İktidar islamın'da sona doğru
Cihan EREN yazdı —
- İran’da çöp kutularını yakarak “taleplerimizi görün” diyen gençlere, “Allah'a karşı geldiniz” diyen akıl Şiiliğe en büyük tehlikedir ve korkutucudur. Bu akıl Şiiliği Yezitliğe benzettiğini görmek istemediği için devrimci ve halkçı Şiiliğe de düşmandır.
- Aleviliğin inkar edilmesi, Balkan ve Kafkas halklarının, Lazların ve diğer halkların Türkleştirilmesi ya da Türk kabul edilmesi, Kemalist laikliğin eserlerinden sayılmalıdır.
Devleti yönetenlerin karşıtlarını yargılamasının, tutuklamasının, öldürmesinin mantığını çözmek önemli bir siyasi bilinç işidir. Çünkü iktidarların öldürme, tutuklama ve yargılama gerekçesi, devletin yönetim sistemini ve rejimini tanımlar. Yönetenler biz bu işi “Allah için yapıyoruz” diyorlarsa İslam şeriatıyla yönetiyordur; eğer yaptıklarını “milletimizin, vatanımızın ve devletimizin birliği, bütünlüğü için yapıyoruz” iddiasıyla sunuyorlarsa, dinden beslenen milliyetçilikle yönetiyorlar demektir. Ortadoğu'daki ulus devletler bu ideolojik ve siyasal argümanlardan birini kullanır. Bu nedenle Ortadoğu'da yaşanan toplumsal ve siyasal olayların her daim iktidar İslam ile doğrudan bir bağı olmuştur ve olacaktır.
Bölgemizde iktidar İslam'ın biri Sünni biri de Şii olmak üzere iki yorumu mevcuttur. Günümüzde Sünni iktidar İslam'ın en güçlü kolu Türk İslam senteziyken, Şii iktidar İslam'ınsa İran ulus devletidir.
Türk İslam sentezi 2022’yi büyük ekonomik ve siyasi bunalım, Kürt katliamı, cinayetler yanında, tecavüz, yalan-talan ve hukuka dayandırdığı komplolarla kapattı. İran İslam cumhuriyetinde ise geçen yılın eylül ayı ortalarından bu yana halklar demokratik taleplerini dilendiriyorlar; sokakları terk etmiyorlar, şehit veriyorlar; yine de demokratik reform ve değişim diyorlar.
Türk İslam sentezi sırtını Emevilerden beri var olan Sünni iktidar İslam'a dayamış. Türk egemenleri bu iktidarın eliyle Müslümanlaştırıldılar. Bunun için kendileri de bu iktidar İslam'ın tebaasıdırlar. Türk egemenleri bu geleneği zaman zaman çok sert yürütmüşler. Hristiyanlığa karşı savaşta asker bulmak ve üstün gelmek için “gavur-kafir” tanım ve algısı gibi işlerine gelen birtakım kavramları yoğun kullanarak hükmettikleri halkları dinci ajitasyonla yönetmişler.
Şii iktidar İslam'ı kullanan Fars egemenleri, geleneklerini dinle yaratma ayrıcalığına sahiptir. Çünkü Şii iktidar İslam, genel anlamıyla Şiiliğin bu egemenlerin süzgecinden geçmiş, iktidar kalıbına göre şekil almış yorumu oluyor. Bu nedenle iktidar Şiiliği, egemenlerle bağı üzerinden belirtirsek oldukça yerel ve İran’i oluyor. İktidar Şiiliğinin İraniliği, bu mezhebin aynı zamanda sırtını kendi iktidar hafızasına, gelenek ve kültürüne dayamış olduğu anlamına da geliyor. Bu iktidar kültürünün Sasani dönemi, Sünni iktidar İslam'ın geliştirilmesinde de rol oynamıştır.
Her iki yorum arasındaki benzerliklerden biri de, 20.yy.da ulus devlet ideolojisine dönüştürülmüş olmalarıdır. Fakat aralarında şu ayrımları görmek de mümkündür; Türk İslam sentezi düşüncede eklektik, politikada soykırımcı ve faşist, yönetimde üsten dayatmacı, Osmanlıdan kalma hayallerle beslendiği için amaçta emperyalisttir. İktidar Şiiliği ise, düşüncede yüzeysel, uygulamada yeterli olmasa da kapsayıcı, yönetimde görüntü de de olsa esnek ve katlanabilir, amaçta devrimciyim diyebilmektedir. Buna yol açan nedenler, Med-Pers dini ve siyasi geleneği, ikincisi Şiiliğin Sünni iktidar İslam'a muhalefet eden halkların mücadelesinin içinden doğurtulmasıdır.
Her iki ulus devletin kuruluşu aynı döneme denk geliyor; İran 1921’de, TC ise 1923’de resmi devlet olarak kabul görüyor. İran Şah’ının devlet ulusu yaratma politikasının aynısını Kemalistler de Türkiye'de uygulamış. Ya da Kemalistlerin geliştirdiklerinden bazılarını daha sonra Şah İran’da tatbik etmiş. Türk İslam sentezi Türk ulus devletinin ilk gününden itibaren kullanımda olmuştur. Kemalist laiklik denilen propagandanın, Sünni iktidar İslam'ı kullanarak Türk yaratma ideolojisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Aleviliğin inkar edilmesi, Balkan ve Kafkas halklarının, Lazların ve diğer halkların Türkleştirilmesi ya da Türk kabul edilmesi, Kemalist laikliğin eserlerinden sayılmalıdır. Buna, dini milliyetçiliğin hizmetine sokmak da denebilir. Şiilik ise ancak “Velayeti Fakih-i” yorumuyla ulus devletle tam uyumlu hale getirilebildi.
Her iki iktidar İslam'ın günceldeki durumları arasında da birçok benzerlik vardır. Örneğin her iki yorumun yaşayacağı değişim İslam'ın genelini etkileyecektir. Fakat gündemdeki durumlarının yol açacağı akıbetlerinin ise farklı olması güçlü bir olasılıktır.
Türk İslam sentezi için yolunun sonuna gelmiş diyebiliriz. İsteyerek ya da istemeyerek fark etmez, Erdoğan ve AKP bunu yaptı. Türk İslam sentezinin bu akıbeti Ortadoğu halkları için çok büyük bir hayırdır. Çünkü Türk İslam sentezi, İslam'ı ulus devlet elinde ırkçılık, soykırımcılık, işgal ve talan yapan bir silaha dönüştürmüştü. Örneğin Daiş’in yöntemleri Türk İslam sentezinden devşirilmiştir. Dolayısıyla Türklerin hem halkı hem egemenleri için yeni bir dönem başlıyor diyebiliriz. Bu dönemdeki gelişmelerde Kürtlerin rolü çok büyük olacaktır.
Tarihsel ve toplumsal nedenlerden ötürü Şii iktidar güçleri için akıbet biraz daha farklı olabilir. Çünkü Şiilik, başta Fars ve Kürtler olmak üzere halkların Sünni iktidar İslam'a karşı mücadelesinin içinden doğmuştur. Ve İslam dönemi İran'ı bu doğuşun eseri oldu.
Yaklaşık yüz yıldır başta Kürtler olmak üzere bölge halkları iktidar İslam’dan beslenen milliyetçi, faşist ulus devletlere karşı mücadele ediyor. Şiilik de bu mücadelede bir dönem halkların yanında yer almıştı. Bazı kolları halen de bu safta kalmaya çalışıyor. İktidarlaştırılmış da olsa Şiilikte muhalefet ruhu, alternatif yaratma damarı vardır. Şiilik için temel soru ve sorun şudur; İran İslam cumhuriyetinde bu ruhu ve damarı hatırlayan kalmış mıdır? İran gibi kadim bir kültürde, 21. yy.da kadının saçları görünsün mü görünmesin mi tartışmasının Fatmaları ve Zeynepleri inkar etmek demek olduğunu düşünen var mıdır? İktidar Şiiliğinin geleceği bu ve benzer sorulara vereceği cevaba bağlı olacaktır.
İran’da çöp kutularını yakarak “taleplerimizi görün” diyen gençlere, “Allah'a karşı geldiniz” diyen akıl Şiiliğe en büyük tehlikedir ve korkutucudur. Bu akıl Şiiliği Yezitliğe benzettiğini görmek istemediği için devrimci ve halkçı Şiiliğe de düşmandır. Bu nedenle karşısına 21.yy.da demokrasi ve özgürlük diyen İranlı “Fatmalar, Zeynepler” ve “Hüseyinler” dikilmiştir.