Bakırhan tane tane anlattı

Tuncer Bakırhan

Tuncer Bakırhan

  • DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Kürt sorununun varlığını, neden çözülmesi gerektiğini, muhataplarını ve DEM Parti'nin nerede durduğunu, bir kez daha tane tane anlattı.
  • Kürt'ün mutlu olmadığı bir Türkiye’de hiç kimsenin mutlu olamayacağını vurgulayan Eşbaşkan Bakırhan, tecridin kaldırılmasını, diyalog ve müzakereye başlanmasını istedi.

DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, "Tarihi bir sınavla yüz yüzesiniz. Barış için adım atma sorumluluğu Cumhurbaşkanı olarak sizdedir. Gelin barış için sorumluluk alın. Bu sorun 42 başbakan, 13 cumhurbaşkanı gördü ve çözülmedi. Bu sorunu çözen Cumhurbaşkanı olmak sizin elinizdedir" diye seslendi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, partisinin dünkü Grup Toplantısı'nda güncel gelişmeleri değerlendirdi. Cumhuriyet tarihi boyunca halkların travma yaşadığını belirten Bakırhan, demokratikleşemeyen, küçük bir azınlığa hizmet cumhuriyetin, ilk 100 yılının tanığı, sanığı ve mazlumları olan Kürtlere inkar ve baskının sürdüğünü söyledi. 100 yıldır yanlış yapıldığı söylenirse yol alabileceklerini kaydeden Bakırhan, şimdi bu yanlıştan dönmek için ciddi bir fırsatın olduğunu; başta Kürtlerle, Alevilerle ve dışladığı tüm halklar ve inançlarla en önemlisi de demokrasi ve özgürlüklerle barışmak zorunda olduğunu ifade etti.

Huzur ve refah için de önce Kürtlerin özgürleşmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi gerektiğini belirten Bakırhan, "Elbette geçmişe takılıp kalmayacağız ama geçmişle yüzleşerek, geçmişten dersler çıkararak önümüze bakmak zorundayız. Önümüzde ciddi bir fırsat duruyor. Demokratik bir cumhuriyete ulaştırmak gibi bir görev ve sorumluluk hepimizin önünde duruyor. En başta da hükümetin önünde duruyor" diye konuştu. 

Bu yüzyıl da kaybedilir

Bu dönemde herkesin cesurca, çekinmeden, birlikte tartıştığı, konuştuğu bir anlayışa ihtiyaç olduğunu söyleyen Bakırhan, şöyle devam etti: "İkinci yüzyılı birlikte konuşup tartışamazsak, birlikte çözüm yolları bulamazsak maalesef bu yüzyılı da kaybetmekle karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’nin demokratik geleceği için siyaset kurumu tarihsel düşmanlıklara ve intikam duygusuna yaslanmaktan vazgeçmelidir. Her demokrasi, hak ve hukuk denildiğinde bir düşmanlık ve intikam duygusu ortaya sermekten artık uzaklaşmalı. Bu dili terk etmelidir. İnkarı bir kenara bıraktırmak, sahici çözüm yolları bulmak, bu yeni yüzyılda hepimizin görevleridir. İkinci yüzyılda farklılıklardan korkmayan, farklılıkları zenginlik ve güç sayan demokratik bir ulus anlayışına ihtiyaç var. Bu ülkenin en sahici güvencesi de demokratik bir ulus yaratmaktır. Demokratik ulus yaratmaktan geçer. 

Önyargıları bir kenara bırakalım

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tüm siyasi ve toplumsal çevrelere çağrımızdır; gelin önyargılarımızı, husumetlerimizi bir kenara bırakalım. Halkların barış içerisinde ve kardeşçe yaşadıkları bir Türkiye’yi birlikte kuralım.

Erdoğan'ın konuşması

Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını da izledim. O da yeni, daha demokratik, daha kapsayıcı, kardeşleştiğimiz bir zemin yaratalım, diyordu. Bunun bugün koşulları var. Türkiye’nin büyük çoğunluğu bugün halkların kavga ettiği ve çatıştığı bu zemin yerine, halkların barış içinde yaşadığı bir zemini talep ediyor. Bu gerçekliği başta iktidar partisi olmak üzere siyasi partiler dile getiriyor. Biz demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile taçlanmış bir cumhuriyet istiyoruz. Demokratik Cumhuriyet, eşit yurttaşlık, çok kültürlü toplum ve yerel demokrasinin güvence altına alınmasıdır. Demokratik Cumhuriyet, 1920 Meclisi'nin çoğulcu yapısını ve 1921 Anayasası'nı kurucu Meclis ruhunu 21. yüzyıl gerçekliği ve demokratik bir anayasa ile taçlandırmaktır. Demokratik bir cumhuriyet, demokratik bir anayasa ile olur.

Kürtlerin istediği cumhuriyet

Bizler kadınlardan, gençlerden, emekten, yerel demokrasiden yana, iradeli, kararlı, saklısı ve gizlisi olmayan bir cumhuriyet istiyoruz. Sıkıştığı zaman faili meçhul cinayetlere ihtiyaç duymayan, demokrasi denildiği zaman beyaz torosları cadde ve sokaklara sürmeyen, hak hukuk denildiği zaman paramiliter güçlerle, domuz bağlarıyle insanları katletmeyen bir cumhuriyet istiyoruz. Açıkça ifade ediyoruz; istikrarsızlaşan Türkiye, kara deliğine dönüşen Ortadoğu girdabına kapılabilir. Hemen yanı başımızda kaosun çatışmaların devam ettiği bu girdaptan korunmanın en doğru yolu ve güvencesi, Türkiye’de demokrasiyi, özgürlükleri hayata geçirmektir. 

Rüzgar ekenler fırtına biçiyor

Kürt sorununda ve Ortadoğu politikalarında rüzgar ekenler bugün fırtına biçiyor. Dün rüzgar ekenler bugün biçtikleri fırtınanın etkisi altında sarsılma durumunda ve zorunda kaldılar. Sürekli 'Kürtler ne istiyor' deyip duruyorlar. Yüzyıldır Kürtler ne istediğini bin bir defa dile getirdi. Bir türlü anlamak istemiyorlar. Evet bunun cevabını iki kelimeyle bir defa daha verelim. Kürtler, yüzyıldır ellerinden alınan kimliklerini ve iradelerini istiyorlar. İşte Kürt sorunu, kimlik ve iradesi reddedilen Kürtlerin kimlik ve iradelerinin tanınmasıdır.

Gelin barış üzerine kuralım

Madem zemini var, gelin ikinci yüzyılın saatini barış üzerine kuralım. İkinci yüzyılın saati, barış saati olsun. Barış üzerine kurulan saat bize doğru yönü gösterir. Bunun için de birçok şey yapmak lazım. Tekçi, buyurgan siyasi dili terk etmek gerekiyor.

Bakın biz DEM Parti olarak hiçbir zaman tehdit eden, tekçi, ötekini yok sayan bir dil kullanmıyoruz. Bizim dilimiz kapsayıcıdır. Dilimiz müzakere dilidir. Bizim dilimiz buyur eden, oturalım, konuşalım, diyen dildir. Bir taraftan 'Çözüme müsait bir zemin var' diyeceksiniz, "100 yıldır devam eden bu sorunu çözmek istiyoruz" diyecekseniz, kullandığınız dilin buna uygun bir dil olması gerekiyor. Sahici olması, toplumun Türkiye halklarının buna inanması için.

Barış, karşı tarafa taviz değil

Türkiye’de çok tehlikeli bir anlayışla karşı karşıyayız. Barış deyince birileri bunu hemen karşı tarafa bir taviz olarak değerlendiriyor. Barış taviz vermek, ödün vermek, zafiyet değildir. Barış, cesarettir ve zerafettir. Barış, yaşam ortağıyla anlaşmaktır. Hep birlikte yaşıyoruz. Aynı apartmanlarda oturuyoruz, çocuklarımız aynı okullara gidiyor. Birimizin dili, kültürü kimliği kabul edilmiyor. Hepimiz tek tek bir kimliğe sığdırılmak isteniyoruz. Biz de buna itiraz ediyoruz, bu doğru değil, diyoruz. Bunun doğru olmadığını bu ülkeyi yönetenler de çok iyi biliyor. Dolayısıyla birlikte yaşadığımız, birlikte kuruluşunda yer aldığımız bu zeminde ortaklaştığımız insanların dilini, kültürünü, kimliğini tanımak ve onlarla barışmak gibi bir zorunluluk önümüzde duruyor. Barışı biz zaafiyet olarak gösteren siyasi aklı eleştiriyoruz. 

Erdoğan'a, 'buyurun o zaman'

Biz de Kürt ve Türklerin birbirlerinin hakkına, hukukuna saygı göstermesinin farz olduğunu en içten duygularımızla dile getiriyor ve buna katılıyoruz. Esas farz, birbirinin hakkını ve hukukunu tanımaktır. Sayın Erdoğan 'Hiçbir dönem olmadığı kadar Türkiye'nin buna zemini var' dedi. Buyurun o zaman; hep birlikte gerçek bir barışı inşa edelim. Siyasi tetikçilik yapan ırkçı ulusalcılara rağmen barışı 85 milyona, bu ülkenin gençlerine ve çocuklarına armağan edebiliriz.

Kürt mutlu olmazsa kimse olmaz

Bu 100 yılı ıskalarsak hiç kimse mutlu olmaz. Kürt'ün mutlu olmadığı bir Türkiye’de hiç kimse mutlu olmaz. Meseleyi inkar etmek, siyaset değil. Kürt yok deyince Kürt yok olmuyor. Bu 50 milyon Kürt’ü yok edemeyeceğinize göre buyurun siz nasıl çözeceğinizi söyleyin.

Devam eden tecridi kaldırın

Sayın Öcalan, 44 ay sonra milletvekilimiz Ömer Öcalan ile görüştürüldü. Her şeyden bağımsız bu görüşme bile sadece Kürtlerde değil, Türkiye halklarında ciddi bir umut yarattı. Bu görüşmeden gelen ilk mesaj tecridin devam ettiğiydi. O halde buradan bir kez daha hükümete seslenmek istiyorum; sizin de barışın muhatabı olarak gördüğünüz Sayın Öcalan üzerindeki tecridi bir an önce kaldırın. 

Müzakere koşullarını sağlayın

Öcalan’ın özgür çalışma ve müzakere koşullarını sağlayın. Sayın Bahçeli, Sayın Öcalan çağrı yapsın demişti. O zaman tecridi kaldırın, özgür çalışma koşullarını yaratın. Sayın Öcalan,  'siz varsanız ben varım, hazırım, o irade, o kudret, o inanç, o azim bende var' diyor. Bunu bizden daha çok bu ülkeyi yönetenler biliyor. Tarihi bir fırsat var. Tarihi bir çağrı var; buyurun bunu değerlendirelim. 

Bir kez daha Erdoğan'a seslendi

Sayın Erdoğan tarihi bir sınavla yüz yüzesiniz. DEM Parti olarak Kürt meselesinin çözümü ve barışı konusundaki sözlerinizi önemli buluyoruz. Barış için adım atma sorumluluğu Cumhurbaşkanı olarak sizdedir. Gelin barış için sorumluluk alın ve sizden önceki cumhurbaşkanlarından farklı bir sayfada yer alın. Bu sorun 42 başbakan, 13 cumhurbaşkanı gördü ve çözülmedi. Bu sorunu çözen Cumhurbaşkanı olmak sizin elinizdedir.

Elimiz açık, muhatabını bekliyor

DEM Parti olarak bizim ellerimiz müzakere için her zaman açık ve havadadır. Hiçbir dönem yumruklarımız sıkılı olmadı, olmayacak. Bize bir saldırı olursa tabii ki yumruklarımızı biz de sıkarız ama biz yumruklarımızı sıkmak için bu Meclis çatısı altında değiliz. Biz, müzakere, diyalog için buradayız. Elimiz her şeye rağmen açık ve muhatabını bekleyecek. Müzakere için açık olmaya devam edecektir. Kimse de bize rota çizmesin, bize hakaret etmesin, bizi tehdit etmesin."

Erdoğan, dünkü Grup Toplantısı'nda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çıkışı ve açıklamalarının ortak planlamalarını olduğunu gösterdi. Kürt meselesinin çözümünün muhatapları yokmuş gibi din ve tarihi referanslarla Kürt-Türk kardeşliği hilesini tekrarlayan Erdoğan, direkt Kürt seçmenlere seslenmeyi tercih etti. ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.