Çocukları yakan 'Zenginler' düzeni
Dosya Haberleri —
- Dünya Çocuk Hakları Günü'nde ülkedeki çocuk hakları tablosu iç karartıcı. Verilere göre 7 milyon çocuk yoksul, 2 milyonu derin yoksulluk içinde. 2 milyon çocuk işçi var. Son 2 yılda 70 çocuk yanarak can verdi. Son 11 yılda 695 çocuk iş cinayeti kurbanı oldu. Son 30 yılda en az 600 Kürt çocuğu polis ve asker kurşunu ile öldü. 21 çocuğu zırhlı araçlar ezdi.
- İzmir'de 5 çocuğun yanarak can vermesine dikkat çeken Önce Kadın ve Çocuk Derneği'nde avukat Müjde Tozbey, "Çocuklar açlıkla, yoksullukla, istismarla, eğitimsizlikle ve adaletsizlikle karşı karşıya bırakılıyor. Bu hükümetlerin politikalarından kaynaklanıyor. İzmir'deki çocuklar bir düzenin kurbanı oldu ve hepimiz bu acının tanıklarıyız" vurgusu yapıyor.
- Fisa Çocuk Hakları Merkezi'nden Ezgi Koman da, "Yoksulluk kısır bir döngü. O döngüye giren zaten o döngüden çıkamıyor. Ne yazık ki böyle gittiği sürece bambaşka bir yangın haberinde yine ne yazık ki çocuklar yaşamını kaybedecekler. Bakanlık bu ölümler çok ayyuka çıkınca ve tepkiler artınca hızlı bir denetleme sürecine girdi. Bu demektir ki hiçbir denetim yok" diyor.
GÜLCAN DERELİ
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Dünya genelindeki çocuk tablosu da ülke içindeki çocuk tablosu da oldukça karamsar. Savaşlar, sömürü, istismar en çok savunmasız oldukları için onları buluyor. Bugünlerde hükümetler iri iri laflar eder, çocukların öneminden bahseder ama çocuk haklarını ihlal eden de çoğunlukla hükümetler ve onların uyguladığı politikalar. Kürdistan ve Türkiye'de de durum benzer olmakla beraber daha ağır. Yakın zamanda İzmir'de ikisi bebek 5 kardeş yanarak can verdi. Aras Bulut 1 yaşında, Masal Işık 2 yaşında, Aslan Miraç 3 yaşında, Funda Peri 4 yaşında ve Fadime Nefes 5 yaşındaydı. Anneleri hurda satmak için dışarı çıktığında derme çatma evlerinde yangın çıktı, küçücük bedenler can verdi. Bu pek çoğumuzun içini de yaktı. "Zengin"ler hariç!
AKP Milletvekili Özlem Zengin'in müthiş kibir, küstah, küçümseyici, hiçbir insani belirti göstermeyen tavrı ve sözleri, fildişi kulelerde hepimizin ve çocukların nasıl göründüğünü de yüzümüze vurdu. Başını hafif yana eğmiş bu duygusuz ve küstah iktidar zenginlerine göre 5 çocuğun yanmasının sebebi para veya yoksulluk değildi. Hurda satmak zorunda kalan anne idi. Kimi verilere göre tam 7 milyon çocuk yoksullukla boğuşuyor, bunun 2 milyonu derin yoksulluğun pençesinde. Milyonlarca çocuk işçi var. Her yıl yüzlercesi iş cinayetlerinde can veriyor. "Zenginler"e sorsan sorun para değil, çocuklar!..
Hükümetler sorumlu
Önce Kadın ve Çocuk Derneği'nde avukat Müjde Tozbey'e Türkiye'de çocuk haklarını soruyorum. İlk sözü, çocuk haklarından bahsetmenin mümkün olmadığını söylemek oluyor. Tozbey, çocuk haklarının kağıt üstünde kaldığına dikkat çekerek, "Çocuk hakları, yalnızca sözleşmelere imza atmakla korunmaz; gerçek bir mücadele, politik kararlılık ve sosyal eşitlik gerekir. Ancak Türkiye’de bu kavramların içi tamamen boşaltılmış durumda. Çocuklar açlıkla, yoksullukla, istismarla, eğitimsizlikle ve adaletsizlikle karşı karşıya bırakılıyor. Dünya Çocuk Hakları Günü'nde konuşmak, çocukların yaşadığı trajedileri perdelemeye yetmez. Eğer çocuklar bugün beslenemiyor, barınamıyor, eğitimden mahrum bırakılıyor ve istismara uğruyorsa, bu, hükümetin izlediği politikalardan kaynaklanmaktadır. Çocukların yaşam haklarını, sağlık haklarını, eğitim haklarını koruyamayan bir düzende, çocuk haklarından bahsetmek yalnızca göstermelik bir çabadır" diyor.
AKP sosyal devleti ortadan kaldırdı
Yapılan araştırmalara göre 7 milyon çocuk yoksul. Bunun 2 milyonu derin yoksulluk içinde. Çocuklar yeterli beslenemediği için gelişim sorunları yaşıyor. Tozbey, bu tablonun altında yatan nedenleri şöyle özetliyor: "Yoksullukla birlikte çocuklar, sağlıklı beslenme, barınma ve eğitim gibi en temel haklarından mahrum kalıyor. Türkiye’de binlerce çocuk, her sabah okula kahvaltı yapamadan gidiyor, beslenme çantalarını dolduramıyor. Çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle gelişim geriliğiyle karşı karşıya kalıyor. Bugün Türkiye’de çocukların çalıştırılması, sokakta bırakılması, eğitimden koparılması, tamamen bu düzenin bir sonucu. AKP hükümetinin neoliberal politikaları, sosyal devlet anlayışını ortadan kaldırdı. Bu politikalar yoksulluğu bir kader gibi sunuyor ve milyonlarca çocuğu bu kaderin kurbanı haline getiriyor. Çocuklar, bu düzenin açık hedefidir. Çünkü bu düzen, onları iş gücü olarak kullanmaya devam etmek istiyor." Veriler de Tozbey'i doğruluyor; buna göre 2 milyon çocuk işçi var.
Çocuklar bu düzenin kurbanı
İzmir'de beş kardeşin yaşamını yitirdiği facianın iktidarın çocuklar için ortaya çıkardığı bu korkunç tablonun sonucu olduğuna işaret diyor Tozbey. Türkiye'de sosyal politikaların da çürüdüğüne işaret eden Tozbey, "Bu olay hepimizin vicdanını derinden yaraladı. Aras Bulut, Masal Işık, Aslan Miraç, Funda Peri ve Fadime Nefes’in yaşamlarını kaybetmeleri, Türkiye’de çocuk yoksulluğunun, sosyal yardımların yetersizliğinin ve sorumlulukların yerine getirilmemesinin acı bir sonucudur. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın '18 kez sosyal inceleme yaptık' açıklaması, durumu kurtarmaz. 18 kez inceleme yapıp bu çocukların derme çatma bir barakada yaşamasına göz yummak, açık bir ihmal ve ihmale ortak olmaktır. Bu çocukların hayatını kurtarmak, yalnızca rapor yazmakla değil, ihtiyaçlarına yanıt verecek gerçekçi sosyal politikalarla mümkündür. Ancak Türkiye'de sosyal hizmetler sistemi, yalnızca kâğıt üzerinde işler halde. Bu çocuklar bir düzenin kurbanı oldu ve hepimiz bu acının tanıklarıyız" diyor.
Zengin gerçeği çarpıtıyor
AKP Milletvekili Özlem Zengin'in "5 kardeşin ölüm sebebi para değil" açıklamasının çocukların yaşadığı trajediyi perdelemeye yönelik bir çaba olduğunu vurgulayan Tozbey, şöyle diyor: "Bu açıklamalar, gerçeği çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Bu aile yoksullukla boğuşuyordu ve bu, hayatlarını kaybetmelerine yol açan temel sebeplerden biriydi. Bu tür açıklamalar, sorumluluktan kaçmak ve toplumu kandırmak için yapılır. Ancak biz, gerçeklerin farkındayız. Çocukların yoksulluğunu görmezden gelmek, bu düzeni sürdürenlerin en büyük suçudur. Özlem Zengin, yoksulluğu inkar ederek ne bu çocukların yaşamını geri getirebilir ne de bu toplumsal yaranın üstünü kapatabilir. Gerçekler ortada: Bu düzen, çocukları yok ediyor."
* * *
Yoksulluk çocukları öldürüyor
Fisa Çocuk Hakları Merkezi'nden Ezgi Koman da çocuk haklarına ilişkin sözleşmelerin kağıt üstünde kaldığına işaret ediyor. Koman, "Türkiye taraf olalı neredeyse 35 yıl oldu. Taraf olmasına rağmen ne yazık ki o sözleşmede yer alan hakların, özgürlüklerin Türkiye’de her bir çocuk için hayata geçtiğini söyleyemiyoruz" diyerek başlıyor sözlerine.
Yoksulluğun bir eşitsizlik ve ayrımcılık meselesi olduğunun altını çizen Koman, "Yoksulluk kısır bir döngü. O döngüye giren zaten o döngüden çıkamıyor ve gittikçe derinleşen bir yoksullukla karşı karşıya kalıyor. Yoksulluk çocukların eğitime erişim hakkını, sağlık hakkına erişimine tabi ki kısıtlılık getiriyor. Yoksullun en kötü sonuçlarından birisi bu tür yaşam kayıpları. İzmir’deki yangın meselesi aslında bakarsanız Türkiye’de gerçekten kış mevsimlerinde sistematik olarak gerçekleşiyor. Biz bunu o kadar çok söyledik ki oradaki beş çocuk gibi son iki yılda çok fazla çocuk yaşamını kaybetti. Çünkü insanlar temel ısınma ihtiyacını dahi karşılayamayacak nitelikteki evlerde, barınma alanlarında kalıyorlar. Kaçak ya da güvenli olmayan altyapılarla yaşıyorlar. Bu da bu tür riskleri ortaya çıkarıyor. Tabi İzmir’deki olay çok daha bambaşka şeyleri de gösteriyor" diyor. Koman, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 18 defa aileyi görmeye gittiğinin açıklandığını, bunun durumu daha da korkunç kıldığını söylüyor. Koman, "Çocukların buna rağmen korunmamış olmaları, hiçbir şekilde o risklerin fark edilmemiş olması durumu daha da ağırlaştırıyor. Siz gittiniz ama nasıl oradaki riskleri fark etmediniz? Neye bakıyordunuz? Para vermekle olmaz her şey para diyorsunuz dedi Sayın Zengin, tabi ki para vermekle olmaz. Zaten para vermediklerini de söyledi bu ara anne. Çok az bir ödeme yapılmış. Ama biz çocuk hakları açısından baktığımızda oraya giden uzmanların sosyal hizmet uzmanları olması gerekiyor, onlar neye baktılar örneğin; o riskleri fark edemediler mi" diyerek bakanlığın sorumluluğuna işaret ediyor.
2 yılda 70 çocuk yanarak öldü
2022 yılının ocak ayından itibaren en az 70 çocuk ev içi yangınlarda yaşamını yitirdi. Koman, "Peki tamam beş çocuğu kaybettik İzmir’de, mesela o bölgede tek ev bu muydu, risk altında başka ev yok mu, var. Biliyoruz. Emin olun bambaşka bir yangın haberinde yine ne yazık ki çocuklar yaşamını kaybedecekler. Ve oradaki yerel yönetim de, belediye başkanının sözünü de dinledim biz o çocukları biliyorduk çok üzgünüz falan dedi. Peki tamam onları koruyamadınız, bir yükümlülüğünüzü yerine getirmediniz, şimdi ne yapacaksınız? Mesela belediyeniz bakacak mı kaç çocuk yoksulluktan kaynaklı bu tür risklerle karşı karşıya. Evet yoksulluk gittikçe derinleşiyor, etkileri böyle daha da kalıcı, büyük, ağır oluyor. Geri dönülmez etkiler bunlar, yerel yönetimlere de merkezi yönetime de burada çok iş düşüyor. Çünkü haklar ve özgürlükler herkes için eşit ve o haklara, özgürlüklere erişmeleri için kamunun önlem alması, düzenleyici tedbirler, düzenleyici uygulamalar yapması gerekiyor. Yoksulluğun etkileri ancak bu şekilde ortadan kaldırılabilir" diyor.
2 milyon çocuk çalıştırılıyor
Türkiye'den en büyük sorunlardan biri de çocukların çalıştırılması olarak karşımızda duruyor. Koman, en az 2 milyon çocuğun çalıştırıldığını söylüyor. Verilere göre son 11 yılda en az 695 çocuk iş cinayetlerine kurban gitti. Bu durumun can yakıcı bir sorun olduğunu belirten Koman, şöyle devam ediyor: "Türkiye’de çocuk işçiliği çok ciddi bir sorun olarak devam ediyor. Evet 90’lardan itibaren İdo programları vs ile birlikte küçük bir düşüş ivmesi gösterdi aslında çocuk işçiliği ama son yıllara baktığımızda gerçekten yoksulluğun artmış olması, Suriye göçünden sonra Türkiye'de çok fazla mülteci çocuğun bulunuyor oluşu, ekonomik politikalar, kamunun çocuk işçiliğinin önünü açan, bizzat bunu destekleyen teşvik eden bir takım uygulamaları çocuk işçiliğini çok can yakıcı bir sorun olarak devam etmesine yol açıyor."
Kamunun yansıyan verilerine göre 5 yaşla 18 yaş arasında 720 bin çocuğun çalıştığını ancak bu rakamın gerçeği yansıtmadığını söyleyen Koman, "Çünkü bu rakama şu anda çok fazla çalışan, çalıştırılan mülteci çocuklar dahil değil, aynı zamanda çırak ve stajyerler de dahil değil. Bir de bu anketin yapıldığı dönemde okulların açık olduğu bir dönem. Ve dolayısıyla mevsimlik işçi olarak çalışan çocukları da dahil etmiyor. Bu yüzden çok gerçeği yansıtmıyor. Bütün bu eksiklikleri de dahil ettiğimizde alanda şu an en az iki milyon çocuğun çalıştığını düşünebiliriz. İkincisi çocuklar çalışırken o çocuk işçiliğinin eğitime, sağlığa, gelişime olan etkilerinin yanı sıra daha büyük zararlar da görüyorlar. Şiddete uğruyorlar, en nihayetinde iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybedebiliyorlar. Çalıştıkları yerlerden, patronlardan paralarını alamıyorlar, kız çocukları çalıştıkları yerlerde tacize, cinsel şiddete maruz kalabiliyor. Çocuklar böyle büyük bir sömürünün altında hakikaten" diye vurguluyor.
12 saat çalışıyorlar
Fisa Çocuk Hakları Merkezi tarafından medya izleme yoluyla elde edilen verilere göre yaz ayları (Haziran, Temmuz, Ağustos) boyunca Türkiye genelinde en az 256 çocuk önlenebilir sebeplerle yaşamını kaybetti. Rapora göre; 20 çocuk şüpheli, 40 çocuk intihar, 15 çocuk toplumsal cinsiyet temelli, 40 çocuk ise çocuk işçi ölümü olarak kayıtlara geçti.
Çocuk emeğinin sömürüldüğü alanlardan biri de Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM). Son dönemde üst üste çocuk ölümleriyle gündeme gelen MESEM'lerin bir eğitim ortamı gibi gösterildiğini kaydeden Koman, "Bakanlık ısrarla burası bir eğitim ortamı dese de biz eskiden beri burası bir çıraklık sisteminin devamı olduğunu söylüyoruz. Buralar gerçekten çocukların çalıştırıldıkları, üstelikte gayet uzun sürelerde gayet ağır koşullarda çalıştırıldıkları işyerleri. En son Fisa Çocuk Hakları Merkezi olarak bir araştırma yaptık. MESEM’lerde çalışmaya devam eden çocuklarla görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde şunlar açığa çıktı; çocuklar yetişkinlerden çok daha uzun saatler çalışıyorlar. Çocuklar en az 12 saat çalışıyorlar. Gerçekten çok kötü. Ve hakikaten çok ağır koşullarda çalışıyorlar. Hiçbir iş güvenliği prosedürüne dahil değiller, aslında yetişkin işçiler işyerine girerken sağlık kontrolünden geçerler, koruyucu ekipman vs alırlar ama bu MESEM’lerde devam eden çocukların böyle bir durumu yok. Bunun sonuçlarını da haberlere yansıyan çocuk ölümleriyle gördük" diyor.
Hep iş, hep iş, hep iş...
Koman, şöyle devam ediyor: "Bakanlık bu ölümler çok ayyuka çıkınca ve tepkiler artınca hızlı bir denetleme sürecine girdi. Ve o denetlemede pek çok işyerini kapattı. Bu demektir ki çocuklar denetimsiz ve uygun olmayan işyerlerinde çalışıyorlar. Hakikaten öyle hiçbir denetim yok. Bizim görüşme yaptığımız çocuklar denetim görmemiş. Çocuklar ağır koşullarda çalışıyorlar, çocuklardan biri raporumuzda bunu çok iyi anlatmıştı; Hep iş, hep iş, hep iş diye. Sadece çalışıyorlar. Sabah kalkıyorlar çok hızlı bir şekilde işe gidiyorlar 12 saat çalışıyorlar sonra eve gidip sadece uyuyabiliyorlar. Böyle bir kölelik sistemi gibi bir durum söz konusu."
* * *
Kürt çocukları
Yoksulluğun yanı sıra bir de Kürt çocuklarının maruz kaldığı ağır hak ihlalleri söz konusu. Bu ihlallerin tamamı ise devlet kaynaklı. Verilere göre 1988'den bu yana en az 600 Kürt çocuğu polis, asker kurşunu veya devlete ait mühimmatlar nedeniyle can verdi. Bu verilere Federe Kürdistan ve Rojava'ya yönelik saldırılarda yaşamını yitiren çocuklar dahil değil. Yine İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi'ne göre son 15 yılda zırhlı araç çarpması sonucu 21’i çocuk toplam 44 kişi yaşamını yitirdi. Kürt çocuklarının mazur kaldığı bir diğer hak ihlali ise anadilde eğitim. Milyonlarca Kürt çocuğu, anadilde eğitimden mahrum asimilasyona maruz kalıyor.