Baş eğmez bir yurtsever: Xalê Emin
Dosya Haberleri —
- Êlih’de sendikal hareketin gelişimine öncülük yapan ve yurtsever kimliğin oluşumunda emekleri olan Emin Ergin ya da halk arasındaki adıyla Xalê Emîn, 83 yaşında sürgünde hayatını kaybetti. 10 Ağustos’ta Almanya’nın Kleve kentinde vefat eden Xalê Emîn, vasiyeti üzerine 13 Ağustos’ta Êlih’de toprağa verildi.
- 9 çocuk babası Xalê Emîn'in çocuklarından Ahmet (Rizgar) 1979 yılında PKK saflarına katılır. Xalê Emîn çok uğraşmasına rağmen oğlunun cenazesini vermezler. Gömdükleri yeri de göstermezler. Sonradan öğrenir ki Newala Qesaba’ya atmışlar cenazeyi. Ahmet ilk Êzîdî gerilla komutanı olarak adını tarihe yazdırır.
- Xalê Emîn, 90’lı yılların ateşten günlerinde, toplumsal yürüyüş ve etkinliklerin örgütlenmesinde öncü rol alıyor, eylemlerde de en ön şafttadır. Hozan Mizgin (Gurbet Aydın) Tatvan’da şehit düştüğünde, Êlih’den yola çıkarak, Hozan Mizgin’in cenazesini karakoldan alan Xalê Emin ve arkadaşlarıdır.
M. ZAHİT EKİNCİ
Emin Ergin ya da halk arasındaki adıyla Xalê Emîn, 1941 yılında Êlih'e (Batman) bağlı Qubîn (Beşiri) ilçesinin Bazbûtê köyünde Êzîdî bir Kürt olarak dünyaya gözlerini açtı. Üç erkek çocuklu ailenin ikincisiydi. Xalê Emin, 7-8 yaşlarında annesini ve babasını kaybeder. Akrabaları onu büyütür. 1962 yılından itibaren Çınar’da yaşamaya başlar. 1964 yılının sonunda bir iş bulmak ve Êzîdî toplumuna yakın olmak amacıyla Êlih'e dönüş yapar. 1965’te Batman Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı’na işçi olarak girer. O yıllarda Êlih kozmopolit bir işçi ve emekçi kentidir. Xalê Emin, Êlih'de işçi hareketine katılır. 1967’deki Batman Petrol İşçileri eylemliliklerinde en öndedir. Öyle ki dönemin Siirt Valisi ve Batman Kaymakamı, işçileri zamanın ünlü eşkıyalarından Koçero’ya gönderme yapmak amacıyla 'Koçero’nun çocukları' olarak adlandırır. Xalê Emîn aktif bir sendikacı olsa da aslında 1972 yılına kadar siyasete fazla ilgi duymaz.
Bir olay ile hayatında büyük bir değişiklik olur; arkadaşlarıyla beraber Adıyaman’da yemek yedikleri bir gün radyoda Kızıldere Katliamı'nı duyarlar. Yemek boğazlarında düğümlenir, ağlarlar. Zaten sonraki yıllarda Êlih bir işçi kenti olması sebebiyle, Kürt örgütleri ile sol örgütlerin uğrak yeri olur. Xalê Emîn’in çalıştığı TAPAO’da DDKD’liler, KUK’çular, TKP’nin gençlik yapılanması olan İGD vardır. Fakat o, Kurdistan Devrimcileri’nde (Apocular) karar kılar. Bu sürede Mazlum Doğan’ı Mahsum Korkmaz’ı, Edip Solmaz’ı tanır. Onlarla yoldaşlık yapar. O dönemleri anlattığında Xalê Emin, “Onlar başkaydı, halka kendilerini çok sevdirdiler” der. Zaten işyerinde diğer örgütlere sempati duyanların çoğu da zamanla PKK’ye katılır.
12 Eylül karanlığı
9 çocuk babası Xalê Emîn bir işçi olarak emekçi kimliğinin verdiği yükümlülükleri yerine getirirken diğer bir yandan da Êzîdî yurtsever bir Kürt olarak Türk devletine karşı yükselmeye başlayan Kurdistan’daki devrimci harekete yakınlık duymaya başlar. Bu uğurda köylerde, kasabalarda, yakın çevresinde yardımlar toplamak için çabalar. Êlih'de yoksul köylülerin hak mücadelelerinde tereddütsüz yer alır. Newrozlarda, 1 Mayıslarda devrimcileşen çocuklarıyla birlikte, işçi sınıfının saflarında egemenlerin karşısında durur. Faşist 12 Eylül darbesi geldiğinde ise darbenin dehşeti ve zorbalığını, tüm yurtsever yoldaşları ve kendi ailesi ile birlikte tepeden tırnağa yaşar. 12 Eylül’ün hemen sonrasında iki oğlu ve bir kızı ile birlikte Diyarbakır Cezaevi’nde kalır. Devlet terörünün Esat Oktay Yıldıran olarak biçimlendiği 81 yılındaki bir cezaevi ziyaretinde, eşi ve yol arkadaşı Xaltîka Xanim’ın oğulları Metin ve Osman’ı; "Hûn bi xêr hatine çawanin baş in?” diyerek Kürtçe selamlaması üzerine, tutuklu iki oğlu askerlerin saldırısına uğrar. Bunun üzerine Xalê Emin, bu saldırıya; "Kahrolsun Faşizm! Kahrolsun işkence" sloganlarını haykırarak karşı durur. Esat Oktay Yıldıran’ın karşısına çıkarılır. Yıldıran O’na; "Sen ya delisin ya da çok cesaretlisin. Nasıl bu koşullarda korkmadan bu sloganı attın" diyerek tehdit eder. Xalê Emîn ise "Saldırdıkların benim oğullarım, ben sonuna kadar onlarlayım" karşılığını verir. Bu olay onun cezaevinde iki ay işkence altında kalması için yeterli neden olur.
8 kez gözaltına alınır
Xalê Emîn 80 darbesinden sonra da sendikacılık yapmaya devam eder. Bu yıllarda Kurdistan’da sendikacılık adeta ateşten gömlektir. Zira 1988’de yurtsever kimliğinden dolayı işten atılır. Fakat sendika ona sahip çıkar ve Petrol-İş Sendikası Batman Şubesi’nin Yönetim Kurulu üyeliğine seçilir. 1988 yılında Petrol-İş’e dönemin SHP lideri Erdal İnönü misafir olur. Xalê Emin emekçilerin taleplerini anlatır. İnönü, can kulağıyla dinlediği Ergin’e teşekkür ederek; “Bölge gezisine çıktım. Konakladığım Batman’da işçi emekçilerinin biriken bu sorunlarını duyunca doğrusu şaşırdım” der.
Xalê Emin 23 yıl Êlih petrollerinde çalışır. Bu sürede 8 kez gözaltına alınır. Bazıları on beş günden uzun süren bu işkence süreçlerinden ser verip sır vermeyen tavrıyla hem halkın gözünde bir direniş abidesine dönüşür hem de ona bizzat işkence yapan polis bile saygı duyar. Öyle ki Êlih’deki herhangi bir toplumsal yürüyüş ve etkinlikte, polisler onu birbirlerine işaret ederek “Emin Ergin bu adamdır” diyerek, bu tutumlarını gösterirler. Xalê Emin, zindanda kaldığı süreçte de bu tavrını ve emekçi inançlı fedakar karakterini yansıtır.
Rizgar’ın babası
Xalê Emin'in oğullarından Ahmet Ergin (Rizgar) 1979’da çalışmak için Almanya’ya gider, orada bir süre işçi olarak çalıştıktan sonra PKK’ye katılır. Önce Almanya’daki Êzîdîler arasında örgütlenme faaliyetleri yapar, ardından 1981 yılı sonunda Lübnan’a geçer. Bekaa Vadisi’ndeki eğitimlerden sonra, 15 Ağustos hazırlıkları için Mahsum Korkmaz öncülüğündeki gruplarla ülkeye geçer. 15 Ağustos’la birlikte Bêdlis (Bitlis), Sêrt (Siirt), Êlih ve Garzan alanında gerilla ve komutan olarak savaşır. Rizgar’ın gerillada olduğunu duyan devlet, Ergin ailesini rahat bırakmaz. 1985 yılının Ağustos ayında aileyi Siirt Alay Komutanlığı’na götürürler, oradan, oğulları gerillada olan başka ailelerle birlikte, Sason, Kozluk, Şirvan Mutki, yöresindeki dağlara götürürler. Bir ay dağlarda gezdirirler. "Çocuklarınız gelip teslim olacak" derler. Dağlarda gezdiği sürede işe gidemediği için Xalê Emin’in TPAO’daki işine de son verilir. Bu zulüm çarkının başında ise Yüzbaşı Ahmet Cem Ersever vardır.
İlk Êzîdî komutan
Dağlardaki gezdirmeler sonuç vermeyince baskılar yoğunlaştırılır. İşkenceler, ev baskınları, itirafçıların kullanılması yaygınlaşır. Xalê Emîn iki ayda bir Siirt Alay Komutanlığı’na götürülüp işkenceye tabi tutulur. Gerilladaki oğlu Ahmet 3 Mart 1986 günü bir ihbar sonucu Türk ordusunun Dodan Dağı’nda gerçekleştirdiği bir operasyonda iki yoldaşıyla beraber şehit düşer. Hemen ardından polisler eve gelir. ''Siirt’e gideceğiz'' derler. Apar topar alıp götürürler. Karanlık bir yere sokarlar onları. Sonradan ışıkları yakarlar. Üç cenazeyi yan yana uzanmış halde görürler, oğlu Ahmet’i tanır. Ahmet’in başını dizlerine koyar ve onu seyreder. Çok uğraşmasına rağmen oğlunun cenazesini vermezler. Gömdükleri yeri de göstermezler. Sonradan öğrenir ki Newala Qesaba’ya (Kasaplar Deresi) atmışlar cenazeyi. Ahmet’in bir mezarı olmasa da ilk Êzîdî gerilla komutanı olarak adını tarihe yazdırır.
Öncü rol oynar
1984’ten sonra Êlih’de, Garzan’da, Amed’te, Serhad’da, Dersim’de artık özgürlük kıvılcımları tüm toplumu saran büyük kurtuluş ateşine dönüşmüştür. Bu dönemde Kurdistan kültürel, sosyal ve tarihsel düzlemde yenileniyor, yeni hayat filizleniyordu. 90lı yıllarda, Kurdistan’ın birçok yerinde, Özgürlük Hareketi’nin bilinç, inanç ve kararlılığını omuzlamış, hareketin terbiyesi ile şekillenmiş, sonuna kadar samimi ve dürüst doğal halk önderleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Xalê Emin de onlardan biridir. 90’lı yılların ateşten günlerinde, toplumsal yürüyüş ve etkinliklerin örgütlenmesinde öncü rol alıyor, eylemlerde en ön safta cesaretle yerini alır. Bu yıllarda Xalê Emin, Êlih’deki ilk kepenk kapatma eylemini cadde cadde dolaşarak ilan eder ve sonrasında bu eyleme öncülük ettiği için uzun süre gözaltında işkence edilir. Xalê Emîn, Sıddık Tan ve İzettin Görnü halkın güvenini öyle kazanmıştır ki, aile kavgaları, arazi sorunları gibi toplumsal sorunların çözümünde, adaletin ve barışın sağlanması için çatışan tarafların başvurduğu bir kolektif yerel hak ve adalet kurumuna dönüşmüşlerdi.
Devletin baskısından çekinen bazı aileler, gerilla cenazelerini almaya gidemediklerinde Xalê Emin ve arkadaşları şehit cenazelerini sahiplenerek alıyor ve defnediyorlardır. Hozan Mizgin (Gurbet Aydın) Tatvan’da şehit düştüğünde, Êlih’den yola çıkarak, Hozan Mizgin’in cenazesini karakoldan alan Xalê Emin ve arkadaşlarıydı. Xalê Emin ve arkadaşlarının sözü halk nezdinde, Özgürlük Hareketi’nin özünü temsil eder hale gelmiştir. Bu toplumsal temsiliyet ahlaki topluma gidişte bir örnek teşkil ederken, Türk devleti de en azgın biçimde bu mücadeleyi kırmak ve geriletmek için, amansız biçimde karşı saldırılara girişmiştir.
Ateşten günler
1992 yılının sonları, 1993 yılının başlarında 'faili meçhul’ cinayetlerinin en kahredici bir biçimde yaşadığı bir dönemde, adları hep birlikte anılan can arkadaşı, dostu, mücadele yoldaşları Sıddık Tan ve İzzettin Görnü katledilir. Yine Xalê Emin’in kızı Nuriye’nin eşi Şerif Başçı da 1993 yılında Hizbul-Kontra tarafından öldürülür, kızı ölümle tehdit edilir. Yoldaşları Sıdık Tan ve İzettin Görnü’nün şehadetinden sonra Xalê Emin, Êlih’de devletin ve kontraların en öndeki hedefidir artık. O günlerde evlerine el bombası atma girişiminde bulunulur, ardından liseye giden oğlu kontraların saldırısına uğrar, yaralı olarak kurtulur. Yine 14 ve 17 yaşlarındaki iki kızı gözaltına alınıp işkence görür. Artık bu koşullarda ülkede kalmanın hiçbir imkanı, yolu kalmamıştır. Avrupa’ya sürgüne gitmek zorunda kalır. Xalê Emin'in Avrupa’ya gittikten kısa bir süre sonra birçok devrimcinin kolektif emekle ter döküp inşa ettikleri evleri, Hizbul-Kontra tarafından, devletin de göz yummasıyla işgal edilir.
Sürgün yılları
Xalê Emin, Avrupa’da Heyva Sor'dan, Şehit Aileleri’ne, yayın dağıtımcılığından, adalet ve barış faaliyetlerinden, propaganda, ajitasyon/örgütlenmeye kadar her alanda yer alır. 1997 yılında Özgür Politika’ya Avrupa’da yaşamanın mahcubiyetini şu sözlerle dile getiriyordu: ''Çok düşündüm, silah alıp dağlara gideyim, yaşlılığım engel olur, diye vazgeçtim. Ama gideceğim, kabeme ulaşacağım. Oralara yüz süreceğim."
Son 4 yılda hasta halinde bile katıldığı bazı eylem ve etkinliklerde toplum vicdanı ve ahlaki tutum için tetikleyici bir çabanın sahibi oldu. En son 2023 yılında Kleve-Emmerich Demokratik Halk Meclisi kongresine katıldığında kendisine ''Önder Apo için söyleyeceğin bir söz var mı'' sorusuna gözyaşları içinde şu cevabı verir: "Ez wî hezar hezar caran silav dikim. Ew çavê min e. Silav Serokê min, hezar carê silav!"
Eşi Xaltika Xanim (İyde) 2016 yılında Kleve’de vefat eder. Kendisi de 4 yıldır hasta olan Xalê Emin, çocuklarına Kurdistan’a gömülmesini vasiyet eder. Vasiyeti yerine getirilir. Xalê Emin 13 Ağustos’ta Êlih’de yurtsever halkın ve onun mücadelesine tanık olan yoldaşlarının katılımıyla yapılan cenaze töreninin ardından toprağa verilir.
Xalê Emîn oxira te ya xêrê be.
* * *
12'sinde bir devrimci
Xalê Emin'in diğer oğlu Metin Ergin çocuk yaşlarında Özgürlük Hareketi'ne katılır, 12 Eylül geldiğinde 12 yaşındadır ve bu yaşta Diyarbakır Cezaevi’nde 2 yıl kalır. Cezaevinde Mazlum Doğan’la ve öteki öncü devrimcilerle tanışır. 14 yaşında cezaevinden çıkar ve 15 Ağustos Atılımı’nın hazırlıklarının Êlih’deki çalışmalarına katılır. Êlih’de parti örgütlenmesi ve cezaevinden çıkanların arkadaşlara ulaştırılması çalışmalarında bulunur. 1985’te tekrar yakalanır ve bir buçuk yıl cezaevinde kalır. 1987 yılında tekrar gözaltına alınır bir ay süren işkenceden sonra 3 ay tutuklu kalır ve cezaevinden çıktıktan sonra birkaç arkadaşıyla birlikte 19 yaşında dağların yolunu tutar. Xalê Emin, 1997 yılında Özgür Politika gazetesine oğlu Metin’i şu sözlerle anlatıyor: ''Çok küçük yaşta devrimci oldu. 12 yaşında Diyarbakır Cezaevi'nde kaldı, Metin’le beraber gözaltına alındık birlikte işkencede kaldık, arkadaş yoldaş gibiydik.’’
Xale Emin’in oğlu Metin Ergin (Hamit), 12 Temmuz 1988’de Sason Melefan’da bir gün bir gece süren çatışmada 7 arkadaşıyla birlikte şehit düşer. Metin’in cenazesi alınırken Xalê Emin, Siirt Alay komutanlığında daha önce sık sık karşı karşıya geldiği bölgenin en eli kanlılarından olan Binbaşı Temel Cingöz'le Kozluk’ta bir kez daha karşı karşıya gelir. Bu karşılaşmada da Temel Cingöz, 'Emin Ergin yine mi karşıma çıktın’ der ve gönülsüzce de olsa Xalê Emin’in kararlılığı karşısında cenazelerin alınmasına engel olamaz. Aileler cenazeleri bir konvoy eşliğinde alıp Êlih’de defneder.