Ağıtlar Kürtçe olunca duyulmuyor
- Kurdistan halkının başına bela olan DEDAŞ ile kayyumların kardeşliğine, Kurdistan'ı sömürge gördükleri için yaklaşımlarının aynılığına işaret eden DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Türk hükümetinin de DEDAŞ'ı aklama telaşına dikkat çekti.
- Bakırhan, şunları söyledi: "Ağıtlar Kürtçe olunca birileri maalesef bu sesi duymuyor. Hatta zil takıp oynayanları gördük. Yanan Kürt'ün evi olunca helikopterle müdahale etmemek için gözlerini ve kulaklarını kapatan iktidar gördük.
- Bir yanımız yangın, milliyetçilik ve ırkçılıkla mücadele ediyor, diğer yanımız açlık sefalet içerisinde ayakta kalmaya çalışıyor. Bu karanlık sömürü düzeninden, bu ırkçı zihniyetten kurtulmak için birbirimize sarılmaktan başka şansımız yoktur."
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, 2022'de yangınlar için 10 gece görüşlü helikopter alındığını ama Kürt illerinde konuşlanmadığını belirterek, "Bölgedeki yangınlarda yok, çünkü yanan Kürt’tür ama bölgede başka bir şey var; başınızı kaldırdığımızda İHA’lar, SİHA’lar, F16’lar görülüyor. Zulüm ve yok etmek için envai çeşit araç gökyüzündedir, yangın çıktığında ise yangını söndürecek helikopter yok" dedi.
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, partisinin dünkü Grup Toplantısı'nda konuştu. Amed ve Mêrdîn sınırında meydana gelen yangını hatırlatarak başlayan Bakırhan, yangını “büyük bir felaket” olarak tanımladı. 15 kişinin yaşamının yitirdiğini, binlerce hayvan ve canlının öldüğünü hatırlatan Bakırhan, “Bir DEDAŞ belası var, aslında bu defalarca dile getirildi. DEDAŞ bölgede Dehaq olarak anılıyor. Kimse DEDAŞ demiyor, herkes Dehaq diyor. Bölge halkının aşına, işine, ekmeğine el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu DEDAŞ’tır. Emin olun gittiğimizde şaşırdık. Elektrik faturasını ödeyemeyen çiftçiye, köylüye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, 50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. 50 yıldır özellikle Kürt illerinde alt yapı için tek bir yatırım, tek bir harcama yapmamıştır. Sürekli artı değerini alarak daha fazla karına kar katmaya çalışmıştır” dedi.
DEDAŞ ile kayyum kardeş
Hizmet etmeyen DEDAŞ’ın Kurdistan halkının başına bela olduğunu vurgulayan Bakırhan, şöyle devam etti: “DEDAŞ ile bölgeye atanan kayyumların zihniyeti aynıdır. Bölgeyi ekonomik ve siyasi olarak sömürge olarak gördükleri için aynı anlayışla yaklaşıyorlar. Rantını elde et ama hizmet üretme. Rantını elde et ama işte orada yangına, felakete sebebiyet verecek altyapıyı düzenleme. Köylere gittiğimizde insanlar feryadı figan ediyordu. Oksijen tüpüne bağlı yüzlerce insan var. Bu raporlarla da tespit edildi. Bir anda oksijen tüpüne bağlı olduğu yerde elektrikler kesiliyor. Bazen saatlerce, günlerce elektrik gelmiyor. Bu zulüm değil de nedir? DEDAŞ zulmü dediğimiz zaman birileri DEDAŞ’a arka çıkıyor. Bunu da anlamıyorum. Mesele Kürt olunca DEDAŞ’ı korumak ve kollamak için 'anız yangını' diyorlar. Köylüleri suçlu göstermeye çalışıyorlar. Nasıl bugüne kadar işlemiş oldukları günah ve suçların faturasını mağdur olanlara kestilerse şimdi bu katliamda da yine DEDAŞ’ı aklamaya çalışıyorlar.
Yanan ev Kürt'ün olunca
Ağıtlar Kürtçe olunca birileri maalesef duymuyor. Hatta zil takıp oynayanları gördük. İnsanlıktan nasibini almayanları gördük. Yanan Kürt'ün evi olunca helikopterle müdahale etmemek için bu ülkeyi yönetenlerin gözlerini kulaklarını kapattıklarına şahit olduk. 2022'de yine Türkiye’nin birçok yerinde yangınlar çıktığında hükümet, 10 tane gece görüşlü helikopter aldıklarının müjdesini vermişti ama bu 10 tane gece görüşlü helikopter Kürt illerinde yok. Bölgedeki orman yangınlarında, tarla yangınlarında yok, çünkü yanan Kürt’tür ama bölgede başka bir şey var. Başınızı kaldırdığınızda 3-5 kişi bir araya geldiğinde İHA’lar, SİHA’lar, F16’lar görülüyor. Yani zulüm ve yok etmek için envai çeşit araç gökyüzündedir, yangın çıktığında ise yangını söndürecek helikopter yok.
Cumhurbaşkanı hiç konuşmadı
Yangın bölgesinin ‘afet bölgesi’ ilan edilmesi zorunluluktur. Böylesine bir felaket yaşanırken, AKP'li Cumhurbaşkanı bu felakete ilişkin tek bir laf söylemedi. Bu ülkenin 15 yurttaşı canlarını yitirdi, onlarcası hastanelerde yoğun bakımda yaşıyor, dünya kadar insanların malı ürünü, yanmış, yok olmuş, ciddi bir felaket var. Oradan çıkan yangınların dumanları neredeyse Urfa’dan Antep’ten görülüyor ama bu Türkiye'yi yöneten Cumhurbaşkanı bu meselede sessiz kalmıştır, izlemiştir. Birçok siyasi partinin aynı zamanda liderleri ve merkezleri de sessiz kalmıştır. Bilerek ve isteyerek, yanan Kürt olduğu için. İnsana düşmanlık yapıyorsunuz ama ürüne düşmanlık yapmayın. Biraz vicdan. Kimse bu saatten sonra kardeşlik edebiyatı yapmasın. Zaten nasıl kardeş olduğumuzu yaşadıklarımızdan hepimiz çok iyi biliyoruz. En son kardeşlik Mardin ve Amed’deki çıkan yangınlarda bence ortadan kalkmıştır.
Devlet orada yok, biz varız
Bizler bu ayrımcılığa düşmanlığa ve ırkçılığa karşı belediyelerimizle, halklarla ve ezilenlerle birlikte ortak mücadeleyi yükselteceğiz. Devlet orada yok, biz varız o yaraları sarmak için. En kısa sürede yaşanan acılara merhem olacağız. Halkımız emin olsun yaralarını sarma konusunda 7/24 aktif bir çalışma içerisinde olacağız. Zaten birçok yerde dayanışma amaçlı, katkı sunmak isteyen insanlarımız harekete geçtiler bile.
Bakın bize uygulanana bu zulümden dolayı Türkiye bir sefalet, yoksulluk içerisindedir. Yaşadığımız bu sefaletin tek bir sorumlusu vardır; AKP-MHP iktidarıdır.
Sadece geçen yıl iş cinayetlerinde 54 çocuk, 18 yaş altı insanımız yaşamını yitirdi. 25 milyon insan sosyal yardım almadan geçinemiyor. 6 ayda ekmeğin ücreti yüzde 25 zamlandı, patatesin yüzde 30, pirincin yüzde 20, ulaşım, su süt aklınıza ne gelirse her şeye yüzde 30-40-50 artıyor ama emekçinin asgari ücretine artış yok. Garantili para alan 37 şirketten tek kuruş vergi alınmıyormuş.
Uğursuz ampule, ölüm hilaline son
Bizim bir saniye bile kaybetmeden aşa işe özgürlüğe ve demokrasiye; bunun için ortak mücadeleye ihtiyacımız var. Neye mal olursa olsun o belediyeleri koruyacağız. Önümüzdeki günlerde hemen İstanbul'daki mitingden sonra Hakkari’ye ‘İradeye Saygı Yürüyüşü’ gerçekleştireceğiz. Bir yanımız yangınla, milliyetçilikle, ırkçılıkla mücadele ediyor, diğer yanımız açlık sefalet içerisinde ayakta kalmaya çalışıyor. Bu karanlık sömürü düzeninden, bu ırkçı ayrımcı zihniyetten kurtulmak için birbirimize sarılmaktan, omuz vermekten başka bir şansımız yoktur. Bunu yapacağımıza eminiz. Güçlerimizi birleştirirsek bu uğursuz ampule, bu ölüm hilaline son vermek mümkündür.” ANKARA