İktidar sürece desteği azaltıyor

Gençlik protesto
- AKP iktidarını, yargı ve devlet güçlerini kullanarak hukuksuzlukta ısrar etmesinin güvensizliği derinleştirdiğini belirten HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, "Sürece olan desteği zayıflatıyor. Biz barışı toplumsallaştırmaya çalışıyoruz ama iktidar tam tersini yapıyor” dedi.
ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ardından başlayan eylemler boykotla yeni bir aşamaya taşınmış durumda. CHP kaynakları, eylemlerin bitmediğini, halk iradesine dönük saldırılara karşı hukuki düzlemde ve sokakta mücadelenin süreceğini vurguluyor.
DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Arife Çınar, CHP’li belediyelere operasyonların antidemokratik bir uygulama olduğunu belirterek; kadınların, gençlerin, halkların söz sahibi oldukları demokratik belediyecilik anlayışını savunduklarını kaydetti. Tek adam aklı üzerinden, halkın katılımının olmadığı, merkezi bir belediyecilik anlayışının dayatıldığının altını çizen Çınar, “İmamoğlu’nun tutuklanması siyasi bir darbedir” dedi. Demokrasinin ciddi yaralar aldığını kaydeden Çınar, bu yaraları gidermek için birlikte yol almanın ötesinde bir yöntem olmadığını söyledi.
Saldırganlığa hız verdi
DEM Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, sadece son bir ayda HDK’de faaliyet yürütmüş onlarca insanın tutuklandığını; Wan, Colemêrg, Mêrdîn, Akdeniz ve Kürdistan’da birçok belediyeye kayyum atandığını hatırlattı. “İktidar saldırgan politikalarına hız verdi. Kürt hareketi başta olmak üzere herkesi ‘terörist’ ilan etmiş durumda” diyen Otlu, İmamoğlu’nun tutuklanmasının da bir tasfiye operasyonu olduğunu kaydetti. Operasyonun, Kürt Halk Önderi'nin çağrısının yapıldığı döneme denk getirilmiş olmasının, beraberinde getirdiği tartışmalar olduğuna da işaret etti.
Barış ve kayyum olmaz
Barış ve demokrasi meselesinin birbirinden ayrılamayacağının altını çizen Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, “Barış ve demokratik çözüm tartışmalarının yapıldığı bir dönemde bu tür müdahalelerin kabul edilmesi mümkün değil. Biz barışı ve kayyumu yan yana koyamayız” dedi. Yargı erkiyle halk iradesinin gasp edilmesinin demokrasi ve barışla bağdaşmayacağını vurgulayan Beştaş, “Toplantı gösteri hakkı anayasal bir haktır ama bunu kullananlara yapılan müdahaleler demokrasiyle bağdaşmıyor. Sonuçta toplumsal barış, bütün olarak hakların eşit ve özgür şartlarda bir arada yaşamını savunmaktır” dedi.
Güvenirliliğini sorgulatıyor
Yerel yönetimlere yapılan müdahaleler ve bu müdahalelere karşı gelişen tepkilerin içinden geçilen sürece etkilerine ilişkin ise Beştaş, şöyle konuştu: “Şu anda herkesin kafasında bu soru var. Yaşanan son gelişmeler üzerinden ‘bu kadar baskı varken çözüm nasıl olacak?’ Çünkü baştan beri bir güven tartışması var. ‘Güveniyor musunuz? Samimiyet var mı?’ Bu gelişmeler bu soruları tetikliyor ve güvensizliği derinleştiriyor. Sürece olan desteği zayıflatıyor. Biz barışı toplumsallaştırmaya çalışıyoruz ama iktidar bunun tam tersini yapıyor. Bu ister istemez sürecin güvenilirliğini sorgulatıyor.”
Tek adamın iki dudağı arasında
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan ise protesto gösterilerine katılan gençlere yapılan orantısız polis müdahalesini eleştirdi. Antidemokratik uygulamaların her alanda devam ettiğine dikkat çeken Aslan, Türkiye’yi yönetenlerin adeta kin, nefret ve intikam duygusuyla hareket ettiğini vurguladı. Aslan, “Türkiye’de yaşayan 86 milyon insan adaletin olmadığını, hukukun işlemediğini, insan hak ve özgürlüklerinin olmadığını, her şeyin Saray'daki tek adam yönetiminin iki dudağı arasında olduğunu biliyor” dedi.
Başka türlüsü mümkün değil
“İktidar yaşanan gelişmeler karşısında hak ve özgürlükleri genişletmek yerine tam tersine var olan demokratik hakları baskı altında tutmak üzere ciddi adımlar atıyor” diyen Aslan, şöyle devam etti: “Olağan koşullara dönmenin tek bir yolu var. Gerçekten kitlesel mücadelenin olması gerekir. İşçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, gençler, üretici köylüler, sendikalar, meslek örgütleri, bütün muhalefetteki partiler yan yana durmayı bilmeli ve ortak bir mücadeleyi ilan etmeliyiz. Başka türlü Saray rejimini durdurmak mümkün değil.”
Sokağın siyasete müdahelesi
Yaşanan gelişmeler siyaset alanında bu şekilde tartışılırken, sokağa çıkan başta üniversite gençliği olmak üzere yüz binler ise meseleye sadece İmamoğlu’nun tutuklanması üzerinden bakmıyor. Özelikle Saraçhane Parkı’nda ortaya çıkan iradeye bakıldığında hayatlarında ilk defa eyleme katılan gençler, gerçek anlamda bir değişim istediklerini ortaya koyuyor. Konuştuğumuz gençlerin çoğu, “Evet İmamoğlu’na yapılanlar çok büyük haksızlık ama bu haksızlıklar karşısında bize sürekli sandığı gösteren bir muhalefet istemiyoruz” dedi.
Gençlere “sizi sokağa çıkaran şey nedir” diye sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz: “Çalışma yaşamındaki sorunları düşününce, Türkiye'de üniversite bitirmenin de artık çok önemli olmadığını düşünüyorum.”
Bir başka genç ise “Mesele İmamoğlu değil. Mesele gelecek meselesi. Neden ben Avrupa’da yaşayan bir genç gibi yaşayamıyorum? Bende o yaşam standartlarında yaşamak istediğim için sokağa çıkıyorum” yanıtını veriyor.
* * *
Kayyum tehdidi sürüyor
CHP’li kaynaklar, Büyükşehir’e kayyum atanmasa da bu tehdidin sürdüğünü; CHP’li ilçe belediyelerine kayyum atandığını, belediye başkanı ve meclis üyelerinin tutuklandığı ve bunun bir kayıp olduğunu belirtiyor. Oluşan kitlesel tepkilerin şimdilik İBB’ye kayyum atamasını geciktirdiğini ancak Erdoğan’ın cebinde kayyum kartının hala olduğunu belirtiyor. Yolsuzluk dosyası hakkında ise kaynağımız soruşturmanın yeni olmadığını, CHP’nin kazandığı tüm belediyelerde MASAK soruşturmalarının olduğunu söylüyor.
Her ittifak suç sayılacak
Doğrudan seçim ittifakının suçmuş gibi gösterilmesi CHP’nin İstanbul’da iki ilçe belediyesine mal olduğunu ifade eden kaynak, bu hamlenin çok tehlikeli bir hamle olduğuna dikkat çekerek, şu uyarıda bulundu: “Kent uzlaşısı üzerinden yapılan operasyonlar özellikle DEM Partiye ‘sizin yapacağınız her ittifak meşru değildir’ mesajı veriliyor. CHP’ye ise ‘sen ittifak yapabilirsin ama benim istemediğim kimseyle yapamazsın’ mesajı veriliyor. Bence her iki parti tam da bu noktada gerek mecliste gerekse de sokakta birlikte mücadele etmeli. Yoksa bir daha muhalefet kimseyle ittifak yapamaz hele gelecektir.”