Yerel yönetimleri faşizme bırakmak olmaz
Forum Haberleri —
- Halkın kendisine olan güvenini ve umutlarını kırmak için göz açtırmıyorlar. Sürekli bir saldırı halindeler. "Ne yaparsanız boştur. Gücünüz devlete yetmez. Belediyeleri alamazsınız, bu sevdadan vazgeçin" diyorlar. Halk da "Ne yapalım, olmuyor, vazgeçelim’’ derse o zaman faşizm hedeflerine ulaşmış olur. Asla yılgınlığa ve umutsuzluğa yer vermemek gerekir.
ZEKİ AKIL
Kayyım ve belediyelere el koyma konularını ısrarla işlemek ve bu uygulamaların sıradanlaşmasına izin vermemek gerekir. AKP-MHP yönetimi bu konuda kararlıdır ve oldukça deneyimlidir. Şimdi 2019 seçimi sonrası gibi bütün belediyelerine el koyamıyor. Bu politikaları genelde deşifre oldu. Kürt halkı tarafından kabul görmedi. Son seçimlerde belediyeler yeniden bu zorbaların elinden alındı. Ama onların A ve B planları hazırdı. İlk hamleyi uyduruk bir yasal gerekçe bularak Van’a yaptılar. Halkın tepkisi ve refleksi güçlü oldu. Bunun üzerine işgal kararlarını geri çektiler.
Birkaç ay sonra Hakkari belediyesine musallat oldular. Orayı gözlerine kestirdiler. Nüfusu az olan bir şehirdi. Hakkari’nin denetimi daha kolaydı. Onların belediyelere savaş stratejisi çerçevesinde baktığı kesindir. Kimse öyle yasal sorun varmış, onlara gerekçe verilmiş gibi söylemlere takılmasın. Kürdistan’da yapılan yollar ve barajlar, devletin bütün yatırımları savaş konsepti ve askeri strateji çerçevesindedir. Hakkari’de gösterilen tepkiler belediyeyi geri almaya yetmedi. Onlar da sinsice orayı gündemden çıkarmaya ve yeni işgaller için fırsat kollamaya başladılar. Ardından Esenyurt, Batman, Mardin ve Halfeti belediyelerine el konuldu. Şimdi de Dersim ve Ovacık belediye başkanlarına hapis cezaları verildi. Bu da kayyım saldırısı için iyi bir gerekçe.
Erdoğan benzer belediyelere el konacağını açıklamıştı. Erdoğan’ın söylediği Türkiye’de yargı dahil devletin bütün kurumlarına bir emirdir. Yasalardan çok Erdoğan’ın dediği geçerlidir. Ve bu söylemler daha önce hazırlığı yapılmış ve planlamaya dahil edilmiş politikaların uygulanacağını belirtiyor. Söylemlere sadece propaganda olarak bakmamak gerek. Türkiye yasalar, adalet ve hukukla yönetilmiyor. Tek adam rejimi yaratıldı, bu hedefte çok yol alındı.
HDP bir dönem siyasi saldırı ve linçe maruz kaldı. HDP’nin Eşbaşkanları hala içeride. Çok sayıda milletvekili ve belediye başkanı zindanlara dolduruldu. Kimsenin yaptığı bir yolsuzluk ve kötülük yoktu. Tümüyle siyasi çalışmaları ve söylemleriyle yargılandılar. Suç kategorisi için şablon iddianameler hazırdı. "Terör örgütü üyeliği ve terör örgütü propagandası yapmak" bütün Kürt politikacılarına uyuyordu! Bu kavramlarla suçlanmayan ve soruşturmalara uğramayan politik çalışma ve etkinliklere katılan bir Kürt bulmak çok zor. Onun için Kürtlere ve muhaliflere bir kulp takıp linç etmek ve suçlamak, mahkemelere çıkarmak en kolay yapılacak işlerin başında gelir.
Kürt halkı açısından belediyelerin daha özel bir önemi var. Birçok işbirlikçi Kürt dahil geniş bir çevre karşı bir propaganda çalışması yapıyor. "Bu siyasi çizgi on yıllardır mücadele veriyor ama elinde bir kazanım yok. Bir köyü bile kurtarabilmiş değiller" diyorlar. Buna karşı Türk devletini yönetenler ise Iğdır belediyesi kazanıldığında "Kürtler sınırlara dayandılar" diye telaşını açığa vurmuştu. Yerel yönetimler demokrasinin gelişeceği alanlardır. Halka daha yakın ve halkın ulaşabildiği, etkili olabildiği yerlerdir. Bu açıdan belediyeleri çok yönlü ele almak ve oynayabileceği etkili rolü oynatmak gerekir.
Belediyelerin büyük ekonomik kaynakları da var. Çok sayıda yoksul insan için iş ve geçim alanları yaratabilir. Şehrin kültürel dokusunu değiştirebilir. Kültürel çalışmaları destekleyerek ve etkinlikler düzenleyerek dil ve bilinç alanında da gelişmelere öncülük edebilir. En önemlisi de zamanla halk kendisini yönetme gücüne ulaşır, deneyim kazanır. Özgüven kazanmak ve kendisini yönetmek demokratik kültürün gelişmesi için büyük avantajlar sağlar.
Faşist iktidar neden bu kadar yerel yönetimlere düşman ve açıktan zorbalık yaparak el koyuyor? Kürtleri kesinlikle asimile etmek ve Türkleştirmek istiyor. Bunun için Kürt kültürünün gelişmesine ve Kürtçenin yaygın kullanılmasına hizmet eden veya önünü kesmeyen bir belediye anlayışını kabullenemiyor. Devlet bütün yönetim alanlarına, kültürel kaynaklara hakim olmak istiyor. Bu açıdan belediyelere bu kadar yükleniyorlar. Belediyeler açık bir gerilim ve çatışma alanlarına dönüşmüş durumda. Bu açıdan Kürtlerin ve demokratik çevrelerin yerel yönetimleri daha fazla önemsemeleri ve sahiplenmeleri gerekiyor.
Devleti yönetenler halkın kendisine olan güvenini ve umutlarını kırmak için göz açtırmıyorlar. Sürekli bir saldırı halindeler. "Ne yaparsanız boştur. Gücünüz devlete yetmez. Belediyeleri alamazsınız, bu sevdadan vazgeçin" diyorlar. Halk da "Ne yapalım, olmuyor, vazgeçelim’’ derse o zaman faşizm hedeflerine ulaşmış olur. Asla yılgınlığa ve umutsuzluğa yer vermemek gerekir. Ayrıca belediyeler halka ait olduğunda bu büyük bir manevi güç de olur. En azından elle tutulur ve gözle görülür bir kazanımdır. Emeklerinin ve mücadelelerinin boşa gitmediği, ülkeye ve yönetime renklerini verdikleri somut bir göstergedir.