25 kentte dil için aktif komisyon
Kültür/Sanat Haberleri —
- Partimizin etkin olduğu 25’ten fazla şehirde, parti örgütlerimizin bünyesinde Dil, Kültür ve Sanat Komisyonlarımızı oluşturmuş durumdayız. Bu komisyonlarımızın en etkin şekilde işlevselleşmeleri için çalışmalarımızı yürütüyoruz.
- Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan tüm ulus, halk, topluluk ve çevrelerin kendi anadili, kültürü ve sanatı başta olmak üzere her alanda özgürce ve demokratik bir şekilde yaşamasını, resmi bir statüye kavuşturulmasını hedefliyoruz. İşimizin klasik bir komisyon çalışmasının çok ötesinde olduğunun bilincindeyiz.
TİJDA YAĞMUR
DEM Parti Dil ve Kültür Komisyonu, Kürt dili ve kültürüne dönük saldırı ve inkarcı politikalarına karşı Kasım ayı ortalarında yaptığı açıklamayla çok kültürlülük ve çok dilliliğin ulusal birliğin ve toplumsal barışın teminatı olduğunu belirtti. Kürt dili ve kültürüne dönük saldırılarına karşı her anlamda mücadeleyi büyüteceklerini söyleyen DEM Parti Dil ve Kültür Komisyonu Eş Sözcüsü Heval Dilbihar'la dil ve kültür politikaları ile çalışmalarını konuştuk.
Kürt dil, sanat ve kültürüne ve bu değerleri yaşamsallaştırmak isteyen Kürt belediyelerine yönelik bunca saldırıyı nasıl okuyorsunuz?
Olay ve olguları bütünlüklü ele aldığımızda Türkiye devlet sisteminin ve sözümona muhalefetinin, gerçek anlamda Kürtleri Kürt yapan ve halen Kürt olmalarını sağlayan tarihsel, coğrafik, ulusal, toplumsal, kültürel ve kimliksel tüm değerlerini esas alan hiçbir somut teorik, anlayış ve pratik bir yaklaşımı söz konusu değildir. Türk devleti ve mevcut hükümetinin Kürtlere dair eşit yurttaşlık temelinde bir çözüm iradesini ortaya koyup pratiğini somut bir şekilde gerçekleştirebilmesi için; Kürtlerin bir ulus olarak tüm tarihsel, coğrafik, ulusal, toplumsal, kültürel ve kimliksel değerleriyle tanımlanması ve tanınması; yine özellikle, diğer tüm ulusların en doğal hakkı olan, Kürtlerin de kendilerini her açıdan yönetme ve her alanda kendi kaderlerini belirleme hakkının ön koşulsuz olarak tanınması ve gereklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu da ancak 100 yıllık tekçi, faşizan, egemen sistemin köklü bir şekilde, demokratik bir temelde tüm resmi, kamusal ve özel devlet kurumlarının altyapısal ve diğer her yönüyle hazırlanmasıyla mümkündür. Tabii ki toplumun tüm kesimlerinin buna hazır hale getirilmesi için, her alanda ve her açıdan topyekun bir hazırlık aşamasının olması gerekmektedir. Hiç kuşkusuz tüm bunlar da radikal bir kararlılık, cesaret, irade, yaklaşım ve tutum sahibi olmakla gerçekleşebilir ancak.
Dil, Kültür ve Sanat Komisyonunuz, meyvelerini daha somut ve gelişkin bir şekilde görmeyi umduğumuz bir çalışmanın yoğunluğu içerisinde. Bize bu yoğunluktan, genel olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Komisyon neler yapıyor?
Komisyonumuz bugüne kadar, tekçi/Türkçü devletçi sistemin inkarcı, yasakçı, asimile edici, kuşatıcı, saldırgan ve kırımcı politika ve pratiklerine karşı çok ulusluluk, çok dillilik, çok kültürlülük öğeleri başta olmak üzere çokluluk hakikati zemininde hem politik hem de toplumsal ve yaşamsal alanda birçok bilinçlendirme, örgütleme ve eylemsellik faaliyetleri içinde olmuştur. Gelinen aşamada tüm çalışmaların daha stratejik, örgütlü, kapsamlı, toplumsal, kalıcı ve sonuç alıcı bir temelde yürütülebilmesi için; bir süredir kendisini en üstten en alta kadar yeniden yapılandırma ve birçok açıdan kalıcı kurumsallaştırma çalışması yürütülmektedir. Bu çerçevede ‘Dil, Kültür ve Sanat Strateji ve Politika Belgesi’, ‘Dil, Kültür ve Sanat Mücadelesi Çalışma Yol Haritası’nı oluşturma, kamuoyu ile paylaşma ve yine bunun tüm gerekli örgütsel/kurumsal mekanizmalarını oluşturma ve sahada pratikleştirme çalışmalarını sürdürmektedir.
Egemen zihniyet ve uygulamalarına karşı pratik mücadele, parti içi ve toplumsal alandaki bilinçsel, örgütsel ve eğitsel çalışmalar ve ulusal ve uluslararası diplomasi çalışmaları yürütebilmek için partimizin örgütlü olduğu her alanda bu komisyonlarımızı oluşturma ve pratikleştirme süreci içindeyiz. Bu temelde şu ana kadar partimizin etkin olduğu 25’ten fazla şehirde, parti örgütlerimizin bünyesinde Dil, Kültür ve Sanat Komisyonlarımızı oluşturmuş durumdayız. Bu komisyonlarımızın en etkin şekilde işlevselleşmeleri için çalışmalarımızı yürütmekteyiz.
Mevcut çalışmalarınıza ve içinde bulunduğunuz yapılanma sürecine bakarsak; komisyonunuz genel anlamda neyi hedefliyor?
Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan tüm ulus, halk, topluluk ve çevrelerin eşitlikçi ve adil bir temelde; her alanda kendi anadili, kültürü ve sanatı başta olmak üzere tüm tarihsel, özsel, toplumsal, kimliksel değerleriyle her alanda özgürce ve demokratik bir şekilde yaşamasını ve tüm bunların ulusal ve uluslararası yasalarca garanti altına alınıp resmi bir statüye kavuşturulması mücadelesi veriyor; genel mücadelenin önemli bir öznesi ve bu konuda baş öncüsü olmayı hedefliyor. Bu perspektifle yaklaştığımızda amacın öyle çok basit olmadığını, klasik bir komisyon çalışmasının çok ötesinde olduğunun bilincindeyiz. Dolayısıyla her ne kadar ismi komisyon olsa da mevcut çok yönlü gerçeklikler dikkate alındığında bir dil, kültür ve sanat hareketi bilinci, ruhu, anlayışı ve pratiğiyle hareket etmek durumundadır.
Sayısının 25 olduğunu belirttiğiniz Yerel Dil, Kültür ve Sanat komisyonlarınız toplumla nasıl etkileşim halinde olacak? Bu komisyonun çalışmaları halkla nasıl, ne şekillerde buluşacak, nasıl koordine olacak?
Hiç kuşkusuz temel çalışma alanımız toplumun kendisi ve tüm toplumsal dinamikler olacaktır. Dolayısıyla bu çalışmamız bugüne kadar olduğu gibi yine toplum ve toplumun tüm dinamikleriyle birlikte hayata geçecek. Bu gerçeklik temelinde tüm demokratik ve toplumsal dil, kültür ve sanat kurum, platform ve çevrelerle birlikte, yine bu eksende çalışma yürüten tüm yapılanmalarla da aktif şekilde kolektif, bütünlüklü, tamamlayıcı bir mücadele ve çalışma yürütmeyi amaçlıyoruz. Bunun için de, kurumsallaştığımız her yerde komisyonlarımız öncülüğü ve koordinesinde parti örgütlerimizin bütün mekanizmalarıyla toplumsal bir mücadeleyi esas alacağız. Çalışmalarımızı partimizin tüm örgütsel ve toplumsal dinamikleri başta olmak üzere, bir bütünen toplumun tüm kesimleriyle beraber ve toplumun her alanında en uygun olarak yaratıcı, dinamik, kapsamlı, süreklileştirici, kalıcı ve sonuç alıcı mekanizma, yol, yöntem, araç, etkinlik ve eylemselliklerle her dem her yerde gerçekleştireceğiz.
Geçmişte DEM Parti’nin (ve öncüllerinin) de Kürt dili, kültürü ve sanatı anlamında gerek politikalar gerekse çeşitli bağlamlardaki kriterler üzerinden çok fazla eleştirildi. Dil, kültür ve sanat anlamında parti içi bir algı dönüşümü de beklemeli miyiz?
Çok net, olgun ve cesaretli bir şekilde belirtmek gerekir ki; Kürt ulusunun tüm dinamikleriyle onlarca yıldır verdiği tarihsel ve destansı mücadeleyi göz önünde bulundurduğumuzda Kürt siyasi partileri ve tabi ki diğer tüm toplumsal çevreler olarak şu ana kadar buna denk düşen bir dil, kültür ve sanat çalışması yürütebilmiş değiliz. Bu elbette ki bir eleştiri ve özeleştiri konusudur. Bu gerçekliği açık ve net bir şekilde görmek ve gereklerini yerine getirmek, onlarca yıldır verilen tarihsel mücadelenin temel bir görevi ve sorumluluğudur. Elbette bunun ne kadar başarıya ulaşıp ulaşamayacağı, parti mekanizma ve bileşenlerinin konuyu ne kadar stratejik ele alıp almadığına, her alandaki pratik mücadelesini süreklilik arz edecek şekilde verip vermemelerine bağlı olan bir durumdur. Şahsen bu konuda, tüm dış ve iç zorluk ve dezavantajlara rağmen, mücadelenin her alanda yükseltilerek eskisine ve söz konusu mevcut duruma göre daha somut bir dönüşüm gerçekleştireceğine dair inanç, umut ve beklentim yüksek.
DEM Parti, program ve takvim dahilinde dil, kültür ve sanat politikalarını diplomatik alana nasıl taşıyacak?
Hiç kuşkusuz mücadele alanlarımızdan biri de diplomatik alandır. Kürdistan ve Türkiye’de bulunan tüm dil, kültür, sanat, edebiyat ve entelektüel topluluklar başta olmak üzere birçok farklı parti, kurum, platform, oluşum ve uluslararası alanda diplomasiden bahsediyoruz. Gerçek o ki; dil, kültür ve sanat mücadelesinin devrimci ve demokratik bir düzlemde başarıya ulaşabilmesi için, hem Kürt çevreleri ve diğer topluluklar içerisinde hem de uluslararası mücadele zemininin ve alanının da oluşturulması gerekmektedir. Bu temelde Ortadoğu ve Avrupa başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde başta Kürt dili, kültürü, sanatı ve edebiyatı olmak üzere Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de var olup da yok edilmeye çalışılan, baskı altında olan ve herhangi bir resmi ve kamusal statüye sahip olmayan tüm dillerin, kültürlerin ve sanatların Birleşmiş Milletler düzeyinde tanınması ve özellikle uluslararası ilgili kurum ve kuruluşlarca gündemleştirilip gerekli adımların atılmasına dair girişimlerimiz olacak.
Bu alanlardaki ciddi müdahaleler esasında asimilasyon karşıtı bir politikanın temel taşlarını oluşturuyor. Bu bağlamda komisyonunuz asimilasyon ve sömürge karşıtlığını nasıl bir siyasi çerçeveden okuyor?
Birçok açıdan işgal edilen, sömürgeleştirilen ve ulusal değerleri başta olmak üzere, tüm coğrafyası şu veya bu şekilde işgal edilen bir ulusun dil, kültür ve sanat mücadelesi; en insani, vicdani, ahlaki, toplumsal, ideolojik ve politik bağlamda stratejik mücadele alanıdır da. Bunun yanında devrimci ve demokratik bir yurtseverlik ve dolayısıyla bir özsavunma (özünü, kendini, tüm öz değerlerini savunma) hakikati temelinde diğer tüm mücadele alanlarını her açıdan besleyen, onlara ruh, enerji ve maneviyat kazandıran; moral ve motivasyon aşılayan ve tüm mücadele alanlarını bütünlüklü mücadeleye konsantre eden bir yaşamsal mücadele alanıdır. Dolayısıyla devrimci ve yurtsever bir felsefe, ideoloji ve politik çizgi, pratikte yürütülen her türlü dil, kültür ve sanat mücadelesi, demokratik modernite, demokratik ulus ve demokratik bir toplumun inşa edilmesinin temel, stratejik, zorunlu ve vazgeçilmez kaynak ve gücünü oluşturmaktadır.