Güncel

İsrail, tehdit olarak görüyor

Dünya Haberleri —

İsrail ve Türkiye

İsrail ve Türkiye

  • Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığı, İsrail'in güvenliği için yeni bir tehdit olarak görülüyor. Bunun bir askeri çatışmaya dönme ihtimali gözardı edilmiyor. 

Türk Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan'ın 30 Mart'ta İsrail'ın yıkılmasını isteyen bedduası, İsrail'den sade sözlü karşılık bulmuyor, sahaya da yansıyor. Türkiye'nin İsrail sınırlarına çoktan derinlemesine yerleştiği; İdlib'den Serêkaniyê'ye kadar yaklaşık 8 bin kilometrekarelik alanı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol etmesinin yanı sıra Suriye topraklarında kalıcı olarak Türk askerlerine ve gelişmiş hava savunma sistemlerine ev sahipliği yapmak için resmi bir savunma paktı üzerinde aktif olarak müzakere ettiği biliniyor. Bunun stratejik dengeyi kökten değiştirecek bir hamle olduğunu belirten Shay Gal, konuyla ilgili analizinde, Nagel Komitesi raporundaki "İran tehdidinden bile daha tehlikeli" tespitine dikkat çekti.

Tuğgeneral Eran Ortal da Türkiye'nin gelişmiş insansız hava aracı yeteneklerinin, gelişmiş elektronik harbinin ve NATO standartlarındaki askeri eğitiminin, İsrail'in ulusal güvenliği için kritik riskler olduğunu vurguladı. Özellikle Yeni Şafak ve Sabah gibi hükümet gazeteleri, Türk devleti kaynaklarına dayandırdıkları haberlerinde, Suriye'deki yeni İslamcı hükümetle askeri iş birliğinin yoğunlaştığını, kalıcı hava üsleri ve insansız hava araçları konuşlandırmaları konusunda görüşmeler yapıldığını yazıyor. 

Tehdit algısı gerçekçi

Kriz yönetimi ve dezenformasyonla mücadele, stratejik iletişim ve ulusal güvenlik konularında uzman olan İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii'nde eski Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı olarak görev yapan ve savunma ve diplomatik strateji konusunda danışmanlık yapan Shay Gal, son olayların, tehdit algısını önemli ölçüde güçlendirdiğini belirterek, Erdoğan'ın 30 Mart'ta bedduasının/söyleminin önemli ölçüde tırmandırdığnı kaydetti. Gal'a göre; Erdoğan'ın kendi standartlarında bile benzeri görülmemiş bu kışkırtıcı söylem, içerideki milliyetçi duyguları harekete geçirme, dikkati iç krizlerden uzaklaştırma ve potansiyel olarak askeri tırmanışa zemin hazırlama niyetini açıkça ortaya koyuyor.

NATO için zorluklar

Erdoğan'ın Suriye'deki saldırgan duruşunun NATO için önemli diplomatik ve operasyonel zorluklar yarattığı ifade eden Shay Gal, şöyle devam etti: "Türkiye'nin üyeliği, İsrail ile bir çatışma çıkması durumunda ittifakı içinden çıkılması zor bir duruma sokuyor. Ankara teorik olarak NATO'nun 5. Maddesini devreye sokabilse de kilit üyeler -özellikle ABD, Fransa, Almanya ve Yunanistan- Erdoğan'ın son kışkırtmaları ve ittifak protokollerini ihlalleri konusunda derin şüpheler taşıyor. Bu iç bölünme NATO'yu felç etme, bütünlüğünü zayıflatma ve potansiyel olarak Türkiye'yi Batı stratejik çerçeveleri içinde izole etme riski taşıyor."

Erdoğan'ın içeriyi bastırması

Erdoğan, yüzde 44'ün üzerine çıkan enflasyon ve son siyasi çalkantılar, özellikle İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması da dahil olmak üzere artan iç karışıklıklarla karşı karşıya olduğuna işaret eden Shay Gal, "Tarihsel olarak, benzer baskılar altındaki liderler dikkat dağıtmak için dış çatışmalara başvurdu. İsrailli analistler, Erdoğan'ın İsrail ile artan gerginlikler yoluyla milliyetçi duyguları istismar edebileceğinden korkuyor. Erdoğan'ın İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından benzeri görülmemiş kitlesel protesto gösterileriyle örneklenen kitlesel iç huzursuzluğu kontrol altına alma mücadelesi göz önüne alındığında, İsrail'e karşı hesaplı bir tırmanış giderek daha olası görünüyor" dedi.

Stratejisi ve içerdiği riskler

Erdoğan'ın stratejik amaçları arasında, iç siyasi oyalamaların ötesinde, Doğu Akdeniz'de nüfuzunu sağlamlaştırmak, Türkiye'nin NATO'daki ve Rusya'ya karşı jeopolitik nüfuzunu artırmak ve Sünni Arap dünyasında hakimiyet kurmak gibi hedeflere işaret eden Shay Gal, şunları belirtti: "İsrail'e karşı pervasız bir askeri macera, Türkiye'nin 1974'ten beri işgal altında olan Kuzey Kıbrıs üzerindeki zaten hassas kontrolünü tehlikeye atabilir. Yunanistan ve Kıbrıs, İsrail'in önemli miktardaki savunma ihracatı sayesinde silahlı kuvvetlerini hızla modernize ediyor. Bu ihracata Yunanistan'ın Elbit'in PULS roketatarlarını ve Rafael'in Spike tanksavar füzelerini satın alması ve Kıbrıs'ın İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından üretilen gelişmiş Barak MX hava savunma sistemini konuşlandırması da dahil. Bu nedenle, Türkiye'nin herhangi bir saldırganlığı, adada onlarca yıldır devam eden Türk askeri varlığını geriye götürebilecek kesin bir misillemeye yol açabilir. Zayıflamış ve dikkati dağılmış bir Türkiye, Kuzey Kıbrıs üzerindeki kontrolünü kaybedebilir ve bu da AB ve BM'nin işgali sona erdirmek ve bölgesel jeopolitiği önemli ölçüde yeniden şekillendirmek için diplomatik çabalarına olanak tanır.

Araplar da güvenmiyor

Erdoğan'ın Türkiye'si giderek artan bir yalnızlıkla karşı karşıya. Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Erdoğan'ın Hamas ve Müslüman Kardeşler'le olan bağlarına güvenmiyor; Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail'in güçlü ittifakı ise Ankara'ya bölgesel anlamda çok az destek bırakıyor.

Rusya şu anda isteksiz bir dengeleyici olarak hareket ediyor. İsrail, uzun süredir devam eden gerginliklere rağmen Türkiye'nin hırslarını dengelemek için Moskova'nın Tartus ve Hmeimim üslerindeki varlığının devam etmesini sessizce destekliyor.

Bununla birlikte, İsrail yalnızca dış aktörlere güvenemez. Acil stratejik ayarlamalar hayati önem taşımaktadır: Türk saldırılarına karşı net kırmızı çizgiler tanımlamak ve hava savunmasını, elektronik savaşı ve caydırıcılığı güçlendirmek.

Analistler, Erdoğan'ın İsrail'e yönelik duruşunun kısa vadeli taktiksel kazanımlar elde etmekten ziyade bölgesel stratejik dinamikleri yeniden şekillendirmeyi amaçladığını giderek daha fazla fark ediyor. 

'Eğer' değil, 'ne zaman'

Erdoğan'ın rejimi İsrail ile çatışmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Kitlesel protestolar arasında iç meşruiyetin çökmesiyle, Erdoğan'ın tehditleri acil ve giderek daha militarize hale geldi. Diyaloğa açık olsa da İsrail askeri çatışmanın artık bir 'eğer' değil, 'ne zaman' sorusu olduğunu kabul etmelidir. Görünür askeri hazırlık, güçlendirilmiş hava savunmaları, gelişmiş istihbarat ve proaktif diplomasi İsrail'in en güçlü caydırıcı unsurlarıdır."

 

* * *

Türkiye olumsuz rol oynuyor

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, İsrail'in, Türkiye'nin Suriye, Lübnan ve diğer bölgelerde oynadığı olumsuz rolden endişe duyduğunu belirtti.

Bakan Saar, Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot’la görüşmek üzere gittiği Paris'te gazetecilere açıklamalarda bulundu. Saar,  İsrail'in, Türkiye'nin Suriye, Lübnan ve diğer bölgelerde oynadığı olumsuz rolden endişe duyduğunu söyledi. Bakan Saar, “Suriye'nin Türk himayesinde olması için ellerinden geleni yapıyorlar. Niyetlerinin bu olduğu çok açık” ifadesini kullandı.

İsrail Dışişleri Bakanı Saar, İran konusuna da değindi. Saar, İsrail ve Fransa'nın İran'ın nükleer silah edinmesini engelleme konusunda "ortak" bir hedefe sahip olduğunu söyledi. Saar, "Dünyanın en aşırı rejimi dünyanın en tehlikeli silahına sahip olmamalı" dedi. Saar, İran'ın sadece İsrail için değil tüm bölge için bir tehdit olduğunu vurguladı ve İsrail'in Fransa, İngiltere ve ABD ile görüşmelerde bulunduğunu sözlerine ekledi ve “İran ile diplomatik bir yolu dışlamıyoruz” dedi.

Saar, Jean-Noel Barrot'u İsrail'i ziyaret etmeye davet ettiğini kaydetti.  

 

* * *

Netanyahu Budapeşte'de

Macaristan, İsrail liderinin ziyareti sırasında ICC'den çekildiğini duyurdu.  

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu taşıyan uçak, Macaristan'ın başkenti Budapeşte’ye dün sabah erken saatlerde indi. Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın daveti üzerine ülkeye gelen Netanyahu, Macaristan Savunma Bakanı Kristof Szalay-Bobrovniczky tarafından Uluslararası Liszt Ferenc Havalimanı'nda karşılandı. Netanyahu, Başbakan Orban'ın yanı sıra Macaristan Cumhurbaşkanı Tamas Sulyok ile görüşecek.

Macaristan ziyareti, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) tartışmalı kararının ardından Netanyahu'nun UCM'ye taraf bir ülkeye düzenlediği ilk ziyaret olarak kayıtlara geçti. 

Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın özel kalemi Gergely Gulyas, resmi haber ajansı MTI'ye yaptığı açıklamada, Macaristan hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden çekilme kararı aldığını söyledi.

UCM'nin kurucu anlaşması Roma Statüsü'nü imzalayan ülkelerden biri olmasına rağmen Macaristan Başbakanı Orban, UCM'yi Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı nedeniyle devam eden bir çatışmaya siyasi amaçlarla müdahale etmekle eleştirmiş ve Netanyahu'nun Macaristan'a gelebileceğini açıkça ifade etmişti.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.