Bu seçim neden önemli
Cihan EREN yazdı —
- TC, 2023’te Kürt politikasında yeni bir karar vermek zorunda olduğu noktaya gelip dayanmıştır; ya demokratik cumhuriyet diyerek Kürt inkarından vazgeçecek ya da yüzyıllık inkar ve imha siyasetinde ısrar edip yok olup gidecektir.
Türkiye ve Bakurê Kurdistan'da 2023’ün baharında yapılacak seçimlerin önemli sonuçlara yol açacağı doğrudur. Seçimleri bu kadar önemli yapan şey, yirmi yılık AKP iktidarının son bulması mıdır? Buna tümden evet denilemez. Çünkü kazanacaklarını iddia eden Altılı Masa’dakiler, AKP’nin CHP’den devraldığı 'Altı Ok’tan zamanı geçmiş milliyetçiliği ve devletçiliği değiştirmeyeceklerini söylüyorlar.
Seçimi önemli kılan, cumhuriyet rejiminin gelip dayandığı noktadır. Kuruluş öncesi mücadelesinde dillendirilen, yetmezliklerine rağmen birinci meclisin ilk dört yılında iddia edilenler, bu yıllarda yapılmış kimi yasalar, tüm eksikliklerine rağmen demokratikleştirilebilir bir cumhuriyetle sonuçlanmıştı. Peki demokratikleşme yerine neden dinci faşistlikle sonuçlanmış bir yol tercih edildi?
Cumhuriyet kadrolarının çoğu Osmanlı askeri ve istihbaratçısıydı. Osmanlı yönetim geleneğini çok az terk etmişti. Çoğu halkçılık, ilericilik türü söylemleri ezbere kullanıyordu. Devletçi olduklarından üstten dayatmacıydılar. Halka güvenmiyor, küçük görüyorlardı. Tek amaçları yeni bir devlet kurmaktı.
Cumhuriyet, Lozan anlaşmasıyla Kürt halkına ihanet etti. Türkler’le birlikte mücadele etmiş Kürtlerin yaşadığı Kurdistan’ı üçe bölmeyi kabul ederek Kürtler’i çıkarlarına kurban etti. Kürtler bunu kabul etmediklerini 1925’te isyan ederek gösterdi. Daha önce Koçgiri’de de Kürtler taleplerini ortaya koymuştu. TC, 1925-1940 arası dönemde Kürtler’e aralıksız saldırdı. TC, Kürtler’i inkar ettiğini, soykırıma tabi tuttuğunu kabul etmek yerine, bölücü, gerici, eşkıya gibi nitelemelerle suçlayarak katletmeyi seçti. 1938’de de artık CHP demek olan Türk devleti, Dersim’de fiziki katliam, ardından da halen devam eden kültürel soykırımı başlattı. Kürt önderlerini, savaşçılarını idam etti. Özcesi, Kemalist rejimin Kürt inkar ve imha politikası yüz yıllık sorunların temel nedenidir.
TC, 12 eylül 1980 faşist darbesiyle Kürt soykırımını tamamlayarak Kürtler’i yok etmek istedi. Kürtler buna Rêber Apo önderliğinde başlatmış oldukları “Varlığını Koruma, Özgürlüğünü Sağlama” mücadelesiyle cevap verdi.
1980’den sonra TC, her şeyini Kürt soykırımını tamamlamaya göre ayarladı. Bunun için dışarıda vermediği taviz, içerde de harcamadığı imkan, ödemediği bedel, işlemediği suç kalmadı.
PKK’de önce Diyarbakır 5 nolu Cezaevindeki direnişle, ardından 1984 gerilla savaşıyla TC soykırımcılığına karşı kendini savundu. Kürt halkı 1990’dan sonra serhildanıyla soykırıma teslim olmadığını, bedeli ne olursa olsun demokratik taleplerinden vazgeçmeyeceğini herkese gösterdi. TC, bu gerçekliği görüp Kürt inkar ve imhasından vazgeçmek yerine, tıpkı bugünkü gibi içerde çetelere dışarıda da emperyal güçlere teslim oldu. NATO’dan aldığı muazzam askeri, istihbari ve diplomatik destekle 1998’e kadar tümden yenilmemek için savaştı.
Kendilerini devlet gören Türkler, Kürt inkar ve imhasından vazgeçmeyince, Kürt ve Türk halkları üzerine hesabı olanlar, Uluslararası Komplo ile TC ile PKK arasındaki savaşa doğrudan katıldılar. Rêber Apo, PKK ve Kürtler büyük direndi ve Komplo’nun Kürtler üzerindeki planını büyük oranda boşa çıkardı. Komplocular, devletçi Türkler’e komplo ortamını Kürtleri yok edebilecekleri bir fırsat olarak sundu, akabinde Kürt soykırımını tamamlayacağına inandırdığı AKP-Erdoğan projesini kabul ettirdi.
Devletçi Beyaz ve Kara Türkler, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarına Kürt soykırımını tamamlaması şartıyla hemen her konuda taviz verdi. Böylece 2002’den sonra bu defa da Yeşil (dinci) faşist Türkler Kürt soykırımı yapmaya başladı. Bunlar dışarıdan aldıkları destekle Rêber Apo’ya tecrit ortamında bile savaş açacak kadar düşmanlık ediyorlar. Özellikle de 2014’ten bu yana soykırımlar yaptılar; Efrîn’de ve Zap-Metina-Avaşîn’de ikinci bir Dersim’i yaşattılar. TC’nin Kürt suçları dosyasına yeni ve daha büyük suçlar eklediler. Ama Kurdistan Özgürlük Hareketi’ni yenemediler, Kurdistan özgürlük mücadelesine geri adım attıramadılar.
TC, 1925’ten beri Kürt düşmanıdır. Devletin en büyük hatası, Ortadoğu'da Kürtler’le müttefik olmak yerine düşmanlık yapmasıdır. Kürtler’i Türk, Kurdistan’ı da Türkiye yaparak Ortadoğu'da büyük devlet olacağına inanmaları bir diğer yanlışı olmuştur. Her renkten devletçi Türkler, Kürt halkının kültürel gücünü, tarihsel hafızasını, bu değerlerinin PKK ile kazandığı bilinci anlayamamış ve yüz yılık Kürt savaşını kaybetmiştir.
TC, 2023’te Kürt politikasında yeni bir karar vermek zorunda olduğu noktaya gelip dayanmıştır; ya demokratik cumhuriyet diyerek Kürt inkarından vazgeçecek ya da yüzyıllık inkar ve imha siyasetinde ısrar edip yok olup gidecektir.
AKP-MHP mi, Altılı Masa mı seçimi kazanacak tartışması tarihsel gerçekliği halklarımızdan gizleme tartışmasıdır. Bu nedenle önemli olan, Emek Ve Özgürlük İttifakı’nın Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da, seçim çalışmaları kapsamında, yaşananları halklarımıza demokratik birlik fikri ile anlatmasıdır. Bunu yapmaz, ittifakımız sadece vekil çıkarmak içindir derlerse M. Suphiler’den dün ilan edilen devrim şehitlerine kadar tüm şehitlerin anılarına ters düşmüş, halklarımıza büyük zarar vermiş olurlar.