Suriye'de Türk işgali derinleşiyor
Dünya Haberleri —

Türk işgali
- Türk devleti, son dört ayda Suriye’deki askeri işgalini arttırdı. 7 tugayla Halep, İdlib, Hama ve Lazkiye’de 49 üsse yayıldı. Her tugay bin 500 askerden oluşuyor ve bu da toplam asker sayısını 10 bin 500'e çıkarıyor.
- Türkiye’nin Suriye’deki varlığından rahatsızlık duyan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Suriye'nin, Türkiye de dâhil olmak üzere kimse tarafından İsrail'e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz" derken, Donald Trump ise iki ülke arasındaki sorunu çözeceğini söyledi.
Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana bölgede işgalci bir politika izleyen Türkiye’nin askeri varlığını güçlendirme planları ortaya çıkmaya devam ediyor. 2016-2020 yılları arasında Suriye ve Rojava topraklarına 4 askeri operasyon düzenledi; Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, İdlib, Ezaz ve Bab’ı farklı dönemlerde işgal etti. İşgal edilen bölgelere hem çete gruplarını yerleştirdi hem de askeri üsler inşa etti. Ancak sahada durum sürekli değişkenlik gösteriyor. Özellikle Beşar Esad’ın Aralık 2024’de Heyet Tehrir El Şam (HTŞ), Suriye Milli Ordusu (SMO) ve diğer çete grupları tarafından devrilmesi, Türkiye’yi bir kez daha harekete geçirdi. Son dört aylık süreçte askeri hareketliliği gözle görülür biçimde arttı.
Türkiye’nin Palmira Askeri Havaalanı ile T4 Hava Üssü’ne üs kurma planları yakın zamanda ifşa oldu. Ortaya çıkan raporlara göre, Türkiye iki üs dışında bölgeye 50 adet F-16 savaş uçağı konuşlandırmayı da planlıyor.
2021 yılı ortalarına kadar Suriye’de 113 askeri üs bulunduran Türkiye, bu üsler ve gözlem noktalarını beş vilayete dağıttı: Halep’te 55, İdlib’de 43, Serêkaniyê ve Girê Sipî 13, Lazkiye’de 2 üs. Ancak 2023-24 yılları arasında askeri noktaların sayısı 64’e düştü.
49 üsse yayıldı
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) son raporuna göre, Türkiye şu anda Suriye’de 7 tugayla 49 ana üsse yayılmış durumda. Üslerin 13’ü Halep’in batısında, 11’i İdlib’in doğusunda, 13’ü güneyinde ve 6’sı batısında, 6’sı Hama ve 3’ü Lazkiye’de bulunuyor. Dahası üslerin her biri çevresindeki en az 10 askeri noktayla bağlantılı ve Türk askerlerine lojistik destek sağlıyor. Her tugay da yaklaşık 1.500 askerden oluşuyor ve bu da Türkiye’nin Suriye’deki toplam asker sayısını yaklaşık 10 bin 500'e çıkarıyor.
Askeri donanıma bakacak olursak; bölgede 200 tankı, 400 zırhlı aracı, 800 personel taşıyıcı zırhlı aracı ile çok sayıda askeri aracı bulunduruyor.
Vurulan üslerde 3 kez inceleme
Esad’ın ardından Suriye’de yayılan bir diğer güç olan İsrail ise Türkiye’nin askeri varlığından rahatsız. Son olarak 2 Nisan’da Palmira Askeri Havaalanı ile T4 Hava Üssü’nü bombalayarak uyarı verdi. Bu durum Tel Aviv-Ankara hattında gerilimi tırmandırırken, Türkiye’nin vurulan üsleri (Humus vilayetindeki T4 ve Palmira hava üsleri ile Hama vilayetindeki ana havaalanı) 3 kez incelediği ileri sürülüyor.
Reuters haber ajansına konuşan bir bölgesel istihbarat yetkilisi, iki Suriyeli askeri kaynak ve konuyla ilgili bilgi sahibi başka bir Suriyeli kaynak, Türk ordusuna mensup ekiplerin söz konusu hava üslerinde ve havaalanında pist, hangar ve altyapının durumu hakkında incelemelerde bulunduğunu aktardı. Kaynaklar, 25 Mart'ta planlanan başka bir incelemenin ise İsrail'in ziyaretin sadece birkaç saat öncesinde T4 ve Palmira'ya saldırı düzenlemesi nedeniyle iptal edildiğini belirtti.
Konuyla ilgili bir Türk Savunma Bakanlığı yetkilisi, "Suriye'deki gelişmelerle ilgili resmî makamlardan kaynaklanmayan haber ve paylaşımlar, -gerçek ya da iddia olsun- güvenilir olmadığı ve yanıltıcı olabilecekleri için dikkate alınmamalıdır" derken, Suriye Savunma Bakanlığı'ndan henüz yanıt gelmedi.
T4 kullanılamaz halde
Bölgedeki bir istihbarat yetkilisi T4 üssüne yönelik saldırıda pist, kule, hangar ve uçakların tamamen kullanılamayacak duruma geldiğini belirterek "Bu, İsrail'in Türkiye'nin Suriye'deki etkisini kabul etmeyeceğine dair sert bir mesajdı" değerlendirmesinde bulundu.
‘İdeolojik çatışma rotası’
İsrail'deki Bar-Ilan Üniversitesi'nden Ortadoğu uzmanı Noa Lazimi, İsrail'in Türkiye'nin T4 üssüne Rus yapımı hava savunma sistemleri ile insansız hava araçları yerleştirebileceğinden endişe duyduğu tespitinde bulundu. Lazimi, "Bu üs Türkiye'ye bölgede hava üstünlüğü kazandırabilir. Bu da İsrail'in bölgedeki operasyonel serbestliğini tehdit eder" yorumunu yaptı.
2 Nisan’daki saldırının hemen ardından Savunma Bakanı İsrael Katz saldırıları "bir uyarı" olarak nitelendirdi. Katz, "İsrail devletinin güvenliğine zarar verilmesine izin vermeyecekleri" vurgusunu yaparken, Dışişleri Bakanı Gideon Saar da Türkiye'nin Suriye'de "himayeci bir yönetim" istediğini belirtti.
Reuters’e konuşan Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay ise Türkiye ile İsrail'in "ideolojik bir çatışma rotasında" bulunduğunu, askerî bir tırmanışın ancak Washington'un arabuluculuğuyla önlenebileceğini söyledi.
Doğrudan çatışma değil, ölümcül rakip
The Economist’te yayınlanan bir makaleye göre, Suriye’deki askeri ve siyasi gelişmeler, Türkiye ile İsrail’i doğrudan karşı karşıya getirme riski doğuruyor. Haberde, İsrail’in Suriye’yi zayıf ve bölünmüş bir halde tutmak istediği iddiasına yer veriliyor. İsrail’in, Rus yapımı eski uçakları olan Esad rejimine defalarca saldırarak “Suriye ordusunun altyapısını çökerttiği” ifade ediliyor. Bugünkü Suriye yönetimi ise ülkeyi yeniden inşa etme yönünde Türkiye’den yoğun destek alırken, İsrail bu durumun “Türkiye güdümünde bir Suriye” yaratabileceği endişesini taşıyor.
Öte yandan, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin bütünlüğünü ve güçlü bir merkezi hükümeti savunduğu; İsrail’in ise federal bir yapıya sıcak baktığı belirtiliyor. The Economist, iki ülkenin de birbirine doğrudan savaş açma ihtimalini düşük görüyor. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye ve ABD’nin Orta Doğu’daki önemli müttefiklerinden İsrail, “doğrudan çatışma yerine caydırma politikası” izliyor.
Erdoğan’ın, Donald Trump’la geçmişten gelen ilişkisine güvendiği ve F-35 satışının yeniden gündeme gelmesiyle ABD ile temaslarını güçlendirmek istediği not ediliyor. Aynı şekilde Avrupa Birliğiyle de özellikle Ukrayna’daki güvenlik garantileri çerçevesinde ilişkileri onarma çabası, Ankara’yı “sert çatışmadan uzak tutan” bir etken olarak sıralanıyor.
Buna karşın İsrail ve Türkiye’nin Suriye’deki rekabetleri farklı alanlarda derinleşmeye devam ediyor. İran’ın Suriye’ye yeniden nüfuz etmesi ikisini de endişelendirse de “Suriye’nin yönetim ve güvenlik yapısının nasıl şekilleneceği” sorusu iki ülkeyi karşıt konumlara sürüklüyor.
Dergi, “Erdoğan’ın bölgeyi istikrara kavuşturması İsrail açısından avantajlı da olabilir” yorumunu yaparken, bunun “her an provokasyon ve misillemeye dönüşecek” kırılgan bir denklem olduğu uyarısını yineliyor.
Trump, Netanyahu’ya güvence mi verdi?
ABD Başkanı Donald Trump, olası bir Türkiye-İsrail çatışmasına karşın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya, "Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebileceğimi düşünüyorum. Türkiye'yle ve lideriyle çok, çok iyi bir ilişkim var" dedi.
İsrail’e saldırı üssü olarak kullanılamaz
İki liderin önceki gece Beyaz Saray'daki görüşmenin ardından gazetecilere konuşan Netahyahu, İsrail'in Türkiye'nin bu ülkedeki nüfuzundan duyduğu endişeleri dile getirirken, "Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var. Suriye'nin, Türkiye de dâhil olmak üzere kimse tarafından İsrail'e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz" dedi.
İsrail Başbakanı "Türkiye, ABD ile harika ilişkileri olan bir ülke. Başkan Trump'ın Türkiye lideri ile bir ilişkisi var. Bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştük. Sanırım bunun için ABD Başkanı'ndan daha iyi bir aracı bulamayız" diye ekledi.
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da 4 Nisan'da yaptığı açıklamada, Suriye'de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemediklerine vurgu yaptı.
Perde arkasında güç paylaşımı
İsrail merkezli Yedioth Ahronoth’da kaleme alınan bir makaleye göre, Ankara ve İsrail arasında perde arkasında işbirliği var ve iki ülke, Suriye’de istikrar sağlanana kadar kontrol paylaşımı anlaşmalarını görüşüyor. Makalede, tarafların Suriye istikrara kavuşana kadar kontrolü paylaştırmak için arabulucu aradığı ve ülkeyi nasıl nüfuz alanlarına bölebileceklerini düşündüğü belirtildi. HABER MERKEZİ