“Bir avuç devlet”

Toplum/Yaşam Haberleri —

İklim davası eylemi / foto:AFP

İklim davası eylemi / foto:AFP

  • Uluslararası Adalet Divanı’nda başlayan dünyanın en büyük iklim davasında konuşan Ilan Kiloe, “İklim krizinin bir avuç belli devlet tarafından uygulanan sömürgecilikten ayrı düşünülemez. Acı gerçek şu ki, halklarımızın birçoğu hayatta kalamayacak.”

Uluslararası Adalet Divanı, Pasifik Adaları Öğrencileri İklim Değişikliğiyle Mücadelesi ve bu hareketin başkanı Cythia Houniuhi tarafından açılan dönüm noktası niteliğindeki iklim değişikliği davası duruşmaları başladı. 

Duruşmada, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele etmek için atmaları gereken adımlar ve artan sıcaklıklarla bağlantılı zararları nasıl onarabileceklerine ilişkin önemli sorular ele alınacak. 

Buna, uluslararası hukuk çerçevesinde iklim değişikliğinin ele alınmasında insan hakları hukukunun rolünün arttırılması da dahildir. 

2-14 Aralık tarihleri arasında 100'den fazla devlet ve kuruluşun argüman sunacağı bu davaya, Pasifik Adalarından öğrenciler Uluslararası Adalet Divanını ülkelerin iklim değişikliğine yanıt verme ve mevcut ve gelecek nesillerin haklarını koruma konusundaki yasal yükümlülükleri hakkında hukuki görüş bildirmeye çağıran bir kampanya başlatmasının ardından Pasifik adası Vanuatu öncülük etti.

Adalet Divanı iki hafta boyunca iklim değişikliği ve insan haklarıyla ilgili iki soruyu inceleyecek ve bağlayıcı olmayan ancak önemli bir otorite ve hukuki ağırlık taşıyan bir tavsiye görüşü yayınlayacak.

Duruşmaların ilk günü olan 2 Aralık Pazartesi günü Vanuatu'nun iklim değişikliği ve çevre özel temsilcisi Ralph Regenvanu, iklim değişikliğine karşı siyasi kolaylıklara değil uluslararası hukuka dayanan kolektif bir tepkiye duyulan acil ihtiyaç hakkında güçlü bir açılış konuşması yaptı.

‘Varlığımızı tehdit eden kriz’

Regenvanu, “Halklarımız binlerce yıl boyunca atalarının toprakları ve denizleriyle iç içe geçmiş canlı kültürler ve gelenekler inşa etti. Ancak bugün kendimizi, bizim yaratmadığımız ve varlığımızı tehdit eden bir krizin ön saflarında buluyoruz” dedi.

Regevanu, bunun insanlık tarihindeki en önemli dava olabileceğine dikkat çekti ve ekledi: “Gelecek kuşakların geriye dönüp baktıklarında kendi sonlarının nedenini merak etmelerine izin vermeyelim.Burada yargılanan, topraklarından kaynaklanan emisyonları dizginleme konusunda giderek artan uyarılara rağmen yüzyılı aşkın bir süredir başarısız olan devletlerin davranışlarıdır.

Savunmasız topluluklar

Şunu vurgulamalıyım ki 1990'dan bu yana emisyonlar yüzde 50'nin üzerinde artarak geçen yıl 2023'te tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 1750'den bu yana tüm karbon emisyonlarının yarısından fazlası, zaman dilimi ne olursa olsun 1990'dan sonra kabul edilmiştir, kolayca tanımlanabilen bir avuç devletin tarihi ve mevcut sera gazı emisyonlarının büyük çoğunluğunu üretmesinin hiçbir mazereti yoktur. Buna rağmen, benim ülkem de dahil olmak üzere diğer ülkeler bunun sonuçlarından en ağır şekilde etkilenmektedir. IPCC bu iklim adaletsizliğini kabul etmiş ve tarihsel olarak mevcut iklim değişikliğine en az katkıda bulunan savunmasız toplulukların orantısız bir şekilde etkilendiğini belirtmiştir.

Hayatlarımıza mal oluyor

COP29’un başarısız sonuçlarına da dikkat çeken Regevanu; “Heyetimiz Bakü’de yapılan son COP29 toplantısından yeni döndü. Sürecin başarısızlığına bir kez daha ilk elden tanıklık ettik. COP'un emisyonların azaltılması konusunda herhangi bir anlaşmaya varamamış olması mantıksızdır. Devletlerin mevcut emisyon azaltım taahhütlerine tam olarak uyulsa bile, Vanuatu da dahil olmak üzere pek çok insan için sıcaklar felaket boyutunda bir artış görülecektir, COP sürecinin uzun süreli ve sistematik başarısızlığı onların refahına, kültürlerine ve hatta hayatlarına mal olmuştur. İklim değişikliğine karşı siyasi kolaylıklara değil, uluslararası hukuka dayanan kolektif bir tepkiye acil ihtiyaç vardır.

Uluslararası Adalet Divanı’nın ev sahibi ülkesi Hollanda, 2015 yılında bir mahkemenin iklim değişikliğinin potansiyel yıkıcı etkilerinden korunmanın bir insan hakkı olduğuna ve hükümetin vatandaşlarını korumakla yükümlü olduğuna hükmetmesiyle tarihe geçmişti. Bu karar, 2019 yılında Hollanda Yüksek Mahkemesi tarafından onandı.

Adalet Divanının, tavsiye kararlarının bağlayıcı olmadığını ancak bu kararların yeni yasa yaratmaktan çok mevcut hukuku netleştirdiğini, böylece gelecekteki iklim davalarında ve uluslararası iklim müzakerelerinde güvenilir nitelikleriyle bu belgelere başvurulacağına vurgu yaptılar.

İklim değişikliğinin insan hakları üzerindeki etkisinin dünyaca tanınması, bu krizin yalnızca çevresel değil aynı zamanda sosyal bir adalet meselesi olduğunu ortaya koyacaktır. Bu farkındalık, hükümetleri ve uluslararası kuruluşları daha kapsayıcı politikalar geliştirmeye teşvik ederken, özellikle savunmasız toplulukların korunmasını sağlayacaktır. Ayrıca, bireylerin ve toplumların iklim değişikliği karşısında haklarını talep etmelerine zemin hazırlayarak daha güçlü bir küresel dayanışmayı mümkün kılacaktır diye düşünüyorum.”

“Halklarımız hayata kalmayacak”

Duruşmada, Fiji, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları ve Vanuatu’yu içeren bir bölgesel grup olan Malenzyan Mızrak Grubu’ndan Ilan Kiloe, “Acı gerçek şu ki, halklarımızın birçoğu hayatta kalamayacak” dedi.

Kiloe, iklim krizinin devletlerin kendi kaderini tayin etme hakkını tehdit ettiğini ve iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan adaletsizliğin, “bir avuç belli devlet” tarafından uygulanan sömürgecilikten ayrı düşünülemeyeceğini belirterek şöyle devam etti: “Biz hâlâ devam eden şiddetten kurtulamadık… Bizler, yaratmadığımız bir sistem içinde yeniden inşa etme ve kendimizi savunma mücadelesi verirken uygulanan şiddetten kurtulamadık.” HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.