Bu motivasyonla örgütlenmeye
- HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, yeni dönemde seçim sonuçlarının motivasyon üstünlüğünü, örgütsel ve politik üstünlüğe çevirmek gerektiğini söyledi.
Yerel yönetimlerin belirlendiği 31 Mart seçimlerinin sonuçları ve ortaya çıkardığı tablo gündemdeki yerini koruyor. Kurdistan kentlerindeki sandıklara binlerce asker ve polis taşıma, birden fazla oy kullanılması gibi usulsüzlüklere başvurarak seçimlerin kaderini değiştirmek isteyen AKP-MHP iktidarı, tüm girişimlerine rağmen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 3’ü büyükşehir, 7 il, 58 ilçe ve 10 belde olmak üzere 78 belediye kazanmasını engelleyemedi. Wan’da ise gerçekleştirilmek istenen irade gaspı, halkın direnişiyle geri çevrildi. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 2019 yerel seçimlerinde kaybettiği belediyeleri yeniden kazanmayı da amaçlayan AKP, yaşadığı 4 milyondan fazla oy kaybıyla seçim öncesi yönettiği bazı büyükşehir ile il ve ilçe belediyelerini de kaybederek 20 yıl sonra ilk kez Türkiye genelinde ikinci parti konumuna düştü. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, 31 Mart yerel seçimleri ve sonuçlarının genel siyasette yaratacağı etkilere dair MA’dan İbrahim Irmak’a konuştu.
AKP’nin hezimeti büyük
İktidarın 14 -28 Mayıs seçimlerinde elde ettiği sonuçlara benzer bir sonuç alabilme ümidiyle yerel seçimlere hazırlandığını belirten Demir, ancak yerel seçimlerde ortaya çıkan sonuçla birlikte AKP’nin büyük bir hezimet yaşadığını vurguladı. Demir, “Kurdistan’da aldığı büyük yenilginin yanı sıra Türkiye’nin kuzeybatısından güneyine kadar neredeyse AKP’yi İç Anadolu’ya sıkıştıracak bir tabloyla muhalefet de ciddi bir zafer kazanmış oldu” dedi.
İktidar hegemonyasında yıkım
Demir, özellikle Kurdistan’daki seçim usulsüzlüklerine karşı Kürt seçmenin kendi iradesini korumaya dönük bir duruş sergilediğinin altını çizdi. Kürt seçmenin aynı zamanda her yerde iktidara kaybettirme odaklı bir motivasyonla sandığa gittiğini söyleyen Demir, “O gün halkın taşımalı seçmenlere gösterdiği tepki ve o gün sandığının başında durması, sonuçların açıklandıktan sonra da o hak gasplarına karşı sokakta durması, Kürt halkının bu iktidarın yaklaşık 10 yıldır kurmuş olduğu hegemonyayı yıkmaya dönük en önemli emarelerdir diyebiliriz. Kayyumları gönderme noktasında uzun bir süredir politik bir öfke taşıyan Kürt halkı bu tepkilerinin sonucunda hem iradesine sahip çıkmak hem de bütün o negatif koşulları bertaraf etmek için ısrarla sandığa gitti” diye konuştu.
Savaş siyasetinde ısrar
İktidarın, 7 Haziran seçimlerinde büyük yenilgiyi aldıktan sonra yeniden başvurduğu Kürtleri savaşla etkisiz kılma ve teslim alma politikasından geri adım atmadığını kaydeden Demir, şöyle devam etti: “Türkiye’de hem ekonomi ve siyaset hem de Ortadoğu politikası bunun üzerine kurulu. Türkiye yakın dönemde çeşitli savaş silahlarını pazarlayan bir devlet pozisyonunda. Kürtlerle yürüttüğü tarihsel kavganın ötesinde Türkiye’nin yeni ekonomi politiğini de bu savaş siyaseti üzerinden kurguladığını ve alt emperyal bir ülke hedefiyle hareket ettiğini söyleyebiliriz. AKP-MHP ortaklığı da böyle devam ediyor. Erdoğan’ın seçim akşamı yaptığı konuşma, Kürtlerle savaşmaya devam edeceği ve bu konseptten de kolay kolay vazgeçmeyeceği mesajıydı.”
Kürt halkı örnek oldu
İktidarın Kürt sorununa dönük savaş politikalarının yürütülecek bir mücadeleyle değişebileceğine işaret eden Demir, şunları ifade etti: “Yani yerel seçim sonuçlarıyla bir adım geriletmiş olduğumuz iktidar, artık toplumun büyük bir bölümünden onay alma gücünü kaybetmiştir. Halk yoksullukla boğuşurken en azından toplumun yarısının bu savaş siyasetine onay vermeyeceğini söyleyebiliriz. Yıllardır yürütülen saldırılara karşı direnerek büyük bedeller veren Kürt halkı, bu seçimlerde de Türkiye’nin muhalefetine örnek olan bir toplumsal direniş gösterdi ve bu muhalefete de büyük bir moral ve motivasyon sağladı. Dolayısıyla yeni dönemde bu motivasyon üstünlüğünü örgütsel ve politik üstünlüğe çevirmek gerekiyor.” İSTANBUL