Derinlik diyalogla sağlanır
- Türk hükümetinin Rojavayê Kurdistan'da 30 kilometre derinlik hedefine işaret eden DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Türkiye’yi tehdit eden bir durumun söz konusu olmadığını belirterek, "Derinliği bu şekilde değil, irtibat kurarak temas ve diyalogla sağlamak gerekir" dedi.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Türk hükümetine Kürtlere saldırmaktan, kayyum atamaktan, Kürt kazanımlarını tehdit olarak görmekten vazgeçmeye çağırarak, şöyle seslendi: "Gelin Kürt-Türk ittifakını, bu tarihsel beraberliği eşit, adil, onurlu, sahici bir yaklaşımla güçlendirelim. Gelin buna güvenceler oluşturalım."
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde güncel gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi. Ayşegül Doğan, partisinin geçtiğimiz hafta sonu yapılan MYK toplantısında başlıca konulardan birisinin Suriye'deki gelişmeler olduğunu söyledi.
Türkiye'ye tehdit yok
Türk hükümetinin 'Türkiye’nin güvenliği ve meşru hakları için Suriye’deyiz' ve ‘Orada YPG, YPJ Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ediyor. O yüzden de biz sınır güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz’ diyerek 30 kilometre derinlik hedefine işaret eden Doğan, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. Doğan, "Derinliği bu şekilde değil, irtibat kurarak temas ve diyalogla sağlamak gerekir" dedi.
Tutarsız bir politika
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî'nin defalarca 'Türkiye ile sorunları diyalog yolu ile çözmeye hazırız. Suriye’de kapsayıcı ve toprak bütünlüğünü koruyan bir çözüm istiyoruz' dediğini hatırlatan Doğan, "Bu, Kürtlerin Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmediğinin göstergesidir. Nitekim bunu gelişmelerle birlikte okuyabiliriz. Türkiye’nin bugüne kadar Suriye'ye ilişkin yürüttüğü politika, tutarsız bir politikadır. Üstelik içeride ve dışarıda barış söylemiyle Suriye'de böyle bir politika yürütmek, ancak tutarsızlık olabilir" şeklinde konuştu.
Kürtlerin kazanımları tehdit değil
Sözcü Doğan, Suriye'nin tüm farklılıklarının, kimlikleri ve inançlarıyla eşit ve özgür bir şekilde yaşamasını savunduklarını belirterek, şunları söyledi: "Eğer gerçekten çatışmacı ve yayılmacı bir politikaya sahip değilseniz buyurun diyalog kurun, temas kurun. Biz bunu arzu ediyoruz. Türkiye kamuoyunun da beklentisi bu. Halkların kazanımlarının tehdit olarak değerlendirilmemesi, tanınması ve kabul edilmesidir."
Çağrıları dikkate alın
‘Kürtlerle barışmak istiyoruz ama Efrîn, Kobanî ve Qamişlo'da yaşayan Kürt’ü tanımıyoruz' yaklaşımındaki tutarsızlığa dikkat çeken Doğan, şöyle devam etti: "Nusaybin ile Qamişlo’nun kardeşliğini görmeyen, bunu kabul etmeyen bir yaklaşım olabilir mi? Bu kardeşlikle eşit düzlemde ilişki kurmak istemeyen bir yaklaşım kabul edilebilir mi? Edilemez, tarihsel olarak da sosyolojik olarak da mümkün değil. Yaşanan bir sürü tecrübe dolayısıyla da mümkün olmadığını hep birlikte gördük. Kardeşleşmek dost olmak mümkünken çatışmak, karşı karşıya getirmek, karşı karşıya gelecek söylemlerden vazgeçmek gerekir. Diyalog ve temas çağrılarını dikkate almak gerekir."
Kürt-Türk ittifakı
Kürt kentlerinde 2016'dan beri kayyum eliyle bir yönetim modeli hayata geçirilmeye çalışıldığını; seçme ve seçilme hakkının, kendini yönetme hakkının yok sayıldığını hatırlatan Sözcü Doğan, şöyle konuştu: "Kürt-Türk ittifakının güçlenmesini değil, zayıflatılmasını isteyenler bunu yapar. Gelin bu ittifakı güçlendirelim, diyoruz. Gelin bu tarihsel beraberliği eşit, adil, onurlu, sahici bir yaklaşımla güçlendirelim. Gelin buna güven yaratacak güvenceler oluşturalım, diyoruz.
Saklı yumruğumuz yok
Kürt sorununun çözümü konusunda saklı bir yumruğumuz yok, uzatılan eli tutmaya ve sorumluluk üstlenmeye hazırız. Yapılması gerekenler; talepler, temsiliyet, muhataplık, her şey ayan beyan ortada. Bu denklemde artık bilinmeyen hiçbir şey yok.
Yeni bir dönem ve sayfa
Tartışmaların 'süreç' diyebileceğimiz bir hale dönüşmesi için içeriklendirmeye; yeni bir dönem ve sayfa için yeni bir zihniyete ihtiyaç var. Bu konuda Sayın Öcalan'ın Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan aracılığıyla gönderdiği mesajın üzerinden günler geçti. Öcalan, ‘Koşullar oluşursa Kürt meselesini çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek pratik ve teorik liderliğe ve güce sahibiz’ diyerek hazır olduğunu söyledi. Biz hazırız, dedik. Buna rağmen bugüne kadar tek bir somut adım atılmadı; kayyum uygulamasına ve tutuklamalara devam ediliyor. Bunlara rağmen biz inatla Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözmeye davet ediyoruz.
İmralı başvurusuna yanıt verin
Adalet Bakanlığının Sayın Öcalan ile görüşme başvurularına yanıt vermesi gerekir. Hem temas gecikti hem de tecridi sürdürmek bir insan hakkı ihlalidir. Bu işkence yönteminden vazgeçilmesi, İmralı’nın kapılarının açılması gerekiyor. Bu konuya dair somut bir şey söylenmedi. Adalet Bakanı, ‘Değerlendiriyoruz makul sürede cevap vereceğiz’ diyor. Nedir bu makul süre? 10 gün geçti, makul süre tanımlaması nedir? Türkiye’de yargı sistemini düşündüğümüz zaman makul süre hiç de iyi bir şey çağrıştırmıyor. O makul süreyi tanımlamanız, uzatmamanız gerekli. Sayın Öcalan’ın özgür söylem koşulları oluşturulmalı; bu çağrılara ne dediğini kamuoyu duymalı. Türkiye kamuoyu, bu mesajın detaylandırılmasını merak ediyor. Sayın Öcalan’ın ne söyleyeceğini herkes gibi biz de merak ediyoruz, duyalım bunları. Kapıları bir an önce açın. Tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Yapılması gerekenler çok açık ve aleni, hiçbir şeyi yeniden icat etmemize gerek yok. Aile görüşü de sağlanmalı, avukatlar da görüşmeli, mektup hakkını da kullanmalı, telefon hakkını da kullanmalı ve tabii ki DEM Parti ile temas sağlanmalı, geciktirilmemelidir.” ANKARA