İmralı’dan selam aldık
Dosya Haberleri —

Rozerin Kurt
- Tahliyesi 5 kez ertelenen ve 1 Şubat’ta Sincan Kadın Cezaevi’nden tahliye olan Rozerin Kurt, "Gözlem ve İnfaz Kurulları işkence sistemi haline geldi. Buna bir çözüm bulunması ve ciddi bir kamuoyu oluşması lazım. Zindanları unutmayalım, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli" diyerek çağrıda bulundu.
- Tutsakların kitaplara ihtiyaçları olduğunu dile getiren Rozerin Kurt, "Arkadaşlar ve özellikle de Kürt siyasetçi Ayşe Gökkan 'Dışarıya gittiğin zaman kimi görürsen söyle ki yeni çıkan hangi kitabı okuyorlarsa okuduktan sonra kütüphanelerine koymasınlar, cezaevlerine göndersinler' dedi" ifadelerini kullandı.
- İmralı görüşmelerinin cezaevlerinde coşkuyla karşılandığını vurgulayan Rozerin Kurt, "Heyetin İmralı Adası’na gidip, Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmesi haberini TV’lerde son dakika gördüğümüzde kimse kimseye haber etmeden, doğalında herkes pencereye ya da avluya çıkarak, zılgıtlarla, halaylarla kutladık" dedi.
SELİM SONTAY
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi deyince akıllara hak ihlalleri, kadın tutsakların Gözlem ve İdari Kurulları (GİK) tarafından cezalarının hukuksuz bir şekilde ertelenmesi gelir. AKP’nin 2020’de Meclis’ten geçirdiği yasayla kabul edilen ve cezaevlerinde uygulanmaya başlanan uygulama için Sincan Kadın Cezaevi adeta pilot olarak seçilmiş. Yıllardır tutsak olan onlarca kadın tutsağın GİK’in vermiş olduğu kararlar sonucu tahliyeleri engelleniyor. Sabite Ekinci, Özlem Demir, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Sermin Demirdağ ve daha birçok kadın tutsak bunlardan birkaçı. Tahliyesi ertelenen tutsaklardan biri de Rozerin Kurt. Üstelik 1-2 değil, 5 kez tahliyesi ertelenen Kurt nihayetinde 1 Şubat’ta Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye oldu. Sincan’da yaşananlara, GİK’in uygulamalarına, kadın tutsakların yaşadıklarına, cezaevinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Rozerin Kurt sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Ne zaman ve neden tutuklandınız?
Amed'de doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi tamamladıktan sonra 2014’te Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü’nü kazandım. 3’üncü sınıf öğrencisiyken 2016’da yapılan ev baskınında gözaltına alınıp, tutuklandım. Yalan beyanlar, gizli tanık ve hukuksuz delillerle “örgüt üyesi” olduğum gerekçesiyle 8 yıl 9 ay hapis cezası verildi. 4-5 ay Bitlis Cezaevi’nde kaldıktan sonra Ankara Sincan Kadın Cezaevi’ne sürgün edildim. Cezanın infazını 26 Kasım 2022 tarihinde tamamladım fakat İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararıyla tahliyem 5 kez ertelendi.
Neredeyse 2 buçuk yıl geç tahliye oldunuz…
İnfaz yasasına göre, benim koşullu salıverme tarihim Kasım 2022’ydi. 6 buçuk yıl cezaevinde kalmam gerekiyordu. Ama Kasım 2022 tarihinden bu yana 5 kez Gözlem ve İdare Kurulu tarafından tahliyem engellendi ve verilen cezanın tamamını yattım. Gözlem ve İdare Kurulu, artık kamuoyunca da bilinen hukuksuz bir kurumdur. Gözlem ve İdare Kurulu, teknisyen, gardiyan, memurlardan oluşan bir kurul. Hiçbir hukuki vasfı ve yetkisi yok. Keyfi kararlarla siyasi tutsaklar hakkında kararlar veriyor. Bu özel bir uygulamadır. Hiçbir hukukta yer edinmeyen bir uygulamadır. Türkiye’deki tüm cezaevlerinde siyasi tutsaklara yönelik benzer kararlar alınıyor. Özellikle kadın cezaevlerinde bu uygulama işkence rejimine dönüşmüş durumda. Bu kurul, siyasi tutsaklara ikinci bir ceza sistemini uyguluyor. Sincan Kadın Cezaevi de bu konuda özel seçilmiş pilot bir cezaevidir.
Tahliyeniz 5 kez engelledi. Gerekçeler neydi?
İdare Gözlem Kurulu’nun ilk kararı ile son engelleme kararı arasında hiçbir fark yoktu. 5 erteleme kararı da kopyala yapıştır, gerekçelerdi. “İyileştirme programına katılmadı”, “Pişman değil”, “Örgütlü ortamda kalıyor”, “Örgütlü koğuşta kalıyor”, “Arkadaşlarıyla iyi geçiniyor”, “Dışarıya adapte olmaya hazır değil”, “Toplumla bütünleşmeye hazır değil” gibi absürt ve hukukta hiçbir yeri olmayan gerekçelerle tahliyem 5 kez engellendi. “Toplumla bütünleşmeye hazır değil” gerekçesi hepimizin hakaret olarak algıladığı bir gerekçeydi. Biz siyasi tutsaklar zaten toplum, özgürlük için mücadele veren kişileriz ve bizim toplumla bütünleşmeye hazır olmadığımızı içinde teknisyenin olduğu bir kurul karar veriyor. Gerekçelerin hiçbirinde somut bir delil yok. Kimi zaman disiplin cezaları gerekçe yapılıyordu ama hiçbirimizin disiplin cezası yoktu. Asılsız, soyut iddialarla keyfi bir şekilde tahliyelerimiz engellendi. Ama asıl neden “Pişman olmamamız”, “Örgütlü yerlerde bulunmamız”dı. Bir gerekçe de “Arkadaşlarıyla iyi geçiniyor”du. Sırf bu yüzden bile tahliyem engellendi, gerisini siz düşünün artık. Her şeye rağmen irademizi kıramadılar. Son güne kadar da bu hukuksuz sisteme ve uygulamalara boyun eğmedik, teslimiyeti, dayatmaları kabul etmedik.
Cezaevi sürecinde neler yaptınız? Edebiyat, sanat ve diğer alanlarla ilgilendiniz mi?
8 yıl 2 ay boyunca Sincan Kadın Cezaevi’nde kaldım. Cezaevinde birçok alanda kendimizi geliştirebiliyoruz. İnsan kendini, davayı daha iyi tanıyor, yaşamı daha iyi sorgulayabiliyor. Benim için de çok verimli ve dolu geçtiğini söyleyebilirim. Kendi gerçekliğimle yüzleştiğim bir süreç oldu. Bir genç Kürt kadını olarak, kendi anadilimi bilmemek, konuşamamak benim için özeleştiri konusuydu. Cezaevinde özeleştirisini anadilimi Kürtçe’yi öğrenerek verdim. Belli düzeyde yazma ve konuşma seviyesine gelmiş olmam benim için çok önemlidir. Bazen dışarıdakiler “Siz 9 yıl nasıl cezaevinde kalıyorsunuz” diye soruyor. Ama inanın bazen programlarımız bir güne sığmıyordu, o kadar dolu geçiyordu. Okumalarla, tartışmalarla ve sohbetlerle geçiyordu. Yazma konusunda, ürün, eser çıkarma konusunda birbirimizi teşvik ediyorduk. Bütün arkadaşlar birbirine güç oluyordu. Yazım çalışmalarım oldu. Yazılarım gazete ve dergilerde yayımlandı. Cezaevinde dergi çalışmalarımız oldu. Kürtçe konuşamazken, cezaevinde zor şartlarda Kürtçeyi öğrendim ve sonrasında Kürtçe hikaye ve tiyatro oyunları yazdım. Bunları kendi anadilimde yazabilmeyi başarmak beni çok mutlu etti. Cezaevinde yazdığım hikaye ve tiyatro oyunları önümüzdeki süreçte değerlendirmek için de ayrı bir çalışma yürüteceğim.
Bir ara da oda arkadaşlarımla beraber Arapça alfabesiyle Kürtçe okumayı öğrendik. Bunu severek ve eğlenerek uzun süre yaptık. Eski edebi eserleri Arap alfabesiyle Kürtçe okuyup, doğrudan orijinalini okuma seviyesine kadar da geldim. Bu çalışmalar benim için çok önemliydi.
Sincan Kadın Cezaevi’nin pilot seçildiğini belirttiniz. Burada maruz kaldığınız ne tür özel uygulamalar var? Nelerle karşılaştınız?
Cezaevleri özel savaş politikalarının en derin uygulandığı alanlardan biridir. Bizler üzerinde alenen düşman hukuku uygulanıyor. Cezaevlerinde kendi paramızla bir ihtiyacı, bir ürünü almak için bile defalarca dilekçe yazman gerekiyor. Hasta tutsak Nedime Yaklav ve Sermin Demirağ, iradeleri ve talepleri dışında zorla bulundukları koğuştan çıkarılıp, nemli rutubetli bir odaya götürüldüler. Sincan’da uzun süredir hastane sevkimiz yapılmıyordu. Sevkler yapılınca da idare “Asker gelmedi götüremiyoruz” diyordu. Birçok hasta tutsak tedavisi yapılsın diye Sincan’a getiriliyordu ama hastaneye götürülmüyordu. Ben bir ultrasonu bir yıl sonra ancak çekebildim. Sonucunu alamadan tahliye oldum. Haftada 10 saat sohbet hakkımız vardı ama haftada iki saatti ve sadece iki kişiyle yapabiliyorduk. Bize gelen birçok kıyafet keyfi bir şekilde verilmiyordu. Koğuş aramaları çok sık yapılıyordu. Baskınlarda birçok kez arkadaşların yazdığı çalışmalara el konuldu. Kürtçe mektup yazmak yasak olmamasına rağmen Kürtçe yazdığımız mektup ya da bize gelen mektuplar “Personel yok” denilerek verilmiyordu. Haftada sadece bir gün mektup veriliyor, bir gün gelen mektupları alabiliyorduk. Kurslar, aktiviteler “Personel yok” denilerek reddediliyordu. Makas yasak diyerek, bize makas verilmiyordu. Son süreçte saçımızı da kesemiyorduk. Saçını kesmek isteyen arkadaşa idare “tasarruf önlemleri kapsamında kuaför yok” diyerek, izin vermiyordu. Kuaför getirilmedi ve saçımızı da kesemedik.
Dışarıda yeni bir süreç tartışmaları yürütülüyor. O süreci nasıl takip ettiniz, o ana ve sürece dair bir anınız varsa paylaşabilir misiniz?
8 yıllık cezaevi sürecinde çok fazla anı biriktirdim. En son başlatılan yeni sürece dair birkaç şey diyebilirim. Bu süreç tüm halkı heyecanlandırdığı gibi biz zindandakileri de heyecanlandırdı. Heyetin İmralı Adası’na gidip, sayın Abdullah Öcalan ile görüşmesi haberini TV’lerde son dakika gördüğümüzde doğalında kimse kimseye haber etmeden herkes pencereye ya da avluya çıkarak, zılgıtlarla, halaylarla kutlamıştık. Bir de daha önce Sincan’dan arkadaşlarla İmralı Adası’na gönderdiğimiz mektupların Sayın Abdullah Öcalan’a ulaştığını öğrendik. Buna karşı da Sayın Abdullah Öcalan’ın mektupların ulaştığını ve bize özel selam gönderdiği haberini aldık. O an benim, bizim için çok farklıydı. Arkadaşlar, bize Sayın Abdullah Öcalan’ın selamını ilettiğinde herkes o kadar çok mutlu olduk ki birçok arkadaşın gözleri doldu. Sayın Abdullah Öcalan’dan mesaj, selam almak çok farklı bir duyguydu. Hala o mutluluğu, anı yaşıyorum, hiç aklımdan çıkmıyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın selamını avluda halaylarla kutladık. Bir de diğer koğuştaki arkadaşlar bir önceki ve sonraki koğuşlara “Müjdemi isteriz” diye haber etti. Bir arkadaş bağırıp bize müjdeyi verdi, biz de bir sonraki koğuşa müjdeyi verdik. Bir anda herkes birbirine hediyeler atmaya başladı. O an çok güzeldi. Arkadaşlar bize çikolata, sigara attı. Biz arkadaşlara çerez attık. Günlerce bu güzel haberle yaşadık. Çok derin ve anlamlı olan “Selam” üzerine konuştuk, sohbet ettik, birbirimize anlattık, mutluluğumuzu paylaştık.
Son olarak söylemek istediğiniz ya da bir çağrınız var mı?
Selver Yıldırım, Özge Özbek, Pınar Tikit bunlar ağır hasta tutsaklar. Özge ve Pınar’ın da cezaları bir yılın altına düştü. Muhtemelen önümüzdeki yıl onlar da GİK’e takılacak. Bu noktada belli bir kamuoyunun ve duyarlılığın oluşması ve bu soruna bir çözüm bulunması gerekiyor. Çünkü bu uygulama işkence sistemi haline gelmiş. Eski ve hasta olan arkadaşlar için ciddi bir duyarlılığın oluşması lazım. Herkes üzerine döşen görev ve sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. Zindanlarda büyük bir mücadele veriliyor. Zindanları unutmayalım. Arkadaşların kalbi halkla birlikte atıyor. Bunları halkımız bilsin. Halkımızın en ufak mutluluğu, en ufak acısı bile zindanlarda derinden hissediliyor. Bu noktada zindanları unutmayalım, unutturmayalım.
* * *
Tutsaklar herkesten kitap bekliyor
Cezaevinden çıkmadan önce tutsakların size ya da dışarıya ilişkin bir mesajı, çağrısı var mıydı?
Arkadaşların en çok söylediği şey: “Herkese çok selam söyle. Halkımız hiçbir zaman umudunu kaybetmesin ve biz zindanda direniyor, direnmeye devam edeceğiz”di. Cezaevindeki arkadaşlar en çok Kürt halkının toplumsallığına sahip çıkmasını istiyor. İçeriden dışarıyı zor koşullarda da olsa takip etmeye çalışıyorduk. Cezaevlerinde en çok temel ihtiyaç kitaptır. Arkadaşlar ve özellikle de Kürt siyasetçi Ayşe Gökkan “Dışarıya gittiğin zaman kimi görürsen söyle ki yeni çıkan hangi kitabı okuyorlarsa okuduktan sonra kütüphanelerine koymasınlar, cezaevlerine göndersinler. Bizim çok ihtiyacımız var” dedi. Güncel, yeni kitaplar çıkıyordu ve biz bunlara ulaşmakta ciddi sorunlar yaşıyorduk. Bu temelde arkadaşların dışardaki herkesten kitap desteği için çağrıları vardı.
Tutsak arkadaşlar herkesin cezaevindekilere daha güçlü sahip çıkmasını istedi. Bir mektup ya da para gönderince biri tutuklanabiliyor. Bunu iktidar ve yargı bilerek yapıyor. Halkımız buna karşı daha fazla tutsaklara sahip çıkmalıdır. Zindanlarla güçlü bir şekilde dayanışma içinde olmak gerekiyor.
* * *
Nedime, Sermin, Gülşen ve daha niceleri…
Sincan Kadın Cezaevi’nde tahliyesi engellenen birçok tutsak oldu. Hala benzer sorunları yaşayan, tahliyesi engellenen tutsak var mı? Onlara dair neler paylaşmak istersiniz?
Tahliye olmadan önceki gün arkadaşlarla sohbet ettik. 30 yıllık arkadaşlar bana “Rozerin çıkıyorsun ama bizi, durumumuzu unutma” dedi. Bu röportajı duyunca da hemen kabul ettim ve ilk olarak hemen arkadaşların sesini duyurmak, onları anlatmak istedim. Sincan Kadın Cezaevi’nde birçok 30 yıllık arkadaş var. Nedime Yaklav, 1 Nisan 2023’te koşullu salıverilmesi gerekiyordu ama bırakılmadı ve cezası hala uzatılıyor. Nedime Yaklav’a tüm ceza çektirilmek isteniyor. Nedime Yaklav, çok küçük yaşlarda tutuklanıyor. DMG’de yargılanıp, haksız ve hukuksuz bir şekilde müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. 1993’lerde tutuklanan bir arkadaşımız. İşkenceye maruz kalıyor. Ağır hasta tutsak bir arkadaş ve 2 yıldır tahliyesi engelleniyor. KOAH hastası, kemik erimesi, böbreklerinde kist var ve astım hastası. Normalde nemli bir yerde kalmaması gerekiyor ama şuan cezaevinin en nemli ve kötü odasında tutuluyor. Haliyle astımını zorluyor. Yine ileri derecede vertigosu var. Kan değerleri sürekli çok düşük çıkıyor. Böyle bir durumda olan bir tutsağı bile Gözlem ve İdare Kurulu keyfi bir şekilde tahliye etmiyor. Kurul, en son cezasını 9 ay erteledi.
Sermin Demirağ, 1993 yılında tutuklanan arkadaşlardan biridir. Normalde Mart 2023’te tahliye olması gerekiyordu ama kurul tahliyesini engelledi. Hala tahliyesi hiç yere erteleniyor. Ağır KOAH hastası ve ileri derece astımı var. Buna rağmen o da aynı şekilde cezaevinin en nemli ve kötü odasında kalıyor.
Gülşen Adet benim koğuş arkadaşımdı. Ben cezaevinden çıktığımda beni yolcu eden arkadaşımdı. Gülşen Adet’in de Nisan 2024’te cezaevinden çıkması gerekiyordu ancak hala tahliyesi engelleniyor. Gülşen Adet’in başında damar tıkanıklığı var. Ani bir şekilde geliştiğinde hemen müdahale edilmesi gereken bir hastalıktır. Ama bu denli ciddi hastalığı olmasına rağmen tahliye edilmiyor. Gülşen Adet’in bir de kız kardeşi Nuriye Adet var. Nuriye Adet, Mart 2025’te çıkması gerekiyor. Ama onun da tahliyesi engellendi. Gülşen ve Nuriye iki kız kardeş ve aynı yıl tutuklandılar. Yıllardır aynı cezaevinde kalıyorlar ve ikisi de hukuksuz bir şekilde bırakılmıyor.
Hicran Binici de 30 yıllık tutsaklardan biri ve Nisan 2024’te tahliye olması gerekiyordu ama onun da tahliyesi engellendi. Sincan’da 2022’den bu yana tahliyesi gelmesine rağmen tahliye edilmeyen arkadaş sayısı arttı. Bazılarımız tahliye edildik ama 5 arkadaşın cezası bitmesine rağmen tahliye olmadı. 12 Mart 2025’te, Özlem Demir arkadaşımız var, o da cezasının tamamını bitirip, tahliye olacak. 5 Mayıs 2025’te de Necla Yıldız, tüm cezasını tamamlayıp tahliye olacak.
Tahliye olacağım gün Nuriye Adet, benim için ufak bir çanta yapmıştı. Hava yoluyla bana gönderdi ve “Sen tak çantanı çık. Biz de arkandan geleceğiz” diyerek, beni yolcu etti. Umarım en kısa sürede tüm tutsak arkadaşlar tahliye olur.