Tişrîn'de serkeftin halayı
Dosya Haberleri —

Ayşe Efendi
Kuzey ve Doğu Suriye Fırat Kantonu Şehit Aileler Meclisi Üyesi Ayşe Efendi ile 60 günü bulan Tişrîn Barajı'ndaki halk direnişinin ruhunu konuştuk
- Gerilla, bir eyleme gitmeden önce Serkeftin Halayı çeker. Oysa biz, şehitlerin kanıyla yoğrulmuş bir yerde halaya duruyoruz. İşte en can alıcı nokta da budur! Eğer orada yalnızca yas tutarsan, zaferi kazanamazsın. İçin kan ağlasa da yüreğine bastırarak halaya katılırsın. Çünkü biliyorsun ki bir gün o şehitlerin kanı baraja akacak ve özgürlüğün simgesi olacak.
- Oraya giden insanlarımız, şehit düşmeyi, yaralanmayı, vücutlarının bir parçasını kaybetmeyi düşünmeden, her şeyi göze alarak bu onurlu direnişe katılıyor. Ben 75 yaşındayım bu eyleme gidince kendimi 25-30 yaşında hissediyorum. Herkes bilsin ki bu direniş dilden dile dolaşacaktır. Bu halay, özgürlüğe kadar devam edecek! Rojava’nın zaferi Tişrîn’de olacak.
- Önder Apo’nun Kürt halkına ve özellikle kadınlara verdiği değer, tarih boyunca hiç kimse tarafından verilmemiştir. Tüm kadınlara çağrım: Özgürlüğe doğru temelde yaklaşmalarıdır. Biz, yokluk içinde varlığı yarattık. Biz, ölü bir bedeni yeniden dirilttik. Kadına en büyük yoldaşlığı Önder Apo yaptı. Bu yüzden, kadınlar onun projelerini sahiplenmelidir.
İLKAY EVREN
Tişrîn Barajı, Kuzey ve Doğu Suriye için bir dönüm noktası olmaya devam ediyor. Baas rejiminin düşmesiyle Suriye'de yeni bir gerçeklik ortaya çıkarken, Ankara fırsattan istifade kendi güdümündeki çetelerle birlikte Rojava'yı tümüyle tasfiye etmek için harekete geçti. İşte Tişrîn Barajı, Ankara'nın Rojava'yı tasfiye hedefinin gelip çarptığı tarihi bir direniş noktası oldu. Hava ve kara saldırılarına rağmen Tişrîn direnişi geçit vermedi ve halkların direniş barajına dönüştü. Saldırılara karşı Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Türkmen halklarının başlattığı nöbet, tam 60 günü buldu. Bu süre zarfında onlarca sivil Türkiye'nin hava saldırılarında yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı. Buna rağmen halklar Tişrîn'e akmaya devam etti ve Tişrîn tıpkı Kobanê gibi bir direniş simgesine dönüştü. Biz de simge isimlerden biri olan ve nöbete katılan Kuzey ve Doğu Suriye Fırat Kantonu Şehit Aileler Meclisi Üyesi Ayşe Efendi ile Tişrîn'in direniş ruhunu konuştuk.
Tişrîn Barajı'nda nasıl bir durum yaşanıyor? 60 günü bulan bir halk nöbeti var. Bu sırada onlarca kişi saldırılarda katledildi. Ona rağmen insanların barajı terk etmediği görülüyor. Orada nasıl bir hava hakim?
Eskiden Tişrîn Barajı olarak bilinen bu baraj, artık Şehid Barajı, Halk Barajı, Direniş Barajı, QSD Barajı ve şehit anne ve babaların barajı olarak anılıyor. Ben de şahsen beş gün boyunca orada direnişe katıldım. Baraja ulaştığın anda, havada uçan uçakları görüyorsun. Her an bir bombanın atılmasını bekliyor, ne zaman vurulacağını öngöremiyorsun. Gittiğin yollar bombalanıyor, insanların gelip gitmesi engelleniyor. Şehit düşenler ya da yaralananlar, yolların kapanması ve sürekli saldırılar nedeniyle hastaneye veya doğdukları yere götürülüp defnedilemiyor. Ancak en dramatik ve yürek burkan an, şehit düşen arkadaşını baraja kendinle birlikte götürmek zorunda kalman. Daha sonra o şehidi doğduğu topraklara geri götürüyorsun. Barajın kıyısında halaya duruyorsun ve o an içinden geçen tek şey şu oluyor: 'Bu halay, Kürdistan’ın ve Kürt halkının direnişidir. Bu, başkaldırının halayıdır. Bu, gerillanın halayıdır.'
Gerilla, bir eyleme gitmeden önce Serkeftin Halayı çeker. Oysa biz, şehitlerin kanıyla yoğrulmuş bir yerde, çocuklarımızın ve arkadaşlarımızın düştüğü topraklarda halaya duruyoruz. İşte en can alıcı nokta da budur! Eğer orada yalnızca yas tutarsan, eğer yalnızca ağıt yakarsan, zaferi kazanamazsın. O direnişi sürdüremezsin. İçin kan ağlasa da, gözlerinde yaş kalmasa da, öfkeni ve zafer inancını yüreğine bastırarak halaya katılırsın. Çünkü biliyorsun ki bir gün o şehitlerin kanı baraja akacak ve özgürlüğün simgesi olacak.
Siz nelere şahit oldunuz?
O kadar büyük acılar yaşanmasına rağmen, biz barajda insanlığımızdan ödün vermedik. Oysa Türk devleti, uçaklarla, attığı bombalarla, karadan fırlattığı toplarla halkımızı katletti. Attıkları şarapnel parçaları ve asfalt parçaları vücudumuza saplanıyordu. Bir keresinde, 15 kişi bir arada toplanmışken üzerimize bir insansız hava aracıyla bomba atıldı. Ancak bomba patlamadı. Bunu fark edince ikinci bir bomba daha attılar.
Tarih bir kez daha tekerrür etti! 2014’te Kobanê’de nasıl direndiysek, şimdi de Tişrîn’de aynı direnişe tanıklık ettik. Kobanê’nin zaferi Tişrîn’de olacak. Rojava’nın zaferi Tişrîn’de olacak.
Baraj sık sık bombalanıyor. Barajın yıkılma tehlikesi sürüyor mu?
Evet. Baraj şu anda yıkılmayla karşı karşıya. Eğer baraj yıkılırsa sadece Rojava değil, Suriye’nin birçok bölgesi ve hatta Irak bile büyük zarar görecek. Milyonlarca insan bu felaketten etkilenecek. Ama ne yazık ki şu ana kadar kimse sesini çıkarmadı. Oysa bu barajı korumak, insanları korumak ve büyük bir felaketi önlemek insanlık onurudur. Biz oraya giderken, sadece barajı savunmak için gitmiyoruz. Çocuklarımızı, geleceğimizi ve onurumuzu savunmak için gidiyoruz.
Barajda nasıl bir hava hakim?
Hiç unutmam, savaş cephesine gelen genç bir arkadaş, dört gün boyunca susuz kaldığını ve elleriyle toprağı kazarak belki bir damla su bulurum diye uğraştığını anlatmıştı. Yine, kuru bir ekmek olmadan günlerce direnen gençlere tanıklık ettim. Tıpkı Kobanê’de olduğu gibi, sadece bir yara aldığı için hastaneye götürülemeyen ve bu yüzden şehit düşen insanlar vardı. Aynı şekilde, saldırılarda hafif yaralanan birçok arkadaşımız, tedavi imkânı olmadığı için şehit oldu. Bu acıları ve kayıpları engellemek için, anneler ve babalar yollara düştü ve çocuklarını savunmak için direnişe katıldılar. Şu anda tüm dünya, Önder Apo’nun projesi, Kürtler ve direnişimiz üzerine planlar yapıyor. Amerika, Fransa, Rusya, İngiltere gibi uluslararası güçler 'Kürtler var ve haklarını almalı' diyorlar. Ama ne yazık ki bunu yalnızca söylüyorlar, hiçbir fiili adım atmıyorlar! Ama biz biliyoruz ki bu halk kimsenin önünde el pençe durup dilenmeyecek. Biz kendi topraklarımız, kendi çocuklarımız ve kendi geleceğimiz için direnmeye devam edeceğiz.
Oraya giden insanlarımız, şehit düşmeyi, yaralanmayı, vücutlarının bir parçasını kaybetmeyi düşünmeden, her şeyi göze alarak bu onurlu direnişe katılıyor. Bütün bu bombalamalara ve katliamlara rağmen, Rojava halkı barajı savunmak için ölümü göze alarak direnişe gidiyor.
Halkımız belki ne zamana kadar bu direnişi sürdüreceğini bilmiyor. Ama sonuna kadar bu mücadelede yer alacağını çok iyi biliyor!
Bu yüzden, ben bir kez daha oraya gideceğim! Onuruma ve şerefime sahip çıkmak için orada olacağım. Ve aynen benim gibi, bütün halkımız da bu kararı net bir şekilde dile getiriyor. Ben bir kez daha oraya gidip zaferin halayını çekeceğime, bütün varlığım üzerine söz veriyorum! Oraya gelen anne ve babalar, bir sanatçının dile getirdiği stran, masal ve ağıt gibi içinden gelenleri bu eylemde dile getiriyor. Ben 75 yaşındayım bu eyleme gidince kendimi 25-30 yaşında hissediyorum. Herkes bilsin ki bu direniş dilden dile dolaşacaktır. Bu halay, özgürlüğe kadar devam edecek!
Son dönemde Suriye'de rejimin düşmesiyle Kürtlerin birliği daha çok gündeme geldi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kürt halkının birliği, 2014 yılında Kobanê'de gerçekleşti. Dört parça Kürdistan’ın sınırları, çocuklarımızın kanıyla ortadan kalktı. Dört parça Kürdistan’daki şehit anneleri kucaklaştı, birbirimizin yüreğinin sesini duyduk. Biz, bu birliğin kalıcı olacağını ve daha da güçleneceğini düşündük. Ancak ne yazık ki bu bozuldu. Bazı gruplar, şahsi çıkarlarını Kürt halkının geleceğinden önde tutarak, Türk devletiyle iş birliği yapmaya başladı. Daha önce birçok konferans, toplantı ve seminerde dile getirdiğim gibi, Kürtler geniş katılımlı bir konferans düzenleyerek ve nihayetinde ulusal bir kongre gerçekleştirerek birliklerini sağlamalıdır.
Bu bağlamda, Mazlum Kobanê ve Mesut Barzani’nin buluşması ve görüşmeleri beni çok mutlu etti, umutlandırdı. Ancak beni rahatsız eden şey, Kürt partilerinin arasına Amerika’nın girerek arabuluculuk yapmasıdır. Neden başkalarının araya girmesine ihtiyaç duyuyoruz? Neden Kürt partileri, dış güçler olmadan bir araya gelip kendi geleceklerini tartışamıyor?
Açıkça belirtmek gerekir ki, Kürt halkının geleceği için ulusal bir kongre gerçekleştirilmelidir. Bu kongreye katılanlar birlik olmalı, katılmayanlar ise dışarıda bırakılmalıdır. Tıpkı bir aşirette olduğu gibi, eğer biri yanlış bir şey yaptığında, aşiretin önde gelenleri toplanıp “Bu kişi bizden değil” diyorsa, Kürt halkı da birliğe zarar verenleri dışlamalıdır. Bunun için ulusal bir kongre, Kürtlerin en büyük önceliği olmalıdır.
Son olarak Rojava, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın felsefesinin yaşama geçirildiği önemli bir model olarak öne çıkıyor. Siz Sayın Öcalan'la tanışan biri olarak onun Kürtlere ve kadınlara etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Önder Apo’nun Kürt halkına ve özellikle kadınlara verdiği değer, tarih boyunca hiç kimse tarafından verilmemiştir. Ancak toplum içinde yer alan bazı kadınlar, bu hakları doğru bir temelde değerlendiremediler. Özgürlüğü, yalnızca bireysel yaşamda aradılar; güzel giyinmeyi, süslenmeyi ve bireysel rahatlığı özgürlük sandılar. Oysa özgürlük, yürekte, beyinde, ruhta, fikirde ve felsefede gelişim sağlamakla mümkündür. 2014’te başlayan halkların baharı devrimi, özellikle Kürtlerin devrim baharına dönüştü. Suriye devriminin içinde Rojava devrimi, Rojava devriminin içinde ise kadın devrimi yaratıldı. YPJ, dünya üzerindeki tüm kadın devrimlerine ilham kaynağı oldu. Mücadele eden kadınlar için umut oldu. PYD, bir şehit partisidir, halkımızın partisidir. Bizim siyasi hareketimiz ve umudumuz oldu. Ben de Kobanê’de, her şehit annesi gibi kendi oğlumun tabutunu omuzlayarak, zafer işaretiyle ‘Şehîd namirin!’ sloganını attım. Böylece, özgürlük, mücadele ve zafer kararlılığımı gösterdim.
Dört Efrînli şehit annesi, 'Ben çocuksuz yaşayabilirim ama ülkesiz yaşayamam' diyerek mücadeleye katıldı. Kuzey Kürdistan’da bir anne, düşman kuşatmasına rağmen, 'Ben Kürdüm, ben Kürdüm, ben kaçmayacağım, ben kaçmayacağım!' diyerek direndi. Rojhilat Kürdistan’da kadınlar, 'Jin, Jiyan, Azadî' sloganıyla meydanlara çıktı. Bu slogan, tüm dünyaya yayılarak küresel bir özgürlük sembolüne dönüştü. Hindistan’da bir doktorun cenazesinde, 'Jin, Jiyan, Azadî' yazılı pankartlar açıldı. Tüm kadınlara çağrım: Özgürlüğe doğru temelde yaklaşmalarıdır. Biz, yokluk içinde varlığı yarattık. Biz, ölü bir bedeni yeniden dirilttik. Kobanê mücadelesiyle, kadın bir kez daha tarih sahnesine çıktı. Kadına en büyük yoldaşlığı Önder Apo yaptı. Bu yüzden, kadınlar onun projelerine doğru bir temelde yaklaşmalı ve onları sahiplenmelidir.