bırakması ile çatışmanın ortadan kalkacağı durum önemli. Daha üst aşama Türkiye barışının sağlanması ve nihayet bölgesel barışın inşası. Yani Ortadoğu’da Kürtlerin yaşadığı bölgede Kürt sorunundan kaynaklı yaşanan çatışmanın ortadan kalkması ve bölgesel barışın sağlanması. Sürecin bu hedeflere aşama aşama varması için ben de şartların, imkanların elverişli olduğunu düşünüyorum.”
Karmaşık ve tehlikelerle dolu
Zorluklar ve engellerin hiç şüphesiz olduğunu ve süreç aktıkça da ortaya çıkacağını ifade eden Sancar, şunları söyledi: "Karmaşık bir süreç ile karşı karşıyayız. Bir ayağı Suriye’de öbür ayağı da Türkiye’nin iç siyasi dengeleri içinde bir süreç yürüyor. Bunun bozulmasını isteyen içerde ve dışarıda çeşitli aktörler ve güçler var. Bu engellerin aşılabilmesi için sürecin toplumsallaşması ve demokratik meşruiyetin arttırılması lazım. Süreç ilerledikçe heyecan verici vaatler sunarak;
* Türkiye’nin atar damarlarındaki tıkanıklığın aşılması vaadidir. Bu süreç başarıyla ilerledikçe Türkiye’nin özellikle demokrasi konusundaki atar damarlarında var olan tıkanıklıklar aşılacaktır.
* Mezopotamya’nın kesik damarları birleşebilecektir.
* * *
DEVA: Yasal düzenleme şart
DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen de yasal ve politik çerçevenin önemine vurgu yaptı. Bahçeli gibi oldukça zıt bir figürle kamusallık kazanan sürece dair güven ve meşruiyetin, Erdoğan üzerinden değil, Bahçeli üzerinden geliştiğini kaydeden Ekmen, DEM Parti’nin de kendisine biçilen köprü rolünü önemli ölçüde başarıyla yürüttüğünü ksöyledi. Ekmen, sürecin yasal çerçevesinin önemine ve meclis'in rolüne dikkat çekti. Ekmen, böyle bir süreçte Meclis'e farklı roller düşeceğini kaydeden Ekmen, şunları sıraladı:
* Sürecin yönetimine dair bir çerçeve yasa ve uygulayıcılar için bazı yasal garantiler sağlanması.
* ‘Eve Dönüş Yasası’ gibi örgüt kadrolarının tasfiyesine dair yasal çerçevenin oluşturulması.
* Yasal ve anayasal düzlemde siyasal ve demokratik alanları genişletecek hak ve özgürlükleri artıracak düzenlemelerin yapılması.