Sebeb-sonuç ilişkisindeki çöküş: Bir TC tomografisi

Forum Haberleri —

Yunus Emre Geçti

Yunus Emre Geçti

  • Çöp poşeti giydirilen ve “Hayvan İzleme Aracı"na atılıp adliye koridorlarında sürüklenen fail TC’nin yetiştirdiği bir gençti. Failin sıralanan kabarık suç kaydı, adeta iktidarın röntgeni, tomografisiydi. Fail nezdinde çöp ve hayvan olarak teşhir edilen anlayış, esasta devlet aygıtının içerisinde bulunduğu duruma ve geleceğine işaret ediyordu.

ALİ AYDIN

Ekrana düşen ilk görüntülerde bir gencin üç-beş polisle cebelleştiği, devamında ise elinde tabancayla sağa sola rastgele ateş ettiği görülüyordu. Haber kanalları gencin cebelleşme esnasında polisten aldığı silahı kullandığını ve bir kadın polisin ölümüne yol açtığını belirtiyorlardı. Ardından gencin yakalanması ve kalabalık bir polis grubu tarafından linç edilmesi sahnesi servis edildi.

Polis sorgusu sonrasında yayınlanan görüntüler, ilkinde yaşanan linç oldu bittisini bu sefer daha özel bir kurgunun fragmanlarıyla tamamlıyordu. Feci şekilde dövüldüğü-işkence edildiği anlaşılan fail konumundaki gencin üzerine çöp poşeti geçirilmiş, karga tulumba merdivenlerden indiriliyordu. Merdiven basamakları sona erdiğinde, üzerinde "hayvan izleme aracı" yazan arabanın bagajı açıldı ve fail pozisyonundaki genç bagaja atıldı.

Adliye koridorlarında devam eden ve kurgunun son bölümünü oluşturan görüntüyü ise, kamera açısına girme yarışındaki polislerin itiş kakışları doldurmuştu. Kolu bükülü ve ters kelepçeli kurbanı bir el arabası gibi önlerine katıp sürüklemenin şehvetine kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, kameralara gülümserken onları pekala önlerinde bebek arabası, alışverişe çıkmış mutlu ve mesut çiftlerden zannedebilirdiniz!

Senaryoyu yazanların vermek istedikleri mesaj açıktı. Birincisi, fail öncelikle bir çöptü; çünkü çürümüş, kokuşmuş ve atılmayı gerektiren bir artığı temsil ediyordu. Yeri çöplük olduğu için başına çöp poşeti geçirilmişti. İkincisi, o bir hayvandı. Modernist zihniyetin ufkundan yaklaşıldığında hayvan, insanın tüm çirkinliklerini ve sapkınlıklarını taşımakla mükellef bir yaratık olduğundan ona her şey müstahaktır. Bu durumda da yeri “Hayvan İzleme Aracı” bagajı olmalıydı ve öyle de oldu!

Bu senaryoyu yazanların amaçlarının hilafına açığa çıkardıkları resimle ne denli özdeşleştikleri gerçeği daha çok dikkatimizi çekti. Bir rejim bir insanda ve bir insan bir rejimde bu kadar somutluk kazanır mı? Kazandığını hep birlikte gördük. Öğrendik ki fail 18-19 yaşlarında bir TÇ vatandaşı. Yani AKP iktidarı döneminde dünyaya gözlerini açmış ve onunla büyümüş. Mafya kültürünü, mafya-devlet ilişkisini işleyen dizilerin TV kanallarında yaygınlaştığı, Sedat Pekerlerin, Alaaddin Çakıcıların devlet eliyle rol modele soyundurulduğu ve lümpenleşmenin okuyup bilinçlenmenin, politikleşmenin önüne konulduğu bir sürecin ürünü olarak şekillenmiş.

1993’lerde özel savaşı finanse etmenin yolunu, Afganistan'dan başlayıp Avrupa'ya uzanan uyuşturucu trafiğini tekeline alıp yürütmekte bulan Türk devlet aklı, 2014'ten itibaren bunu daha da geliştirerek Türkiye'yi uluslararası ölçekteki mafya yapılanmalarının, kara para aklama odaklarının, altın, insan ve organ kaçakçılığının merkezi haline getirdi. Amaç yine aynıydı; Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik yürütülen topyekün savaşı finanse etmek. Nitekim bunun süreklileştirilmek istenmesi, bir bumerang etkisi gösterdi ve TC'yi ideolojik, politik, sosyolojik, ekonomik bir yozlaşma, çürüme ve çözülmeyle karşı karşıya bıraktı. Eğer güncelde Türk haber kanallarını izlemenin korku filmi izlemekten bir farkı kalmamışsa, tam da bu çöküş sebebiyledir.

Boş yere “Gençlik bir ülkenin geleceğidir" dememişler. Çöp poşeti giydirilen ve “Hayvan İzleme Aracı"na atılıp adliye koridorlarında sürüklenen fail de TC’nin yetiştirdiği bir gençti. Bu gösteriyi kurgulayanlar şunu ıskalamışlardı; bir pornografik hazla orta yere serilen resim, bir sebep-sonuç ilişkisini resimliyor ve devlet özgülünde "ne ekersen onu biçersin" doğrusunu tanımlıyordu. Failin sıralanan kabarık suç kaydı, adeta iktidarın röntgeni, tomografisiydi. Fail nezdinde çöp ve hayvan olarak teşhir edilen anlayış, esasta devlet aygıtının içerisinde bulunduğu duruma ve geleceğine işaret ediyordu.

Ancak, gerçeklik duygusundan kopan ceberut bir bürokrasinin şımarıklığı sayesinde bu hakikatin ayırdına varmak üzücü olsa gerek. Zira en koyusundan muhalif diye geçinenlerin dahi bu resmi tanımlamak yerine, "genç polis kızımızı şehit eden katil” retoriğine sarılıp iktidar çizgisinde hizalanmaları ibret vericiydi. Oysa faili yaratan ve onu kadın polisle karşı karşıya getiren aynı el ve zihniyetti. Böylesine bir sebep-sonuç ilişkisinin yaşandığı, lümpenliğin kültürleştirildiği yerde, tüm kapılar sizi faşizme ve cinnet iklimine götürür. Türkiye somutunda yaşanmakta olan da budur.

Sahi bu failin bir de bir ismi ve insan hafızasını uyaran bir anlamı vardı değil mi? İsmi, Yunus Emre GEÇTİ. Evet, bu dünyadan bir Yunus Emre geçti ve ondan geriye ne kaldı derseniz, “Her çeşit iktidar çürütür. Mutlak iktidarlar ise kesinlikle çürütür" sözü ve bu sözün topluma-insana sirayet eden içeriği kaldı.

İçeriksiz bir varoluşa sürüklemenin hezeyanları bir de…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.