DEM’li belediyeler ve Kürtçe

Forum Haberleri —

DEM Parti

DEM Parti

  • Belediye toplumsallığın tam merkezindedir. Toplum ile belediye ilişkisi birbirinden ayrı değerlendirilemez. Belediyenin tüm birimleri o şehirde yaşayan her halk ve inanç sahiplerinin sorunlarına çözüm odaklı işleve sahiptir, olmalıdır. Her belediye kendi özgülünde şehirlerini, olması gerektiği gibi yeniden yaratabilir.

MEHMET SERHAT POLATSOY

Yerel seçimlerin üzerinden dört ay geçti. Belediyeler yüzlü  günleri aştı. Gönül isterdi ki DEM’li belediyeler “yüz günlük” faaliyet raporları açıklasın. Kayyımlar bırakın yüz günü, neredeyse beş yıl boyunca sağlıklı bir çalışma yürütemeyecek bir enkaz bıraktılar. Buna rağmen son günlerde tüm DEM’li belediyelerden güzel haberler alıyoruz. Mesela Urfa’da yedi belediye alındı. Biri zaten olmadığı partililiğinden istifa ederek ‘devlete’ sığındı. Kalan altı belediyede eş başkanları hem kendi aralarında uyum içerisinde hem meclis üyeleri ve hem de halkla diyalogları olması gerektiği düzeyde ilerliyor. Belediye ve halk haftanın belirli günlerinde ortaklaşarak çalışma yürütebiliyor. Bu anlamda kayyımların enkazının da hızlıca toparlanacağı öngörülüyor diyebiliriz.

DEM Partili belediyelerin genelde toparlaması, müdahale etmesi gereken bir enkaz daha var. Belediyeler aslında toplumsal yaşamın tesis edilmesi gereken işleve sahip bir kurumdur. Halk ile hızlı, doğrudan ve sonuç alıcı bir bağa sahip bir konumdadır. Bu nedenle de belediyelere halkın tüm sorunlarını tespit edebilen bir çatı olarak bakabiliriz. Toplumsal sorunların tam merkezinde yer alan, işlevi nedeniyle de çözüm gücü olabilecek bir sisteme sahiptir. İç birimleri, yapısı itibariyle toplumsal sorunlara el atabilecek şekilde düzenlenmiştir, ancak devlet ve iktidarlar belediyelerin bu niteliklerini görünmez kılmış, tıpkı muhtarlıklar gibi işlevsiz bırakmıştır. Hatta Saray’a bağlı muhtarlar belediyelerden daha fazla işleve sahip kılınmıştır.

Belediye toplumsallığın tam merkezindedir. Toplum ile belediye ilişkisi birbirinden ayrı değerlendirilemez. Belediyenin tüm birimleri o şehirde yaşayan her halk ve inanç sahiplerinin sorunlarına çözüm odaklı işleve sahiptir, olmalıdır. Her belediye kendi özgülünde şehirlerini, olması gerektiği gibi yeniden yaratabilir.

Mesela kadim Urfa’yı ele alalım: DEM Parti burada 6 ilçe belediyesinde topluma hizmet sunmaya çalışıyor. Her ilçenin kültürel başta olmak üzere, ekonomik, sanatsal vb. gibi kendine göre, ancak benzerlik arz eden sorunları var. Öyle su sorunu, kanalizasyon işleri veya amacının dışında işleve sahip zabıtasından bahsetmiyoruz: Devlet ve iktidarlar eliyle zorla, zor ile yaratılan sorunlar. Mesela Hilvan halkının ezici çoğunluğu Kürt, ancak tüm hizmetler Türkçe oluyor. Bu örneği DEM partili belediyelerin tamamı için dikkate almakta bir sakınca yok. Dünyanın en verimli arazileri Urfa’da, ancak her yıl bir milyona yakın mevsimlik işçi çalışmak için Türkiye’nin değişik şehirlerine gidiyor. Dengbêj kültürünün beşiği konumunda fakat bir dengbêj evi yok. Kadın emeğinin en fazla olduğu bir şehir ancak kadınların kendilerini ifade edeceği, kendilerini geliştirip toplumsallığa kadın olarak fayda sağlayacağı merkezler yok. İktidarın kurduğu ve başında erkeklerin veya erkek zihniyetinin yaşatıldığı birkaç dernek dışında! Şehir bir bütünüyle kadim inançların yurdu, ancak yurdun sakinleri yok, olanlar da sinmiş, korkmuş, korkutulmuş, dışlanmış… Göbeklitepe gibi tarihi baştan yazacak onlarca eser var ancak baskın kültür, şehrin dününü, yani yaşayan tarihi yok etmeye çalışıyor. Örnekler çoğaltılabilir.

Peki, DEM partili belediyeler neler yapabilir?

Bildiğiniz üzere Urfa’da bir insansızlaştırma ve demografik yapı ile oynama politikası yürütülüyor. İnsansızlaştırma politikası tek başına yürütülmüyor; bununla birlikte bir talan politikası da devrede oluyor. Her yıl Urfa’dan Türkiye şehirlerine bir milyona yakın mevsimlik işçi ihraç ediliyor. İhracatı yapan, insansızlaştırma politikasını devreye koyan sistem olurken ithalatı yapan Türkler oluyor. Yani üstün ırk kurduğu pazar için ucuz iş gücü yaratmak amacıyla Kürtler ve bir kısım Araplara başvuruyor. Buradan da şu sonuç çıkıyor: Her halk kendi şehri ve toprağında yaşarsa Türkler topraklarını ekip biçemezler.

Mevsimlik işçi sorunu belediyelerin yurttaşlara öncülük etmesi ve en nihayetinde yaratılan imkânlar sonucu istihdam ile mümkündür: Tarıma dayalı arazilerde tarım, hayvancılığa dayalı arazilerde hayvancılık; sırasıyla arıcılık, ipek böcekliği vb. gibi daha birçok sektörde kooperatifler kurularak faaliyetler yürütülebilir. Bunlar Kurdistan coğrafyasında Kürtler ve kadim halklarca zaten önceden yapılan faaliyetlerdir. Dolayısıyla bir zorluk yaşanması gibi bir neden yoktur. Genetikte vardır, halk yabancı değildir. Belki tek ihtiyaç gelişen teknoloji ve araçlara ulaşmadır; bu da öncülük eden belediye eli ve imkânları ile giriştikleri finans ilişkileri sonrası rahatlıkla sağlanabilir.  

Belediyeler kendi bünyelerinde meslek edindirme kursları açabilir. Bu kurslar sonrası içeriğine dönük istihdam sağlayıcı atölyeler açılabilir. Kaybolan mesleklerden, geleceğin mesleklerine dönük adımlar aynı zamanda entegre-toplumsal yapıya da harç olur. Tek bir belediye bile ortaya verimli bir çalışma koyabilirse bu tüm belediyelerde hayata geçirilebilir. Mesela Viranşehir, Suruç ve Hilvan en fazla göç veren ilçelerdendir. İşe bu ilçelerden de başlanabilir. Köyler ve ilçe arası ulaşım ağı hayata geçirilebilir. Bu aynı zamanda yurttaşların köylerine de dönüşünü hızlandırıp hem ilçelerle bağını sıklaştırarak korur hem de toplumsal fayda sağlar. Geçenlerde DEM Parti Urfa vekili Dilan Kunt Ayan X hesabından, “Çok kısa sürede Bozova belediyesi yüzme havuzu, kano tesisi ve kadın kooperatifini halk hizmetine sundu” diye bir paylaşım yaptı. Yüze yakın mahalle/köyü olup nüfusu 60 bin olan bir ilçe için elbette oldukça yetersiz ancak başlangıç için oldukça sevindirici bir iştir. Ayrıca bu sürece şehrin vekillerinin de ortak olması eşgüdümün önemini de gösteriyor. Daha iyi bir yönetim için ilçeler kendi içinde beş parçaya ayrılabilir. Her parça kendi sorumluluğunu yerine getirmekle kalmaz, aynı zamanda bürokrasi de aşılmış olur. Bu parçalardaki yönetimler haftalık bir şekilde eş başkanlarla kimi, eksik ve sorunlar hakkında toplantılar yapabilirler. Tek merkez kayyımın yıkımı ile baş edemeyebilir, ki merkezde olan yönetim zaten bir hantallığı da getireceğinden, tıkanıklık ve işlevsizlik kısa sürede normalleştirilir ve hizmetler aksamanın da ötesine geçer.

Her ilçede halk tiyatroları kurulup sokağın dikkati kültüre ve dile çekilebilir. Bu yönlü atölyeler açılabilir. Yurttaşlar arasında tiyatro yeteneği ve sevgisi olanlar varsa yetiştirilebilir. 

Sonra Kürt kültürüne mal olmuş yazar ve çizerlerin tanıtımı ve kitap basımı gibi etkinlikler düzenlenebilir. Belediyeler entelektüel çalışmalara destek sunabilir. Hem bilgi hem de bilgelik okulları için çalışmalar yürütülebilir. İsteyen tüm yurttaşlara başta dil-kültür ve sanat-müzik ile tarih, coğrafya, kozmoloji, din, felsefe, sosyoloji vb. gibi bilimsel disiplinlerin eğitimi verilebilir. Kürtçenin toplumsal yaşamın her yerinde kullanılması için imkanlar yaratılabilir. 

Belediyeler yaptığı tüm etkinliklere hem ortaya çıkacak işlerle ilgili mahir olan uzmanlar ve hem de yurttaşları katarsa yurttaşlar arası ve yurttaşlarla belediye arası bir birlik, bir samimiyet ortamı oluşabilir. Herkes her konuda mahir olmayabilir ancak ahlaki-politik topluma kanalize olmuş halk mahirleşmiştir.

Özellikle köylerde kadın kültür atölyeleri ve kadın taziye evleri ile her köye yine belediye bünyesinde sorunların tartışılıp çözüme kavuşturulduğu bir halk evi inşa edilebilir. Yine köylerde gençlerin sağlıklı bilgilere ulaşmaları için bilgisayarların olduğu bir kütüphane hizmeti sunulabilir. Bunun için uluslararası desteklerin olduğunu duymuştum. Son zamanlarda sosyal medyada Kürt govendleri ile ilgisi olmayan hal ve hareketlerin sergilendiği çeşitli videolar malumunuzdur. Bir halkı yok etmek için dil kadar, oyunlarının da yozlaştırılması yeterlidir. Her şehir belediyesi kendi il, ilçe, belde folklorunu korumaya almalı. Bunun için kültür merkezleri kurulabilir; yörenin govendlerini bilenlerce yurttaşlar kültürlerini bilmiş, korumuş olurlar. Mevcut dengbêjler için bir çalışma yapmak kadar dengbêj okulları da açılabilmeli. Müzisyenler ve şarkıcılar dengbêj kültürüne özendirilebilmeli. Biliyoruz ki dengbêjler Kürt dilini binlerce yıl öncesinden günümüze aktaran kültür taşıyıcılarıdır. Kürtlerde dengbêjlik geleneğinin bitmesi demek, Kürt dilinin yozlaşması ve belki de kaybolması demek olacaktır. Devletle olan yazışmalar zorunlu olarak Türkçe olurken belediye hem kendi personeli arasında hem de yurttaşlarla olan yazışma ve görüşmelerinde Kürtçeyi kullanabilir. Belediyeler hem görevli olarak Kürtçe öğretmenleri bünyelerine alabilir hem de Kürtçe kurslara öncülük edebilir. Kürt dilinin doğasını yansıtabilmesi için her alanda konuşma Kürtçe olmalıdır. Pazarlarda kurulan her tezgâhta yazılıp silinebilen panolar kullanılıp sebze ve meyve isimleri Kürtçe yazılabilir. Van ve Diyarbakır belediyelerinde trafik ışıkları öncesi Kürtçe yaya işaretleri tüm belediyelere yayılmalı ve hem yere hem de yaya yolu öncesine araçların görebileceği bir noktaya levhalara yazılmalıdır. Elbette Kürtçe ile birlikte Türkçe ve Arapça da yazılmalıdır. Esnaf olan DEM partililer kendi işyerlerinin girişine “Hûn bi xêr hatin” yazabilir. Böylelikle partili olmayan yurttaşlar da rahatça Kürtçe “Hoş geldiniz” yazabilirler. Yine DEM partili yurttaşlar işyeri tabelalarını Kürtçe yazabilir, Kürtçe olmayan tabelalarını Kürtçe dilinde yeni isimlendirme ile tekrar takabilirler.

Her güzelliğin, belediyeler ve yurttaşların uyumu, o belediyeliklerde yaşayan halkların uyumu ile geleceğini bilmek gerekiyor. Belediyelerin işi sadece su, kanalizasyon işleri değildir. İktidarların belediyeleri hapsettiği bu anlayış söküp atılmalıdır. Belediyeler yurttaşların her sorunu ile ilgilenebilir, bir bütün ahlaki-politik toplumun yaratılabilmesi, halkların, inançların eşit birliktelikle yaşamının örülebilmesinin önünü açabilirler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.