Coğrafya kader değildir
Selahattin IŞILDAK Haberleri —
- “Savaşın, terörün ve acının hatıralarına sahibiz. Keşke mutluluk, sevinç ve barışın anılarına da sahip olabilseydik. Biliyorum ki, mutlaka bu da yakında gerçekleşecek”.
“Ben Mehreng Beluci, şu anda Pakistan'ın İslamabad kentinden sesleniyorum hepinize.
Umut ediyorum ki, dünyanın herhangi bir yerinde olan sizler, eğer insani duygulara sahipseniz sesimize kulak verecek, yaşanmakta olan Beluci soykırımına karşı sesinizi yükseltecek ve bizlere yardım edeceksiniz.
Belucistan'da on yıllardır; binlerce büyüğümüz, gencimiz, çocuğumuz ve kadınlarımızın zorla kaybedildiği, halkımızın yargısız infazlara maruz kaldığı, insanlarımızın doğdukları topraklardan zorla göçertildiği, yerinden edildiği bir soykırımdır. Askeri operasyonlarla topraklarımızdaki kaynaklarımız yağmalanmaktadır…
…Sizler de bir insan olarak, bizlere yardımcı olup bir ulusun kırımına engel olabilirsiniz; başka bir soykırımın yaşanmasını istemiyorsanız, bize yardım ederek Beluci halkına karşı uygulanan bu soykırımı durdurmaya çalışmalısınız."
Bu çağrı, bugün Beluci kadınların öncülük ettiği eylemin liderlerinden Dr. Mehreng Beluci tarafından 26 aralık tarihinde yapılmıştı, ertesi gün bu çağrıyı Alternatif Gündem programında televizyonumuz aracılığı ile duyurmuştuk.
6 Aralık 2023 günü 13 günlük oturma eylemi sonrasında Beluci kadınların öncülüğünde uzun yürüyüş eylemi başlatıldı. Beluci halkı tarihlerinin en büyük üçüncü yürüyüş eylemini zorla kaybettirmelere, sistematik işkenceye ve faili meçhullere ve yargısız infazlara karşı "edi bese" diyerek başlattı.
Pakistan devleti eylemcilere cop, gözaltı, tazyikli su ve işkence ile ile karşılık verdi. Yılmadılar, geri adım atmadılar, direnmeye devam ettiler...
Israrlı ve kararlı bir şekilde direnişlerini sürdüren Pakistan sınırları içinde kalan Beluciler, geçtiğimiz senenin Aralık ayı sonunda bütün engellemelere, baskı ve işkencelere rağmen yürüyüşlerini kararlı bir şekilde devam ettirerek, Pakistan'ın başkenti İslamabad'a ulaştı ve oturma eylemine başladılar.
Gözaltında, yargısız infazlarda, faili meçhullerde, işkencelerde babalarını, annelerini, evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler bu eyleme öncülük etti.
Tıpkı 1990'larda Kurdistan ve Türkiye kentlerinde yaşanan katliamlara, gözaltında kayıplara karşı direnen Cumartesi Anneleri gibi, evlatlarının akıbetini yıllarca soran Arjantin’in Plaza De Mayo anneleri gibi.
Bugün zindanlarda evlatlarının açlık grevi eylemlerini sahiplenerek Adalet Nöbeti tutan analarımız gibi. Kadınlar öncülüğünde başlatılan eylem kısa sürede tüm Belucistan kentlerinde çığ gibi büyüdü. Bir çok kentte kepenkler kapatıldı, hayat durduruldu.
İkinci ayını doldurmak üzere olan eyleme Belucistan'ın farklı bölgelerdeki bir çok kentinden büyük destek geldi, halk bu eyleme her yerde sahip çıktı.
Yakında gazetemiz Yeni Özgür Politika’da yayınlanacak olan Dr. Mehreng Beluci ile yaptığımız röportajımızda, Beluci ve Kürt kadınlarının ortak mücadelesi ile baskıcı rejimlerin alaşağı edileceği mesajını duyduk, mutlu olduk.
“Mesajımız Kürt kardeşlerimize ve kız kardeşlerimize. Birbirimizle olan ilişkimiz sadece etnik ve kültürel benzerliklerin ötesindedir. İlişkimiz ortak bir acı ve baskı deneyimine dayanıyor” diyen Dr. Mehreng Beluci, halklar arasındaki ortaklıkların sadece acı ve kültürel benzerlikler olmadığına dikkat çekti.
Kendi babası da işkence edilmiş bir şekilde katledilen Dr. Mehreng Beluci’nin sesinde; faili devlet olan cinayetlerin, gözaltında kayıpların acılı coğrafyasında umudunu yitirmeden direnmeye devam eden Cumartesi Annelerimizin sesini duyduk. Dr. Mehreng Beluci’nin gözlerinde Plaza De Mayo meydanlarında bir gün dahi evlatlarının akıbetini sormaktan vazgeçmeyen analarımızın gözyaşlarını gördük. Rojava’da IŞİD barbarlığına karşı savaşarak, can veren kan veren kadınlarımızın gülümsemesini gördük.
Beluci kentlerinde yürüyen insanların sloganlarında; on yedinci yılını doldurmakta olan Hrant Dink kardeşimizin katillerine karşı, “Hepimiz Ermeniyiz” diyerek meydanları dolduran kardeşlerimizin öfkesini gördük.
Bu yazıyı da Dr. Mehreng Beluci’nin sözleri ile bitirelim:
“Savaşın, terörün ve acının hatıralarına sahibiz. Keşke mutluluk, sevinç ve barışın anılarına da sahip olabilseydik. Biliyorum ki, mutlaka bu da yakında gerçekleşecek”.