Yeniden umut etmeyi öğrenelim
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Savaş karşıtı Alman müzisyen ve şair Konstantin Wecker ile Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elfriede Jelinek, Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenlenecek 31’inci Uluslararası Kürt Kültür Festivali’nin elçileri.
- “Kürtlerin öz-örgütlenme ütopyası benim için ve hepimiz için çok önemli” diyen Konstantin Wecker ekliyor: “Rojava'daki öz yönetim projesi yıllardır pek çok insan için ırkçılığa, nefrete ve yıkıma karşı gelişecek dayanışma için umut ışığı oldu. Aynı zamanda biz anti-faşistler ve dünya çapındaki savaş karşıtları için de Rojava önemli bir ütopya.”
- Vietnam'ı hatırlamalıyız: dünya gücü ABD, ancak askerler firar ettiğinde ve ayaklanmalar örgütlediğinde Vietnam'dan çekilmek zorunda kaldı. Rus ve Türk ordularının tüm askerlerini Ukrayna ve Kurdistan halklarına karşı askerlik yapmayı reddetmeye ve nihayetinde bu emperyal savaşlardan kaçmaya çağırıyoruz.
REWŞAN DENİZ
Bu yıl 31’incisi düzenlenecek olan Kürt Kültür Festivali 9 Eylül’de Almanya'nın Frankfurt kentinde gerçekleşecek. Çok sayıda sanatçının katılacağı festival için Avusturyalı Nobel Edebiyat Ödüllü Elfriede Jelinek ve Münihli tanınmış müzisyen Konstantin Wecker “Yeniden umut etmeyi öğrenelim ve bütün yayılmacı savaşları durduralım” başlıklı bir metin yayınlayarak, Kürtlerle dayanışma mesajı verdi. Konstantin Wecker’in “Shame on Europe” (Utan Avrupa) parçası da özel olarak Festival için Kürtçeye çevrildi.
Festival öncesi Müzisyen Konstantin Wecker’le savaşsızlığın koşullarını, sanatın toplum üzerindeki etkilerini ve Rojava Devrimi’nin önemini konuştuk.
Tahakkümden arınmış ve eşit haklara sahip bir toplum sizin için ne ifade ediyor?
Alman faşizminden ve onun vahşi Nazi rejiminden kurtuluşun ikinci yıl dönümünde, 1947'de Münih'te doğdum. Anti-faşist bir evde büyüyecek kadar şanslıydım. Alman toplama kamplarından sağ kurtulan tutsakların "Bir daha asla faşizm, bir daha asla savaş" sloganı benim için bugün de siyasi açıdan son derece önemli.
Uzun yıllardır tahakkümden ve faşizmden arınmış, savaşsız bir dünya hayal eden bir anarşist olarak benim için 1918 Münih Sovyet Devrimi hala önemli bir siyasi yönelimdir: Eşit haklara sahip, gerçek bir Sovyet demokrasisi, kooperatif üretimi ve herkes için eğitim hakkı. O dönemde, Birinci Dünya Savaşı'nın dehşetinden sonra, yüz binlerce yoksul ve çalışan insan savaş ve açlıktan bıkmıştı. Gerçekleşen kitlesel bir gösterinin ardından, 7 Kasım 1918'de Bavyera Kralı’nı devirdiler, kışlaları bastılar ve askerleri silahsızlandırdılar. Münih Sovyet Cumhuriyeti'nin devrimcileri, Kasım 1918'den 1 Mayıs 1919'a kadar gerçek bir halk devrimi için mücadele etti. Bu kısa sürede gösteri, toplanma, ifade ve basın özgürlüğü, işçi sınıfı için grev hakkı ve hepsinden önemlisi kadınlar için oy hakkı gibi pek çok siyasi ve sosyal hakkı hayata geçirmeyi başardılar. Böylece cinsiyet eşitliğine dayalı bir topluma doğru ilk adımlar atılmış oldu. Sovyet Cumhuriyeti'nin pek çok gerici düşmanı vardı ve bu düşmanlar Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) tarafından Berlin'den gönderilen Reichswehr ile birlikte pre-faşist birliklerce kanlı bir şekilde bastırıldı. Sadece Münih'te yüzlerce devrimci öldürüldü ve binlercesi hapsedildi. Ancak bugün bile, daha adil bir topluma yönelik fikirlerinin gücü, "her şey herkes için" gibi talepler, Rojava ve Kurdistan ile dayanışma gösteren pek çok genç insan arasında hala canlı.
Elfriede Jelinek ile yaptığınız açıklamada, tüm saldırı savaşlarından vazgeçilmesi gerektiğinden bahsediyorsunuz. Bu nasıl sağlanabilir?
Bir pasifist ve anti-militarist olarak, Almanya ve Avrupa'da mümkün olduğunca çok insanı, emperyal savaş mantığını reddetmek ve Kurdistan'daki mazlum halklarla dayanışmak için bir araya gelmeye ikna etmek istiyorum. Rusya ya da Türkiye halklara savaş açan devletlerin ya da Almanya gibi bu savaşları destekleyen ülkelerin halkları hükümetlerine güvenmemelidir. Hükümetlerini reddetmeli, suç savaşlarına karşı gösteri yapmalı, silah teslimatlarını ve askeri nakliyatları engellemeliler. Hepsinden önemlisi, bu emperyal orduların askerleri firar etmelidir. Bunun somut anlamı şudur: Eğer Rusya'da daha fazla insan askerlik hizmetini reddeder ve ordudan firar ederse, Ukrayna'da halka karşı yürütülen savaş duracaktır. Eğer Erdoğan rejiminin Rojava’da, Kuzey ve Güney Kurdistan'da Kürt halkına dönük savaşına karşı toplumsal bir refleks açığa çıkar ve ordu, askerlik yapmayı reddederse Kürt halkına karşı uluslararası hukuka aykırı olan bu savaş da nihayet duracaktır. Almanya'da halk, hükümetin otoriter Erdoğan rejimiyle işbirliğini protesto etmeli ve silah sevkiyatına ve mültecilere karşı insanlık dışı Alman-Türk anlaşmasına karşı Kürt muhalefetiyle dayanışma içinde sokaklara çıkmalıdır. Ancak bu şekilde Akdeniz'de ve Avrupa kalesinin dış sınırlarında savaşa ve ölümlere son verebiliriz.
Vietnam'ı hatırlamalıyız: dünya gücü ABD, ancak askerler firar ettiğinde ve ayaklanmalar örgütlediğinde Vietnam'dan çekilmek zorunda kaldı. Barış ve adalet her zaman ezilenlerin kitlesel direnişinin ve sivil itaatsizliğinin sonucudur. Bu nedenle, savaş karşıtı metnimizde, Rus ve Türk ordularının tüm askerlerini Ukrayna ve Kurdistan halklarına karşı askerlik yapmayı reddetmeye ve nihayetinde bu emperyal savaşlardan kaçmaya çağırıyoruz.
Sanatçıların bu süreçteki rolü nedir? Sanat ve kültür nasıl bir katkı sağlayabilir?
Biz sanatçılar insanları müzikle, edebiyatla, tiyatroyla, filmlerle kendilerini savunmaya ve sahte peygamberler tarafından kandırılmamaya teşvik edebiliriz. Herkesin eğitim, kültür ve sanat hakkına sahip olduğunu güçlü bir şekilde savunabiliriz. Sanat çoğu zaman mevcut koşulların tarifsiz dehşeti için "imgeler ve bir dil" de bulabilir. Bu şekilde, savaşın, sömürünün, katliamların, travmanın ya da işkencenin dehşetini kamusal hale getirebilir ve yüzleşme çağrısında bulunabiliriz. Bu tutum, mağdurların toplumsal olarak tanınmasını sağlarken ve faillerin suçlarının unutulmasını önleyebilir.
Bu anlamda, 31’inci Kürt Kültür Festivali'nde Elfriede Jelinek ve benim tarafımdan hazırlanan dayanışma konuşmasının ve festivalde dinlenecek olan "Shame on Europe" adlı şarkımın insanları cesaretlendireceğini umuyorum.
Kürtlerle dayanışma sizin için neden bu kadar önemli?
Kürtlerin öz-örgütlenme ütopyası benim için ve hepimiz için çok önemli. Rojava, ataerkil otokratların, şiddetin ve savaşların olduğu bir bölgede tabandan gelen, feminist, ekolojik, sosyal olarak adil, çok etnikli ve çok dinli bir toplumun sosyal deneyidir. Rojava'daki öz yönetim projesi yıllardır pek çok insan için ırkçılığa, nefrete ve yıkıma karşı gelişecek dayanışma için umut ışığı oldu. Aynı zamanda biz anti-faşistler ve dünya çapındaki savaş karşıtları için de Rojava önemli bir ütopya.
Antropolog, anarşist ve anti-faşist David Graeber Rojava'da "gerçek devrimin" önemini her zaman vurgulamış ve şöyle demişti: "Entelektüeller ya da sadece düşünceli insanlar olarak yapmamız gereken, en azından daha iyi bir şeyin neye benzeyebileceğini düşünmeye çalışmaktır. Ve eğer gerçekten daha iyi bir şey yaratmaya çalışan insanlar varsa, bunu yapmalarına yardımcı olmak sorumluluğumuzdur." Herkes için adil bir toplum ütopyasının, bugün Rojava ve Kurdistan'da çok somut bir şekilde yaşamasını sağlamak bizim görevimizdir. Bu, hepimizi ilgilendiriyor. Türkiye, Irak, Suriye ve İran'daki Kürt bölgelerinde yaşayan halkların dünya çapında gelişecek bir dayanışmaya nihayetinde adil bir barışa ihtiyacı var.
*****
Konstantin Wecker kimdir?
1947'de doğan Konstantin Wecker, Münih'te anti-faşist bir evde büyüdü. Sanatçı babası Wehrmacht’ta (Nazi Almanyasının askeri kuvvetleri) askerlik yapmayı reddetti, annesi ise ölümünden kısa bir süre öncesine kadar oğluyla birlikte savaş ve faşizm karşıtı gösterilere katıldı. Müzisyen, söz yazarı, besteci ve şair olan Wecker onlarca yıldır faşizme ve savaşa karşı mücadele yürütüyor. Sosyal adaletsizlikler, çevre ve nükleer karşıtı hareketler içerisinde yer alan Wecker, Kürt ve Türk muhaliflerle ve sürgünde yaşamak zorunda kalan müzisyenlerle dayanışmasını sürdürüyor.